Mehmet Y. Yılmaz
Dün Reuters haber ajansı, AKP’li bir yetkiliye dayanarak şu haberi verdi:
“Erdoğan, Ankara ve İstanbul’un kaybını yaptırımsız bırakmaz.”
Burada sözü edilen “yaptırımlar” seçimin kaybına neden olan partililer ile ilgili ama şunu söylemeliyim ki Erdoğan, bunu İstanbul ve Ankara seçmeninin de yanına bırakmaz.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçim öncesi partisinin kazanmadığı belediyelerde neler olabileceğinin sinyalini vermişti:
“Maaşları bile ödeyemezler.”
Başka belediyelerde de farklı değildir büyük olasılıkla ama Ankara ve İstanbul’da Büyükşehir Belediyeleri’nin borç batağı içinde olduğunu biliyoruz.
Hazal Ocak’ın Cumhuriyet’teki haberine göre İBB’nin toplam borcu 22 milyar lira.
Beş yıl önce aynı borç 6 milyar liraydı.
Geçen yıl sadece faiz ödemeleri 1 milyar 100 milyon lirayı buldu.
Gazeteduvar’da Bahadır Özgür’ün aktardığına göre Ankara’da sigorta ve vergi borçları bile ödenmemiş durumda. Belediye, bankalara, piyasaya ve müteahhitlere borçlu.
İller Bankası’nın hangi belediyeye kaynak aktarabileceğine karar verecek kişi Erdoğan’dan başkası değil.
CHP’li belediyeler, geçtiğimiz dönemde de bütçeden kaynak elde etmekte çok zorlandılar.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bütün yatırımlarını kendi olanaklarıyla yapmak zorunda kaldığını hatırlayalım.
Erdoğan şimdi bir yandan İstanbul ve Ankara’da değişimi gerçekleştiren seçmene ceza kesecek, diğer yandan da her fırsatta meydanlarda tekrarladığı bir görüşünü ispat etme şansını yakalamayı amaçlayacak: “CHP demek çöp dağları demek, kuyruk demek, su kesintisi demek vs...”
Öte yandan bu tablo CHP’ye de bir fırsat sunuyor: Yetki aldığında yönetebileceğini göstermek!
Göz önünde oldukları için İzmir ve Eskişehir Büyükşehir Belediyelerini örnek olarak göstermek mümkün.
İzmir, metrosunu Ankara’dan daha hızlı ve tüm ülkedeki metrolardan daha ucuza yapıyor.Türkiye’nin kredi notuna göre daha yüksek nota sahip.
Eskişehir ise Anadolu bozkırında, Avrupa yaşam standartlarını sunabiliyor.
Yani “Erdoğan kaynaklarımızı kesti, hizmet edemedik” İmamoğlu ve Yavaş için bir gerekçe olmamalı.
Acaba Aziz Kocaoğlu’nun İzmir’de başarıya ulaşan bu tecrübesinden yararlanmayı CHP akıl edebilecek mi?
Kuşkusuz belediye meclislerindeki AKP – MHP ittifakı nedeniyle çok zorluklarla karşılaşacaklar ama bu fırsatı iyi kullanabilirler ise, 4,5 yıl sonra Cumhurbaşkanı ve TBMM seçimlerinde meydanlarda bambaşka bir hava eser, şimdiden hatırlatmış olayım.
***
“Tek adam partisi” olmanın bedeli
Yukarıdaki yazıda sözünü ettiğim Reuters’in haberi “AKP’ye yakın bir kaynak” ve “AKP’li bir yetkili” diye isimlendirilen iki ayrı kaynağa dayanıyor.
Kaynağı “bir yetkili” olan haberleri, gazete yönetirken de sevmezdim.
Gerçi gazetenin yöneticisi, o kaynağın kim olduğunu muhabirinden öğrenip, doğruluğunu kontrol edebilir ama okuyucu bunu nereden bilsin?
Tabii bu haberi yazan muhabiri de anlayabiliyorum. Kaynağını açıklamış olsa, o kişinin kellesi çoktan uçmuş olurdu.
Çünkü demokratik hayatımızın vazgeçilmez unsurlarından biri olan AKP, demokratik bir parti değil.
