Nabi YAĞCI
Sırtını bize dönüp insanlığa küskün yüzünü denize karşı kuma gömen Suriyeli Aylan bebeğin fotoğrafını gördüğüm an sarsıldım, bir daha dönüp bakamadım. Unutmuş olduğum bir söz gaipten gelen bir kâhin uyarısı gibi aklıma düştü o an. Alman filozof Adorno söylemişti, galiba şöyleydi:
“Auschwitz’den sonra şiir ölmüştür”…
Son aylarda bu ruh hali kuşatmıştı beni; değil yazmak, konuşmak ve hatta mümkün olsa düşünmek bile istemiyor insan, berbat bir hal…
Sokağa çıkma yasakları nedeniyle ölen kızını gömme imkânı bile bulamayıp yanıbaşında buzdolabında saklayan acılı ananın haberi düştüğünde aynı söz yine çınladı, sarsıldım, bu kadar da olmaz artık dedim ama olmazlar bitmiyordu. Ardından Cizre’in Cudi mahallesinde bir evin bodrumuna sığınmış, içlerinde ağır yaralıların olduğu 28 insanın feryadı geldi, top atışları altında kan kaybından ölenler olduğunu duyuyorduk, tek bir şey istiyorlardı, bir ambulans. Çalınmadık kapı bırakılmamıştı ama on gündür bir ambulans şu saatler itibariyle ulaşmış değildi onlara. Soramadan edemedim, bir yanda 28 insan öte yanda koskoca devlet…
Acaba diyorsunuz Cizre, sınırlarımızın ötesinde düşman topraklarında mı, neden kimsenin eli oraya uzanamıyor?
Uygarlık krizi,
2000’li yıllara girerken Doğulu, Batılı aydınlar geçen yüzyılı masaya yatırıp kritik etmişlerdi; biten yüzyıl için sıkça kullanılan tanımlama, “uygarlık krizi” olmuştu. Geleceğe dair hayli güçlü umutlar da besleniyordu. Maalesef görülüyor ki bu tanım bugünü de açıklayıcı olma gücünü koruyor ve daha da koruyacağı anlaşılıyor; baksanıza gericilik dalgası dünyamızın dört bir yanını sardı. Öyle olmasaydı Aylan bebek insanlığa küsmezdi.
Tarihte insanlık sayısız felaketler gördü, savaşlar, açlık, salgın hastalıklar, doğal felaketler, ama bunlara uygarlık krizi denemez, uygarlık krizi muazzam maddi zenginlik birikimi içinde, tanrı parçacığını dahi bulmaya soyunmuş modern zamanların, ufacık bir parçayı,” insanı” , somut insanı unutmuş olmasının adıdır. Adorno’nun yukarıdaki sözü bu durumun çok güçlü ifadesidir.
Akıllı telefonlara” bu unutkanlık neden” diye sorsak acaba bir yanıt alabilir miyiz?
Bütün dünya için de geçerli ama, geçmişte medeniyetin beşiği olan, otuzdan fazla kadim medeniyetin doğup hüküm sürdüğü, tarihte “Altın Hilal” denilen mümbit, doğurgan Mezopotamya havzasının ve Anadolu’nun günümüzdeki perişan hali, yaşam tarzı bu tanımın bugün de geçerliliğini keskin bir dille doğruluyor. Milyonlarca insan, doğdukları topraklardan kopup, çoluk çocuk açlık, yoksulluk, sefalet içinde göç yollarına düşmüş, ama ne yazık ki dünyada gidecek bir yer de yok. Tarihimizde bu ilk değildi ama son aylarda, kış kıyamet altında zoraki göç manzaralarının bizim ülkemizde de görülür olması insana tarihin donduğu duygusunu veriyor.
