Sezin ÖNEY
Bugün, "Büyük Amerikan Tutulması" gerçekleşiyor. Yani 21 Ağustos 2017'de Amerika Birleşik Devletleri'nin üzerinde Kuzeybatı kıyısından Güneydoğu kıyısına kadar ülkeyi boydan boya geçecek bir Güneş tutulması.
Bu tutulma, sadece Amerika'dan izlenebilecek. Güneş tutulmasının gözlenebileceği yerlerde yaklaşık iki dakika boyunca, Ay'ın Güneş'le Dünya arasına girmesi sonucu, gündüz geceye dönecek. Buna karşılık, tutulma süreci, Ay'ın Güneş'in önüne geçecek biçimde ilerlemesi iki saati aşkın zaman sürecek.
Bu tutulmaya "tarihin en büyük tutulması" deniyor; bu sadece kısmen doğru. ABD'nin 1776'da kurulmasından bu yana kayda geçen en büyük tutulma – işin bu kısmı doğru. Ancak, dünya tarihinin en uzun Güneş tutulmasını, ne yazık ki hiçbirimiz izleyemeyeceğiz; en azından buralardan veya bu halimizle izleyecek halde olmayacağız. Zira, Dünya'nın en uzun Güneş tutulması, 16 Temmuz 2186'da gerçekleşecek. Güney Amerika'da Ekuador, Kolombiya ve Venezüela üzerinden geçecek bu tutulma, 7dakika 4 saniye sürecek. Daha önce, Milattan Önce 740'ta, 7 dakika 32 saniyelik bir Güneş tutulması gerçekleştiği hesaplanıyor.
NASA'nın verdiği bilgilere göre, Dünya tarihindeki Güneş bugün Türkiye saati ile 18:46'da tutulmanın ilk anları gerçekleşecek; tutulma önce parçalı olarak meydana gelecek. Saat 19:48'de ise tam tutulmanın ilk göze gözüktüğü an olacak. Tabii, bu gözleme şahit olmak için ABD'nin Oregon eyaletinde olmak lazım. Oregon'un başkenti Salem'de sabah saat 10:18'de gözlenebilecek bu tam tutulma...
Türkiye saati ile 21:25'te ise Ay, astronomik olarak Güneş'in tam kalbine yerleşmiş ve Güneş'i tamamen "örtmüş" olacak. Ve saat 23:02'de, Güneş'in tam tutulmasının son gözlendiği anlar yaşanacak. Saat 00:04'de, Ay'ın Güneş'in önünden çekilmesiyle, tutulmanın parçalı hâli de sona erecek.
Tutulmayı izlemek için en ideal mekân, Kentucky eyaletindeki Hopkinsville; işte burada tam 2 dakika 40 saniye boyunca Ay ve Güneş birleşecekler – böylelikle de gündüz geceye dönecek.
"Eklips", eski Yunanca'da ἔκλειψις (ékleipsis) sözcüğünden geliyor. "ἐκ- (ek-)", "dışarı" ve "λείπω (leípō)" da, "yok olmak"; dolayısıyla "eklips" de, varlığı sonlanmak gibi bir anlam taşıyor.
Astrolojik olarak da, Güneş tutulmalarının insanlar ve toplumların hayatında büyük değişimleri getirdiğine inanılıyor.
Tarihte de, Babillilerden Çinlilere kadar farklı toplumlarda, Güneş tutulmasının özellikle "lider konumunda" olanları etkilediğine yönelik inanışlar vardı. Güneş tutulması başta olmak üzere astronomik gelişmeleri izlemek üzere gözlerini gökyüzüne diken ve metodik incelemeler yapan Babilliler, "sahte kralların" Güneş tutulmasının etkisiyle "eklips düşüşü" yaşayacağına inanırdı. Tarihin kayda geçen en eski Güneş tutulması Milattan Önce 1375'te, Ugarit'te Mayıs ayına denk gelecek şekilde gerçekleşirken yazılı tarihe geçti. Ugarit, bugünkü Suriye'nin Lazkiye yakınlarındaki bir antik liman-ticaret merkezi; bir depremle yok olmadan önce çok önemli bir merkezdi.