Kimse konuştuklarının kendi ağzından yazılmasını istemiyor, çünkü sızan haberlere bakılırsa “parti içi şiddet” görmeleri bile olası!
Ne de olsa ataerkil bir parti, evde babanın sözü geçiyor!
Her neyse bu yetkililer demiş ki Erdoğan, bu yenilgiye neden olanları bulur ve hesabını sorar.
Bence bu yenilginin nedenini bulmaları o kadar zor değil. Cumhurbaşkanı, aynaya baksa yeterli olur.
Bunu bir yerel seçim olmaktan çıkaran kendisi oldu.
Cumhurbaşkanlığı seçiminden beri kırgın olan ve bunun üstüne bir de aday belirleme kavgalarından tiksinen CHP seçmenini, yaptığı saldırgan kampanya ile uyandırdı.
Hatırlayın, seçim kampanyaları başladığında CHP’nin en önemli sorunu, bu seçmenini sandığa götürebilmekti.
“Kürt kartını” ortağı MHP’yi mutlu etmek için oynadı, bunun Kürtlerdeki karşılığını hesaplayamadı.
Bana sorarsa kimseyi suçlamasın. Bu seçimde kaybedilen yerlerdeki oyların dağılımına bir göz atsın, gerçeği görecek.
Tabii bunu o partinin içinde kimse yüzüne karşı söyleyemeyecek. Arkasından konuşacaklar ama açıkça söylemeye cesaret edemeyecekler.
Ve sadece bu tablo bile gelecek seçimde AKP’yi neyin beklemekte olduğunu bize gösteriyor.
“Tek adam partisi”, o tek adamın bütün zaaflarının ve hatalarının bedelini öder.
***
Afiş asarak psikolojik savaş
Dün İstanbul’un değişik yerlerine Binali Yıldırım ve Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul halkına teşekkür ettiğini bildiren dev afişler asıldı.
Dev dediysem, sözün gelişi değil, gerçekten dev afişler bunlar.
Teşekkür ediyorlar, çünkü İstanbul Yıldırım’ı seçmiş.
YSK sitesine filan girip bakıyoruz, hayır, öyle bir şey olmamış.
İtirazlar var ama itirazlar YSK tarafından kabul edilip, ilan edilene kadar “seçilmiş başkan”(Amerikalılar buna “elected president” diyorlar, seçilen başkan, yemin edip göreve başlayana kadar böyle anılıyor) Ekrem İmamoğlu.
Kaldı ki çok fazla olduğunu ileri sürdükleri “geçersiz oylar”, iddia ettikleri gibi çok değil. Hatta bazı seçimlerde rastladığımızın da altında.
Ama şimdi bir çaresini bulup, o geçersiz oylardan galibiyet çıkarma peşindeler.
Bu iş aslına bakarsanız bileşik kaplar gibidir. Geçersiz oy dediğimiz oyların dağılımı, aşağı yukarı geçerli oylara benzer.
Havuz medyasına sipariş ettikleri haberlerdeki tutanakların da gerçek olmadığını dün CHP İl Başkanı elindeki gerçek tutanaklarla kanıtladı.
Bunları elbette onlar da biliyor. Peki neyin peşindeler? Bu afişleri niye astılar?
Bir tek nedeni var: Algı operasyonu yapıyorlar.
Herkesi buna ikna etmek için yürütülen bir baskı kampanyası. Bir psikolojik savaş taktiği.
Tersi olsaydı, Yıldırım seçilmiş, İmamoğlu itiraz etmiş ve İmamoğlu’nun teşekkür afişleri asılmış olsaydı neler olurdu, bir hayal edin.
Ne milli iradeye saygısızlık kalırdı, ne darbe peşinde koşmak, ne de ahlaki düşkünlük!
Ama onlar yaparsa her şey mubah, her şey normal.
Siyasi İslam’ın ahlak anlayışı ile, İslam’ın ahlak anlayışının bu kadar farklı olmasını, neyle açıklamalıyız? ----------------------
Yazarlar
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2025
26.06.2025
23.06.2025
12.05.2025
4.04.2025
2.04.2025
6.03.2025
4.03.2025
28.02.2025
20.02.2025