İçime sinmiyor bu seçimler de… %10 barajla çoğunluğun temsil edilmesinin engellendiği seçim sistemi ile, bu ülkenin “öteki vatandaşı” gibi hissediyorum kendimi…

Önceki seçimlerde oy verdiğimiz partilerden pişman olsak da, o oylarımız nedeniyle hazine yardımı bol keseden üç partiye verildi. Hani derler ya “para parayı çeker” yoksullar da bu nedenle ne kadar çalışırlarsa çalışsınlar hep yoksuldurlar, seçim yardımı da öyle…

Bizim vergilerimizden 327,3 milyon TL. üç partiye heba edildi. Yani bir partiye oy verirken, oy verdiğiniz partiyi bir sonraki seçimlerde desteklemeseniz de bütçesine katkıda bulunmuş oluyorsunuz. Gelecek tercihlerimizi ipotek eden bu sistem var oldukça, bir kez iktidara gelenin kolay kolay düşmesi zor görünüyor.

Çünkü bu sistem öyle bir hale geldi ki para kimdeyse düdüğü o çalıyor… Televizyonda bolca parti reklamlarını izlemeye başladık bile.

Peki seçmen olarak baktınız ki bölgenizden atanan adaylar hiç de sizi temsil edebilecek muktedirde değil, ne yapacaksınız? İşte bu soruyu kendime sorduğumda düdük çalanların peşinden gitmemek için kulağımı tıkamaktan başka çare bulamıyorum… Hele düdük çalanların arkasından koşanları görünce gözlerimi de kapamak istiyorum…

Bu halet-i ruhiye içersinde düşünürken; “keşke ilimizde Düzce’yi seven, dürüst, demokrat ve çalışkan biri çıksa da bağımsız aday olsa” diye aklımdan geçti.

Bağımsız aday olmak için neler lazım diye araştırdığımda önce 7bin 734 lira lazım olduğunu gördüm. Buyurun şimdi bunu hazmedin! “Aleme verir talkını, kendi yutar salkımı” Güçlüyü daha güçlü yapan sistem karşısında çoğunluğun mecliste temsili nasıl olacak? Güçlü olana para yardımı yapılırken, bağımsız adaylardan alınan “harca” bakın…

2007 seçimlerindeki oyların dağılımına baktığımda; AKP’nin %46.58; CHP’nin 20.88; MHP’nin 14.27 oy aldığını  gördüm. Peki açıkta kalan %18.27 lik oy sahiplerinin tercihlerinin hiç mi değeri yok bu ülkede…

Partilerin seçimlerden sonra %10 barajını düşüreceğiz söylemlerine de inanmıyorum. Bunu dile getiren partiler cesurca demokratik çıkış yaparak “anti demokratik seçim sisteminde yer almıyorum” diyebiliyorlar mı? Ben kendi adıma oyalanmaktan, kandırılmaktan bıktım. O yüzden bu seçimlerde deniz kenarında güneşlenmeyi tercih edeceğim. İçimden seçim sandıklarına kendimi zincirlemek geçse de…

Çünkü azıcık hırsız, azıcık demokrat, azıcık ….. olunmaz… Bizim seçmek zorunda bırakılmamız da buna benziyor.   

Önce bu hazine yardımı kalksın… Ne bu ya… Devletin parası yok diye yıllardır emeklinin maaşına zam yapmayacaksın… Aileleri tarafından güç bela okutulan öğrencilerden harç almaya devam edeceksin, sağlık sistemini bir taraftan iyileştirirken emekliden hastane masrafı alacaksın, sonra da halkın %100 ünü temsil etmeyen partilere para aktaracaksın… Nerede seçme ve seçilme eşitliği?

12 Haziranı düşünmek bile içimi bunaltmaya yetti… Edip Cansever okuyup uzaklaşmalıyım “seçim” denen o yalandan…

“Bana bir şeyler söylediniz, anlamadım

Bir Cümle, bir iyi söz, gene anlamadım

Doğrusu hiç anlamadım, siz ne demiştiniz?

Ben ne demiştim, ve çekip gitmiştim sonra

Öyle ya, niye hiç değişmedi bakışlarınız?

BİTMEDİ, DİYORUM BİTMEDİ ŞAŞKINLIĞIMIZ. “

Bitecek gibi de görünmüyor sevgili okur… Bana müsaade.

Nermin Alpay