Fehmi KORU
‘Cemaat’ denilen, aslında, halkın en samimi hislerinin coşarak oluşturduğu, en olumlu sıfatların insanları harekete geçirdiği bir örgütlenmedir. Hiç değilse önceleri öyleydi.
Bir dinadamı, kendisini dinlemeye hazır kitlelerle sadece bilgisini paylaşmakla yetinmemiş, kendisini sevenleri en sevdikleri şeyleri başkalarının hizmetine sunmaya teşvik de etmişti.
En sevdikleri şeyleri ihmal pahasına mallarını, paralarını ve vakitlerini almıştı…
Bugün el konulan dershaneler, yurtlar, okullar, üniversiteler, hastaneler, daha neler ve neler…
Toplam değeri herhalde milyarlarla ifade edilebilecek bir varlık…
Yalnız Türkiye içinde de değil, kimbilir kaç ülkede herhalde sayıları yüzlerle ifade edilebilecek okullar…
Dışarıdan bakan insanın, dindar olmasa bile etkileneceği, dindar ise ”Ben ne yapabilirim?” diye verilecek vazifeleri üstlenmeye koşacağı cinsten bir hizmet halkası…
Nitekim, dindarın da din konusunda lâkayt olanın da ilgi duyduğu bir harekete kısa sayılabilecek bir sürede dönüştü Cemaat…
Çekirdek kadrosu güçlendikçe sempatizanları da arttı.
Peki bu insanlar –tabii hepsi değil, ama en azından son 15 Temmuz darbe girişimine katılanlar ve öncesindeki karışık işlerde yer alanlar– ne zaman birer ‘Haşhaşi’ özelliği kazandılar?
Cemaat’in yetişmelerine katkıda bulunduğu polisler, savcılar, hâkimler ve bürokrasi içerisinde yer alan devlet görevlileri, başka hayatları karartmak üzere birbirleriyle paslaşarak, ne zaman devlet içinde ‘paralel bir yapı’oluşturdular?
En başta amaç ‘bürokrasi içerisinde dindarlar da bulunsun da ülke yanlış yönlere savrulmasın’ iken, amaç, hangi düşünceyle, ‘devleti ele geçirme’ fırıldağı haline dönüştü?
Bozulmanın başlangıcı
İlki 7 Şubat’ta (2012) MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın savcılığa çağrılması olan… İkinci olarak 17-25 Aralık (2013) süreci ile iyice belirgin hale gelen… Ve şimdi de 15 Temmuz’da darbe planlaması… Bunlarla mı?
Bugün karşımızda bir ‘canavar’ görüntüsüyle duruyorsa Cemaat, bu üç olayda fark edilen parmak izleri yüzündendir.
Daha öncesi de olmalı, pek az kişinin –aralarında ben de varım– kuşku duymasına yol açan bazı olaylar…
Ergenekon ve Balyoz davalarında ”Türkiye’nin bağırsaklarını temizliyoruz” diye arkalarına takılan demokrat insanları hayal kırıklığına sürükleyen aşırılıklar… Gerçekten ‘darbeci’ denilebilecek kadrolar ile Cemaat mensuplarının vaktiyle ayağına basanların aynı torbaya konulduğu aşırılıklar…
Şimdilerde Cemaat karşıtlığında zirve yapan pek çok kişi, o günlerde Cemaat’in intikam operasyonunun arkasına takılmış, benim gibi başta Ergenekon sürecini desteklese de aşırılıkları görünce kenara çekilmişlere,”Susmakla davaya ihanet ediyorsunuz” ithamını savuruyorlardı.
Eskisi de var: Zaman gazetesinden 1998 yılında ayrıldım; 28 Şubat’ın bazılarının ahlâkını bozmaya başladığını fark ettiğim günlerde…
‘Güç bozar, mutlak güç mutlaka bozar’ kuralı Cemaat için de geçerli…
Bütün darbelerin mağduru olan bir kitle, 2002 sonrasında iktidarda bulunan siyasilerden daha fazla ‘iktidar şehveti’ duymaya başlamış ve siyasiler sayesinde sağladığı gücünü kuralsız kullanmaya kalkışmış olmalı.
