Hasan Bülent KAHRAMAN
Deniz Gezmiş Türkiye'nin Che Guevara'sıdır. Birkaç ikonundan biridir. Belki en sahihidir. Bir tür halk kahramanıdır. Ülkenin en karanlık günlerinde bizzat devlet tarafından katledilmiştir.
İdamının arkasında mahkeme kararının olması bir şeyi değiştirmez. O mahkeme olağanüstü şartlarda kurulmuştu. Bir askeri darbenin sisi ve karanlığı içinde hüküm vermişti. Kararı Meclis uyguladı. Evet diyenlerin arkasında halk iradesi vardı. Ama aynı halkın vicdanı iradesini aştı. Sis ve karanlık dağıldı. Gezmişlerin idamına evet diyenler pişman oldu.
Ama Gezmiş ve eylemi bugünden bakınca eskimiş görünüyor. İyi niyetleri, heyecanları sonuna kadar gerçekti. Bugün de sonuna kadar geçerlidir. Fakat yöntemleri hayal ürünüydü. 1959 Küba devriminden etkilenmişlerdi ve gerilla hareketiyle rejim değiştireceklerine inanmışlardı. Daha o gün bile yanlıştı bu kalkışma. Maruz kaldıkları şiddeti alsa meşrulaştırmaz bu hakikat. Sadece tarihi doğru yerine oturtur.
Üstelik 11 genç fidanın Kızıldere'de budanmasından ve Gezmiş ve iki arkadaşının idam sehpasında can vermesinden sonra 1975-80 arasında 5 bin kişi daha öldü o yolda. Nihayet gerçek anlaşıldı. Onların bütün şereflerine rağmen parlamenter sistem, demokratik rejim, özgür irade bugün sol dönüşüm için geçerli yöntem olarak kabul görüyor. Elbette hâlâ silahlı mücadeleyi savunanlar var ama dünya bu yolun denendiği, Afrika'dan Latin Amerika'ya kadar sonuç da veren 1960'lardan, 70'lerden bambaşka bir yerde.
Bunları Fatih Çekirge'nin cumartesi günü Hürriyet'te yayınlanan yazısını okuyunca düşündüm. Çekirge, son zamanlarda gene yükselen Deniz Gezmiş söylemini ele alıyor. Onu yerli yerine oturttuktan sonra şu değindiğim parlamenter sistem- sol dönüşümsilahlı devrim çelişkisine değiniyor. Hepsi birbirinden önemli, tartışma ve cevap bekleyen sorular sıralıyor.
Bir kere geçmiş meselesi var. Gezmişler açık alanda silahlı mücadele içindeyken parlamentoda TİP vardı. Çekirge yanlış hamlenin TİP'in ortadan kaldırılmasıyla başladığını belirtiyor. Bu başlı başına bir tarihtir. TİP'in çöküşünde devlet şiddetinin de katkısı vardır ama hadise Aren- Boran ekibinin yanlış kararlarıyla Aybar ekibinin karşısına çıkıp partiyi koparmasıdır. O kanat Sovyetçiydi ve adını koymasa bile silahlı müdahale yanlısıydı.
Buradan hareketle elbette spekülatif ama ciddi bir sorgulama yaparak sokak ve kır harekâtı yerine parlamenter yapı içinde mücadele verilseydi ne olacağını irdeliyor, Çekirge. Önemli iki saptaması var. Birincisi, Kürt hareketinin ideolojik planda uzun süre yaşadığı marjinalleşmeye ve etnik tonlamaya gitmeyeceğini belirtiyor. İkincisi, gene bu yöndeki girişimlerin devletçi- bürokrat- ulusalcı CHP'yi marjinalleştireceğini vurguluyor.
İkisi de yerden göğe kadar doğru saptamalar. Ben de gerçek yani Marksizmle bağını sürdüren demokratik sol kitle desteği kazansaydı ben de Altı Okçu geleneksel CHP'nin marjinalleşip eriyeceğini varsayıyorum. (Zaten o hareket yani TİP kırılsın diye CHP Ortanın Soluna kaymıştır.) Daha çoğulcu, gerçek bir sosyal demokrat parti onu ikame edecekti.
Öte yanda da TİP kökeninden gelen belki biraz daha sert, katı ama demokratik pozisyonundan ödün vermeyen, Marksist bir arka plana yaslanmış, Kürt hareketiyle bütünleşmiş bir sol olacaktı. TİP'in köklerinde zaten Kürt hareketi vardı. O damar daha güçlenebilirdi ama o sorun da bu şekilde parlamentoda çözülürdü. Türkiye'de gerçek bir sol siyaset olurdu.
Bu muhakeme beni dünden koparıp bugüne getiriyor. 1970'lerde böyle bir gelişme ne derecede mümkündü, ayrı bir soru. Ama bugün tümleşik, geniş cepheli, gerçek sosyal demokrat, gerçek sol bir hareket kurulabilir.
Ama bu iş Deniz Gezmiş fetişizmiyle de CHP ile de olmaz. Yeni bir bakışla olur!
Yazarlar
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.06.2025
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025
18.11.2024
31.10.2024
23.10.2024