Hakan AKSAY
Atak başladı.
Kim bilir kaçıncı atak.
Hiçbir gazeteci iktidara karşı çıkamayacak.
Kural bu!
Uymayan pişman edilecek.
AKP “31 Mart karanlığı” üzerinden yeni bir şahlanma denemesi yapıyor.
Eline silah alıp bir savcıyı rehin alarak “devrimci eylem” gerçekleştirdiğini düşünenler, iktidarın eline büyük bir fırsat verdi.
İktidar da o fırsatı sonuna kadar kullanıyor.
Baskıcı yasaların ve uygulamaların yolu zaten açılmıştı; şimdi asfaltlanıyor ve son uyarılar seslendiriliyor.
Başbakan “artık sokağa çıkana müsamaha göstermeyeceğiz”diyerek sanki uzun süredir hazırlanan “iç güvenlik” mekanizmasının düğmesine uzanıyor.
Diğer taraftan işi, cenaze kaldırılırken bile “akreditasyon yasağı”koymaya kadar vardırdığı gazetecilere “ahlaksız ve terbiyesiz”diyerek alenen hakaret ediyor.
Beğenmediği bir fotoğrafı kullanan gazetelerin temsilcilerine“cenazeye gelmeye hakları yok” buyuruyor.
Cenazelere giriş de artık iktidarın vizesiyle mümkün olabilecek.
“Yeni Türkiye”ye hoş geldiniz!
31 Mart bir sınır mıydı?
Gazeteye basılacak fotoğraf, Başbakan’ın yetki alanında bulunan bir konu değil. Böyle bir yasa da yok.
Medya kendi içinde düşünür, tartışır, hangi fotoğrafı, hangi başlığı, hangi haberi ve hangi yazıyı kullanıp kullanmayacağına karar verir.
Gazetecilik “kukla tiyatrosu” değildir.
En azından yandaş olmayan gazetecilik açısından böyle.
Tıpkı Cumhurbaşkanı’nın dediği gibi: “Herkes işine baksın!”
Ancak belki de “karanlık 31 Mart”, seçimler öncesinde bir şeylerin sınırı oldu.
O gün “adliyede rehine krizi” ve nasıl yapıldığını, neden bu kadar kanlı sonuçlar verdiğini ayrıntılarıyla bilmediğimiz “kurtarma operasyonu” vardı.
Daha o günün akşamı iktidarın dili değişti, sonraki günlerde de "artık daha sert davranacağız" vurgusu giderek netleşiyor.
Ölü evi ve cenaze töreni bile sert siyasi konuşma ve mesajların merkezi yapılabiliyor.
Durmadan haktan, hukuktan ve yasalardan bahsetme gibi kötü bir alışkanlığı olan avukatlara göstermelik bir ceza veriliyor, “bal gibi aranırlar” işaretiyle birlikte, adliyeye girişte hepsi uzun kuyruklarla süründürülüyor.
Ve medya. İktidarın en iştahlı saldırı alanı yıllardır değişmedi. Onca televizyon ve gazeteyi çantasına koydu, hâlâ sakinleşmedi.
‘Kelle avcıları’ piyasada
İşte yeni bir atak gündemde.
Cumhuriyet, Hürriyet, Posta ve Bugün gazetelerine yönelik yasal soruşturma başlatıldı. Hem de az buz bir gerekçeyle değil: Suçlama “terör örgütünün propagandasını yapmak”...
Aynı anda bir dizi yandaş gazete ve televizyon kanalında, koro halinde, iktidarın hoşuna gitmeyen gazeteciler hedef gösteriliyor, linç girişimi başlatılıyor.
CNN Türk’ten Mirgün Cabas rehine krizi sırasında attığı bir tweetten dolayı hedefe oturtuluyor. Mirgün, “Bu eylem nasıl biterse bitsin çıkarılacak tek ders var: çocukları vurmayın, anneleri yuhalatmayın” dediği için eleştirilebilir mi? Elbette. Ama sanki teröre ve şiddete destek vermiş gibi abartılı bir tepkiyle saldırıların merkezine yerleştirilmesi düşündürücü. Sabah Gazetesi yine kendini aştı: “Mirgün Cabas teröristlere destek verdi.”
Doğan Grubu adına yapılan açıklamada, iktidarın basına yönelik yeni saldırısına tek kelime edilmeden Cabas ve Hürriyet’le Posta eleştiriliyor. Fotoğraf ve gazeteciliğin başka unsurları elbette tartışılır, eleştiri ve özeleştiri yapılır, yayın ilkeleri uygulanır; buna diyeceğim yok. Ama en başta medyanın bağımsızlığı korunmalı.“Kelle” isteyenler karşısında vereceğiniz her taviz, sizin yakın zamanda yeni “kelleler” ve konumlar kaybetmeniz sonucunu doğuracaktır.