Kalkışmışlar işte. Sonunda kendilerinin o güce sahip olmasına yol açanlarla iktidar mücadelesine girişecek kadar hem de…
Bugün ‘Cemaatçi’ diye suçlananlar, görevlerinden alınan, gözaltı ve tutuklama işlemine muhatap edilenler, bakıldığında görülecektir, son 15 yıl içerisinde memuriyete girmiş veya bulundukları konuma ulaşmış insanlar…
Geçmişte onları sırtlarında taşıyarak dev bir güç ve sonraları ‘paralel yapı’ haline dönüşmelerini mümkün kılanlar, bugün, o gücün kendi aleyhlerine kullanılmaya başlamasıyla birlikte ayılmış görünüyorlar.
Ayıldılar ve vaktiyle, her aşamada, kendilerine, ”Dikkatli olun ha, bu işin sonu iyi değil” ikazında bulunanların düşlerinde göremeyecekleri türden bir savaşın parçası haline dönüştüler.
Olan kime oluyor?
‘Cemaat’ denilen yapılaşmaya samimi hislerle bağlanmış, paralarını, mallarını ve vakitlerini bu yolda sarf etmiş, elle tutulur hale gelmiş çeşitli hizmetleri takdir ettiklerinden –ve daha da önemlisi, siyasilerin sürekli övgüsüne mazhar bir yapının içinde bulunduklarını hissettikleri için– o halka içerisinde yer almış insanlar…
Sonra, onların elinden tutup okumalarını, mezun olmalarını, devlet içinde görev almalarını sağladıkları gençler…
Yakın geçmişte, ellerine ”Sahib-i kart bizdendir” tarzı tavsiye mektupları vererek o gençlerin çeşitli devlet kurumlarına girmelerine sebep olanlar, bugün, aynı kurumlara gönderdikleri ”Bunları görevden atın” listelerine onların isimlerini yazıyorlar.
Cemaat canavar, onlar da yavru canavarlar…
‘1 numaralı devlet düşmanları’
Bugün samimi hislerle hizmet var diye bir kervanın arkasına takılmış insanlar da, onlar sayesinde okuyup devlette görev almayı başarmış genç bürokratlar da –herhangi bir eylemde aktif katılımda bulunmamışlarsa bile– ‘1 numaralı devlet düşmanı’ muamelesi görüyor.
Görsünler, bu bir şey değil de, düne kadar onlarla birlikte olmuş, takdirlerini beyan etmiş, arkalarını sıvazlamış, önlerini açmış, yollarını kolaylaştırmış kişiler bunu yapınca…
Hiç değilse benim baktığım noktadan, bu, hayli tuhaf görünüyor.
Tuhaflığı ortadan kaldıracak bir normali yakalamak şart.
Samimiyet fışkıran bir oluşumun bazı mensuplarını kendi halkına kurşun sıkacak birer cani haline kimler dönüştürmüş, onların cinayet şebekesi içerisinde görev almayı kimler kabul etmiş, kurdukları kumpaslara kimler âlet olmuş ise…
Tereddütsüz yaptıklarının hesabını vermeli.
Hepimizi kandırmak istedikleri ve çoğumuzu kandırdıkları için bunu hepimiz istemeliyiz.
Ancak bizi kandırdılar diye duyduğumuz öfkeye bir noktada gem vurmayı da bilmeliyiz.
Onların ‘Darbecilerle savaş’ adını verdikleri Ergenekon sürecini farsa çevirmeleri yanlışlığına şimdi yeniden düşülmemeli.
Yazarlar
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
5.08.2025
3.08.2025
27.07.2025
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025