Büyük felaketlerin at koşturduğu zamanlarda toplumlar travma geçirir, şoklar yaşanır. Bir kısım insanlar görmemeyi, duymamayı seçip üç maymunları oynar; duyarlı insanları ise genelde “hüzünlü bir kayıtsızlık” hali sarar, çaresizlikle uzaktan bakar, iç çekmeyle yetinirler…
Ama bazen de gökyüzünü saran karanlık bulutları yırtmak istercesine, bıçağın kemiğe dayandığı zamanlarda çıkan, insanlığın ölmediğini hatırlatan, vicdanın sesi olan keskin bir çığlık duyulur:
I
“Bu Suça Ortak Olmayacağız”
Munch’un taşbaskısı “Çığlık” deseni 1895’te yayımlandığında hem resmin müthiş çarpıcı oluşuyla hem de bu çarpıcılığı alışılmış resim anlayışının, ifade tarzının dışına çıkarak vermesiyle sanat dünyasında şaşkınlık ve tepki doğurmuştu. Tıpkı onun gibi Barış İçin Akademisyenler Çağrısı da benzer bir sarsıntı yarattı. Genellikle akademisyenlerin ifade tarzında görülen hem nalına hem mıhına vurma hali bu bildiride yoktu; eşyayı adıyla çağırmışlardı. Bildirideki ifade keskinliklerine katılmayabilirsiniz, eleştirebilirsiniz ama bu bildirin bir çığlık olduğu unutulmamalı ve hakkı verilmeli.
Duyulur duyulmaz iktidar basını bildiriyi hafife almak istediyse de Cumhurbaşkanı’nın ardından Başbakan’ın akıllara durgunluk veren orantısız tepkisi onları yalanladı, görüldü ki bu bildiri barış isteyen her hangi bir bildiriden farklıydı.
Yakışıksız ifadeler yetmedi, savcılar, yargı, YÖK göreve çağrıldı, akademisyenlerden gözaltına alınanlar, işlerine son verilenler oldu, can güvenliklerine yönelik tehditler geldi. Ama baskı ve tehditler ters tepti. Bu kez de akademik özgürlükler ve ifade özgürlüğünün ülkemizde yerlerde sürünen hali yerli ve yabancı kamuoyu önünde gün ışığına çıktı, mercek altına alındı ve eleştirici yeni bildiriler geldi. Medyadan öğrendiğime göre bu kez de Düzce’de haklarında soruşturma açılan akademisyenleri savunan avukatlar hakkında da kovuşturma açılmış. Baskılar böyle devam ederse yeni demokratik tepkilerin doğacağına kuşku yok.
Akademik özgürlüklerin ve fikir özgürlüğünün çiğnenmesine karşı gösterilen tepkiler hiç şüphe yok çok yerindedir, bununla birlikte Barış İçin Akademisyenler bildirisinin mesajı gözden kaçırılmamalı, istemeyerek olsa unutturulmamalıdır. Zira karşımızda yalnızca fikir ve ifade özgürlüğünün ihlali değil evrensel insan haklarının en başında gelen “yaşam hakkı” ihlalleri vardır.
Söylenene değil söyletene bakın,
Altında 2000’den fazla yerli ve yabancı bilim insanının imzası bulunan Barış İçin Akademisyenler bildirisinde şimdiye dek dile getirilmemiş bir fikir ve talep yoktu. O halde neden bu metin tanrıların, AKP iktidarının gazabını bu denli üstüne çekmişti?
Bunu anlamak için bildiriyi metnin dışına çıkarak okumak, mesajını yakalamak gerekir. Her etki tepkisiyle anlam bütünlüğü kazanır. “Bir düşüncenin gerçeğe yönelmesi yetmez gerçeğin de o düşünceye yönelmesi gerekir” demişti Marx. O nedenle bildiri metnini okurken yukarıda verdiğim yürek yakan fotoğrafları unutmayın, metni onları önünüze koyarak okuyun derim.
İktidar kanadından gelen tepkiler hem bir şaşkınlık hem de öfkeyi yansıtıyordu. Şaşkınlık vardı, zira gösterdikleri anormal tepkinin, tehditlerin, bu bildiriyi doğrulayacağını bile hesap edememişlerdi. Bu şaşkınlığın hayal kırıklığının bir ürünü olduğunu sanıyorum. Bu kadar çok bilim insanından bu denli keskin eleştiri beklemedikleri anlaşılıyor.
Beklemiyorlardı zira, özellikle taşrada açtıkları bir dizi üniversiteyi, YÖK üstünden yaptıkları operasyonlarla kontrol ettiklerini sanıyorlardı ama gördüler ki fena halde ki yanılmışlar; Tıpkı Sultan Abdülhamid’in yanılgısı gibi. Abdülhamid Bab-ı Alî’nin elinde toplanan siyasi erki oradan alıp Sarayda kendi etrafında toplayarak, merkezi devleti güçlendirmek için, taşrayı fethetme programı kapsamında, medreselerin ve Trakya’da ve payitahtta Jön Türk’lerin yükselen muhalefetine karşı taşrada kendi iktidarına destek olacak muhafazakâr bir okumuşlar kadrosu yaratmak amacıyla okullar açmıştı, ama kendi açtığı okullara sansürü sokmuş olması beklediğinin aksine bu okullardan istibdat rejimine karşı, Jön Türkçü de olmayan bir muhalefet çıkmasına neden olmuştu.
