Hakan AKSAY
NATO’nun daha yapılmadan “tarihi” ilan edilen zirvesi geride kaldı.
Ama tarihi olmaktan ziyade “talihsiz” bir zirveye dönüştü bence.
Çünkü NATO’nun patronu rahatsızdı. Veya “patronun patronu…”
ABD’den ve Başkanı Biden’dan bahsediyorum.
Son zamanlarda sağlık durumu, zihin bulanıklığı malum. Zirvede de zorluk yaşar mı diye sıkıntılı bir bekleyiş vardı.
75 yaşındaki paktın üyeleri, 81 yaşındaki Biden’ın uzun sayılabilecek konuşmasını falsosuz okumasına tam sevineceklerdi ki, patron olmadık yerde çuvalladı.
Ukrayna lideri Zelenski’yi kürsüye davet ederken, onun hayatta benzemeyi isteyebileceği en son ismi telaffuz etti:
“Ukrayna Devlet Başkanı Putin!”
Sonra panikle durumu telafi etmeye çalışsa da olan olmuştu bir kere.
Bir başka yerde de ABD Başkan Yardımcısı Harris’ten Trump diye söz etti.
“Tarihi zirve” katılımcıları, elbette patronun birkaç ay sonra görevde kalıp kalmayacağının gerginliğini yaşıyordu.
Gerginliklerini üzerlerinden atamadılar. Bir de üstüne Trump açısından “başarılı suikast girişimi” gelmez mi!
Durum “Canım, sonuçta ABD liderini seçiyor, kim gelirse gelsin” denilecek gibi değil.
Trump, geçen dönemden NATO’nun Avrupalı üyelerine attığı fırçalarla hafızalarda.
Son aylarda da tavrını değiştirmedi, hatta daha da sertleştirdi.
Askerî harcamalarını arttırmayıp da ABD kesesinden ilerlemek isteyenleri “sizi Putin’in önüne atacağım, o sizi ham eder” gibi şimdiye dek duyulmamış tehditlerle korkuttu.
Böyle bir ortamda NATO zirvesine “tarihi” diyerek bol övgü ve alkışlarla kendilerini bile tatmin etmeleri mümkün değil.
Keşke yaz aylarını beklemeden ihtiyar paktın gerçek doğum gününde (4 Nisan) küçük bir pasta keserek mütevazı bir tören düzenleselerdi. Hem o zamanlar Biden biraz daha iyiydi.
Ukrayna: Beklemeye devam
Zirvenin Ukrayna’ya verebileceği en büyük destek, onu NATO üyeliğine almak ya da üyelik sürecini başlatmaktı.
Washington’da misafir olan bazı devletlerin temsilcilerine kalsa, onlar hemen bu düğmeye basarlardı.
Mesela, Litvanya, Letonya, Estonya, Polonya, Çekya… Belki birkaç üye daha…
Ama Almanya bunu istemezdi. İtalya da öyle. Fransa da.
Tabii en başta da ABD’nin istemediği bir durum bu.
Rusya’yla savaş sınırında adım atmak ve bu yürüyüş sırasında onu olabildiğince zayıflatmak Amerikan tarafının ana stratejisi. Ama Putin’i kontrolden çıkaracak kadar kızdırmak ve onunla savaşa girmek değil.
Bununla birlikte Kiev yönetimini sevindirmek için destek üzerine destek verildi, jest üzerine jest yapıldı.
En önemli destek, 2025 yılında Ukrayna’ya 40 milyar dolar verileceği açıklamasıydı.
Paktın Ukrayna ofisinin açılması gibi alkış toplayan duyurular da vardı.
Bu arada üyelik perspektifi ile ilgili olarak da NATO danışmanları “süper bir fikir” bulmuşlardı.
Zelenski’ye ülkesinin ittifak üyeliği sürecinin artık “geri döndürülmez aşamaya” geldiğini söylediler. Ve herhalde sihirli saydıkları bu “geri döndürülmez aşama” anlatımını defalarca kullandılar.
