Berrin Sönmez
Geçen haftaya Erdoğan’ın emir kipiyle yargıya seslenişi ve ertesi gün Adalet Bakanı Gül’ün, Cumhurbaşkanını nakzeden (geçersiz kılma) “yargı kimseden emir almaz” sözleri damga vurdu. Konu Berfin Özek davasıydı.
Hatırlanacağı gibi Berfin, ayrılma kararı verdiği için eski sevgilisi tarafından asitli saldırıyla ağır biçimde yaralanmış, aylarca tedavi görmüştü. Basında genellikle bir gözünü kaybettiği yazılır ama diğer gözünün de yüzde 70 oranında görme yeteneğini kaybettiğine değinilmez pek. Casim Ozan Çeltik, kadının kendi hayatına dair karar alma hakkını yok sayarak, asitle saldırdığı için Berfin, hayatının geri kalanını tek gözle ve ancak yüzde 30 görerek sürdürecek.
Yüzünde, bedeninde kalıcı hasar bırakan yara-yanık izlerini, psikolojik hasarı üzerine ekleyince faile verilen 13 yıllık cezanın adaleti sağlamadığı düşünüldü. Ve Erdoğan yargıçlara emretti: “Bu kanunların sayfaları arasındaki maddelere değil vicdanınıza kulak verin.” Kendisine, kanunlarımıza göre en yüksek cezanın bu olduğu bildirilmiş. Gerçekten öyle mi? Yoksa cumhurbaşkanının da isyan ederken bile Berfin’i etiketlemeyi ihmal etmediği şekilde evlilik dışı beraberlik durumunda cezanın yarı oranında arttırılmasını gerektiren nitelikli eziyet maddesi uygulanmadığı için mi ceza böyle oldu?
Yargının hiç kimse ve hiçbir kurumdan emir almayacağını söyleyen Adalet Bakanı’na inanacak olsak bile cezanın kasten yaralama suçundan ‘TCK M. 86) verildiğini biliyoruz. Kasten yaralamanın yanı sıra Ceza Kanunumuzda bir de eziyet ve işkence maddesi (TCK M. 96) var. 2005 yılındaki değişik haliyle madde 96, birinci fıkra (b) bendine göre işkence ve eziyet fiilleri üst soy ve alt soya, eşe karşı işlendiğinde verilecek ceza beş yılla sekiz yıl arasında olacak. Yani Casim Ozan Çeltik için kasten yaralama suçundan verilen 13 yıllık cezanın üstüne 8 yıl daha eklenmesi mümkündü.
Ancak fıkrada geçen eş tanımına uymayan Berfin için ilgili madde uygulanmamış olmalı. Halbuki mağdurun eş, eski eş, partner, eski partner olması failin işlediği suçun niteliğini değiştirmez. Fail açısından işlediği fiilin suç niteliği değişmediği halde suça uğratılan mağdurun kimliğine göre suçun niteliği değişmiş kabul ediliyor, uygulamada. İstanbul Sözleşmesi’ne karşı çıkanların diline pelesenk olan partner sözcüğü işte böyle durumlarda gerekli. Mağdurun kimliği, failin fiiline verilecek cezayı değiştirmez, nesnel bir kriter olarak partner tanımı yasalara girerse. Prensip olarak failin kimliğine göre değil fiilin niteliğine göre hüküm vermek gerekir ama söz konusu eril şiddetse bizde hüküm, mağdurun kimliğine bakılarak veriliyor.
Anayasa hükmündeki uluslararası sözleşmeye uyumlu hale getirilmiş olsa Ceza Kanunumuz, eski partnere yönelik işkence ve eziyete de yarı oranında arttırılmış ceza verilebilecek. Cumhurbaşkanı toplum vicdanında, yargıç vicdanında çözüm aramak yerine bizzat imzaladığı İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamalı, uygulatmalı.
Diğer yandan Adalet Bakanı sözleriyle, Erdoğan’ın yargıya emir verme halini nakzederken yanılgıya düşmekten de kurtulamadı. Cezanın ağırlığının değil suçun işlenmesinin engellenmesi gerektiğini söylemesi yerindeydi. Fakat bu suçun işlenmesini önleyecek yasal mevzuata sahip olduğumuzu dile getirmedi. Bakan “o kezzap atılmadan önce engellenmeli” sözünün bir şiddet biçimine denk geldiğini söylemeliydi. Stalking. Eril şiddet biçimlerinden birisi ve ülkemizde Anayasa hükmünde geçerliliği olan İstanbul Sözleşmesi’nde (M. 34) tanımlanmıştır. Sözleşmeye dayalı şiddet yasası (6284 M. 1) ve yasanın yönetmeliği (M.3) stalking yani ısrarlı takip şiddetini tanımlar ve koruyucu, önleyici tedbir kararlarını belirler.
