Levent Gültekin
İktidar varlığını sürdürmek hatta kendini vazgeçilmez kılmak için toplumda yaymaya çalıştığı bir korku var: Beka sorunu.
Erdoğan ve taraftarları her fırsatta “Yedi düvele karşı mücadele halindeyiz” diyerek bu korkunun toplumda yer etmesi için ellerinden geleni yapıyorlar.
Bir taraftan bu korkuyu yayarken diğer taraftan da korkulan şeyin gerçekleşmemesi için Erdoğan’ın liderliğinin ne kadar önemli olduğu vurgusunu yapıyorlar.
Erdoğan, geçtiğimiz yıl yaptığı bir konuşmada “Ben gidersem devlet yıkılır” bile demişti.
Bir taraftan “Beka sorunu var” deyip diğer taraftan “Cumhuriyet tarihinin en güçlü dönemini yaşıyoruz” diyorlar.
Bir taraftan “Bütün dünya bir olmuş ülkemizi yok etmeye çalışıyor” deyip diğer taraftan Kerkük, Musul gibi başka bir ülkenin şehirlerine plaka numarası veriyorlar.
Bir taraftan Irak’ın, Suriye’nin bölünme süreçlerinde aktif rol aldılar diğer taraftan “Irak’ı, Suriye’yi dış güçler böldü sıra Türkiye’de aman fırsat vermeyelim” diyerek toplumu korkutmaya çalışıyorlar.
Belli ki bu, korkuyla toplumu teslim almak ve kendisini de vazgeçilmez kılmak için uygulanan bir strateji.
Fakat toplumu, ülkeyi çürüten bir strateji.
Çünkü korkuya teslim olan toplumlar aklı, sağduyuyu kaybederler.
Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu fark edemez hale gelirler ve neticesinde de çürürler.
Bu, iktidarda kalmak isteyen birçok ülke siyasetçisi tarafından uygulanan bir strateji.
Hatta bu stratejiyi anlatan, ABD’de yayınlanan çok ilginç bir dizi var: ‘House Of Cards’
Dizi bir ABD başkanının korkuyla seçmeni nasıl teslim aldığını, kendini nasıl vazgeçilmez kıldığını anlatıyor.
Meselenin en tuhaf tarafı ise Erdoğan’ın içerideki politikalarına karşı olan kimi ulusalcıların, milliyetçilerin bu korkuyu toplumda pekiştirici misyon üstlenmeleri.
Erdoğan’ın kendini vazgeçilmez kılmak için yarattığı bölünme korkusunu topluma yayan, bunun sahici bir korkuymuş gibi görülmesini sağlayan ulusalcı kesim, ne yazık ki Erdoğan’ın değirmenine su taşıdığının farkında değil.
Sadece ulusalcılar, milliyetçiler değil neredeyse bütün siyasi aktörler benzer yaklaşım içindeler.
Tuhaflık bu dar görüşlülükte birleşmelerinde değil. Hem Erdoğan’ın politikalarına karşılar, onu istemiyorlar hem de onu iktidarda tutacak en önemli argümana destek oluyorlar.
Sonra da biz siyasette niçin varlık gösteremiyoruz diye yakınıyorlar.
Gösteremezsiniz çünkü korkan bir toplum hem milli duygularla hem de o korkuyla her zaman en güçlü gördüğü liderin etrafında kümelenir.
“Dış güçler, bölünmeye direnen Erdoğan’ı yemeye çalışıyor”anlayışına teslim olan bir toplum Erdoğan’ı terk eder mi?
Yani “Batı Türkiye’yi bölmek istiyor bu nedenle buna direnen Erdoğan’ı yok etmek istiyorlar” görüşü doğruysa böyle bir durumda kim Erdoğan’ı terk edebilir ki?
Hangimiz edebiliriz?
Batılılar Türkiye’yi bölmeye çalışıyor korkusunun temeli Sevr Anlaşması’na dayanıyor.
Birinci Dünya Savaşı sonrası kazanan devletler, Osmanlı’yı paylaşmak için Sevr Anlaşması’nı dayattılar.
Birçok şehri işgal edilmiş, ekonomisi batmış, yetişmiş bütün insanlarını savaşta kaybetmiş, adete paramparça olmuş bir ülke iken bile Birinci Dünya Savaşı’nı kazanan devletlerin taleplerine, ayak oyunlarına boyun eğmemiş, direnmiş, kurtuluş savaşı vermiş bir toplumun bugün hala o korkuyu yaşıyor olması çok dramatik.
Bir ülkenin, Sevr’i çöpe atan Lozan Anlaşması’nın başarısını, oradaki cesareti, kararlılığı değil de çöpe atılmış Sevr Anlaşması’nı hatırlaması o korkuyla yaşaması hakikaten çok acayip.
En acı olan ise o yokluktan, işgallerden bir ülke çıkaracak cesareti, aklı, dirayeti ortaya çıkaran bir liderin yani Atatürk’ün takipçisi olduğunu söyleyen kimi ulusalcıların bu korkuya yenilmiş olmaları.
Atatürk yaşamış olsaydı sanırım en ağır lafları bugün “Aman ülkemizi bölmek istiyorlar” dar görüşlülüğünü benimseyen ulusalcılara söylerdi.
Peki Türkiye’nin bir Beka sorunu yok mu?
Elbette var.
Ama kaynağı dış güçler değil Erdoğan’ın politikaları.
Aynen Irak’ta, Suriye’de, Libya’da olana benzer bir sorunla karşı karşıyayız.
Daha önce defalarca söylemiştim. Tekrar edeyim: Irak’ı dış güçler değil Saddam böldü.
Suriye’yi beka sorunu yaşayacak duruma dış güçler değil, 40 yıllık Esad diktatörlüğü getirdi.
Libya’yı yok eden dış güçler değil, bütün kurumlarını, değerlerini yok ederek o ülkeyi kabile devletine çeviren tek adam anlayışıydı.
Özgürlükleri kısıtlayan, toplumsal barışı tesis edemeyen, hata iktidarda kalmak için toplumu bölen, ayrıştıran, halk yoksullukla boğuşurken saraylarda lüks, şatafat içinde yaşayan liderlerdi.
Ülkelerini kendi babalarının malı gibi gören tek adam rejimleriydi.
Eğitimi, ekonomiyi, toplumsal bütünlüğü, ülkenin değerlerini korumayı dert etmeyip kendilerinden başka kimsenin aklına, yaklaşımına itibar etmeyen o liderlerdi.
Türkiye’nin en büyük sorunu, varsa bile kimi odakların Türkiye’yi bölme çabası değil.
Tüm bunlara zemin hazırlayan iktidarın yanlış politikalarıdır.
Erdoğan’ın bitmek, tükenmek bilmeyen kavgacı siyaset anlayışıdır.
İçeride toplumu kendi etrafında kenetlemek için yaptığı hamasettir.
O hamasetle sürekli düşman üretmeye dayalı dış politika anlayışıdır.
İktidarda yaptığı yanlışlar neticesinde dünya nezdinde kaybettiği itibarının, oradan gelecek bir cezanın faturasını ülkeye ödetmeye çalışan yaklaşımıdır.
Toplumsal barışını sağlamış, adaleti tesis etmiş, değerlerini korumuş, refah düzeyini artırmış yani yaşanabilir ülke olmuş toplumları, devletleri dışarıdan kimsenin bölmeye gücü yetmez.
Türkiye’yi beka sorunu yaşayan bir devlet haline getiren şey eğitimin bütünüyle çökmüş olmasıdır.
Hukukun devre dışı bırakılmasıdır. Pespaye bir din anlayışını ülkeye yönetim felsefesi olarak dayatılmasıdır.
40 milyon insan açlık sınırında yaşarken “İtibardan tasarruf olmaz” diyerek saraylarda lüks şatafat içinde yaşayan iktidar anlayışıdır.
Tüm bunları topluma anlatamadığı gibi iktidarın ürettiği korkuya teslim olmuş muhalefet anlayışıdır.
Ne yazık ki Erdoğan kendi kişisel beka sorununu bütün Türkiye’nin beka sorunu olarak yansıtmaya çalışıyor.
Neticesinde de Erdoğan’ın beka sorunu Türkiye’nin beka sorununa dönüşüyor.
Türkiye’yi bölmeye çalışan odaklar yok mu?
Elbette olabilir.
Fakat esas mesele onların ne yaptığı değil, ülke olarak bizim ne yapıp, yapmadığımızdır.
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2023
19.08.2023
19.08.2023
14.08.2023
6.08.2023
8.07.2023
3.07.2023
27.06.2023
23.06.2023
19.06.2023