Benim içime bir kuşku düştü: Acaba NATO’nun gelecek yıl Hollanda’da ve 2026’da Türkiye’de yapacağı zirvelerde bu anlatım geçerli olacak mı? Yani bu jeste güvenilir mi?
Uluslararası politikada bırakın parlak sözleri, bazen anlaşmalara bile güven duyulmuyor.
5 Mart 1994 Budapeşte Memorandumu’nu hatırlayanınız var mı?
Rusya, ABD, İngiltere, Çin ve Fransa’nın “Sizin ülkenizin bağımsızlığının ve toprak bütünlüğünün güvencesi biziz, müsterih olun” diyerek attıkları imzaların da etkisiyle Ukrayna, Belarus ve Kazakistan sahip oldukları nükleer silahlardan vazgeçmişlerdi.
Kiev bugünkü gelişmeleri görse bu adımı atar mıydı? Elinde nükleer silah olan Ukrayna’ya Rusya saldırabilir miydi?
Buyurun size fiyakalı bir “jest” söyleminden çok daha ötesi, bir uluslararası memorandum...

10 üye imzalamadı
İttifakın 9-11 Temmuz 2024 zirve etkinlikleri içinde herhalde en önemlisi, Kiev yönetimine verilen desteğin bir anlaşma ile ileri bir aşamaya dönüştürülmesiydi.
Aslında “Ukrayna Anlaşması” denilen bu belge de içerik olarak çok net sayılamaz. Anlaşmayı onaylayanlar, “Rus saldırganlığını yenene kadar” Ukrayna’ya destek vaat ediyor. Savunma, güvenlik, karşı tarafa yönelik caydırıcılık önlemlerinin önemini vurguluyor. Ve bağımsız, demokratik, egemen Ukrayna’ya bağlılık beyan ediliyor.
Söz konusu belgeyi imzalayanlar şunlar:
ABD, Almanya, Birleşik Krallık, Belçika, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İspanya, İsveç, İtalya, İzlanda, Japonya (NATO üyesi değil), Kanada, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Norveç, Polonya, Portekiz, ayrıca Avrupa Konseyi Başkanı, Avrupa Komisyonu Başkanı ve Ukrayna Devlet Başkanı.
Anlaşmayı imzalamayan üyeler hiç de az sayılmaz. 32 NATO üyesinin 10’u.
Sayalım:
Arnavutluk, Bulgaristan, Hırvatistan, Karadağ, Kuzey Makedonya, Macaristan, Romanya, Slovakya, Türkiye, Yunanistan.
Rusya ile özel ilişkileri bulunan Türkiye, Macaristan ve Slovakya neyse de, ABD ile ilişkileri son dönemde hızla ilerleyen Romanya ve Yunanistan’ın imzadan kaçınması da, imzalamayanların çoğunun Balkanlar’dan olması da ilginç.
Sonuç?
Şimdilerde yaptığı gaflar ve zihinsel sağlığıyla ilgili olarak zaman zaman alay konusu olan Biden, her şeye karşın Rusya-Ukrayna Savaşı’nı kullanarak NATO’yu konsolide etmeyi, güçlendirmeyi, yeni üyelerle genişletmeyi başardı.
Ama savaş ilerledikçe ittifak içindeki çelişkiler artmaya başladı. Üyelerin bir bölümü Ukrayna’ya yardımlardan yoruldu. Ayrıca ABD-Avrupa anlaşmazlığı kendini hissettiriyor.
Bir de ABD’nin başına Trump gelirse bu süreç nasıl ilerler, Allah bilir.
Elbette NATO’nun patronu Rusya’yı ezmek, diğer pakt üyelerine de rahat rahat hükmetmek için bu senaryonun “mutlu son” ile bitmesini/sürmesini istiyor.
Ama “mutlu son isteyen patron”un kendisi böyle mutsuzken bu iş kolay olmayacağa benziyor.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
17.07.2025
26.06.2025
22.06.2025
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025