Kadri GÜRSEL
31 Mart 2019 Yerel Seçimleri’nin “yerel seçim” olmak bakımından bahse değer bir önemi yoktur. 31 Mart “yerel seçimleri”, bir referandumdur. Bu seçimler, öngörülebilir ve pekala ölçülebilir hile faktörü düşüldükten sonra iktidara yönelik toplumsal-siyasal itirazın kayda geçirileceği bir barometre işlevi görecektir.
Unutulmasın, Türkiye’de 2023’teki başkanlık ve parlamento seçimlerine kadar seçmenin önüne sandık konulmayacak. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde partiler 2019’daki “yerel seçimler”de aldıkları oy oranlarıyla birlikte anılacaklar. CHP yüzde bilmem kaçlık parti, AKP yüzde şu kadarlık parti olarak...
AKP-MHP ittifakının oyu yüzde 50’yi geçecek mi?
Başkan Erdoğan’ın partisi yüzde 40’ın altına düşecek mi?
Tersinden bakarsak, CHP, İyi Parti, HDP ve Saadet Partisi’nin oylarının toplamı AKP-MHP oylarını geçerse, bu ne kadar önemli bir fark olacak?
Soruların gündemdeki ağırlığı 31 Mart 2019 tarihi yaklaştıkça daha da artacak çünkü seçime derinleşen bir ekonomik kriz ortamında ilerleyeceğiz. Ve bu ekonomik krizin iktidar ve muhalefet üzerinde farklı siyasi etkileri olacak.
İktidar, elindeki devlet gücü ve imkânını kullanarak, krizin kendi seçmeni üzerindeki uzaklaştırıcı etkilerini bertaraf etmeye yeterli bir performansı sergileyebilecek mi?
Diğer yandan, kriz etkisi CHP’li küskün seçmeni partisiyle barıştırmaya yetebilir mi?
İşte tüm bu soruların hangi yönlerde cevap bulacağı hakkında ipuçları veren bir kamuoyu araştırmasının sonuçlarını paylaşıyorum.
“İstanbul Ekonomi Araştırma” şirketinin “Türkiye Monitörü Araştırması” serisinin Aralık 2018 tarihli araştırma sonuçlarına göre, 24 Haziran 2018 seçimlerinde AKP’ye oy verdiğini söyleyen seçmenin yüzde 29,7’si, “Ekonomide mevcut gidişat devam ederse, yerel seçimlerde başka bir partiye oy vermeyi düşünür müsünüz?” şeklindeki soruya “Evet” yanıtını vermiş. AKP seçmeninin yüzde 62,1’inin yanıtı ise “Hayır” olmuş.
Tabii, AKP seçmeninin 31 Mart’ta oyunu yine AKP’ye verip vermeyeceğini “düşünmesinin” tek sonucunun bu kez başka bir partiyi tercih etmesi olacağına hükmetmek mümkün değil. Öyle olsa, 24 Haziran’daki katılım oranı ve AKP’nin bu seçimlerde yüzde 42 seviyesinde tahakkuk eden oyu baz alındığında, iktidar partisi oylarının 31 Mart’ta yüzde 30’a düşeceğini varsaymak gerekir.
12 kentte “bilgisayar destekli telefon görüşmesi” (CATI) yöntemi ile 5-8 Aralık 2018 tarihleri arasında 1500 kişi ile görüşerek yapılan araştırma, seçmenin yüzde 42,8’inin “Türkiye’deki en büyük problem” olarak “ekonomi”yi algıladığını gösteriyor. Ekonomiyi yüzde 17,4 ile ilişkili bir problem olan “işsizlik” takip ediyor. İkisinin toplamı yüzde 60,2. Terör yüzde 11,1’de kalmış.
Bu tablo 1 Kasım 2015 Genel Seçimleri öncesinde olduğu gibi baş aşağı çevrilmez, ezcümle “en büyük sorun” algısında “terör” birinci sıraya yerleşmez ve ekonomiden kaynaklanan sıkıntılar bunun bir hayli gerisine düşmez ise haksız elde edilmiş her türlü avantajına rağmen iktidar, 31 Mart’a zor şartlar altında gidecektir. Bunu bir kenara kaydedelim.
İktidar cenahında haller pek iç açıcı görünmez iken CHP seçmeni ne âlemde?
Araştırmada, 24 Haziran 2018 seçimlerinde CHP’ye oy verdiğini söyleyen seçmene şu soru yöneltilmiş:
“24 Haziran seçimleri sonrası CHP seçmeni arasında kızgınlık olduğu ve bazı CHP seçmeninin tepki olarak yerel seçimlerde sandığa gitmeyeceği görüşünü belirttiği konuşuldu. Tepki olarak oy vermemeyi tercih eder misiniz?”
CHP seçmeninin yüzde 22’si bu soruya “Evet” yanıtını vermiş.
CHP açısından düşündürücü bir tablo.Demek ki küskünlerinin tamamıyla barışmayı henüz başaramamışlar.
CHP seçmenine şu soruyu da sormak gerekiyor:
“31 Mart 2019 seçimleri, Cumhurbaşkanı adayıyla ve genel merkeziyle 24 Haziran akşamı fevkalade kötü bir yönetim sergileyen ve particilik yapan CHP’yi cezalandırma seçimi midir, yoksa bu seçimler iktidara karşı bir toplumsal-siyasal itirazı, bir direnci oy yüzdeleriyle somutlaştırmak açısından mı anlam kazanmaktadır?”
Seçenekler bunlar olmalıdır; üçüncü bir şık ise mevcut değildir.