Bu kentin kalıntıları arasında bulunan kil tabletler ve bugünkü Irak'ta bulunan Ninova kentinde Asurluların Milattan Önce 31 Temmuz 1063'te tuttuğu kayıtlar, "gündüzü geceye çeviren gökyüzü olaylarından" bahsediyor. Babilli astronomların yapabilmeyi başardığı, "Saros Döngüsü" ile Ay ve Güneş tutulmalarının tam zamanlarını hesaplamaktı. Her Saros Döngüsü, 18 yıl, 11 gün, 8 saat sürüyor ve Güneş, Ay ve Dünya aynı geometriyle, düz bir çizgiye denk gelecek şekilde sıralanıyordu. Dolayısıyla da, her Saros Döngüsü tamamlandığında, aynı Güneş veya Ay tutulmaları tekrarlanıyordu. Babilliler, bu hesabı gökyüzünü çok dikkatli biçimde gözleyerek yapmışlardı.
12-14 yüzyıllık süreçlerde, yeni hizalanmalar ve yeni Saros Döngüleri oluşuyor; 70-80 döngü sonrası tutulmaların derecelerinde değişim yaşanıyor ve farklı "tutulma aileleri" başlıyor. Artık bu gibi detayları çok daha iyi biliyoruz. Ve NASA gibi merkezlerin, Saros Döngüsü dışında kullanabilecekleri birçok hesap biçimi var; kaldı ki, bilgisayarlar tüm hesaplamaları yapıyor. Ancak, günümüzden yaklaşık 3250 yıl önce astronominin temellerinin coğrafyamızda atılıyor olmasının son derece çok heyecan verici bir yanı var. Tabii, günüzde uğraştığımız saçmalıkları düşününce, bu coğrafyanın ecdadının yaptıklarından daha da etkileniyor insan...
Roma İmparatorluğu'nda filozof ve yazar Seneca, yaklaşık iki bin yıl önce, birçok toplumun neden gökyüzünü binlerce yıl önceki toplumlar kadar incelemediğimizi sorguluyordu. "Hangi kıyıya yelken açtığınızı bilmiyorsanız, hiçbir rüzgâr lehinize değildir" diyen Seneca'nın bilgeliğine elbette sahip değilim; ama, neden tüm dünya olarak varlığımızı sadece "daha çok bilmek", "daha çok keşfetmek" üzerine değil de, tüketmek üzerine kurduğumuzu gerçekten anlayamıyorum. Bizler, kendimizi elbiselerle dekore etmeye ve emlâkla, maddiyatla kökleştirmeye çalışırken; koskoca bir kozmos, bu Dünya ve tüm ötesine gizli yaşamlar var.
Tamamen doğaya bağlı yaşayan Avustralya'da Aborjinler, Asya Pasifik'te Tahiti ve Hawai halkları ve Kızılderililer gibi halklar, tutulmaları Güneş ve Ay'ın aşkının nişânesi ve kavuşma zamanı olarak görüyor, kutsuyorlardı.
Babilliler, bir yandan bilimsel gözlemlerle gökyüzü olaylarını kayda geçiriyor ve gözlem yoluyla hesaplamalar geliştiriyor, gökyüzüne ilişkin teorileri ortaya atıyordu. Öte yandan da, gökyüzü olaylarıyla günlük hayata, siyasete, tarihsel gelişmelere ilişkin tahminlerde bulunmaya çalışıyorlardı. Babillilerin, "Enuma Anu Enlil", yani Fırtına Tanrısı Anu ve Gökyüzü Tanrısı Enlil'e ithaf edilen tabletlerinde, gökyüzünde gezegenler ve yıldızların gözlemlerini, gerçekleşecek olayların öngörüsü yapılıyordu. Babilliler ve onlardan çok daha öncesinde, kralların kaderi ile Ay ve Güneş tutulmaları birbirilerine bağlanmıştı. Hatta, bir tarihi kayda göre, Milattan Önce 1861'de, bugünkü Irak'ın Güneyinde yer alan tarihi Isin şehir devletinde, Kral Irra-imitti, Güneş tutulmasının yaşamını tehdit edbileceği düşüncesiyle bir bahçıvan olan Enlil-bani'yi tahtına geçirir. Ancak, gerçek Kral Irra-imitti gerçekten de tutulma esnasında ölür ve bahçıvan Enlil-bani de, 24 yıl sürecek başarılı bir hükümdarlık dönemine başlar. Isin kentinden kalma kayıtlarda, Enlil-bani'den "bir adamın kafasında ateş olunca" diye de söz ediliyor. Görünen o ki, Güneş tutulmasından korkan asıl kralı pek de özleyen olmamış. Çin hanedanlıkları başta olmak üzere, "hükümdarın yerine tutulma döneminde bir temsilci geçirme" âdeti başka kültürlerde de var. Hitit Kralları da, "kadere çalım atmak" için, tahtlarını tutulmalar esnasında devretmeye razı geliyorlarmış. Tutulma döneminden korunmak için yerine bir mahkûmu geçiren Büyük İskender de, "kaderi aldatamamış" gözüküyor. Milattan Önce 323 yılında gerçekleşecek toplamda üç Ay ve Güneş tutulmasından korunmaya çalışan Büyük İskender, o yıl birden hastalanıp ölüveriyor.
