Ali BAYRAMOĞLU
Aldığım bir okur mesajını paylaşmak istiyorum.
Şöyle:
'Ben yurt dışında yaşayan, AKP'ye üç kere oy vermiş olan (birçok arkadaşını kaybetme pahasına) ve şimdi kendisini aldatılmış hisseden bir vatandaşım. Son yazınızda mevcut krizin meşruiyet ve devlet kurumları boyutuna dikkat çekiyorsunuz ve haklısınız. Ancak bunun da ötesinde AKP'nin Sayın Erdoğan liderliğinde son yıllarda giderek otoriterleşen, kendileri gibi olmayanları başkalaştıran tutumlarının, ayyaş söylemlerinin, Kadıköy vapuruna kem gözle bakmaların, içki içmek alkolikliktir iddalarının bu krizde bir rolü yok mu? Gezi olaylarını sadece teröristlerin marifeti olarak göstermek, Sayın Erdoğan'ın tutumlarından çok şikayetci kitleleri daha da mutsuz ve ümitsiz yapmaz mı?'
Öyle bir kutuplaşma yaşıyoruz ki, ne yazık ki, bu tür sorular yanıt, bu tür tepkiler kendilerine yer bulamıyorlar.
Cemaatin emniyetten yargıya tüm devlet dokusunu arsız ve zehirli bir sarmaşık gibi kuşatmasına, devlet imkanlarını ve gücünü kullanarak gayri meşru dinleme ve takiplerle, bunları ortalığa saçarak hükümeti sarsmaya, devirmeye kalkmasına 'sıradan bir hadise' olarak bakan, olup biteni yolsuzlukla özdeş kılan kesimin tavrı malum.
Yukarıdaki satırlar ise bunun dışında bir duruma işaret ediyor, farklı hassasiyeti temsil ediyor ve siyasi hayatın üzerine düşünmek ve tartışmak gereken, önemli bir kırılma noktasına işaret ediyor.
Nasıl?
Ülkede iki büyük siyasi gerilim ekseni var.
Birincisi cemaat sorunu etrafında karşımıza çıkıyor, devlet ve demokrasi krizine ve büyük bir çatışmaya işaret ediyor.
İkincisi ise cemaat çatışmasından bağımsız olarak AK Parti'nin son iki yıldır izlediği ataerkil politikaların yaşadığı ve ürettiği krizle ilgili. Merkezileşen ve kişiselleşen siyaset, otoriterleşen dil ve uygulamalar, tek değer sistemini zorlayan hamleler her halde görmezden gelinemez. AK Parti'nin bu çerçevede karşısında heterojen bir itiraz siyasallaşması bulunuyor. Diğer ifadeyle AK Parti'nin siyaset tarzı ve hegemonyasından kaynaklanan, Gezi olaylarıyla doruğa çıkan bir ayrışma yaşanıyor. Üstelik bu ayrışma bugün cemaat hükümet kavgasından da besleniyor. HSYK, İnternet yasası gibi demokrasiyi zorlayan tedbirler geldikçe, Başbakan Gezi'yi cemaat kalkışmasıyla eşitledikçe itiraz siyasallaşması kabarıyor.
Sorunlarımızdan biri odur ki, siyasi iktidar ve muhafazar kesim bu tabloyu görmek istemiyor ya da görmezden geliyor. Muhafazakar kesimin gündemindeki tek siyasi mesele cemaat-hükümet çatışması. Mart seçimi onlar için tek meseleye endeksli bir referendum seçimi... Velhasıl laik kesim cemaat sorununu nasıl görmezden geliyorsa, muhafazakar kesim de usulsüzlükler, yolsuzluklar, otoriterleşme sorununu görmezden geliyor. Bunları cemaat saldırısı olarak algılıyor. Yolsuzluğun telaffuzunun bile cemaat karşısında bir zaaf yaratacağı düşünülüyor.
Ancak siyasi hayatın akışı farklı...
Bilmek gerekir ki sandığa yansıyacak tek gerginlik cemaat-AK Parti gerginliği değildir. Seçimler aynı zamanda diğer ayrışmayı da içerecektir.
Türkiye, Mart seçimlerinden sonra böyle ikili bir hatta ilerlemeye devam edecektir.
Böyle ayrışma, algı ve gerçeklik farklılaşması AK Parti'yi de, Türkiye'yi de derinden etkiler. Siyasi atmosfer dünden, büyüme, demokratikleşme ve istikrar döneminden farklı olur.
Bunları görmek, üzerine düşünmek gerek...
Cemaat meselesi ilk ve asli siyasi sorundur şüphe yok. Bu sorunun üzerine gidilmesi ve çözülmesi demokratik hukuk devleti açısından mutlak bir gerekliliktir.
Ancak bunun yanında siyasetin hegemonyası, siyasi karar süreçlerinin merkezileşmesi ve şahşileşmesi, doğal olarak bu çerçevede kurumsallaşmanın çözülmesi ve sadakat sistemi ile keyfilik halinin oluşması gibi temel bir meseleyle de karşı karşıyadır.
Yolsuzluk, usülsüzlük, cemaat tartışmalarında bunu ziyadesiyle görüyoruz.
Türkiye, cemaat meselesi çözülse de, bu şekilde yönetilmeye devam edilemez.
Kurumsallaşma, şeffaflaşma, katılım ve liyakat sistemine geçme zamanı gelmiştir.
Yaşadığımız, bir yönüyle bu geçişin bunalımıdır.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.09.2025
18.09.2025
14.09.2025
11.09.2025
6.09.2025
4.09.2025
30.08.2025
28.08.2025
23.08.2025
21.08.2025