Olağandışı öfkenin nedeni ise bildirinin söylediklerinden çok söylemediğinde gizliydi. Metinde PKK’ye dair bir laf yoktu. Bu durum hemen dikkat çekti. Neden yoktu? Unutulmuş muydu? Bazıları öyle düşündüler. Oysa PKK gibi hassas bir konuyu onca bilim insanının atlamış olduğu düşünülemez. İktidar kanadı ise bu durumu PKK yandaşlığı ve terör destekçiliğiyle açıklamayı denedi ama bu abesle iştigaldi. Bildiride imzası olanlar içinde PKK’ye eleştiri yöneltmiş, yeniden silaha sarılmanın yanlış olduğunu, silahın çözüm olmadığını, şiddetin devletin demokratik değil otoriter siyasetlerini güçlendirdiğini haklı olarak yazmış, söylemiş isimler bilebildiğimiz kadarıyla hiç de az değildi. O halde bildiride neden PKK yoktu?
Yeni bir durum var,
Bildirinin mesajı tam da bu sorunun yanıtında gizlidir. Bildiri dikkatimizi Kasım seçimleri sonrasında Diyarbakır Sur, Nusaybin, Silopi Cizre başta olmak üzere bölgenin askeri kuşatma altına alınması ve bu kuşatmanın aylarca sürmesi, uzayıp giden sokağa çıkma yasakları, yerleşim mahallerinde güvenlik bölgelerinin ihdası, giriş çıkışların yasaklanması ve haber alma özgürlüklerinin engellenmesiyle yeni bir durumun doğmuş olduğuna dikkat çekiyor.
Özcesi diyor ki, bu geniş askeri-idari-siyasi operasyonun kapsam alanı artık PKK olmaktan çıkmış, başta Kürt halkı olmak üzere bütün bir bölge halkını içine almıştır. Oysa bölgedeki Kürtlerin hepsi de PKK’li olmadığı gibi buralarda Kürt olmayanlar, Türkler ve başkaları da yaşamaktadır. Dolayısıyla mağdur olanlar, zarar görenler bu bölgede yaşayan tüm sivil yurttaşlardır.
Bu duruma artık kırk yıldır süren “asker-PKK mevzi çatışmaları” gözüyle bakılamaz, “topyekün bir savaş hali” vardır ve bu durum yeni sorumlulukları davet eden yeni bir askeri-idari-siyasi durumdur. Bu yeni durumda ortaya çıkan sorumluluk sivil yurttaş haklarının ihlaliyle ilgilidir. Aylarca süren böylesine kapsamlı askeri operasyonda sivillerin zarar görmeyeceği düşünülemezdi.
Bu durumlarda başta yaşam hakkı olmak üzere insan haklarının ihlalinden, evrensel insan hakları hukuku, uluslararası insan hakları sözleşmeleri devletleri sorumlu tutmaktadır. Hiçbir devlet karşı taraf ne yaparsa yapsın orantısız güç kullanamayacağı gibi, terörle mücadele için bile olsa sivillerin can ve mal kaybına yol açacak tasarruflarda bulunamaz. Bu ihlallerin önlenmesi, zararlarının giderilmesi de devletlerin yükümlülüğüdür ve dolayısıyla şikâyetçi yurttaşların muhatabı da devlettir. Öyleyse kuşatmayı kaldıracak, sivil yurttaşların can ve mal güvenliklerini fiili-yasal ve idari yönden garanti altına alacak, zararları tazmin edecek olan her halde PKK değildi ve dolayısıyla bu bildirinin muhatabı, ya da muhataplarından biri de PKK olamazdı.
Bildiri yine diyor ki, bu yeni durumda barışa giden yolun açılabilmesi için askeri kuşatmanın, sokağa çıkma yasaklarının kaldırılarak bölgede yaşamın normalleşmenin sağlanması, zararların tazmini ve müzakere koşullarının hazırlanması gerek.