Gökyüzü ile yeryüzünü birleştirmek sadece Mezopotamya, Anadolu ve Balkanların tarih öncesi kültürlerine de özgü değil. Babilliler ile eş zamanlı olarak ve öncesinde, Antik Çin'de de, gökyüzü gözleniyor ve tutulmalara büyük önem veriliyordu. Türkiye'de son yıllarda bir protesto şekli olarak karşımıza çıkan "tencere-tava çalmak", Antik Çin'de, özellikle Güneş tutulmalarında kötülükleri uzak tutmak için yapılıyordu. Ejderhaların, Güneş'i yuttuğu ve "aydınlık" günlere dönülmesi için kötülüğü temsil eden ejderhanın kovalanması gerektiğini düşünen binlerce yılın öncesi Çinlilerle böyle bir bağımız var yani...
Gökyüzü ve yeryüzünün köşe kapmacası
Astronomi ve astroloji, aynı madalyonun ikiyüzü olarak beraberce gelişirken, bazı tarihî dönüm noktaları da, gerçekten de tutulmalarla eşzamanlı olarak da gelişiyordu. Bambu parçaları üzerine yazılmış, Milattan Önce 296 tarihli "Bambu Günceleri" (竹書紀年; Zhúshū Jìnián), Shang Hanedanlığı'nın çöküşü ile Zhou Hanedanı'nın yükselişi bir Ay tutulmasına bağlanır. Görünen o ki, Zhou Hanedanı'nın Kralı Wen, Ay tutulmasını "zaferinin işareti" olarak görmüş ve Shang Hanedanı'na karşı harekete geçmiştir. Ancak, gücün bu şekilde el değiştirmesi, doğru zamanlamaya dayanan bir tesadüf müdür yoksa "göklerden gelen bir mesaj" mı?
Tutulmalar kimi zaman, "iktidarın devamı için rıza üretmekte" de kullanılmış. Örneğin Aztekler'de... Milattan Sonra 1300-1521'de varlığını sürdüren Aztek İmparatorluğu'nda rahipler, "4 Ollin" yılında, bir Güneş tutulması sonrası gerçekleşecek büyük bir depremle dünyanın sonunun geleceğine inancını savunuyordu. 4 Ollin yılı da, Güneş'in onuruna insanlar başta olmak üzere çeşitli kurbanların verilmesi sayesinde sürekli ileri öteleniyordu.
"Göklerden gelen mesaj"algısı, sadece korkular ve kaygılara değil, kimi zaman da barışa ve çevrilen temiz sayfalara da vesile olmuş... Örneğin, Yunan tarihçi Herodot'un naklettiği üzere Milattan Önce 585 yılında Lidyalılar ve Medler arasındaki bir savaş, Güneş tutulmasının muazzam görüntüsünün bir "mesaj" olarak algılanması sonucu barış anlaşmasıyla noktalanmış.
İzafiyet Teorisi'nin kanıtı
1915 yılında, Albert Einstein ardı ardına tam dört makale yayınlayarak, "Görecelilik Kuramı" ile ilgili dünya bilimine damgasını vurdu. "Görecelilik Teorisi" (Theory of Relativity), meşhur Sir Isaac Newton'un, 1687 tarihli, klasik mekaniğe dayalı "Philosophiæ Naturalis Principia Mathematica"sına karşı çıkıyordu.19. yüzyılda, Einstein'ın "hayalini kurduğu’’ yeni bir boyut idi. Çok fazla adını da vermiyorum; bilemiyorsunuz ki – sonuçta 21. yüzyıl Türkiyesi... 19. yüzyıl Einstein'ı bile çok fazla boyut şu an... Hattâ Newton'un her türlü çalışması da, çok çok öte bir noktada bizlere...
