Gürbüz ÖZALTINLI
Yangın yerine dönen Ortadoğu coğrafyasında mağduriyetler üzerine konuşulacaksa, belki de Filistin’den bile önce söze Kürtlerin tarihinden başlamak gerekir. Arkaik diktatörlükler arasında parçalanmış; sistematik inkâr ve asimilasyon siyasetleriyle zulme uğramış bu büyük sosyoloji, kaderi kanla çizilen bir coğrafyada kendi yolunu arıyor. PKK da, Ortadoğu’nun bütün aktörleri gibi, karmaşık ilişkiler ve değişen dengeler içinde güç planları yapıyor.
Sol- demokrat bir açı içinden bakıldığında Kürtlerin hak taleplerinin meşruiyeti tartışılamaz. Ancak, tarihsel mağduriyet, ne Kürt hareketini izlediği siyasetten bağımsız olarak kendiliğinden “ilerici” kılar; ne de onu kategorik olarak destekleyenlerin haklı olduğunu gösterir. Mağduriyetle siyaset arasında otomatik işleyen bir meşruiyet bağı olamaz.
Bu sözlere soyut düzeyde itiraz edilebileceğini sanmıyorum. Fakat reel siyasette, işler soyut ilkeler üzerinden yürümüyor. Onun dinamikleri çok farklı.
Kürt hareketi güç dengelerine bağlı olarak değişen çok farklı iki yön arasında sarkastik gidiş gelişler yaşadı. Öcalan’ın perspektifi, Türkiye’nin bütünlüğü içinde demokratikleşmenin zorlanması ve savaşa son vermeye odaklanmıştı. Bu, Türkler ve Kürtler için daha istikrarlı bir ülke ve özgürlüklerin genişlemesi anlamına geliyordu. Toplam faydayı büyütmeye yönelen bu çizgi, “ilerici”, “demokrat” nitelemesini fazlasıyla hak ediyordu.
Bu politikaya kimlerin çomak sokmaya çalıştığı hiçbirimiz için sır değil. Ontolojik olarak AKP iktidarından kurtulmaya odaklanmış kim varsa listeye yazın. İstanbul baronları- Doğan medyası- Neocon İsrail ekseni- Cemaat… Ve tabi Türkiye’nin “ilerici-demokrat” liberalleri!…
“Demokrasi olmadan Kürt sorunu çözülmez” mottosuyla çözüm karşıtlığını perdelemeye çalışan saçma sapan çağrıların sonu gelmek bilmedi. Açık açık savaş güzellemeleri yapıldı. Türkiye, kör Batıcılığın, hırçın İslamofobik laisizmin “ilericilik” diye yutturulmaya çalışıldığı; liberal maskelerin yırtıldığı günlerden geçti. Ne pahasına olursa olsun Erdoğan tasfiye edilmeliydi! Kürtlerin kanına göz dikmekten kaçınılmadı. Belli ki bu kirli sesin Kürt hareketinde de karşılığı vardı. Öcalan sinsi oyunlarla aşılmaya çalışıldı.
Ne yazık ki, AKP de bu zor süreci iyi yönetemedi. Ağır kaldı, yalpaladı ve zaman kaybetti. Halil Berktay’ın “Suruç’un ardından (2) PKK’nın yeni karşı-devrimci iç savaşı” başlıklı, açık sözlü yazısında Kürt siyasetine yönelttiği eleştirilere katıldığım gibi, Erdoğan’ın Dolmabahçe mutabakatını tekmelemesine yönelttiği kararlı eleştiriyi de tereddütsüz paylaşıyorum.
Bugün artık koşullar farklı. Kürt hareketinde Türkiye bütünlüğünü esas alan, barışçı siyasete odaklanan, demokratikleşmeyi zorlamayı merkeze alan perspektif çökertilmiş gözüküyor. Ortadoğu’nun şiddete dayalı; küresel güçlere bağımlı, arkaik otoriter devletlerine bir tane daha eklemeyi öngören bir Kürt siyasetiyle karşı karşıyayız.
“Savaşa devam edin ve Batı’yla el ele Ortadoğu’ya medeniyeti getirin” uğursuzluğunun sözcüleri de, parçalanan bedenleri, pusuları, halk savaşı “müjdelerini” gördükçe katlanılmaz bir pişkinlikle AKP’ye yükleniyorlar. Hepimize yıkım getirecek bir savaş kapıya dayanmış olmasına rağmen; kendisinden başka hiçbir güce hayat hakkı tanımayan, despotik, tekçi bir Kürt devletleşmesi planına ilişkin meşruiyet sorgulaması yapmıyorlar. Bu ekip, 17-25 Aralık’ta nasıl Cemaat’in hedeflerini, bağlantılarını görmezlikten geldiyse, şimdi de PKK politikalarındaki köklü kırılmayı, hedeflerini, bağlantılarını görmezlikten geliyor.
Savaşı Türkiye’ye taşımaya yönelen bir Kürt siyasetinin Türklere ve Kürtlere demokrasi ve özgürlükler adına vadettiği ne olabilir? Fakat biz bu siyasete “ilericilik-demokratlık” adına kredi açıldığına tanık oluyoruz. Olup bitenlerden Kürt siyasetinin oyun planı değil, izlediği şiddet politikası hiç değil; sadece AKP’nin Suriye politikası sorumlu tutuluyor. Hâlâ, IŞİD’çilik yalanından, şiddeti iktidarın ürettiği propagandasından medet umuluyor.
“Aydın” nitelemesini yakıştırdığımız her insandan beklemeye hakkımızın olduğu asgari özellik dürüstlüktür. Hepimizin gözü önünde olup biten olgulara ilişkin dürüstlük. Oysa birçok yazar çizer kendisini, siyasetin taraftar toplama amaçlı çarpıtmacı, aldatıcı, ucuz propaganda diline teslim etmiş görünüyor. Erdoğan’ın, seçim yatırımı olduğu anlaşılan ve yanlış bulduğumu tekrarlamaktan bıkmayacağım “çözüm adımlarını askıya alma”siyasetinin ardına sığınarak, PKK’nın kör gözüm parmağına tırmandırdığı şiddet, kışkırtma ve savaş politikalarını gizlemeye çalışan ahlak dışı bir söylemle karşı karşıyayız. Benim bu takımdan umudu kesmem yeni bir durum değil.
Sözüm, seçimlerde Kürt mağduriyetine dair sol duyarlılıklarla, barışçı demokratik umutlarla HDP’yi destekleyen; AKP’nin hegemonik siyasetinin dengelenmesinden yarar uman samimi barışçılara.
Sürüklendiğimiz gidişi görmüyor olamazsınız. PKK’nın siyaset hattının-kendisinin de açıkça ilan ettiği gibi- savaş ve yıkımdan geçtiğini de fark etmiyor olamazsınız.
AKP’nin hatalarını konuşalım… Susmayalım… Susmuyoruz da görüldüğü gibi.
Peki, ya Kürt siyaseti? Onun ısrarla sarıldığı şiddet? Ortadoğu’da hangi yöntemlerle yönetecekleri hiç de sır olmayan kavruk bir Kürt devleti uğruna göze aldıkları yangın?
Buna karşı söyleyeceğimiz bir söz yok mu?
Oylarınızı savaş için kullanmadınız.
İradenize sahip çıkın.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023