Alper GÖRMÜŞ
DEVA ve Gelecek’in muhalefet içindeki varlığının niceliği çok aşan bir manası var ama, anlıyoruz ki bazılarının bunu idrak etmesinin imkânı yok.
Yanılmışız, yanılmışım: DEVA ve Gelecek’in de katıldığı bu muhalefet bileşiminin, kutuplaştırma üzerinden baskıcı, otoriter bir yönetim kuran mevcut iktidara bir reddiye imkânı yarattığını herkesin anladığını sanmıştık (kamusal alandaki her türlü dini tezahüre kırmızı görmüş boğa tepkisi veren en bağnaz laikler hariç). Bu muhalefet bileşiminin, siyasi görüşleri farklılık gösterse de farklı toplumsal kesimlerin birbirini düşmanlaştırmadan ortak bir yaşam biçimi kurabilme imkânı olarak algılandığını sanmıştık. Bu muhalefet bileşiminin, devletin, farklı kesimlerin her birinin haklarını hukuk temelinde koruyan bir yapıda yeniden örgütlenmesi için bir imkân sağladığının anlaşıldığını sanmıştık…
Yanılmışız, yanılmışım…
Yanıltanların hepsini temsilen taze iki örnek vereceğim.
Ufuk Uras şöyle bir tweet attı geçtiğimiz günlerde: “AKP’den kopanlara yönelik hasmane tutum içine girenlerin davranışlarına bakan mütereddit AKP seçmeni, ‘Bunlara bile böyle ötekileştirici davranılıyorsa, bize kimbilir ne yaparlar’ diye eski adreslerinde kalabilir. Bu saldırgan eğilimler, AKP’nin en çok işine yarayan kesim.”
Uzun bir süredir DEVA ve Gelecek’in ittifakı büyütmeyip küçülttüğünü, o nedenle ittifaktan ayrılmalarının (dışlanmalarının) iyi olacağını anlatan Burak Bilgehan Özpek bu tweet’i alıntıladı ve cevaben şöyle dedi:
“Ya da zaten iktidar değişirse bu insanlar üzerinden yeni hükümete rahatlıkla kanalize olabiliriz. O yüzden AKP’ye oy vermeye devam edip riski sıfıra indirelim de diyebilirler. AKP seçmenini çözmenin yolu onun için riski azaltmak değil yükseltmektir belki de Ufuk Bey.”
DEVA ve Gelecek’i ve onları destekleyebilecek AK Parti küskünlerini itecek bundan âlâ cümle bulunabilir mi? AK Parti’yi terk edenlere ve terk etmek isteyenlere kapıyı göstermenin, “otoriterliğe karşı birlikte mücadele etmek istiyoruz” diyenlere “sizinle yol yürüyemeyiz” demenin bundan âlâ ifadesi olabilir mi? Anlaşılan Özpek ve benzerleri bu insanların samimiyetine zerre inanmıyorlar; tam tersine, bütün dertlerinin muhalefet bloğuna “sızan” bu iki parti üzerinden iktidara “kanalize” olmak olduğunu düşünüyorlar.
Şu da vermek istediğim ikinci örnek:
“Millet İttifakı ve Altılı masa konusunda fikir beyan eden ne kadar çok tetikçi varmış medyada… Özellikle de Altılı masa bozulacak diye endişe duyuyorlar… Bunların amacı AKP ile mücadele filan değil… Tam tersine siyasal İslam’a hizmet!..” (Aydın Sezer).
Bu ikinci hakkında ilave bir şey söylemeye sanırım gerek yok. Birinciden tek farkı daha ‘açık’ olması.
Bu iki partinin suçlarına gelince… Geç kalmışlar muhalefet saflarına katılmak için; hele biri 2019’daki yerel seçimlere kadar hâlâ eski partisinin içindeymiş… Oysa Millet İttifakı’nın eski bileşimindeki partiler 20 yıldır mücadele ediyormuş bu iktidarla; Saadet Partisi de öyleymiş, son yerel seçimde, hatta 2017 referandumunda da muhalif saflardaymış… Dolayısıyla bunlara karşı eski Millet İttifakı tabanında bir alerji olmasına hak verilmeliymiş. (Bu tespitleri Burak Bilgehan Özpek Medyascope’daki son yayınında böylece dile getirdi.)