Berfin’e o kezzap atılmadan önce o şiddeti engellemek mümkündü. Eğer bakanın dile getirdiği gibi yargı sadece anayasadan ve yasalardan emir alıyor olsaydı, yukarıda sayılı maddeleri uygular ve şiddeti önlerdi. Yazık ki yargı ve emniyet birimleri, sözleşme ve yasayı yuva yıkıcı ilan edenlerin hedef tahtasına koyduğu bu koruyucu ve önleyici tedbir kararlarını uygulamıyor. Sadece Cumhurbaşkanından değil karalama kampanyalarından bile emir alıyorlar.
Eril şiddetle mücadele alanında yapılan araştırmalar, ısrarlı takip (stalking) dediğimiz bütüncül bir suça işaret eder ve bizim yasalarımızda sadece 6284’de yer alır. Fakat Ceza Kanunu bu suç türüne uygun cezalandırma sistemi getirmiş değil. Sarkıntılık, musallat olma, sözlü taciz, sözlü yazılı tehdit gibi farklı maddelerde ayrı ayrı fiiller olarak ele alıyor hâlâ. Bütünlüklü bir suç olarak bu fiillerin birbirini izlediği hallerde failin profili ve riskin büyüklüğü de daha iyi anlaşılır. Sırf kadın düşmanları, şiddetle mücadele mevzuatını karaladığı ve iktidar da onlara teslim olduğu için ısrarlı takip suçu görmezden geliniyor ve kadına yönelik şiddeti önleyecek tedbirler alınamıyor. Tedbir kararları etkin uygulanamıyor.
“Bir bütünlük içerisinde değerlendirilmeyip bütünden ayrı olarak ele alınması halinde, hukuk sistemimizde, cinsel taciz (TCK, md.105) tehdit (TCK, md.106), şantaj (TCK, md.107), cebir (TCK, md.108), özel hayatın gizliliğini ihlal (TCK, md.134) gibi suçların maddi unsurlarını bünyesinde barındırabilen, “ısrarlı takip” kavramı, “birbirinden bağımsız adeta biri diğeri üzerine inşa edilen ve bir birini izleyen eylemler zincirini ifade eder”.[11] Israrlı takip suçundaki veya olgusundaki eylem, bir kez yapılıp biten bir takip eylemi olmayıp, zaman içerisine yayılan eylemler zincirinden oluşur. Stalker (takip eden veya fail) birbirini takip eden birtakım eylemlerde bulunur ve bu eylemler zinciri, bir bütün olarak ele alındığında, takip edilen kişide veya mağdurda, gereksiz strese, kaygıya, endişeye veya rahatsızlığa yol açar. Eylemler zinciri ilk başta rahatsız veya huzursuz edici ancak hukuka uygun davranışlarla başlayıp, zaman içerisinde giderek daha tehlikeli, tehditkâr davranışlara ve hatta ölümle sonuçlanabilecek davranışlara dönüşür. Failin daha saldırgan ve tehditkâr bir kişiliğe bürünmeye devam etmesi neticesinde, önlem alınmazsa takip eyleminin mağdurun vücut bütünlüğüne karşı işlenen bir suç ile sonuçlanması kaçınılmaz olabilir.”
Alıntı, Ankara Barosu sitesinde Recep Doğan imzalı makaleden. Stalking’i anlamak, Berfin gibi Ayşe Tuba Aslan gibi Emine Bulut gibi hafızalarımıza kazınmış pek çok kadını hatırlatacaktır. “O kezzap atılmadan önce” Berfin gençlerin sosyal medya diliyle stalk’lanıyordu. Eril şiddet biçimi olan ısrarlı takip suçuna maruz kalıyordu. 23 kez polise başvuran ve son dilekçesinde “Öldükten sonra mı dikkate alacaksınız” cümlesiyle zihnimize çakılı kalan Ayşe Tuba Aslan, stalking şiddetinin kurbanıydı. Israrlı takip suçunun Ceza Kanunu’nda karşılığı düzenlenmediği için Berfin, o kezzap atılmadan önce kurtarılamadı, yaşatıldığı şiddetten. İşkence maddesi Berfin’i görmezden geldiği için Casim Ozan Çeltik fiilinin gerektirdiği cezayı almadı. Emniyet korumadığı, savcılar, yargıçlar İstanbul Sözleşmesi ve 6284’ü uygulamadığı için eril şiddet tırmanıyor. Kadınlar eziyetle işkenceyle öldürülüyor veya ağır yaralar alıyor.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları

























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.10.2025
12.10.2025
4.10.2025
21.09.2025
23.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
10.08.2025
28.02.2025
31.01.2025