Neşe Düzel
“PKK’nın saldırıları eskisi gibi kışın bitmeyecek. PKK karlar eriyinceye dek şehirlere gelecek. Vuracağı çok hedef var. Apartmanlar, çarşı, alışveriş merkezleri var. PKK, yeni stratejisiyle Türkiye’yi kışın da rahatsız edecek.”
“Öcalan devrimci halk savaşını istemedi. Kandil ise istedi. Öcalan şu noktaya geldi. ‘Hadi öldürün, saldırın bakalım. Bir şey elde edebilecek misiniz?’ Benim yolum mu doğru yoksa senin yolun mu doğru göreceğiz noktasında artık iş.”
“Türk-Kürt savaşından ziyade Kürtler arasında bir savaş olma ihtimali çok daha yüksek. Çünkü Kürtler bölündü. Kürtlerin bir bölümü PKK’yı istemiyorum diyor. PKK ise belli bir toprak üzerinde kendi yöneteceği bir toplum istiyor.”
***
NEDEN MEHMET ALİ BİRAND
Mehmet Ali Birand, bu ülkede bunca yıldır olayları gün be gün, saat be saat takip eden çok usta bir gazeteci. Kürt sorununu hem hükümetler, hem devletin bürokratik kurumları hem de PKK cephesinden yakından takip ediyor. Yılların birikimine, son bilgileri ve gelişmeleri de katarak Kürt sorunu ve PKK’yla ilgili çok çarpıcı değerlendirmelerde bulunuyor, çok kıymetli bilgiler aktarıyor. Neler yaşandığına ve önümüzdeki günlerde neler olabileceğine dair ciddi öngörülerde bulunuyor. Mehmet Ali Birand’a giderek artan PKK saldırılarını ve Uludere katliamından bu yana bu ülkede yaşanan tuhaflıkları sorduk. Türkiye’de niye birden her şeyin tersine döndüğünü, bundan sonra neler yaşanacağını, bu savaşın nasıl seyredeceğini, geniş bir istihbarat teşkilatı bulunan devletin niye güvenlik tedbirlerini alamadığını, PKK gerillalarının neden ölümü böylesine rahatça göze alabildiklerini, gencecik insanların ölümü göze alabilmesi karşısında devletin ben ne yapıyorum da bu insanlar ölüme gidiyorlar diye sorup sormadığını, Uludere’de ölenlere “dolap beygiri” diyen bir İçişleri bakanı varken Kürtlerin öfkesinin dinip dinmeyeceğini, PKK’ya katılımların neden sürdüğünü, bugünkü şartlarda PKK’nın bitirilip bitirilemeyeceğini, PKK’nın ne istediğini, Öcalan-Kandil ilişkisini, bu savaşın daha ne kadar süreceğini ve savaşı bitirebilmek için ne yapmak gerektiğini konuştuk. Çok net, çok samimi, çok yürekli cevaplar aldık.
***
NEŞE DÜZEL: Siz, “Ordu PKK’yı neden yenemiyor?” diye bir yazı yazdınız ve yedi madde sıraladınız. Maddeleri konuşmadan önce izninizle şu son Bingöl saldırısını konuşalım. Son Bingöl olayında, yol boyunca güvenlik tedbirleri alındığı söyleniyor. Hadi PKK’lıların geldiğini görmediler. Peki, kaçtıklarını nasıl o önlemlere rağmen kimse görmedi sizce?
MEHMET ALİ BİRAND: Eskisi gibi yani Olağanüstü Hâl dönemindeki gibi tedbir alınmıyor. Zaten problem de oradan kaynaklanıyor. PKK’nın yaptığı hareketlerin hepsi OHAL’i geri getirmeye dönük. PKK, OHAL’i geri getirmeye çalışıyor. Dikkat edin, OHAL geri gelsin diye hükümetin üzerinde büyük baskı var.
Bu baskı MHP’den gelmiyor mu?
Bu baskı hem MHP’den hem de askerden geliyor. Asker, “Bak gördün mü? Eskiden benim burada 20 kontrol noktam vardı. Şimdi sadece bir tane var. Güvenlik için bu yeterli değil” diyor.
PKK’nın yapmaya çalıştığı şeyi askerin de istemesi tuhaf değil mi?
Eee tabii... PKK, aynı zamanda BDP’nin de Meclis’ten atılmasını istiyor. Bunun için kışkırtıyor. AKP, bu konuda ayak sürüyor ama.... Başbakan’ın ve etrafındakilerin son konuşmalarına bakarsanız, maalesef BDP’yi Meclis’ten atmaya doğru gidiliyor. BDP’lilerin beş, altısı Meclis’ten atılacak ve işte o zaman...
