İbrahim Kiras
Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde yeni teğmenlerin “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye slogan atması göründüğünden çok daha önemli bir hadise. Bunun ne anlama geldiğini anlamayanlar -veya anlamazdan gelmeyi yeğleyenler- şöyle diyorlar: “Ne var ki bunda! Cumhuriyetimizin kurucusunun askeri olmayacaklar da kimin askeri olacaklar?”
Buradaki mesele Atatürk’le ilgili değil oysa. Disiplinin her şey demek olduğu bir kurumdan bahsediyoruz bir defa. Genç teğmenlerden kalabalıkça bir grup resmi tören programının dışına çıkıp hep birlikte “slogan” atıyorlar. Türkiye’de yaşayan, askeriyeyi tanıyan herkes için bu olay olağandışı bir gelişme demektir. Atılan sloganın içeriği bu anlamda hiç önemli değildir.
İki ihtimal var: Ya Harbiye mezunları bu eylemi emir komuta içinde gerçekleştirdi ya da komutanlarını hiçe sayarak kendi kendilerine planlayıp uyguladılar. İlk ihtimal daha düşük bir ihtimal. Çünkü mevcut Komuta kademesinin siyasi iktidarla ne kadar uyumlu olduğu ortada.
Herkesin farkında olduğu gerçek şu ki 15 Temmuz’dan sonra TSK tamamen siyasi iktidarın kontrolüne girdi. Hatta “Oradaki öğrencileri biz almadık, güvenemeyiz” diyerek harp akademilerini, askerî liseleri, astsubay hazırlama okullarını ve GATA’yı kapattılar. Bu okullardaki bütün öğrenciler başka okullara dağıtıldı. 2016 mezunları teğmen yapılmadı, onlara da başka okulların diplomaları verildi.
Kapatılan askeri okullar daha sonra Milli Savunma Üniversitesi’nin çatısı altında birleştirildi. “Burada demokrasi yanlısı askerler yetiştireceğiz” açıklaması yapıldı.
Yetişenlerin ne derecede demokrasi yanlısı olarak yetiştiğini bilemeyiz ama bu gençlerin çok hassas kriterlerle seçilip eğitildiklerini biliyoruz. Meşruiyeti getiren askeri kadroların Sultan Hamid’in açtığı okullarda yetişmesi gibi bir şey değil bu. O okullara -imtiyazlılar kontenjanı mevcut olsa da- milletin her ferdi çocuğunu gönderebiliyordu. Bugünkü okullardan mezun olan öğrencilerin ise tamamı doğrudan “Bizimkiler” arasından seçilmeye çalışıldı. Kılı kırk yaran araştırmalarla belirlendiler, seçilmiş hocalarla ve yeni bir müfredatla eğitildiler.
Demek ki bugün “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye slogan atan teğmenlerin aslında “AK Parti’nin askerleri” olarak yetişmeleri gerekiyordu. Böyle olmadığı görülmüş oldu.
Burada iktidar partisi adına bir trajedi var. Bir de çok açık bir başarısızlık. Her alanda olumsuz sonuçlar doğuran Türk tipi otokrasinin bu alandaki yansıması.
Ama aynı zamanda bütün ülkeyi ilgilendiren bir mesele. İktidar sözcüleri askerin siyasetten uzak olacağı bir düzen vadetmişlerdi. Komuta kademesini iktidarın vitrini olarak kullanmak daha cazip geldi. Valiler, büyükelçiler ne kadar siyasete uzaksa komutanlar da o kadar uzak. Genelkurmay Başkanları emekli olunca AK Parti’den milletvekili oluyorlar.
Bu bakımdan Harbiyedeki slogan olayının emir komuta düzeni içinde gerçekleştiğini düşünmek zor. Eğer öyleyse görünenden de daha vahim bir trajedinin seyircileriyiz demektir.
AK Parti şimdiye kadar konu hakkında resmi ağızlardan bir yorumda bulunmadı. Ancak iktidar partisi adına konuştuğu bilinen belli kişilerin mezuniyet törenindeki slogan olayına ilişkin değerlendirmeleri “darbe çağrısı”, “cunta hayali” gibi kavramlarla ifade edildi.
Bugünün Türkiye’sinde hâlâ darbe, cunta gibi kavramların siyasi gündemde yer alması rahatsız edici. Diğer yandan, ikide bir darbelerden cuntalardan söz edip durmak iktidarın onca zamandır “vesayet odaklarına son verme” vaatlerinin yerine getirilmemiş olduğunun itirafı.
Şu var ki askerin siyaset üzerindeki tedirgin edici özelliği bugün ortaya çıkmış bir sorun değil. Tam aksine bugüne kadar çözülememiş bir sorun. Elinde silah olan elinde silah olmayanları korkutuyor.
Amerikan ordusu, İngiliz ordusu, Fransız ordusu bizim ordumuzdan daha güçsüz değil. Ama oralarda siyasetçilerin aklına askerden korkmak gelmiyor. “Asker bu işe ne der” diye düşünmüyor oradakiler. Üniformalı herhangi bir kişinin en sıradan hareketine derin anlamlar yükleme alışkanlıkları yok. Bizde var. Pakistan’da, Mısır’da, Suriye’de, Irak’ta falan var bir de. Afrika ve Güney Amerika ülkelerini hiç saymıyorum.
Bunun sebebine ilişkin herkesin bir açıklaması var. Kimileri askerimizin içinde yeniçeri ruhunun yaşıyor olmasına bağlıyor bunu. Kimileri cumhuriyetimizi asker kadroların kurmuş olmasına.
Kültürün ve geleneklerin ülke yönetiminde ve halkın siyaset anlayışında etkisi olur elbette. Ama Batı demokrasileriyle aramızdaki fark buradan kaynaklanmıyor. Hukukun düzenleyici ve denetleyici rolünün mevcut olup olmamasıyla ilgili bir mesele bu. Hukuki bir düzenin siyaset kurumunun da diğer bütün kurumların da üstünde olmasına izin veren ülkelerle buna gerek görmeyen ülkeler arasında fark. Elinde güç olanın hukuktan azade olmasına imkan verilmeyen ülkelerle gücün hukukunu uygulamayı seçen ülkeler arasında fark.
Dolayısıyla ABD, İngiltere, Fransa gibi dünyanın en güçlü ordularına sahip devletlerde askerin siyaset üzerinde ciddi bir etkisi yokken, Mısır’da, Suriye’de, Mozambik’te tam aksi bir durumun mevcudiyeti gücü hukukun üstünde kabul etme anlayışıyla ilgili bir durum.
Türkiye’de hâlâ cuntalardan darbelerden söz edilmesi de maalesef bu alanda bir üst lige çıkmayı başaramamış olmamızın sonucu.
Yazarlar
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2025
22.05.2025
1.05.2025
17.04.2025
15.04.2025
10.04.2025
5.04.2025
3.04.2025
20.03.2025
11.03.2025