CHP, 2014’teki yerel seçimlerin öncesinden bugüne değin bir “sosyal demokrat belediyecilik modeli”ni yaratıp, bunu kendi yerel yönetimlerini bağlayan bir ölçü haline getirmeyi başaramadığı için, yerelden gelişerek ulusala doğru tırmanan bir iktidar alternatifi olduğuna seçmeni ikna etmeyi de başaramamıştır. CHP bu misyonu ifa etmekte muvaffak olabilseydi, 31 Mart seçimi, bir “sosyal demokrat belediyecilik modeli”nin, sandıkta seçmenden ne ölçüde teveccüh göreceğinin test edilmesi bakımından da önemli olurdu. Ama öyle değildir.
Dolayısıyla CHP seçmenine, “Partinizin yerel yönetim modeli 31 Mart’ta CHP’ye oy vermenizde ne ölçüde belirleyici olacaktır?” gibi bir soru sormanın lüzumu yoktur.
31 Mart 2019, CHP seçmeni açısından sandığa gitmeyerek CHP yönetimini cezalandırma seçimi değildir, sandığa giderek iktidara karşı itirazını, muhalefetini kayda geçirme seçimidir.
Ve Türkiye’deki gibi bir “rekabetçi otoriter rejim”de muhalif seçmenin sandığa gitmesi, hele ekonomik kriz koşullarında, fevkalade önemlidir.
Muhalif seçmen şu veya bu nedenle, kendi partisini cezalandırmak için ya da seçimlerin ülkede artık hiçbir değişim sağlamayacağı kanaatiyle sandığa gitmez ise biliniz ki bundan en çok iktidar istifade edecektir.
Muhalefetin oylarındaki herhangi bir düşüş, iktidara daha ayrımcı, daha dışlayıcı ve daha baskıcı toplum ve kültür politikalarına tevessül etmek için güç sağlayacaktır. Bu unutulmasın.
Demokrasilerde seçimler adil ve serbest rekabet koşullarında yapılır. Türkiye’deki rekabetçi otoriter rejimde ise rekabet vardır ama adil değildir. Oyun eşit şartlarda oynanmaz. “Oyun” dedik madem, bir futbol maçı rekabetçi otoriter rejimde yapılan seçimlerdeki gibi oynansaydı neye benzerdi, hayalimizde canlandıralım:
İktidarın kalesi küçük, muhalefetinki büyük olurdu. İktidar sahada 11 futbolcuyla oynardı, muhalefet yedi bilemedin sekiz futbolcuyla... Hakem iktidardan yana taraf olurdu, düdüklerini hep iktidarın lehine çalardı. İktidarın faullerini görmez, muhalefetin penaltılarını vermezdi. Muhalefetin taraftarı stadyuma giremesin diye her türlü dolap çevrilirdi. Güvenlikçiler iktidarın adamlarından seçilirdi.
Böylesine adaletsiz bir futbol maçında olduğu gibi, “rekabetçi otoriter rejim”de de seçimler adil ve serbest değildir, hatta kimi zaman yasanın dışına çıkılır ama her şeye rağmen bir rekabet söz konusudur. Adı üzerinde, “rekabetçi otoriter rejim”...
“Rekabetçi otoriter futbol” metaforunu, “rekabetçi otoriter rejim” kavramının isim babaları Steven Levitsky ve Lucan A. Way’in birlikte kaleme aldıkları 2010 tarihli kitapları Competitive Authoritarianism – Hybrid Regimes After the Cold War’dan (Rekabetçi Otoriterlik – Soğuk Savaş Sonrası Hibrid Rejimler) alarak geliştirdim.
Şimdi de kitaptan bir alıntı yapıyorum:
“Tam otoriter rejimler (Full authoritarian) rekabetin yokluğuyla, demokrasiler ise adil bir rekabetin varlığıyla karakterize olurlarken, rekabetçi otoriter rejimleri belirleyen ise gerçek ve fakat adilane olmayan bir rekabettir. Muhalefet partileri legaldirler, açıkta faaliyet gösterirler ve seçimlerde ciddi biçimde rekabet ederler. Mamafih, takibat, taciz ve hatta kimi zaman şiddete maruz kalırlar, medya ve mali kaynaklara erişimleri sınırlandırılmıştır, yargı ve seçim kurumları siyasallaşmış ve kendilerine karşı kullanılır olmuşlardır ve seçimler de sıklıkla tekrar eden yolsuzluk, sindirme ve sair suiistimal ile düzgün olmaktan çıkar. Yine de bu tür adaletsizlikler ciddi bir (siyasi) rekabete ve hatta az rastlansa da muhalefetin zaferlerine engel olmaz. Başka bir deyişle, tam otoriter rejimlerde seçimlerin iktidardakiler tarafından kazanılmasından başka bir sonucu kimse beklemediği için, yetkililer seçim öncesini sıkıntısız, rahat bir şekilde geçirirler; rekabetçi otoriter rejimlerdeki iktidar sahipleri ise bu rahatlığı bulamaz. (Rekabetçi otoriter rejimlerde) Hükümet yetkilileri muhtemel bir muhalefet zaferinden korkar ve bunu önlemek için sıkı çalışmak zorunda kalırlar, muhalefet liderleri ise en azından bir başarı şanslarının olduğuna inanırlar. Rekabetçi otoriter rejimlerde iktidar sahipleri ter dökmek zorundadırlar.”
Bu uzun alıntıyı anlamlı ve gerekli kılan, final cümlesidir.
Yazıyı, bu cümleyi 31 Mart 2019’a uyarlayarak bitirelim:
Ekonomik kriz koşullarında gidilen seçimlerde muhalefet partilerinin seçmenlerine düşen görev sandığa giderek iktidarı daha çok ter dökmeye mecbur bırakmaktır.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.03.2020
5.03.2020
26.02.2020
20.02.2020
17.02.2020
4.02.2020
19.01.2020
9.01.2020
6.01.2020
3.01.2020