Mehmet TIRAŞ

ÇÜRÜMENİN ANASI…
6.04.2025
230

Sorunları çözmek için iktidara gelen siyasal partiler ,evrensel değerleri referans alıp halkın derinleşmiş ve  kök salmış sorunlarına çareler üretmek yerine, kendi siyasal çıkarına ve bireysel zenginleşmesine önem veriyorlar.

Bizde Siyasette seçilen sınıf atlıyor, Saray’a dahil olurken, halk ise yoksulluğun çilesini dokuyor.

Çürümüş siyasal sisteme entegre olmuş siyasetçi ve siyasal partileri destekleyerek kurtulacağımızı sanıyoruz ama sonuç değişmiyor, ortak dertlerimiz biteceği yerde kar topu gibi büyüyor.

Vatandaşın aldanma noktası da buradan başlıyor.

Partilerin oluşturduğu siyasal sistemin toptan  çürüdüğünü görüp siyasal sistemin tümünü baştan sona inşa etmek yerine,ayrı partilere bölünüp kurtulacağımızı sanıyoruz…

Hâlbuki siyasetçi sistemden nemalandıkça sistemi kutsamaya başlıyor.

İktidara gelen her parti iktidarda daha uzun süre kalmanın antidemokratik yollarını arıyor.

Seçim barajında   sürekli değişiklikler yaparak muhalefeti etkisiz kılmanın arayışına giriyor.

Yargıyı muhaliflerine kaşı sopa olarak kullanıp,beğenmediği yargı kararlarını uygulatmıyor.

Devletin önemli kurumlarından başta yargıda ve güvenlikte liyakati esas alan değil de sadakat arayan bir kadrolaşmaya gidiyor.

Bunu da mülakat sistemi ile yapıyor.

İktidarında ise başta kendini ardından eşini-dostunu,partilisini,kendi zenginini hatta kendi medyasını yaratmanın arayışına giriyor.

Canlı ve taze örnekleri gözümüzün önünde yaşanıyor.

Siyasete girdiğinde mal varlığı olarak sadece parmağındaki evlilik alyansını gösterip, eğer zengin olursam bilin ki haram yemişimdir diyenlerin, mal varlıkları göz kamaştırıyor.

Bizde siyaset eve ekmek alamayan bir kişiyi dolar milyarderi haline getiriyorsa orada yozlaşmanın şahı, hırsızlığın padişahı var demektir.

Demokratik hiçbir ülkede örneği olmayan siyasi ranttan birkaç örnek.

Türkiye’de Milletvekili olan bir kişi 2 yılda lüks emeklilik hakkı elde edip sınıf atlıyor...

Milletvekiliği,Belediye Başkanlığı yapıp ta fakirleşen bir kişiye rastlanmazken, vatandaşın  ise açlıktan nefesi kokuyor.

Siyaset bizde rant olmasa…

Bugün Türkiye’de 142 siyasi parti olur mu?

AB ülkelerinde ortalama siyasi parti sayısı 3 veya bilemedin 5’i geçmiyor.

İktidarlar bizde ömrünü nasıl uzatıyor?

Devletin önemli kurumlarında başta yargıda ve güvenlikte liyakati esas alan değil de,sadakat arayan bir kadrolaşmaya gidiyor.

Demokratik yeryüzünde uygulanan siyaset bizde uygulanan arasında siyah beyaz kadar farkı var.

 Anımsayalım siyasetin işlevi nedir?

”Toplumsal sorunları çözme,

Sınıflar arası denge kurma,

Kaynak yaratma,

Gelir dağılımını eşit bölüştürme,

Kayıt dışı ekonomiyi vergilendirme,

Eşit vatandaşlık hukukunu uygulama,

İnsanların refah ve özgürlüklerini ayırt etmeden yerine getirme,

Toplumu kutuplaştırmadan, huzur içinde   insanları yönetmektir.”

Siyasetteki bu tanım bizde uygulanan  siyasete benzer bir yanı var mı?

Siyaset sistemi değişmedikçe, halk siyaseti ve siyasetçiyi denetlemedikçe durum nafile…

Yapı yeniden inşa edilip demokratikleştirilmedikçe bir avuç siyaset esnafının elinde oyuncak olmaya devam edeceğiz…

Üstelik sanayi döneminde de değiliz…

Çünkü dünyada çok derin ve kaotik hızlı bir değişim yaşıyoruz

*Üretim biçiminin değişmesi ile dijital teknolojinin belirleyici olduğu farklı sektörler ortaya çıktı.