Ne olacak?
Şu olacak. PKK, geçmişte olduğu gibi dönüp, “bu Türkler, bizim Meclis’teki üç, beş temsilcimize bile tahammül edemiyorlar. KCK’dan sekiz bin insanımızı nasıl hapse attılarsa, milletvekillerini de atıyorlar. Eee o zaman benim silahla mücadeleden başka hiç bir çarem kalmıyor” diyecek.
PKK, OHAL’in geri gelmesini niye istiyor?
Çünkü PKK halkın rahatlamasını istemiyor. OHAL olduğunda ise bütün bölge birbirine giriyor. Halk OHAL’e büyük tepki gösteriyor. OHAL döneminde ben de yaşadım Güneydoğu’da. Baskıdan nefes alamazsınız. İstedikleri gibi evinize girerler. İki adımda bir kontrol vardır. Geçmişte Erdoğan’ın seçimi kazandıktan sonra yaptığı ilk iş, OHAL’i kaldırmak olmuştu ve bölge rahatlamıştı. PKK, hükümete bravo denmesini istemiyor. Bunu da normal karşılamak lazım. Onun savaş stratejisi de böyle. Ayrıca devlet, PKK’nın yeni stratejisine henüz ayak uyduramadı.
PKK’nın yeni stratejisi nedir?
PKK’nın hazırlığı bir yıldır biliniyordu. PKK’nın bir senedir giderek artan bir saldırı stratejisi var. Asker bu yeni stratejiye kendini uyduramadı. PKK’nın yeni stratejisi de şu. PKK artık kaçmıyor. Eyleme az kişiyle, ölümüne gidiyor. Mesela karakol basmaya kaç kişiyle gitmesi gerektiğini önceden öğreniyor. Kimin sinyalleri vereceğini planlıyor.
Daha güçlü bir PKK ile mi karşı karşıyayız şimdi?
Çok planlı, hesaplı ve disiplinli bir PKK’yla karşı karşıyayız şimdi. PKK’nın, eskisi gibi “hadi arkadaşlar gidin de şu köyleri bir dolaşın, ne varsa vurun” stratejisi yok artık. Farklı bir strateji var. Daha ciddi istihbaratını yapan, saldırıya daha ciddi hazırlanan, nereyi vuracağını bilen, vurduktan sonra nasıl, nereden kaçacağını iyi hesaplayan daha planlı bir PKK var artık.
Peki, bu yeni PKK karşısında asker ne yapıyor?
Asker, birliği karakolun içine sokuyor. Yani birliği karakolun içinde tutuyor. PKK’nın yeni stratejisine asker daha ayak uyduramadı. Biliyorsunuz askerin eski stratejisi, karakolun içine girip karakolu savunmaktı. Asker şimdi yavaş yavaş dışarıya çıkıyor, proaktif olacağız diyor ama.... Bakalım olacaklar mı? Bir de önümüzdeki bir ayın geçmesi bekleniyor. Kış gelecek, kar yağacak ve PKK’nın saldırıları bitecek diye bekleniyor.
PKK’nın strateji değiştirdiğini söylediniz. Eskiden olduğu gibi kış gelince, kar yağınca PKK’nın saldırıları bitecek mi sizce?
Hayır. PKK bu sefer şehirlere gelecek. Şehirleri vuracak. PKK’nın vuracağı çok hedef var. Apartmanlar var. Çarşı var. Alışveriş merkezleri var. Karlar eriyene kadar PKK’nın şehirlerde eylem yapmasını bekliyorum ben.
Şehirler dediğiniz neresi?
İstanbul Türkiye’nin en büyük Kürt şehri. En fazla Kürt’ün yaşadığı yer.
PKK’nın hazırlığı bir yıldır biliniyordu dediniz. Ne biliniyordu?
PKK’nın içinde ne olup bittiğini MİT kadar iyi bilen başka bir örgüt yok Türkiye’de. MİT’in PKK’nın içinde adamları var. Ama MİT’in istihbaratı şu nokta vurulacak istihbaratına kadar gitmiyor. MİT, PKK’yı genel anlamda iyi okuyor. Ama tam nereyi vuracak konusundaki o küçük bilgiyi okuyamıyor. Benim vaktiyle konuştuğum MİT müsteşarları da hep, “bizim içeride adamlarımız vardır. Biz PKK’nın içinden makro bilgi alırız. Mikro istihbarat, mikro bilgi almakta daima zorlanırız” diyorlar.
Siz yazınızda, gerillanın halktan destek gördüğünü söylüyorsunuz. Bu doğru. Ama binlerce korucuya sahip olan, geniş bir istihbarat teşkilatı bulunan devlet halktan destek görmüyor mu?