Işık enerjisinin ne kadar esnediği ve kırldığı ile ile ilgili 17. ve 19. yüzyıl arası teoriler, günümüz Türkiye'sine de çok yabancı tabii-gerçekten çalışan, düşünen, araştıran, merak edenler dışındakilere.
Tam da bunun için 29 Mayıs 1919 Güneş tutulması, Albert Einstein için hayatının dönüm noktasıydı: "Görecelilik Teorisi"ni kanıtlaması için gerekli gözlem o an, o tutulmada gerçekleşecekti... O dönemin gerçekten de Britanya İmparatorluğu olan ülkenin Kraliyet Astronomu sıfatı taşıyan Sir Frank Dyson, 29 Mayıs 1919 Güneş tutulmasında, Einstein'ın teorisini kanıtlayan bulguları elde etti. Işığın bükülmesini kanıtlayan bu muhteşem insanlar, bizlere Dünya yüzüne gelmiş geçmiş tüm politikacılardan çok şey kattılar.
Örneğin, Antik Yunan'da astronom Hipparchus, Ay'ın Dünya'dan uzaklığını neredeyse tamamaen doğru ölçen insan... Hipparchus ile gelmiş geçmiş birçok politikacımızı karşılaştırsak, kimin insanlığa kattığı nedir?
Şimdilerdeyse, "Güneş tutulması" konusunda merak gene politikacılar üzerine...
"Büyük Amerikan Tutulması" da, başta ABD Başkanı Donald Trump olmak üzere, birçok liderin kaderi ile ilintilendiriliyor. Astrolojik olarak Trump'ın yıldız haritasında burcunun İkizler ve yükselen burcunun Aslan, Mars'ının da gene Aslan'da olması "manidar" olarak yorumlanıyor.
Yıldızlar, çizgiler ve ötesi... Tıpkı Amerikan bayrağında olduğu gibi.
Bu gece, tutulmayı Amerika'da veya canlı yayınlardan ekranlarda gözleyebilecekler veya "klasik" bir gündüz ya da geceyi yaşayacaklar, farkında olmadan binlerce yıllık bir insanlık ve doğa ritüelinin parçası olacaklar. Antik dönemlerden kalan ilk yazılarda dediği gibi, "Gündüz, gece olacak...’’ Ama gerçekten de farklı bir gece olacak, çünkü normalde fazla gözükmeyen Merkür gezegeni çıplak gözle de daha bir seçilir olacak. Bu gece, isterse sadece bu açıdan olsun, gökyüzünde şenlikli bir gece olacak. Kader çizgileri, bilinmezler ve bilim; benim tek bildiğim 21 Ağustos 2017'deki bu Güneş tutulmasından 16 Temmuz 2186'ya; eğer vakitlerini ayırıp da bugünün Türkiye'sine bakarsa geleceğin insanları kahkahalarla gülsünler mi, oturup ağlasınlar mı bilemeyecekler...
O kadar çok hayat, o kadar hırs, o kadar çok yetenek, o kadar çok nefret, o kadar çok sevgi, o kadar çok aşk, o kadar çok iyi ve o kadar çok kötü; o kadar çok biz ve o kadar çok onlar var ki...O kadar çok yaşam ve nefes...
Bu gece, sizi bilmem ama ben yıldızlarla beraber olacağım. Yıldızlara bakmış ve bakacak olanlarla beraber. Tüm ruhu, kafası, kalbi özgür ruhların da nerede olmuş, olurlar ve olacak olsunlarsa olsunlar, gözlerinin gökyüzünde olacağını biliyorum. Bugün, bu gece ve gündüz; Dünya ile Ay ve Güneş, biz ve siz; geçmiş, bugün ve gelecek birleşecek. Sakın başka kimseye randevu vermeyin.
Yoksa, bir daha ki randevumuz 2 Temmuz 2019'a; bir daha ki "Büyük Amerika Tutulması"na, Şili ve Arjantin'de.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTrump Nobel'i alıp barıştan kaçarsa 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÇözümde tümseklere rağmen tekerlek dönüyor 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaYPG silah bırakır mı? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Kim bu Devlet Büyükleri?” 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAGerçek sanık sandalyesinde 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKaan’ın motorları ve bir soru: Türkiye’nin F-35 alması şart mıdır? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANFotoğraflar tarafsız değil 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMeşruiyet ve toplumsal cinsiyet: Eşbaşkanla tokalaşılmadı 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMemleketin geleceği hangi fotoğrafta? 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2025
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024