Atilla YAYLA
Ali Bayramoğlu’nun Yeni Şafak’taki 3 Şubat tarihli “Kürt politikası, cemaat, polis devleti...” başlıklı yazısından öğrendim. Otonom yapılanmayla mücadele çerçevesinde görevden alınmış olan Emniyet Genel Müdürlüğü eski İstihbarat Daire Başkanı Ömer Altıparmak, genel olarak yasa dışı dinlemelerle, özel olarak MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’in dinlenmesiyle ilgili olarak şöyle demiş:
“Evet dinleriz arkadaşlar, 14 Temmuz 2011 günü demokratik özerklik ilan eden, benim üniter yapıma karşı isyan teşkil eden demokratik özerkliğin ilan edildiği o demokratik özerklik çalıştaylarının tümüne katılmıştı o müsteşar yardımcısı. Şimdi inanılmaz bir şey, devletin kurumlarında üst seviyede görev almış olması benim ülkemin üniter yapısı, anayasal düzenine karşı böyle bir hareketi meşru kılar mı? Hangi görevi, hangi sıfatı taşırsa taşısın, benim ülkemi bölmeyi (hedefleyen), demokratik özerkliğin ilanıyla ilgili çalıştaylara katılan bir şahsın emniyet istihbarat tarafından takip edilmesini suçmuş gibi gösteriyorlar...”
Bu sözler, tehlikeye dikkat çekenlere, “Hani, otonom yapılanma nerede, ne yapmış, delilleri nerede?” diye soranlara bir delil daha sunma fırsatı veriyor. Adım adım ilerleyelim. Mevcut otonom yapılanma, ülkenin asıl sahibi hatta efendisi olarak kendini görüyor. Siyaseten sahip olmadığı yetkileri hukukî kılıf kullanarak elde etmeye ve kullanmaya çalışıyor. Bu yapılanmanın en büyük memnuniyetsizliklerinden biri, hükümetin Kürt meselesinde barışçıl yollarla ilerlemeye karar vermiş olması. Otonom yapılanma bunu yanlış buluyor, bu politikanın ülkeyi böleceğini ve üniter devleti bitireceğini düşünüyor.
Hepimiz biliyoruz, bu kanaatte olan başkaları da var, meselâ Kemalistler. İnsanların böyle düşünmeye ve gördükleri bir müstakbel tehlikenin önüne geçmek için tüm demokratik kanalları kullanmaya hakları var. Bu çerçevede, hükümetin politikalarına karşı yazılar yazılabilir, raporlar hazırlanabilir, protesto gösterileri vs. gerçekleştirilebilir. Bunlar zaten yapılıyor da. Ancak, devlet hiyerarşisinde yer alan bir memurlar grubu, kendi başına ayrı bir hiyerarşi oluşturarak hükümetin politikalarına karşı çıkamaz, politikaları sabote, politika yürütücülerini kriminalize edemez. Etmeye kalkarsa vahim bir suç işlemiş ve demokrasiye ölümcül darbe indirmiş olur. Demokrasi doğruyu bulduğuna inanan memurlar grubunun değil, seçilmiş politikacılar yoluyla halkın egemen olduğu rejimdir.
Polis memurunun yukarda aktarılan sözleri hiç şüpheye mahal bırakmayacak şekilde otonom yapılanmanın var olduğunu ve hükümetin Kürt politikasına karşı harekete geçtiğini gösteriyor. Yasa dışı veya yasallık kazandırılmış ama özünde hukuka aykırı dinlemelerin bir kısmı belli ki Kürt problemi etrafında yapılmış. Adı geçen kişinin yalnız olmadığı, başkalarıyla birlikte bir grup davranışı içinde bulunduğu bilindiğine göre, otonom yapılanmanın varlığından ve demokrasi ve hukuk dışı icraatlarından şüphe etmek için bir sebep kalır mı?
Bu tartışmaları yaparken düşülen bir kavramsal yanlışlığa da işaret etmek isterim. Otonom yapılanma ortaya çıksaydı bir polis devleti doğmuş olacaktı deniyor. Polis devleti kavramı burada yanlış kullanılıyor. Polis devleti, polisin siyasî otoritenin siyasî amaçlarının emrinde hareket ederek muhalefeti kriminalize etmek veya fiziken zarar vermek suretiyle tasfiye etmeye yahut sindirmeye yöneldiği ve her türlü denetim ve murakabeden uzak, keyfince faaliyet gösterdiği bir sistemi adlandırmak için kullanılır. Karşı karşıya olduğumuz fiilî ve potansiyel tehlike bu değil. Belki de literatürde karşılığı bulunmayan bir olaya şahit oluyoruz. Polis içindeki –yargıda da uzantıları olan- bir otonom yapılanma siyasî otoriteden emir alarak değil, başka bir merkezden siyasî otoriteye karşı emir alarak harekete geçiyor ve hukuk ve demokrasi dışı operasyonlar yapıyor. Bu tipik bir polis devleti durumu değil, yeni bir olay. “Bürokratik vesayet geleneğinin dost modern biçimi” adlandırması sanki bu duruma daha uygun düşüyor...
Bir kere daha altını çizmek isterim ki ben otonom yapılanmayı adı geçen cemaatle özdeşleştirmek istemiyorum. Bir cemaatin, belki de başındaki ismi bile aşan ayrı bir varlığı ve kimliği olduğu, olması gerektiği kanaatindeyim. Cemaatlerin başında bulunanların da cemaatlerde yer alan diğer insanlara karşı ahlâkî ve insanî görevleri olsa gerek. Bu yüzden, her kim bu otonom yapılanma içinde yer alıyorsa onun söz konusu cemaatin tabanını istismar ettiğini düşünüyorum. Nitekim, halk arasındaki sade cemaat mensuplarıyla konuştuğunuzda hiç kimse otonom yapılanmaya atfedilen eylemleri cemaate yakıştıramıyor. Otonom yapılanmanın da sadece cemaat içinde uzantıları olduğunu sanmam. Başka parçaları ve bağlantıları olduğuna dair çok işaret var. Bundan dolayı, sadece demokrasinin korunması ve toplumsal adaletin tesis edilmesi için değil, cemaat içinde yer alan, hayırlı işler için büyük fedakârlıklar yapan saf ve masum insanların hakkı hukuku adına da otonom yapılanmanın tasfiye edilmesi ve cemaatin otonom yapılanmadan arındırılması gerektiğine inanıyorum. Bu doğrultuda meşru ve demokratik kamu otoritelerinin yapması gereken şeyler elbette var. Ancak, cemaatin selametini düşünen cemaat mensuplarının da bir şeyler yapması gerekmez mi?
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Emekli Amirallerin Bildirisi Neden Yanlış?
16.04.2021 - 23 Nisan 100’üncü Yılında Niçin ve Nasıl Kutlu Olsun?
24.04.2020 - Hükümetin Ekonomi Politikasındaki Temel Hata
12.02.2020 - Unutulan ve Unutturulan Mümtaz’er Türköne
13.11.2019 - Su Fiyatları Niye Artırılmalı?
28.07.2019 - Neler Haktır Neler Hak Değildir?
28.05.2019 - Demokratik totaliterizmin kısmî bir örneği: Amerikan totaliterizmi
22.05.2019 - Seçimi sınırları içinde tutmak
14.05.2019 - Seçim sistemimizi ıslah etmeliyiz!
12.05.2019 - AK Parti’nin Yersiz Telaşı
18.04.2019
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Öz düzceli
Yav kardeşim azıcık ciddi ol beeee! Ne o Manisa Tarzanı ayakları