Ahmet TAŞGETİREN
İslam bir değerler manzumesidir.
İnsanla somutlaşır, ete kemiğe bürünür, görünür olur.
İnsan bir kelime-i şehadetle İslam dairesine girer. Ama Kur’an ifadesiyle “imanın kalblere nüfuzu” diye bir şey vardır ve o hemen gerçekleşmez. Bir yolculuk gerekir. Yolculuk, Müslümanlığına emek vermek, içe sindirmek, özümsemek, davranışlara samimiyetle yansıtmaktır.
İslam tek insanda nasıl görünür, kendini “Müslüman” diye tanımlayan toplumda nasıl görünür, İslam hassasiyetiyle bir araya gelen ve “Cemaat” diye tanımlanan yapılarda nasıl görünür, cami cemaatinde nasıl görünür, tarikat haline gelmiş hallerde nasıl görünür, siyaset içinde nasıl görünür, iktidar olunduğunda nasıl görünür, muhalefet olunduğunda nasıl görünür, medya dilinde, haberlerde, manşetlerde, köşelerde nasıl görünür, aile içinde eşler arasındaki ilişkilerde anne – baba evlat arasındaki ilişkilerde nasıl görünür?
Bu soruların tamamı, İslam’ın değer yargılarının ete kemiğe bürünebilme – bürünememe durumuna göre farklı cevaplanacaktır.
Kuşkusuz her kişi, ya da kurum kendi Müslümanlığının hesabını verecektir. Nerede? İslam’ın “O gün” diye tanımladığı ortamda. Allah’ın huzurunda.
Aslında İslam, insana “Allah’ın huzurunda yaşama hassasiyeti” kazandırmayı da ister. Çünkü öyledir hayat İslam inancına göre. “Nerede olursanız olun O sizinle beraberdir.”
İnsanla İslam arasındaki mesafe açılması, bu noktada bilinç aşınmasına paralel olarak büyür. İnsan Allah ile ilişkiyi unutur.
İslam’ın insanlığa sunduğu değer yargıları eğer insanlık için mükemmeliyeti ifade ediyorsa, insanlığın “erdem” diye bildiği ölçülerden oluşuyorsa, -ki öyledir- Müslümanların bu ölçülerde arasına giren her mesafe, onları izleyenlerde negatif bir algı oluşturur.
Hele İslam’a dair bilgisi son derece sınırlı insanlarda bu, negatif bir İslam bilgilenmesine yol açar: Dünya insanlarında veya İslam ülkelerinin yeni nesillerinde.
Ülkemiz, “İslam adına” görünülürlüğün arttığı bir süreci yaşıyor. “İslami görünülürlük” ifadesini bilerek kullanmadım. “İslam adına”lık tam da “islami”liği ifade etmiyor olabileceği için.
Zaten dışardan bakanların “İslam buysa…” diye başladığı cümleler, mevcut görünülürlükten yola çıkıp negatif yargıya yönelişin ilk basamaklarıdır.
Böyle bir ifade ile karşılaştığınızda ne yaparsınız? “Yok canım, diye başlarsınız, İslam bu değil, İslam serapa güzelliktir” diye devam edersiniz.
Ama peşinden sorular gelir:
-Neden peki, İslam güzellikse insan para ile buluştuğunda güzellik kalmıyor? İktidarla, ya da her türlü güçle buluştuğunda güzellik kalmıyor, “İslam’a hizmet için” bir araya gelişler zaman içinde neden pörsüyor, kişisel iktidar arayışlarına dönüşüyor, neden neden?
Şunu sorabiliriz:
-İnsanlar yola çıkarken bu tür görüntü sapmalarını hesap etmişler miydi, tam da böyle bir insan, grup, topluluk mu olmak istemişlerdi, yoksa yolda karşı karşıya kalınan yürek sınavlarında mı savruldular, savruluyorlar?
Şunu da sorabiliriz:
-İnsanlar hayattaki yolculuk içinde kendi kendileri ile İslam ölçüleri arasındaki ilişkinin hangi boyutlara evrildiğine bakmazlar mı, ortaya çıkan açı farklarını nasıl içlerine sindirirler, nasıl bir savunma geliştirirler ve o savunmaların ilahi Huzurda da kabule şayan olacağına nasıl inanırlar?
Aslında herkes duyarlı olmalıdır. “Din samimiyettir.” Allah ile ilişkide samimiyet, Kur’an ile ilişkide samimiyet, Peygamber ile ilişkide samimiyet… Bunların tamamı da Müslümanlığımızın samimi olmasıdır.
Burası her insanın kendi hesap defterinin mündericatıdır.
Bir de yanlış görünülürlüklerin insanların yüreğinde açacağı yaranın vebali vardır. “Müslüman kimliği” üzerine yüklenen bir yalan yüzünden, bir adaletsizlik yüzünden, bir iki yüzlülük, samimiyetsizlik yüzünden, bir çıkarcılık yüzünden, bir çamur medya dili yüzünden, bir nefis höykürmesi yüzünden….. dünyanın herhangi bir ülkesindeki insan, bizim ülkemizdeki bir genç, dudak büktü, “bu mu?” dedi, yüreği burkuldu, üzüldü, yıkıldı…
Pek çok dindar anne – babayı dinledim, kendi çocuklarının yüreklerindeki sancıyı anlatıyorlar, araya giren mesafeden ürküyorlar… Hani “kızların kıyafeti şöyle değişiyor, böyle değişiyor”dan öte bir şeyden bahsediyorum. O ayrı bir kategori… Annelerinin babalarının samimiyetine inanıyor olmasalar daha başka yıkılacaklar. “Dava” diye bir şeyi konuşamıyor babalar artık evlatlarıyla.
Ey her türlü görünür olanlar! Kendinize bir kere daha bakmanın size kaybettireceği bir şey yok.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.12.2025
26.12.2025
25.12.2025
23.12.2025
21.12.2025
19.12.2025
16.12.2025
14.12.2025
11.12.2025
4.12.2025