Gülay GÖKTÜRK
AK Parti'nin epey bir zamandır sürdürdüğü "Başkanlık Sistemi'ni tabana anlatma kampanyası" ve yapılan nabız yoklamaları pek iyi sonuç vermemiş olmalı ki, Erdoğan Başkanlık Sistemi'nde ısrarı şimdilik bir tarafa bırakmış görünüyor. Onun yerini alan yeni proje ise partili cumhurbaşkanlığı...
Başkanlık Sistemi'nin rafa kalkmasına memnunum memnun olmasına ama yerini alan şeyin ne olduğu da doğrusu çok muğlak...
Ne demek partili cumhurbaşkanlığı?
Cumhurbaşkanının geldiği partiden fikren ve kalben kopmaksızın cumhurbaşkanı olması mı? Partisiyle örgütsel bağının üyelik seviyesinde devam etmesi ama herhangi bir görevi olmaması mı; yoksa hem cumhurbaşkanı hem de partisinin genel başkanı olarak kalması mı?
Kabul edelim ki, bunların üçü de birbirinden tamamen ayrı durumlardır ve "partili cumhurbaşkanı" tartışmasının sağlıklı yürümesi için önce bu şıklardan hangisinin kastedildiği açıklığa kavuşmalıdır.
"Tarafsız cumhurbaşkanı"
Bugünkü "partili cumhurbaşkanı" tartışmasında, Türkiye'de uzun süre "cumhurbaşkanı tarafsız olmalıdır" gibi yanlış bir cümle etrafında yürüyen tartışmanın izlerini görüyoruz.
"Tarafsız"dan kasıt "partiler üstü" olmasıydı. Ve elbette bu tartışma, büyük ölçüde, emekli kara kuvvetleri komutanlarının ya da darbe elebaşlarının cumhurbaşkanı olması geleneğinin"bozulması" karşısında duyulan hoşnutsuzluktan kaynaklanıyordu. Zira "partiler üstü" olmak prensipte kabul edildiği anda, ortada kalan tek alternatif emekli generallerdi.
Özal'ın ya da Demirel'in cumhurbaşkanı seçilmesinin söz konusu olduğu yıllardaki tartışmaları bugün gibi hatırlıyorum.
ANAP'ın kurucusu olan bir politikacı nasıl olur da tarafsız bir cumhurbaşkanı olabilir diyorlardı. Bütün hayatını Demirkırat'ın peşinde ya da sırtında koşarak geçirmiş; Demokrat Parti hareketini korumayı ve yaşatmayı misyon edinmiş olan Demirel'in, bütün partilere eşit mesafede durması mümkün müydü?
Demirel de gönülleri ferahlatmak için elinden geleni yapıyor, "Artık Cumhur baba olacağım"diyerek oğulları arasında ayırım yapmayan babalar misali, partiler arasında ayırım yapmayacağının, hepsini "öz oğlu" gibi seveceğinin güvencesini veriyordu. Hatta hiç unutmam, eğer seçilirse DYP amblemli anahtarlığını bile kullanmayacağına yemin billah ediyordu.
Mesele "gönül bağı" değil
Bunlar elbette ki gayriciddi tartışmalardı ve Türkiye bunları çoktan aştı. Sonuçta hem Özal hem de Demirel "gönüllerinde yatan aslana" rağmen cumhurbaşkanlığı yaptılar. Ülkemiz şükürler olsun ki, "asker kökenli cumhurbaşkanı" geleneğinden kurtulalı da çok oldu.
Peki ben şimdi bu tartışmaları neden hatırlattım?
Çünkü bazı AK Parti sözcülerinin partili cumhurbaşkanından söz ederken "zaten gönül bağı devam ediyor" diyerek, eski "tarafsız cumhurbaşkanlığı" tartışmalarına atıf yapması bugün gündemde olan "partili cumhurbaşkanı" tartışmasını epey bulandırıyor.
Zira hepimiz biliyoruz ki, mesele gönül bağı değil... Mesele, devlet başkanlığı ile parti başkanlığının tek kişide toplanıp toplanmayacağı meselesi... Bu yolla iktidar partisinin devletle bütünleşip otoriter bir yönetim kurup kurmayacağı meselesi...
Doğrusu, bazı AK Parti sözcülerinin bu konu açıldığında kendi tezlerini desteklemek için Atatürk ve İnönü dönemlerini örnek vermesi, endişeleri azaltmak bir yana daha da artırıyor. Zira o model, bırakın 2000'ler Türkiye'sini; 1920'lerin demokrasi anlayışında bile itirazlarla karşılaşmış, Meclis'teki muhalefetin hiçbir zaman kabullenmediği bir model olmuştur. Nitekim CHP içinden çıkan Demokrat Parti hareketinin 1947'de ortaya koyduğu temel ilkelerinden biri de devlet başkanlığı ile parti başkanlığının birbirinden ayrılmasıdır.
Dolayısıyla, eğer AK Parti'nin önereceği yeni model "partili cumhurbaşkanlığı" ise, cumhurbaşkanının partisiyle ilişkisinin ne olacağı; basit bir üye mi yoksa başkan mı olacağı bir an önce açıklığa kavuşturulsa iyi olur.
Zira denge ve kontrol mekanizmalarının sağlam kurulduğu bir Başkanlık Sistemi, 1940'larda bile tahammülü zor bir şeflik sisteminden çok daha iyidir.
Yazarlar
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015