Sezin ÖNEY
Türkiye, gene ve yine “derin” gündemlerin sığlığında boğulurken, sessiz sedasız önemli bir şeyler oluyor çok yakınlarda, burnumuzun dibinde.
Türkiye ile Avrupa Birliği’nin yolları ayrılırken, Balkanlar’ınki birleşiyor. Bu durum, AB’nin bugünkü ekonomik ve siyasi krizlerine bakıp da, “Ne yapalım yani” denebilecek bir vaziyet değil. Tarihî bir yol ayrımı bu; etkisi de uzun yıllar, birkaç nesil boyu hissedilecek bir gelişme.
Sırbistan, Kosova ile sorunlarını çözümlemek için anlaşmak yolunda önemli adımlar attı. Bunun anlamı da çok açık; Sırbistan’ın Avrupa Birliği’nin üyesi olması önünde artık hiçbir engel kalmadı. Avrupa Birliği Bakanları, önceki günkü toplantılarından Sırbistan’a resmen aday statüsü verilmesini tavsiye etti.
Bugün ve yarın Brüksel’de gerçekleşecek AB Zirvesi’nde bu tavsiyenin onaylanması bekleniyor. Bu yıl içinde tam üyelik müzakerelerinin başlamasının ardından, Makedonya ve Sırbistan’ın beraberce, 2015 yılında üye olacağı öngörülüyor.
Türkiye ise, AB üyeliğini fena halde ıskalıyor.
Bu, şimdi gerçek anlamının farkına varılamayan, bir gün, gelecek nesillerin hesabını soracağı bir hata.
Bunun sebebi de basit. Avrupa ile Anadolu coğrafyası iç içe geçmiş bir tarihe sahip. Bir anlamda, Anadolu ile Avrupa’nın kaderlerinin beraber kesildiğini söylemek bile yanlış. Çünkü, aynı coğrafyadan, aynı tarihten, aynı bütünden bahsediyoruz aslında.
O kadar tahrip edilmiş, tahrif edilmiş bir tarih okuması var ki, bu konudaki örnekleri sıralamak bir “milli gurur” gövde gösterisi olarak yanlış anlaşılabilir. Ki, aslında bunu en son yapacak kişilerden biri benim herhalde. Ancak, coğrafyaları birbirlerine bağlayan can damarları, yüzbinlerce yılda hücre hücre, yavaş yavaş oluşagelmiş. Bunları, milliyetçiliğin 19. yüzyıla hapsolmuş küçücük penceresinden bakarak okumaya kalkarsak, hiçbir şey anlayamayız, önümüzü bile göremeyiz.
Anadolu’nun ilk kayda geçen halklarından Luviler, MÖ 2100 yıllarında bu coğrafyaya göçen Hint-Avrupa kavimlerindendi. Babil kültüründen çok etkilenen bu halktan, 15. yüzyıl sonunda İtalyan diplomasisinde önemli rol oynayan Osmanlı’ya, aynı dönemde İstanbul’daki Galata semtini oluşturacak kolonileri kuran Cenovalı denizcileri, 18. yüzyılda Paris’ten Varşova’ya başkentlerin seçkinlerini etkisi altına alan ve Osmanlı Sarayı’nın taklidine dayanan oryantalist “Turquerie” modasına, 19. yüzyılda dünyada savaş muhabirliğinin ilk örneklerinin verildiği ve tüm büyük Avrupa güçleri ile beraber Osmanlı’nın da taraf olduğu Kırım Savaşı’na, 1912’de Avusturya’da Müslüman cemaatinin ilk kez Bosna’dan gelen göçmenlerle beraber resmen tanınmasına, 1926’da İsviçre Medeni Kanunu’nun yeni kurulan Cumhuriyet’in hukuk sistemine uyarlanmasına, 1960’larda Türkiye’den Almanya’ya yaşanan toplu göçe, o kadar çok tarihi detay, “burayı orası, orayı burası” kılıyor ki...
Bu anlamda, Türkiye’yi Avrupa’nın içinde kılan bağları, günümüzün coğrafi tanımlamalarına, sınırlarına, sınırlamalarına takılı kalarak anlamak mümkün değil.
Milletler Cemiyeti, Birleşmiş Milletler gibi yapıların kurulmasından bir yüzyıl, hatta daha fazla evvel, Avrupa’da “birleşmiş bir milletler topluluğunun” kurulması üzerine fikir yürütülüyordu. Avusturya-Alman kökenli diplomat Fürst von Metternich’in, Avrupa içindeki çatışma ve güç çekişmelerinin ancak, birleşme, “aynı imparatorluğun” çatısı altında toplanmak yoluyla aşılabileceğini öne sürdüğünü biliyoruz. 1814’te Viyana’da bu tarz bir çatı birliği kurmak amacıyla bir buluşma gerçekleştirildi ve buluşmalar seri halde devam etti. Viyana Kongresi dizisinde, 200’den fazla Avrupa devleti, hanedanlık temsil ediliyordu. Buna ek olarak, şehirlerden, dinî cemaatler ve kurumlardan, basın ve yayın kurumlarının temsilcilerinden, şirketler ve günümüzde “sivil toplum örgütü” olarak adlandırabileceğimiz yapıların benzerlerine, Avrupa’nın her köşesinden, her kesiminden birçok kişi bu toplantıda yer aldı.
O zamanlarda, kimi ifade özgürlüğünden dem vurdu, kimi telif haklarının korunmasını talep etti, kimi din özgürlüklerini konu etti, kimi de görkemli eğlencelerde sadece dans etti. Devletlerin temsilcileri, kapalı kapılar ardında konuştular; ama ilk kez tarihte, ulaklar, haberciler üzerinden değil, birçok farklı devletin resmî temsilcileri olarak yüz yüze görüştüler. Anlaşmaya, birebir temasla vardılar.
Osmanlı İmparatorluğu, Viyana Kongresi’nde yer almadı. Hem bürokrat, aynı zamanda da, İmparatorluğun en önemli tarihçilerinden olan Cevdet Paşa, Osmanlı’nın Kongre’ye katılmamasını “kaçırılan bir şans” olarak niteliyor. Cevdet Paşa’ya göre, müzakerelerin, görüşmelerin içinde olmak, dışında kalıp, “seyirci” konumuna düşmekten çok daha iyiydi. Viyana’daki bu ilk uluslararası çapta zirvenin kapsama alanında kalmak, Cevdet Paşa’ya göre, herşeyden önce Osmanlı’nın kendi iç gündemine gömülerek dünyadaki gelişmeleri layıkıyla okuyamamasının sonucuydu.
Bugün de, can damarlarını örseleyerek ilişkilerde kan kaybına sebep olanlar, 19. yüzyılın muhafazakâr, milliyetçi siyasi perspektiflerinden bir milim ileri gidemeyip Türkiye’yi yerine çakanlar, bir gün gelecek tarihin kayıtlarına geçecek. Ama pek de, övgüyle değil.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTrump Nobel'i alıp barıştan kaçarsa 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÇözümde tümseklere rağmen tekerlek dönüyor 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaYPG silah bırakır mı? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Kim bu Devlet Büyükleri?” 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAGerçek sanık sandalyesinde 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKaan’ın motorları ve bir soru: Türkiye’nin F-35 alması şart mıdır? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANFotoğraflar tarafsız değil 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMeşruiyet ve toplumsal cinsiyet: Eşbaşkanla tokalaşılmadı 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMemleketin geleceği hangi fotoğrafta? 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2025
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024