Başlangıç farklıydı, sonra neden böyle oldu?
İki tweet üzerinden örneklediğim “kalûbelâdan beri muhalif güzelim ittifakımızı kirletiyorlar, çekip gitsinler”ci eğilimin başlangıçta var olmadığını, varsa bile sesini yükseltmeyi doğru bulmadığı için ortaya çıkmadığını hatırlamak önemli… Bunun üzerinde durmak ve süreci irdelemek gerekiyor, çünkü bu bize Türkiye’de son 6-7 ayda siyaset algısının nasıl değiştiğini gösterecek.
Hatırlayalım, başlangıçta Babacan da Davutoğlu da muhalif cephede sempatiyle karşılanan figürlerdi. Onlara karşı duyulan olumlu ilginin ya da en azından nötr tutumun karşıtlığa ve öfkeye dönüşü, onların muhalefet cephesine fiilen katılma ihtimallerinin ortaya çıkışıyla başladı.
Yukarıdaki paragrafı, yani şu ‘başlangıçtaki sempati’ meselesini biraz düzeltmek lâzım: Aslında Davutoğlu ve Babacan algısı, onların ‘sempatik’ görüldüğü başlangıç döneminde de olumsuzdu, bugünkü gibiydi. ‘Sempatik’ görülmeleri, Cumhur İttifakı’ndan hatırı sayılır parçalar koparmaları ihtimaliyle bağlantılıydı. Bir de, sonuçta uzaktaydılar, bizim “kirlenmemiş muhalif” eski Millet İttifakı dünyasının dışındaydılar.
Sonra bu algıyı yavaş yavaş kıran üç gelişme eşzamanlı olarak belirmeye başladı: a) DEVA ve Gelecek’in Cumhur İttifakı’ndan umulan büyüklükte parçalar koparamayacaklarının anlaşılması, b) Millet İttifakı’na fiilen, gövdeleriyle katılma ihtimallerinin ortaya çıkmış olması, c) anketlerin, ittifakın eski halinin (ikinci turda Kürtlerin “mecburen” Millet İttifakı’na oy vereceği varsayımıyla birleşerek) Erdoğan’ı yenebilecek oy oranına ulaştığını göstermeye başlaması.
Yani; madem bu iki parti kendilerinden beklenen faydayı sağlayamıyorlardı, madem onların oylarına muhtaç olmadan seçimi kazanabiliyorduk, öyleyse neden aramıza girmelerine ve bizim ‘ilerici’ siyasetimize gericilik aşısı vurmalarına izin verecektik ki?
Bu kadarı fazlaydı artık; DEVA ve Gelecek’e karşı açık ‘istemezükçülük’ işte bu noktadan itibaren şekillenmeye başladı.
Belki birkaç yüz bin oyla kazanılıp kaybedilecek bir seçimin arifesinde ortaya çıkan bu açık ‘istemezükçülük’ü akıl ölçüleriyle kavrayabilmek imkânsız. Bence bunu ortaya çıkaran şey bir duygu: ‘İslamcı’ olarak adlandırılan birilerinin kök partilerinden gerçekten de kopup demokrasi isteyenlerin safına geçme ihtimalinin yarattığı korku. Çünkü bu durumda özü gereği hiçbir koşulda değişmemesi, hep aynı kalması gereken bir varoluş biçimi değişmiş oluyor ve bu da kafamızda “kalûbelâdan” beri oluşturduğumuz çok temel bir siyasi-ideolojik kalıbın parçalanması anlamına geliyor.
Kendisini böyle bir cendereye sokmuş olanlar, “asla değişemez” dediklerinin gözlerinin önünde değişmeye başlaması karşısında mutsuz olurlar; gördüklerini inkâr etmek kendi ruh sağlıkları açısından alınabilecek en doğru pozisyon olarak belirir.
Sevinmeleri gerekmektedir fakat sevinemezler. Tam tersine, onları dövmenin şehveti, onlarla birlikte hareket ettiklerinde üzüm yeme ihtimalinin hazzından çok daha güçlü bir duygudur.
Güçlü duygular aklı ve mantığı berhava eder. Ve ediyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025