Ali BAYRAMOĞLU
Çatışma çözümlerde “dem”i oluşturan, bu açıdan esas olan zaman ve koşullardır. Pek çok ülke Güney Afrika, İngiltere, AFN ve IRA’yla masaya tam demokrasi koşullarının oluşmasıyla değil, niyet ve zihniyetten değil, zorunluluktan hareketle oturmuştur.
Çatışmanın siyasi, insani, ekonomik ve uluslararası açıdan taşınamaz hale gelmesi, asayiş tedbirleri üzerinden çözümün imkansızlığının görülmesi masaların kurulmasında, müzakerelerin başlamasında esas unsur olmuştur.
Bu, bizde de böyle tezahür etmiştir.
Oslo görüşmeleri de açılım politikaları da, en nihayet çözüm süreci de çatışmaların yeniden alevlenmesi, ciddi bir şekilde tırmanması üzerine devreye girmiştir.
2005’den itibaren alınan yol şüphe yok ki demokratik alana açılan bir kapıya da işaret etmiştir, en azından devlet tarafında, siyasi iktidar nezdinde Kürt sorununa bakışta kimi kısmi değişimler olmuştur. Toplumda meşruiyet çerçevesi yenilenmiştir. Kürt tarafında demokratik entegrasyon fikri güçlenmiştir.
Sık söylerim, müzakareden, siyasetten de beklenen aslında budur. Tarafların konuşarak, etkileşime girerek değişmesi, değiştikleri oranda ortak yol bulmaları, yani uzlaşmaları sürecidir müzakere. Demokrasi ve demokratik zihniyetin gelişmesi bu sürecin varlığıyla, özellikle sonucuyla iç içedir.
Çatışma çözümlerde “dem”i oluşturan ikinci unsur ise “siyasi irade” ve “liderlik” meselesidir. Uzun süreli ve ağır faturası olmuş sorunlarda “düşman”la masaya oturmak, “taviz vermek” kendi başına risk dolu bir siyasi adımdır.
De Clerk, Blair gibi isimler bu nitelikleriyle anılırlar.
Türkiye açısından bu lider şüphe yok ki Tayyip Erdoğan’dır. Öcalan’ın liderlik işlevi de Kürt hareketi açısından son derece önemli olmakla birlikte, Öcalan’ın çözüm aktörü haline gelmesine zemin hazırlayan Erdoğan olmuştur. Çözüm sürecinin yürütülmesi, karşılaştığı tıkanıklıkların aşılması bakımından da böyledir.
O zaman soru şudur: Erdoğan’ın son çıkışları, Öcalan’ın meşrulaşmasından duyduğu endişe, İzleme Komitesi'ne karşı çıkması, Dolmabahçe bildirisini yanlış bulması, bu çerçevede ne anlam ifade eder?
Geldiğimiz noktada Erdoğan çözüm sürecine ilişkin düne oranla daha geri bir noktada duruyorsa, hükümetin attığı kimi adımları bloke ediyorsa, özellikle yarına yönelik olarak çözüm süreciyle ilgili derin bir sorunla karşı karşıya olduğumuz söylenebilir mi?
Bunlar meşru ve sık sorulan sorulardır.
Erdoğan’ın siyasi nedenlerle, doğacak ve yaşanan krizlere endeksli olarak çözüm sürecini yavaşlatma, askıya alma gücünün olduğuna şüphe yok.
Bununla birlikte istikametin böyle olmayacağına da kuşku yok.
İki nedenle…
İlki çözüm sürecinin çeşitli siyasi çatışmalar, hesaplaşmalar ve rekabetler etrafında araçsallaşmasıyla ilgilidir. AK Parti’nin başkanlık rejimi arzusunun engellenmesinden, siyasi iktidarın Kürt sorunu üzerinden yaptığı oy hesaplarına ya da oy kaygılarına uzanan çizgide, oyuna MHP’nin bile dahil olduğu bir çerçevede, bu süreç kendi çapını ve gerçeklerini aşan biçimde bir silah, bir tehdit, bir koz olarak kullanılmaktadır. Konjonktürün değişmesiyle, özellikle seçim dönemi sonrası bu durumun ortadan kalkması, çözüm sürecinin yeniden kendi dinamikleri üzerine oturması kuvvetle muhtemeldir. Başka bir ifadeyle çözüm sürecini başlatan zorunluluklar asli gerçekler olarak ana gündemi oluşturacaktır. HDP’nin barajı aşması halinde bu gerçeklik bambaşka bir boyut kazanacaktır. Aksi durumda dahi Erdoğan’ın çözüm sürecini yürütmesi ile yeni anayasa arayışları arasındaki paralellik sanıldığından çok daha güçlü olma ihtimalini taşır.
İkinci husus, her anlamda cinin şişeden çıkmış olmasıyla ilgilidir. Çözüm süreci bir nehir gibi hızla akmakta, siyasetin en önemli hedefi, Erdoğan’ın en önemli angajmanı haline gelmiş bulunmaktadır. Bir kaç gün de söylediğim gibi örneğin Erdoğan’ın İzleme Komitesi'ne karşı çıkması bir iç kriz verisidir, ama çözüm süreci açısından mutlak ve tanımlayıcı bir durum değildir.
İniş ve çıkışlar kaçınılmazdır, ancak çözüm süreci Türkiye’nin demokrasiyle ana bağlantısıdır ve öyle kalacaktır.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.09.2025
18.09.2025
14.09.2025
11.09.2025
6.09.2025
4.09.2025
30.08.2025
28.08.2025
23.08.2025
21.08.2025