Gülay GÖKTÜRK
Hani barutu bitmişti?
23.03.2013
5455
Newroz'da Diyarbakır'daki o meydanda yaşananlar, Öcalan'ın yaptığı o radikal çağrı, bu çağrının yüz binlerin yüreğinde bulduğu coşkulu karşılık, bütün bunlar birçok insana inanılması güç bir mucize gibi geliyor.
Gerçekte mucize diye bir şey yok...
Sadece cesaretli, akıllı ve kararlı bir adamın partisiyle birlikte, büyük bir soğukkanlılıkla adım adım inşa ettiği bir sürecin başarısıyla karşı karşıyayız.
Bundan birkaç yıl önceye dönün ve basında kendine demokrat diyen neredeyse bütün kalemlerin sanki birbirlerinden geri kalmaktan korkarcasına, gittikçe azıtarak tekrarladıkları klişeleri hatırlayın: Erdoğan'ın reformcu barutunu tükettiği, Kürt meselesinde güvenlikçi politikalara rücu ettiği, eski devlet çizgisine döndüğü, statükoyla mücadelesini bitirip kendisinin statüko haline geldiği, Kürt halkını bombalayacak kadar azıttığı yolundaki tekerlemeleri...
Bugünlere gelmek mümkün olamazdı
Oysa suçlandığı bütün o dönem boyunca, Erdoğan ve AK Parti bir yandan Kürt meselesinde Cumhuriyet tarihinin şahit olmadığı radikallikte reformlar yaparak, bir yandan da teröre karşı doğru bir stratejiyle mücadele ederek önceki gün Newroz meydanında şahit olduğumuz o büyük başarıyı inşa ediyordu.
Bugün gelinen noktayı kavrayabilmek için, bu inşa sürecinin bütün aşamalarını iyi anlamamız gerekiyor.
1. Kürt açılımının yapılabilmesi için, her şeyden önce askeri vesayet rejiminin sonlandırılması gerekiyordu. Hem devletin resmi inkar politikasına son verebilmek hem de terörle mücadelenin inisiyatifini darbeci-Ergenekoncu komutanların elinden alabilmek için bu şarttı.
Erdoğan önce bunu yaptı.
2. Vesayetin sonlanmasından sonra Kürt meselesinde siyaset belirleme imkanı kazanan hükümetin ilk yaptığı şey, eski devlet politikasının terk edildiğini ilan etmek oldu.
İnkar ve asimilasyon politikasının terk edildiği açıkça beyan edilmeseydi, bugünlere gelmemiz mümkün olmazdı.
3. Devlet politikasının değiştiğinin deklare edilmesinin ardından yıllardır denenmeyen şey denendi: Hükümet, bütün tabuları kırarak PKK'yla görüşme yoluyla çözümü denedi. Oslo denemesi başarısızlıkla sonuçlansa da geniş Kürt kitlelerini Erdoğan'ın sorunu çözme konusundaki samimiyetine inandırdı.
4. Oslo görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasının ana sebebi, PKK'nın Arap Baharı'nın yarattığı havadan yararlanarak "Kürt baharı" başlatma, kurtarılmış bölge yaratma, silah zoruyla statü elde etme umutlarını yitirmemiş olmasıydı. Öyleyse, yeniden görüşmelere başlamadan önce bu hayallerin yok edilmesi gerekiyordu. Eğer Silvan saldırısından sonraki dönemde yürütülen o etkili askeri mücadele dönemi yaşanmasaydı, PKK'nın statü taleplerinden vazgeçmesi ve bugünlere ulaşmamız mümkün olmazdı.
5. Hükümet Silvan sonrası başlattığı terörle mücadele döneminde, sivil halkı mağdur etmemeye özel dikkat gösterdi. Eğer bu dikkat gösterilmeseydi, geçmişte olduğu gibi askeri operasyonlar kitlesel baskı ve zulüm politikasıyla paralel gitseydi, bugünlere ulaşmamız mümkün olmazdı.
6. Erdoğan, terörle mücadelenin en sıcak günlerinde bile reform politikasını terk etmedi. Tam tersine hiç ara vermeksizin en cesur reformları hayata geçirdi. Bütün bu reformlar geniş Kürt kitlelerinde "artık silaha gerek olmadığı, sorunların demokratik mücadeleyle çözülebileceği" bilincini oluşturdu. Eğer bu bilinç oluşmasaydı, PKK kendi tabanı tarafından barışa zorlanmaz ve bugünlere ulaşmamız yine mümkün olmazdı.
7. Erdoğan bütün bunları yaparken toplumun ana gövdesini oluşturan geniş muhafazakâr kesimlerin duygularını rencide etmemeye özen gösterdi. O kitlelere, hassasiyetlerini bildiğine ve dikkate aldığına dair güven vermeyi başardı. Ama bir yandan da o büyük kitleyi adım adım ilerletmeyi ve dönüştürmeyi bildi. Eğer geniş milliyetçi-muhafazakâr kitlelerle uygun adım yürümeyi başaramasaydı, bugünlere ulaşmamız yine mümkün olmazdı.
Daha işin başındayız
İşte, bugünlere böyle vardık.
Daha işin başındayız. Aşılacak çok zorluk, boşa çıkarılacak çok provokasyon, mücadele edilecek çok önyargı var önümüzde.
