Fehmi KORU
Suriye’ye ABD liderliğinde ve İngiltere ile Fransa desteğiyle gerçekleştirilen askeri saldırı -Donald Trump bunu ‘görev’olarak adlandırmakta- seçilmiş hedeflere füze yağdırarak gerçekleşti.
O saldırılara sebep teşkil eden, Beşşar Esad rejiminin kendi halkına karşı Guta’da ‘kimyasal silah’ kullandığı ve elinde ‘kitle imha silahı’ bulunduğu iddiasının yol açması beklenebilecek herhangi bir siyasi sonuç doğurmadan başladığı gibi bitti operasyon…
Üstüne üstlük, Fransa başbakanı Edouard Philippe parlamentoda yapılan özel oturumda, “Biz Suriye’ye ve Beşşar Esad’a savaş açmış değiliz, Fransa’nın düşmanı Suriye ve Esad değildir” cümlesini birkaç kez tekrarladı.
Düşman ‘DEAŞ’ da denilen IŞİD imiş…
Ne o, yoksa şaşırdınız mı?
Şaşıranlar için biraz tarihi arka-plan
ABD başkanı George W. Bush ülkesine yönelik 11 Eylül saldırıları sonrasında, o saldırılarla hiç ilgisi bulunmayan Irak’ı işgal etmeye kalkıştığında yanında İngiltere’yi bulmuştu.
Fransa o karşı-saldırıdan uzak durmayı yeğlemişti.
Almanya da öyle…
Bush’un bu iki ülkeyi hedef alan ‘eski Avrupa’ suçlamasını hatırlıyor olmalısınız.
Söz konusu ülke Suriye olunca, bugün ABD’nin yanında, hem de en yakınında, Fransa’yı görüyoruz.
Irak’a müdahaleye karşı çıkan Jacques Chirac ile Trump’ın yanına koşan Emmanuel Macron arasında kendini belli eden farktan mı söz edeceğiz, yoksa tavır değişikliğinin daha derin bir sebebi olabilir mi?
Daha derin bir sebep var: Fransa açısından Suriye hayati öneme sahip bir ülkedir. Geçmişte Suriye yüzünden İngiltere ile çatışmayı bile göze almıştır Fransa…
İlk dünya savaşı sırasında, Hicaz merkezli Şerif Hüseyin vasıtasıyla Arapları Osmanlı’ya karşı isyana kışkırtmada ve Filistin cephesinde Osmanlı ordusuyla savaşta başı çeken İngiltere, savaş sonrasında Suriye’yi kendi payı olarak görmüş ve oraya Şerif Hüseyin’in oğullarından Faysal’ı kral tayin etmişti.
Fransa allem etti kallem etti, İngiliz askeri gücünü ve Faysal’ı Suriye’den çıkardı.
İngilizler Faysal’ı kral olarak Irak’a taşımak zorunda kaldılar.
Bugün Suriye’de mezhebi bir azınlığın yönetimi elinde tutabilmesi de büyük çapta Fransa sayesindedir.
İşgal altında tuttuğu dönemde askeri okullara aynı azınlığa mensup gençlerin girmesi teşvik edilmiş, birbiri ardına darbelere maruz kalmış ülke sonunda o mezhepten bir askerin yönetimi altına girmişse, bunda Fransızların etkisi belirleyici olmuştur.
Hafız Esad Baas Partisi saflarında yükselmiş, 1966’da yapılan ve azınlık mensubu subaylardan Salah Cedid’i cumhurbaşkanlığına taşıyan ilk Baas askeri darbesinde önemli bir görev üstlenmiş, dört yıl sonra da (1970’de) iktidarı demir yumrukla güçlendirme iddialı ikinci Baas darbesiyle Cedid’i devirerek kendisi liderliği ele almıştır. Bir yıl sonra da kendisini cumhurbaşkanı seçtirmeyi bilmiştir.
Tarihi arka-planı anlatmamın sebebi, sağda-solda çıkan ve Fransa’nın Suriye konusunda fotoğrafın içerisinde bu denli yer almasını anlayamadığını belli eden yorumlardır.
Suriye konusunda Fransa hep fotoğrafın içerisindedir. Hafız Esad’ın ve şimdilerde de Beşşar Esad’ın ülke yönetiminde bulunmaları açık-gizli Fransa desteğiyledir.
Soğuk Savaş döneminde devreye Sovyetler Birliği’nin girmesi, devlet yönetiminde görev alacak Suriyeli aydınların eğitim için Moskova’nın yolunu tutmaları bile bu gerçeği değiştirmiyor. Soğuk Savaş bitince Fransa yeniden Suriye üzerinde etkisini artırma arayışına girdi ve bugün de o konuda Putin Rusya’sıyla çekişmekte.
Fransa’nın üçlü cephedeki misyonu ve Türkiye
Bir çoğunuzu şaşırtmasını beklediğim bir tezimi de paylaşayım: Fransa, ABD ve İngiltere ile birlikte Suriye’ye karşı düzenlenen askeri operasyon içerisinde yer almıştır; ancak diğer iki ülkeden farklı olarak üçlü ittifak içerisindeki hassasiyeti, müdahalenin Suriye’deki siyasi dengenin değişmesine kadar gitmesini engellemeye yöneliktir.
Esad Ailesi ve arkasındaki Baas Partisi’nin varlığına karşı değildir Fransa, tam tersine BM Güvenlik Konseyi’ndeki veto imtiyazını sürekli o yönde kullanmaktadır; çoğunlukla diğerlerini de yanına çekmeyi başararak…
Suriye’de Esad’ın işbaşından gitmesini isteyen bir tek Türkiye var.
ABD ve İngiltere de, tıpkı Fransa gibi, Esad yanlısı bir politika izliyorlar.
Üçünün arasında hassasiyet ve yaklaşım farkı bulunsa da, sonuçta, Esad’ın yerini terk etmesiyle oluşacak boşluğu dolduracak demokratik alternatiflerin hepsi onları rahatsız ediyor.
Esad’ın işbaşında kalmayı sürdürmesini Suriye’nin birlik ve dirliğinin güvencesi olarak gösteriyorlar, ama gerçek bunun tam tersi: Halkının yarısını yerinden etmiş, onların yarısının da sürgüne gitmesine yol açmış, 500 bine yakın insanın canına kast etmiş rejimin devamıyla, Suriye’nin, ‘devlet özelliğini kaybeden devlet’ statüsüne kayması kaçınılmazdır.
Üçünü birleştiren de işte bu amaç: Yanlış ellere geçeceğine Suriye’nin hep sorunlarla boğuşmak zorunda kalması…
Yazarlar
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
5.08.2025
3.08.2025
27.07.2025
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025