Gökhan BACIK
Türkiye’de içinden geçtiğimiz siyasi sürecin salt hükümetler değişince yaşanan “olağan politika değişikliği” olmadığını artık herkes kabul ediyor. Türkiye artık yavaş yavaş hayatın her alanında “İslamcı bir siyasi düzene” göre şekilleniyor. Eğitim, kültür derken gündelik hayatın da İslamcı paradigmaya göre şöyle yahut böyle değişeceğini öngörmek için müneccim olmaya gerek yok.
Siyasi tarihi az çok okuyanlar bu olup bitenlere şaşırmaz. Aslında siyasi tarihin bir totolojik ilkesi vardır: “Bir toplumda ne oluyorsa o normaldir”. Yani yarın Türkiye’de birisi kalkıp saltanatı geri getirebilirse “demek ki buna izin veren bir sosyoloji varmış” demek gerekiyor.
Son tahlilde ama ikna ederek ama zorlayarak bütün siyasi değişimleri toplum “satın alır.” Bazen “çok iyi oluyor destekliyorum” diyerek satın alır bazen “korkudan vallahi bir şey yapamam” diyerek satın alır. İkisi de aynı kapıya çıkar. Sokağa çıkarak bir dönüşümü desteklemekle, korkudan evde oturarak gelişmesine izin vermenin sonuçları itibari ile pek farkı yok.
Türkiye’de İslamcı siyasete göre dönüşümün etkilerinden birisi de elbette Türk dış politikasında gerçekleşecek.
İlk soru şu: Türk bürokrasisi buna ne der? Tarihsel olarak Türk bürokrasisi böyle ani değişikliklere alışıktır. Son tahlilde “bürokrat” insandır, toplumun ayak uydurduğu iyi veya kötü şeylere ayak uydurur.
İkincisi Türk hayat tarzında “üst düzey” bürokratın maaşı ve imkanları iyidir kimse bunu kaybetmek istemez. Türkiye üniversitelerini gezin, bütün sosyal bilim bölümlerinde okuyanların en az %85’inin hayali “üst düzey bürokrat” olmaktır. Bu sosyal dokudan gelen seküler bürokrat bile makamın imkanlarını riske etmek istemez.
Uygulamada İslamcı Türk dış politikası kesinlikle Batı’dan uzaklaşacaktır. Zorunluluktan ve menfaatten gelen manevralar dışında İslamcılar, ahlaken Batılı siyaseti sorunlu görür. Batı daha ziyade bir “hesaplaşma alanıdır.” Stratejik manevralarla İsrail veya başka Batılı ülkeler ile bazı adımlar atılması bunu değiştirmez.
İslamcılık siyasetinin ana ilkelerinden birisi Batı karşıtı olmasıdır. Dolayısıyla bazı stratejik manevralara rağmen İslamcı Türk dış politikası uzun vadede Batı’dan ayrılmayı hatta Batı ile rekabet/çatışma gibi hedefleri öne alacaktır. İyi bir İslamcı Batı’dan nefret eder.
Peki İslamcı Türk dış politikasının hedefi nedir? Bir parça destansı tını yapsa bile hedef “Türkiye’nin merkezinde olduğu bir İslam birliğidir”. Bunun ne kadar mümkün olup olmayacağı önemli değildir. Bu amaç zorunlu olarak iki önemli ilkeyi öne çıkarır:
Birincisi, dış politika çıkar alanı olmak kadar bir hakikat alanıdır. Yani “doğru yanlışa karşı savunulacaktır.” Böylece pek çok ülkede Türkiye’nin “doğru olduğu için desteklenmesini savunduğu” aktörler ortaya çıkar. İslamcı dış politika nötr olamaz, aktörlere eşit yaklaşmaz. “Doğru ve haklı düşündüğünü” savunur destekler.
İkinci nokta ise diplomasinin araçları genişleyecektir. İslamcı dış politika devletler arası değildir devlet altı grupları da içerir. İslami çeşitli gruplar o nedenle Türk İslamcı dış politikasının artık yeni ortaklarıdır. Artık Türkiye’nin başka ülkelerle dış politik ilişkileri kadar değişik gruplarla olan ilişkileri de önemlidir.
İslamcı dış politikanın içe yansıması ise “cihat kültürü ve söylemidir.” Toplum gittikçe yedi düvele karşı savaştığımıza daha çok ikna olacak. Yeni nesil muhtemelen başka milletlerden daha çok nefret edecek. Gerçi Türkler, eskiden beri başka milletler sevmiyor ancak ton bir derece daha artar. Siyasi mitinglerde, halka sürekli dış politik perspektif İslamcı açıdan verilecek. Toplum bir kere daha bütün dünyanın Türkiye ile uğraştığına ikna edilecek. Camilerde hocalar bir derece daha rahat dış politik konuları vaazların hutbelerin içine katacak.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2025
1.09.2025
24.08.2025
17.08.2025
3.08.2025
21.07.2025
14.07.2025
17.06.2025
27.05.2025
24.03.2025