Kısacası bu bildiri gördüğümüz kadarıyla Kürt sorununun bütün artı ve eksilerinin muhasebesini yapmayı amaçlamıyor, Güneydoğu’da yeni duruma ve bu yeni durumun yarattığı yangına odaklanıyor.
Öte yandan bildiri “Bu suça ortak olmayacağız” sözüyle bir durum tespiti yapmanın da ötesine geçiyor ve vatandaş olmanın etik sorumluluğunu da hatırlatıyordu bizlere. Yalnız bugünümüzle sınırla da olmayan tarih önündeki sorumluluklarımızı…
“28 Kanunisanî’yi unutma-Nazım Hikmet”,
Ocak 28, TKP yöneticileri olan Mustafa Suphi ve 15 yoldaşının canice, zalimce katledilmesinin yıldönümüydü (28 Ocak 1921). Bu cinayet Cumhuriyet dönemi içinde siyasi cinayetlerin başlangıcı sayılacak kertede önemdedir. Faili meçhul değildir ama gerisindeki eller, bilenler bilse de ortaya çıkarılamamıştır. Böyle başlayan siyasi cinayetler ne yazık ki bununla kalmadı peşi sıra bu vahim olayla bağlantılı olarak başka cinayetler de işlendi. Bitmedi yıllar sonra 1948’de Sabahattin Ali yine hunharca işlenmiş bir cinayetin kurbanı oldu. Aslında tarihimizin çok karanlık çok trajik sayfalarını karıştırmaya daha öncesinden, 1915 Ermeni katliamı/soykırımından başlamak gerek. Günah doğurgandır zira. Ardından Şeyh Said, Seyyid Rıza Dersim katliamı, ardından 6-7 Eylül provokasyonu, Taksim-Kanlı Pazar, Taksim- 1 Mayıs 77 katliamı, Uğur Mumcu’nun katli, Kahramanmaraş, Sivas Madımak Oteli kıyımları, ardından 17 bin faili meçhul cinayet, Musa Anter’in katli, Hrant Dink’in plânlı katledilişi,“Hayata Dönüş” operasyonunda, Roboski’de, Gezi’de yitirilen canlar ve henüz acısı çok taze olan Tahir Elçi’nin katli…
Hepsi bu kadar değil elbette, saymadıklarım beni affetsin, bunları sıralamam bilmeyen gençlerin tarihe bakarken onun karanlık yüzüyle de ilgilenmeleri için. Bilmemek ayıp değil ama bilip de susmak vicdani bir suçtur.
Bütün bu cinayet ve katliamların aydınlanmış olmamasından, aydınlatılmayı geçelim sürüp gitmesinden devleti değil de kimi sorumlu tutacağız? Suskunluk da bir yanıt değil midir? Mesele devletse gerisi teferruat mıdır yoksa?
Ama “teferruatlar” olarak bizler, vatandaşlık haklarını kullanarak hesap sormadığımız durumda bu suçlara ortak sayılırız. Dahası geçmişle yüzleşemezsek bugünün asli suçlularını da göremez karanlığa kurşun sıkarız. Geçmişe ağlayıp bugüne susmak da olmaz. Bu nedenle bu bildiri, bugün Kürt halkının acılarına sessiz kalırsak gelecek kuşaklar da bizi suçlayacaklardır, bu suça ortak olmayacağız diyor.
Tüm bu nedenlerle Barış İçin Akademisyenler bildirisini bir barış bildirisi olmasının ötesinde “İnsan hakları manifestosu” olarak görüyorum. Tıpkı 12 Eylül’de diktaya karşı Aziz Nesin’in başını çektiği “Aydınlar Dilekçesi” gibi tarihi değerde bir manifesto.
II
Ortak vatan,
Aynı günlerde bir önemli olay daha yaşadık, HDP’nin 2. Olağan Büyük Kongresi yapıldı. Savaş gürültüsü içinde üzerinde yeterince durulmadı. Başlı başına ele almak gerek ama yukarıdaki tabloyu tamamlıyor olması açısından birkaç noktaya değinmekle yetineceğim.
Öncelikle TV’den izlerken bile görülebileceği gibi kongre salonunda hissedilen soğukkanlı havanın altı çizilmeli. Bu havayı insanüstü bir çabanın ürünü diye niteliyorum. Yeni durumun yarattığı olağanüstü baskılı, acılı, gergin ortama rağmen öfkeyi bastırarak kongrede bu soğukkanlı havayı yaratabilmek gerçekten kutlanması gereken olağanüstü bir başarıdır.
