Bejan MATUR
Demokratik Gelişim Enstitüsü'nün (DPI) toplantısı için Dublin'deyiz. Türkiye'den bir grup milletvekili, gazeteci ve akademisyenle birlikte.
Aynı ekip ile geçtiğimiz temmuz sonunda Londra, Belfast ve Edinburg'da toplanmıştık. Başta Güney Afrika deneyimi olmak üzere, İrlanda ve İskoçya'daki çatışma çözümü deneyimleri hakkında fikir edinmiştik. Özellikle İrlanda'daki çatışmanın sona ermesinde önemli katkıları olan isimleri dinleme şansımız olmuştu. Dönemin İngiltere başbakanı Tony Blair adına İrlanda Kurtuluş Ordusu (IRA) ile gizli görüşmeleri yürüten Jonathan Powell bizlere yıllarca düşman bildiği IRA militanlarıyla nasıl aynı masada oturup konuşabildiklerini anlatmıştı. Büyük bir samimiyet ve dürüstlükle aktardığı kişisel hikâyesi (çünkü kardeşi IRA tarafından öldürülmüş) incinmişliklerle dolu olsa da, barış arayışının kaçınılmazlığı müzakerelere devam etmesini sağlamıştı.
Temmuz toplantısından aklımda kalan pek çok tespit, anekdot ve anı var. O günlerde gazetedeki yazılara ara verdiğim için sizlerle paylaşamamıştım. Yeri geldiğinde satır aralarına sızacak o deneyimin ikinci etabı önceki gün başladı. Dört gün boyunca İrlanda'nın başkenti Dublin'e kırk dakika mesafedeki tarihi mekânda aynı grup ile yine çatışma çözümünü, barışı, silahların susmasını konuşacağız.
Türkiye hemen her konuda olduğu gibi çatışma kavramına yaklaşırken de fazlasıyla içine kapalı bir ülke. Dünya deneyimlerini anlamak, o deneyimlerden faydalanmak, ders çıkarmak konusu hep başkalarına öykünmek yahut başkalarının 'iç işimize' karışması gibi algılanıyor. 'Kol kırılır yen içinde kalır' mantığı nedense en çok siyasette tutuyor! Kemalist geleneğin de bir tür 'nevrotik' kibirle desteklediği, 'iç meselemiz' tavrı toplumda bir tür unutkanlıkla desteklenince düğüm üzerine düğüm atılmış bir tarihle yaşamak zorunda kaldık. O tarihin düğümlediği gerçeklerden bize nefes aldırmayan Kürt sorunu en zor konu. İşin içinde silah olduğu için de çözümü ertelenemeyecek olan. O nedenle geçmiş sahte kibri bir kenara bırakıp barış umuduna katkısı olabilecek tüm deneyimlere yakından bakmakta fayda var. Türkiye'ye bir model aramak yerine, benzer süreçlerin hangi dinamiklerle ilerlediğini anlamaya çalışmak gerekiyor. DPI biraz da bu amaçlarla ufuk açıcı bir çalışma yürütüyor. Zaten temmuz ayındaki ilk toplantıda dinlediğimiz konuşmacıların pek çoğu da ısrarla şunun altını çiziyorlardı: Hata yapacaksanız kendi hatalarınızı yapın. Bizim hatalarımızdan ders çıkarın, düştüğümüz hataları tekrarlamayın.
İrlanda, kendine has çelişkileri, kültürü ve siyasi tarihiyle yakından incelenmesinde fayda olan bir ülke. Benzer sorunlarla boğuşan başka ülkelerin deneyimi, içine gömüldüğümüz için görmekte zorlandığımız gerçekleri göstermesi bakımından önemli; Belfast toplantısında bir konuşmacının verdiği şu örnek kayda değerdi: İrlanda'da işgalci olarak nitelenen İngiltere ile ülkenin bağımsızlığı için silahlı mücadele veren IRA arasında tamamen içinden çıkılmaz hale gelen çatışmalar hakkında konuşma kararı, ilk defa İrlanda'nın Avrupa Birliği'ne girişi için müzakere tarihi almasıyla başladı.
Kendi dışlarındaki daha büyük bir dünya ile ilişkilenmiş olmaları kendi tarihlerine ve siyasetlerine de bir mesafeden bakmaları sonucunu doğurmuş. İrlanda, Avrupa Birliği vizyonunun sunduğu büyük haritada, dünyanın merkezi zannettiği sorunun aslında o kadar da büyük olmadığını görmüş belli ki. Ve böylece taraflar inat ettikleri, ayak diredikleri pozisyonlarından taviz verip olaylara yapıcı bir gözle bakmayı seçmişler. Uzun yıllara yayılan çatışmaların yorgunluğu, artık bir çözüme ulaşılması gerekliliğinin ağır baskısı, Avrupa Birliği faktörü ile de birleşince, barış görüşmeleri başlamış ve silahsızlanmaya giden yol açılmış. Türkiye'de yaşanan çatışmanın çözümü için de belki yine benzer bir büyük çerçeve gerekli. Ama bunun güven veren daha geniş bir zeminde yapılması, tartışılması şart. O nedenle Meclis'te grubu bulunan partilerin eşit sayıda katılımcıyla yurtdışında başka ülke deneyimlerini anlamaya çalışması göründüğünden daha anlamlı bir faaliyet.