En büyük şansımız, bu zorlu yolu basiretle cesareti kendinde birleştirebilen bir liderle birlikte yürümek...
Ona şükranlarımızı sunmaktan başka ne diyebiliriz ki..
.
Sadece cesaretli, akıllı ve kararlı bir adamın partisiyle birlikte, büyük bir soğukkanlılıkla adım adım inşa ettiği bir sürecin başarısıyla karşı karşıyayız.
Bundan birkaç yıl önceye dönün ve basında kendine demokrat diyen neredeyse bütün kalemlerin sanki birbirlerinden geri kalmaktan korkarcasına, gittikçe azıtarak tekrarladıkları klişeleri hatırlayın: Erdoğan'ın reformcu barutunu tükettiği, Kürt meselesinde güvenlikçi politikalara rücu ettiği, eski devlet çizgisine döndüğü, statükoyla mücadelesini bitirip kendisinin statüko haline geldiği, Kürt halkını bombalayacak kadar azıttığı yolundaki tekerlemeleri...
Bugünlere gelmek mümkün olamazdı
Oysa suçlandığı bütün o dönem boyunca, Erdoğan ve AK Parti bir yandan Kürt meselesinde Cumhuriyet tarihinin şahit olmadığı radikallikte reformlar yaparak, bir yandan da teröre karşı doğru bir stratejiyle mücadele ederek önceki gün Newroz meydanında şahit olduğumuz o büyük başarıyı inşa ediyordu.
Bugün gelinen noktayı kavrayabilmek için, bu inşa sürecinin bütün aşamalarını iyi anlamamız gerekiyor.
1. Kürt açılımının yapılabilmesi için, her şeyden önce askeri vesayet rejiminin sonlandırılması gerekiyordu. Hem devletin resmi inkar politikasına son verebilmek hem de terörle mücadelenin inisiyatifini darbeci-Ergenekoncu komutanların elinden alabilmek için bu şarttı.
Erdoğan önce bunu yaptı.
2. Vesayetin sonlanmasından sonra Kürt meselesinde siyaset belirleme imkanı kazanan hükümetin ilk yaptığı şey, eski devlet politikasının terk edildiğini ilan etmek oldu.
İnkar ve asimilasyon politikasının terk edildiği açıkça beyan edilmeseydi, bugünlere gelmemiz mümkün olmazdı.
3. Devlet politikasının değiştiğinin deklare edilmesinin ardından yıllardır denenmeyen şey denendi: Hükümet, bütün tabuları kırarak PKK'yla görüşme yoluyla çözümü denedi. Oslo denemesi başarısızlıkla sonuçlansa da geniş Kürt kitlelerini Erdoğan'ın sorunu çözme konusundaki samimiyetine inandırdı.
4. Oslo görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasının ana sebebi, PKK'nın Arap Baharı'nın yarattığı havadan yararlanarak "Kürt baharı" başlatma, kurtarılmış bölge yaratma, silah zoruyla statü elde etme umutlarını yitirmemiş olmasıydı. Öyleyse, yeniden görüşmelere başlamadan önce bu hayallerin yok edilmesi gerekiyordu. Eğer Silvan saldırısından sonraki dönemde yürütülen o etkili askeri mücadele dönemi yaşanmasaydı, PKK'nın statü taleplerinden vazgeçmesi ve bugünlere ulaşmamız mümkün olmazdı.
5. Hükümet Silvan sonrası başlattığı terörle mücadele döneminde, sivil halkı mağdur etmemeye özel dikkat gösterdi. Eğer bu dikkat gösterilmeseydi, geçmişte olduğu gibi askeri operasyonlar kitlesel baskı ve zulüm politikasıyla paralel gitseydi, bugünlere ulaşmamız mümkün olmazdı.
6. Erdoğan, terörle mücadelenin en sıcak günlerinde bile reform politikasını terk etmedi. Tam tersine hiç ara vermeksizin en cesur reformları hayata geçirdi. Bütün bu reformlar geniş Kürt kitlelerinde "artık silaha gerek olmadığı, sorunların demokratik mücadeleyle çözülebileceği" bilincini oluşturdu. Eğer bu bilinç oluşmasaydı, PKK kendi tabanı tarafından barışa zorlanmaz ve bugünlere ulaşmamız yine mümkün olmazdı.
7. Erdoğan bütün bunları yaparken toplumun ana gövdesini oluşturan geniş muhafazakâr kesimlerin duygularını rencide etmemeye özen gösterdi. O kitlelere, hassasiyetlerini bildiğine ve dikkate aldığına dair güven vermeyi başardı. Ama bir yandan da o büyük kitleyi adım adım ilerletmeyi ve dönüştürmeyi bildi. Eğer geniş milliyetçi-muhafazakâr kitlelerle uygun adım yürümeyi başaramasaydı, bugünlere ulaşmamız yine mümkün olmazdı.
Daha işin başındayız
İşte, bugünlere böyle vardık.
Daha işin başındayız. Aşılacak çok zorluk, boşa çıkarılacak çok provokasyon, mücadele edilecek çok önyargı var önümüzde.
En büyük şansımız, bu zorlu yolu basiretle cesareti kendinde birleştirebilen bir liderle birlikte yürümek...
Ona şükranlarımızı sunmaktan başka ne diyebiliriz ki..
.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015