*Bilgi üretimin içinde belirleyici bir güç olmanın ötesinde bir sermayeye dönüştü.

*Yapay zekâ ucu açık bir sektör olurken sürücüsüz araba kullanmadan tutunda, bazı sektörlerde insansız üretim yapılmaya başlandı.

*2024 yılında yapay zekâ sektöründe 150 milyar dolar dönerken, bu rakamın 2030 yılında 1.5 Trilyon doları bulacağı tartışılmaya başladı.

*2025 Mart ayında Fransa’nın başkenti Paris’te 80 ülkenin katılımı ile Yapay Zeka üzerine yapılan toplantıya Türkiye çağrılmadı. Bu da gösteriyor ki Ankara’nın yapay zekâdan  “bihaber.”

*Platform ekonomisi diye bir sektör daha hayatımıza girdi.

Platform Ekonomisi:

”Dijital platformlar aracılığıyla akranlar arasında merkezi olmayan alışverişleri kolaylaştıran bir dizi girişim anlamına geliyor… Bu platformlar, kendi mallarını veya hizmetlerini üretmek  yerine işlemleri mümkün kılarak değer yaratır ve güçlü ağ etkilerinden faydalanır. Dijital platformlar tarafından kolaylaştırılan ekonomik ve sosyal faaliyetleri kapsar.”

Örnek,bütün firmaların ürünlerini  bir arada satarak  aracılık görevi yapıyor.

Üretim biçiminin değişmesiyle bizde  de çalışan nüfusun yüzde 69’u hizmet sektöründe çalışırken,diğer sektörlerde çalışan insan sayısı yüzde 31’lere geriledi bu sayı gittikçe de düşüyor.

Bu çağ depremindeki gelişme bizim siyasetçinin ve siyasetin umurunda değil.

Halbuki çağ dönüşümü ile “Bireyi ve azınlık haklarını öne alan”, ”çoğulcu ve katılımcı bir demokrasiye” geçildiğini gözlemliyoruz.

Artık İnsan Hakları hiçbir ülkenin içişler sorunu değil, insanlığın ortak sorunu olarak kabul ediliyor.

Böyle bir sürece girilince…

Yapay zekâ ile siyasetin yeni tanımı da farklı yapılmakta:

“Siyaset veya politika ,gruplar arasında kararların alındığı veya bireyler arasındaki güç ilişkilerinin, kaynakların dağıtımı veya statü gibi diğer etkileşim biçimlerinin ilişkilendirildiği bir dizi faaliyeti olarak ifade ediliyor.”

Yukarıda kısaca özet geçtiğimiz dünyadaki bu gelişim ve değişim karşısında biz ne yapıyoruz?

Sistemi demokratikleştiripi demokratik yeryüzü ile rekabete gireceğimiz yerde;

Devleti kutsayıp ,“Irk,din ve mezhep  üzerinden topluma format atmaya çalışan ilkel siyasete uygulamaya kalkıyoruz…

“Neslimizi bozmuşlar”,”Dindar ve kindar nesil yetiştirecekmişiz.”

Yaşadığımız tüm sorunlar mevcut sistemi demokratikleştiremediğimiz için, çağ dönüşümüne  de ayak uyduramadığımızdan geliyor.

Siyasetçinin Siyasal palavralarından  geçilmiyor  ama hala bu çağın teknolojisi  olan bilgisayarın  parçası “ÇİP” üretemiyoruz.

Siyaset ise hep “camicilerle”,  “kışlacılar” arasına hazineye çökme olarak uygulanırken, vatandaşa  ise başka bir alternatif yokmuş gibi sunuluyor.

Ülke olarak Cumhuriyetin 102’ci yılını geride bıraktık…

Değişen yeryüzüne de ayak uyduramadık ve sistemdeki çürüme siyaseti de etkisiz hale getirdi.

Ama toplum olarak ”Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmaktan” çok uzağız…

Tam tersine, çok ağır bir baskı döneminden zor nefes alarak geçiyoruz.

Sistemi değiştirmediğimiz sürece  siyasette ki,çürümenin de önünü alamıyoruz.

Böylece siyasetçi zenginleşirken vatandaşın payına düşen de hukuksuzluk ve derin yoksulluk kalıyor.

Silkelenip uyanma zamanı…

Siyasal parti kavgası yapmak yerine,siyaset kurumunu ve siyasetçiyi halkın hizmetine sokacak,ivedi olarak  demokratik değişimin isyan ateşini yakma zamanıdır.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar