Mehmet Ocaktan
Türkiye’nin Osmanlı ile başlayan Batılılaşma hikayesi, bir başka deyişle Batı ile olan ilişkisi zaman zaman farklı değerlendirmelere tabi tutulmuş, hatta sert tartışmalara vesile olmuştur. Batılılaşmaya karşı çıkanların da, taraftar olanların da meseleyi aslında bütünsel bir çerçevede ele aldıklarını söylemek ne yazık ki mümkün değildir.
Maalesef Osmanlı Batı Dünyası’nın Rönesans, Reform ve Aydınlanma süreçlerinden geçerek Sanayi devrimi limanına demir attığında, ancak nasıl bir meydan okumayla karşı karşıya olduğunu fark edebildi. İlk başta askeri ve ekonomik iktibaslarla, iki dünya arasında giderek açılan makasın kapatılabileceğini düşündü. Ama askeri yenilgiler sonrasında fark etti ki, meselenin çok daha derin boyutları var. Yeni gelişmeleri ve teknolojinin arkasındaki iktisadi, siyasi, kültürel birikimi, evrensel ölçekteki hukuki gelişmeleri bir bütün olarak değerlendirmeden aradaki mesafeyi kapatmak mümkün değildir.
Ayrıca unutmamak gerekiyor ki sanayi devrimi ile yükselen burjuva Sınıfı, iktidarını tanrısal kutsallık zırhıyla muhafaza etmeye çalışan aristokrasinin karşısına dikilmiş ve sahip olduğu iktisâdi güce paralel olarak siyasi haklar talep etmeye başlamıştı. Ve Batı’da artık kapitalist burjuvazinin şekillendirdiği yeni bir dünya başlıyordu.
Daha da önemlisi “iktidar kuşu”nun gökten indirildiği Batı toplumlarının bu yeni sosyolojik kompozisyonu, rekabetin barışçı bir dengede sürdürülebilmesi için demokrasi, hukuk devleti, güçler ayrılığı, insan hakları gibi kavramları yönetim anlamında daha görünür kılmıştı.
Oysa 15. Yüzyılın ortalarına doğru Osmanlı büyük fetihler sonucunda hem Doğu, hem Batı güzergahlarında, hem de Güneyden Kuzeye uzanan bütün ticaret yollarına hakim olmuş, buradan doğan zenginlik olağanüstü boyutlara ulaşmıştı. Ancak Osmanlı, 16. Yüzyıldan itibaren Batı’da yaşanmakta olan bilimsel, ekonomik ve siyasal değişimlerden habersizdi, ya da en azından ilgisiz kaldı. Dolayısıyla 16. Yüzyılın sonundan itibaren Osmanlı’da kronikleşmeye başlayan durgunluğun giderek nasıl çöküşe doğru evrildiğini anlamak için Batı dünyasındaki yeni değişim dinamiklerine bakmak gerekiyor. Zira Avrupa’da merkantalizmin yükselmesiyle birlikte siyaset, din ve ekonomi alanları birbirinden ayrışmaya başlayıp güçlü bir sekülerleşme dalgası yükselirken, “Osmanlı imparatorluğunda, modernizm öncesi sosyal ilişkiler açısından karakteristik olan yaşamsal bütündeki hükümdarlıkla faydanın birlikteliği değişmeden kalmıştı. Üstelik siyaset ve ekonominin bu iç içeliğine bir de kutsallık ekliydi. Kutsallığın iş hayatındaki etkisi, caiz olan ve yapılmaması gerekenlerin dini düzenlemelere göre belirlenmesinden kaynaklanmaktaydı.” (Dan Diner, Mühürlenmiş Zaman, s.112)
Kuşkusuz ortaya çıkan bu yeni durum karşısında Batı ile aramızdaki mesafeyi kapatmak için bizde de yeni arayışlar başlamış ama bu yönelimin nasıl bir kavramsal temele oturtulacağı bir türlü belirlenememiştir. Genel yaklaşım, Batı’da devrimleri yaratan bilimsel ve felsefi temel dikkate alınmadan bir an önce tekniğin getirilmesi telaşına düşülmüştür.
Oysa bilimsel ve teknolojik devrimlerin yaratılmasına vesile olan da, felsefi ve düşünsel zenginliği sağlayan da esas itibariyle rasyonel akıldır. Dolayısıyla, bu bütünsel yapıyı dikkate almadan gerçekleştirilecek bir Batılılaşma macerasının, sıradan bir ithalatçı mantığından öte bir anlamı olmayacaktır.
Maalesef gerek Osmanlı, gerekse Cumhuriyet dönemindeki Batılılaşma maceramız ara malı ithalatı yapan tüccardan farksızdır. Keşke Tanzimatçılar Batı’yı bilimi, teknolojisi, felsefesi ve kültürüyle bir bütün olarak değerlendirip sahici bir Batılılaşma mantalitesini keşfedebilselerdi.
Yine de haksızlık etmemek lazım, Meşrutiyet döneminin önemli hukukçusu olan Babanzade İsmail Hakkı Bey’den başlayarak Namık Kemal gibi düşünürlerimiz hukuk, adalet ve kuvvetler ayrılığı gibi yüksek değerleri savunarak, Batılılaşma meselesine daha kapsamlı bakmaya çalışmışlardır.
Kısacası, Tanzimat’tan itibaren Batı’daki bilimsel, felsefi ve teknolojik gelişmelerle tanışarak yetişen özellikle İslamcı aydınlar yeni çağın getirdiği sorunlara daha yakından vakıf olmaya başlamışlardır. Özellikle Namık Kemal İslami gelenekle Batı siyasi düşüncesini bağdaştırmaya çalışmıştır.
Ancak her iki dünyayı inşa eden medeniyet değerlerinin çok farklı olması, Osmanlı’yı yaşatmak isteyen düşünürlerin, yöneticilerin değişim ve dönüşüm hayallerinin gerçekleşmesini mümkün kılmamıştır. Zira bir tarafta hayatın hemen her alanını kuşatan din ve gelenek merkezli bir sosyo-politik yapı, diğer yanda ise rasyonel aklı ve tecrübi bilgiyi esas alan bir yapı bulunmaktadır.
Bugün geldiğimiz noktada bile Türkiye, hala kendi medeniyet sınırları dışında gelişen demokratik değerleri içselleştiremediği için gelişmiş dünya ile arasındaki mesafeyi kapatabilmiş değildir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.05.2025
14.04.2025
9.04.2025
4.04.2025
31.03.2025
24.03.2025
10.03.2025
11.02.2025
5.02.2025
23.01.2025