Oysa kongre öncesinde sertlik ve öfkenin kongreye hâkim olacağı düşünceleri vardı. Böyle olsaydı dahi bu ortamda kimse bunu yadırgamazdı. Ama öyle olmadı, bu kongre daha salondaki havasıyla bile HDP’yi sertlik politikalarına itmek isteyen AKP iktidarının beklentisini boşa çıkardı. Ancak durum daha da ağırlaşırsa bu sağduyulu çizginin HDP’de sonsuza kadar korunabileceğinin garantisi korkarım yoktur. Umarım korunur.
HDP’yi siyaset dışına atma çabalarına karşın Demirtaş çözümün ancak siyasetle mümkün olabileceğinin altını kalınca çizdi. Görülmeli ki HDP tüm zorluklara, siyasi engellere rağmen siyaset düzleminde kalmak için dişiyle tırnağıyla olağanüstü çaba harcıyor.
HDP eş başkanlarının konuşmaları da bu atmosferi yansıtıyordu. Figen Yüksekdağ 2.Kongre için “Yeni bir umut, yeni bir başlangıç” derken Selahattin Demirtaş da konuşmasında Haziran ve Kasım seçimlerinde doğan umutları, umudu karartmak isteyenlere inat sürdüreceklerini vurguladı.
Kongre öncesinde bir başka söylenti ise bu yeni durumun Kürtler üstünde yarattığı tepkiler, derin kırılma nedeniyle HDP’nin “Türkiye partisi olma” amaç ve hedefinden ayrılacağı, içine kapanacağı, bütünüyle Kürdî bir siyasete yöneleceği ve hatta parlamentodan çekileceği yönündeydi.
Demirtaş’ın kongre konuşmasında yer alan net mesajlar bu söylentileri, ya da beklentileri de boşa çıkardı; Travma yaşıyoruz ama HDP’nin savrulmasına izin veremeyiz, HDP Türkiye’nin şansıdır dedi; dahası Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na katılacaklarını açıklaması bu söylentilere sözün ötesinde çok somut güçlü bir yanıt oldu. Demirtaş, yeni demokratik bir anayasa yapılabilmesi için “yol temizliği yapmak üzere” orada olacaklarını belirtti. Elbette öyle olmalıydı, savaş ortamında ve akademik özgürlüklerin, ifade özgürlüğünün ayaklar altına alındığı, Can Dündar ve Erdem Gül ve daha birçok gazetecinin tutuklu olduğu bu ağır baskı ve sansür koşulları değişmeden, değil özyönetim, iktidarın benimsemediği, devletlülerin hoşlanmadığı, MGK’nın icazet vermediği hiçbir farklı görüş serbestçe tartışılamaz. Demokratik bir anayasa ancak demokratik bir ortamda yapılabilir. Hatta ilerde yol temizliğinin de imkânları ellerinden alınırsa HDP’nin bu komisyondan çekilmesi kimse için sürpriz olmaz.
Demirtaş’ın konuşmasındaki şu cümlenin de altı çizilmeli; “Şu eleştiriyi dinlemeliyiz, özyönetimin hendekle barikatla alakası yok, normal de değil, olağan da değil, ama hendek, barikat arkasındaki ana fotoğrafa bakmak gerek”
Söz kanı durdurur mu?
Yazımı Selahattin Demirtaş’ın çok anlamlı bulduğum şu sözlerini aktararak bitireceğim:
"Yaramız her saniye biraz daha fazla kanarken siyasetçiler olarak kanı durduracak sözü söyleyemiyorsak siyaset bitmiş demektir" Kanı durduracak söz…çok derin bir ifade. Ve o sözü yine kendisi bulup söylemişti:
“Bugün bize düşen karşımızda düşman varmış gibi değil aşılması gereken zorluklar varmış gibi düşünmektir.”
Ve nihayet son söz:
“Cesur olmak zorundayız. Türkiye ortak vatanımız. Türkiye’nin felakete sürüklenmesi hepimizin felaketi olur. Kürtlerin de Türklerin de. Felaketi önleyecek biricik şey demokrasimizi güçlendirmektir, tankı topu değil…”
Söyler misiniz, top sesleri altında, can pazarı içinde daha ne densin…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.09.2022
10.06.2022
9.03.2022
12.09.2021
6.04.2021
17.03.2021
12.02.2021
8.02.2021
6.02.2021
3.05.2020