İrlanda gezimizi anlatırken, "İrlanda bir ülke değil, bir ruh halidir" cümlesi takılıyor aklıma. Sahiden kendine özgü kültürü, doğası ve tarihiyle başka bir ruh haline tekabül eden bir ülke İrlanda. Bölünmüş bir ülke. İngiliz işgali altındaki Kuzey kısmının bağımsızlığı için yetmişlerde silaha başvuran IRA'nın kuruluş tarihi 1920 imiş. Ama çok daha öncesi var. 1997'deki Hayırlı Cuma (Good Friday) anlaşmasıyla silahları gömülen Katolik-Protestan kavgasının başlangıcı 17. yüzyıla kadar gidiyor. Kökleri bu kadar geriye giden bir çatışmayı çözüme yaklaştırmak hiç azımsanmayacak bir başarı. Tabii silahlar susmuş olsa da, pürüzler tamamen giderilmiş değil. Geçen gezide görme şansı edindiğimiz Belfast sokakları hâlâ bölünmüş durumda ve bazı marjinal gruplar şiddeti diri tutmanın yollarını arıyor.
EKONOMİK GERÇEKLER
Avrupa'nın yakın zamana kadar yoksul taşrası olarak bilinen İrlanda, bazılarının hayal ettiği birliği sağlayamamış olsa da, son yıllarda yakaladığı ekonomik ivme ile kişi başına düşen geliri en yüksek ülkelerden biri. Ve asıl şaşırtıcı olan ise özellikle bilişim teknolojisi alanında Avrupa'yı sollayıp önemli bir üs haline gelmesi. Avrupa'nın "silikon vadisi" olan İrlanda Facebook'tan, Google'a hemen bütün büyük şirketlere ev sahipliği yapıyor. Zaten Dublin'e uçmak üzere İstanbul'dan havalandığınızda uçaktaki yolcu profilinden İrlanda'nın yakaladığı hayat standardı ile nasıl bir cazibe merkezi haline geldiğini şaşırarak görüyorsunuz. Avrupa'nın diğer kozmopolit zengin kentlerinden pek farkı olmayan bir göçmen akını var bugün ülkeye. Tabii büyüyen bir ekonominin, standardı yükselmiş bir hayatın çatışmaya pek de tahammülü olmayacağını tahmin etmek zor değil.
Belki de o nedenle son iki günde medyadan siyasete dinlediğimiz bütün konuşmacılar daha bir sağduyulu ve şiddeti mutlak olarak reddeden tavır içindeler. Geriye kalan pürüzleri ve belki Birleşik İrlanda hayalini yakaladıkları bu ivme ile halledeceklerine inanıyorlar. Tam bu noktada dikkati fazlasıyla çeken 'İrlandalılık' vurgusuna değinmek gerekiyor; Ada'nın ana dili olan Galeik dilinin kullanımı her ne kadar ulusal gururun bir sembolü olarak korunsa da İngilizce karşısında çok da başarılı olunamamış. Ama kimlik vurgusu dildeki bu başarısızlığa rağmen fazlasıyla güçlü. Yani bir kimliğin yaşamasını dilin yaşamasına doğru orantılı olarak bağlayan görüşü çürüten bir deneyim yaşanıyor İrlanda'da. İngiltere karşısındaki varlığını artık folklorik sayılabilecek ve sembol hale gelen anadil üzerinden değil bir tür İrlandalılık gururu üzerinden devam ettiriyorlar. Farklı değerleri, kültürü ile buralı olma iddiasını ekonomi alanında güçlendikçe daha fazla hissediyorlar. Benim bundan çıkardığım sonuç ise şu oldu: Anadil konusunu talep eden için de, onu bastırmaya çalışan için de kaçınılmaz son, bir kimlikten doğan gururun kendine bir mecra bulabildiği. Bir kimlik baskı altına alındıkça, var olma savaşını devam ettiriyor. O mecrada başarılı olmak her kimliğe nasip olur mu bilinmez ama İrlanda'nın bunun güçlü bir örneği olduğu görülüyor.
20. yüzyılı kapatan eser olarak anılan Ulysses'in yazarı James Joyce'un gelişmiş İngilizceyi bırakıp bir taşra dili olarak kadük kalmış Galeik'te yazmayı reddetmesi bile onun İrlandalı yazar olmasına engel olamamış. James Joyce ve akranı pek çok büyük yazar İngilizce eser verseler de -ki Yeats bunun en iyi örneğidir; İrlanda ulusal bilincini İngilizcede yazdığı şiirlerle kuran şairdir- İrlandalılık kimliğini taşıdılar. Özetle bir dilin yok olması bile güçlü benlik duygusu karşısında önem taşımayabiliyor. Kimliğin bir insanda yarattığı benlik duygusunu kolay yok edemiyorsunuz. Dilini yok etseniz de o bilinç yaşıyor... Bugün İrlanda'nın giderek 'birlik' fikrine yaklaşmasında o bilincin büyük etkisi var.
Toplantının ev sahipliğini üstlenen İrlanda Dışişleri Bakanlığı'nın toplantı mekânı olarak 18. yüzyılın görkemini yansıtan Carton House'da bizleri ağırlamayı seçmiş olması da bana İrlandalılığı var eden o gurura ince bir gönderme gibi geldi. Sinn Fein lideri Garry Adams görüşmesi notları da bir sonraki yazıya...
Yazarlar
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları


























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.12.2011
28.12.2011
23.12.2011
16.12.2011
2.12.2011
30.11.2011
25.11.2011
24.11.2011
18.11.2011
11.11.2011