Nitekim, Doğan Grubu’nun açıklamasından sonra bir yandan“Mirgün Cabas bir daha ekrana çıkmamalıdır” kampanyasını organize eden yandaşlar, diğer taraftan da yine CNN Türk’tenNevşin Mengü’ye karşı saldırı başlattılar. Onun da “günahı”, neyin ne olduğunun henüz belli olmadığı bir ortamda, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ndeki olayı canlı yayında aktarırken “terör saldırısı” dememiş olması. Bu, yine Sabah’ın diliyle, “rezillik” ve “skandal”.
Yandaşlar sıkıştırıyor
Yandaşların yeni atağında daha bir sürü renk var.
“Hükümet karşıtı haberciler sol ve radikal Alevi ağırlıklı” diyerek grupsal-mezhepsel hedef gösterenler olduğu gibi, gazetecileri ve sanatçıları “tek tek avlama” yöntemine sarılanlar da az değil.
Bugünlerde en yaygın “yandaş medya tezgâhı” şu:
“Siz teröre terör ve teröriste terörist diyebiliyor musunuz, diyemiyor musunuz?”
Doğrusu ben, bu köhne ama hâlâ ateş alan silahın korkutmadığı gazeteciler arasındayım. Bir önceki yazımda ne yandaşların bayıldığı bu iktidarın ve devletin, ne de silahın yanında olduğumu en baştan yazdım.
Terör kimden gelirse gelsin mahkûm edilmelidir: İster sağ, ister sol, isterse de devlet kökenli olsun.
Ne var ki bugünlerde bazı aydınlar ve gazeteciler, 31 Mart’taki rehine eylemini ve eylemcileri “terör” ve “terörist” olarak nitelemekten kaçınıyorlar. Bu durum, çifte standart kuşkusunu gündeme getiriyor: Aynı hatayı (en azından söylemiyle) bana yakın birileri yaparsa karşı çıkmam, karşı cepheden biri yaparsa kıyasıya eleştiririm. Bu bence kabul edilebilir bir durum değil.
Elbette “kurnaz yandaşlar” hiçbir konunun üzerine bütün açılara bakan geniş ve korkusuz yelkenler açamıyorlar; onların yöntemi iktidara asla dokunmadan ve bu arada onun yaptığı devasa yanlışları örtbas ederek aldıkları paranın hakkını vermek ve sorgusuz-sualsiz hizmetkârlık etmek.
Bu hizmetler her zaman ak pak ortamlarda gerçekleşecek türden değil. Çoğu kez “bel altı vuruşlar”, “yalan ve iftiralar”, ayrıca bugünkü gibi “kelle avcılığı” da onların görevleri arasında.
Yandaşlar, şimdi de siz bana cevap verin
Şimdi reislerinden, patronlarından aldıkları işaretle gazetecilere saldıran, onları işlerinden etmeye çalışan, insanları karalamaya gayret eden yandaşlara benim de bir çift sözüm var:
Madem öyle “Terörist dedin mi, demedin mi?” türünden sorularla birilerini sıkıştırmaya meraklısınız, madem soruları seviyor ve cevap almak için heyecanla mücadele ediyorsunuz, o halde ben de size birkaç soru sorup cevap rica edebilirim herhalde.
Eyy yandaş arkadaşlar,
- Siz tepeleri, ayakkabı kutularını, para sayma makinelerini, odalara sığmayıp sıfırlanamayan paraları, malum kol saatini yolsuzluk olarak görüyor musunuz görmüyor musunuz?
- Uludere’yi (Roboski), Reyhanlı’yı, MİT tırlarını nasıl açıklıyorsunuz?
- Kabataş’ta onlarca yarı çıplak insanın bir kadına ve bebeğine saldırıp üzerlerine işediğini iddia edebiliyor musunuz?
- “Alo Fatih’lerle”, “Alo Mustafa’larla” bağımsız ve onurlu bir gazeteciliğin mümkün olduğunu savunabiliyor musunuz?
- Sabaha karşı çıkarılan torba yasalarla, iç güvenlik kanunları ve örtülü ödeneklerle, internetin ve gazeteciliğin (“gazetecilik”, hatırlıyor musunuz, sizin de mesleğiniz!) iki dudak hareketiyle sınırlanıp yasaklanmasıyla kurulacak “tek adam rejimi”yle demokrasinin yaşayabileceğine inanıyor musunuz?
Haydi çocuklar, açık ve net konuşun. Bu sorular size 7 Haziran’ın ardından da sorulacak, yıllar sonra da. Şimdiden açıklamayı deneyin!
Cevap verin!
@AksayHakan
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025
20.02.2025
13.02.2025
16.01.2025
9.01.2025