Bir bölümünden görüyor. Son dönemde PKK’yı ihbar edenlerin sayısı bölgede artmaya başladı. Araba geçtiği zaman, köye birileri geldiği zaman bildirmeler arttı. PKK tam olarak hâkim olduğu kendi bölgesinin dışında artık o kadar rahat değil.
PKK’nın dağları çok iyi bildiğini söylüyorsunuz. Savaş otuz yıldır sürüyor, ordu kuvvetleri otuz yılda o coğrafyayı öğrenemedi mi? PKK, tecrübelerinden bir bilgi birikimi sağlıyor da ordu sağlayamıyor mu?
PKK, aylarca mağarada yaşıyor ve en küçük patikanın neresinden geçeceğini biliyor. Ordu bunu yapamaz. Erler ya da profesyonel askerler PKK gibi dağda, mağarada oturmuyorlar ki... Hep şu söyleniyor. Sağolsun Pamukoğlu’nun ortaya attığı bir şeydir bu. Kurbağa yiyen komandoları, özel timleri atacaksın dağa, PKK’yı bitirecekler. Yapmayın, Rambo filmlerinin dışında nerede görülmüş bu? Askeri de dağda oturtamazsınız zaten. PKK’lı dağa kefeniyle çıkıyor. Geri döneceğinin hesabını yapmıyor. Asker öyle mi? Vatanını koruyor ama geride bıraktığı ailesini de düşünüyor o.
Gerillalar neden ölümü böyle rahatça göze alabiliyorlar?
Çok insani bir şey bu. İnsanda bir kendini savunma içgüdüsü vardır. Bir de karşı tarafı yok etme içgüdüsü vardır. PKK karşı tarafı yok etme içgüdüsüyle hareket ediyor. Başka türlü de dağa çıkmaz zaten. “İşsiz kaldım, bir dağa çıkıp bakayım, orada ne var ne yok” diye dağa gitmiyor o.
Niye gidiyor? Onların ölümü bile göze almalarını sağlayan şartları nasıl açıklamak gerekir?
Zamanında ailesi itilip kakılmıştır, kötü muamele görmüştür, ezilmiştir, onuru kırılmıştır, köyü yakılmıştır... Böyle binlerce neden sayabiliriz. Bütün bunları biriktiriyor ve sonunda “aaa tamam” diyor. Birisi de ona, “ben senin onurunu, kimliğini geri vereceğim” dediği zaman...
Evet...
Çok rahatlıkla dağa gidiyor. “PKK dağda bana yiyecek ve biraz da para verecek” diye gidilmiyor dağa. Öyle insan yok orada. PKK macera için gidilen bir yer değil. Kimin macera için geldiğini hemen anlıyorlar ve katiyen kabul etmiyorlar. Ya geri gönderiyorlar ya da vuruyorlar. Çok acımasızdır PKK. PKK’nın demokrasi ve insan haklarıyla hiç alakası yoktur.
Sorunu çözebilmek için önce “devlet Kürtlere ne yapıyor ki, gencecik insanlar ölümü göze alıyor” sorusunun sorulması gerekmiyor mu?
Öcalan’ın 1998’de yakalanmasından 2004’e kadarki süreçte o soruyu sormaya başlamıştık. Bölge rahatlamıştı. İnsanlar hafif hafif zenginleşmeye başlamıştı. Türkiye demokratikleşiyordu, insan hakları geliyordu. Ama PKK bindiği dalın kırılmak üzere olduğunu gördü. Şimdiki manzaraya bakın! Türk demokrasisi PKK’nın elinde. İstediği zaman demokrasinin önünü açıyor, istediği zaman kapatıyor. PKK, Oslo sürecinde de elimine edildiği izlenimi içine girdi.
Oslo sürecinde, PKK’yla da müzakereye oturulmadı mı? Masada PKK’nın da temsilcisi yok muydu?
Masada Kandil’in temsilcisinin olması önemli bir şey değil ki. Oslo süreci daha çok Öcalan’ın işidir. Arka arkaya gelişen Oslo ve İmralı süreçleri Öcalan’ın istediği bir şeydir. Öcalan, silahla bu işin çözülmeyeceği anlaşılsın istedi. PKK, altındaki zeminin kaydığını, silinme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu düşündü.
Sizce PKK tam olarak ne istiyor?
Çok açık... Belirli bir toprak üzerinde kendi yöneteceği bir toplum istiyor. Bunun bağımsız bir devlet olması şart değil. İleride bakılacak bir şey o. PKK, Kürtlerin en yoğun yaşadığı bölgelerde, belediye başkanımla, polisimle, güvenlik güçlerimle ben hâkim olayım diyor bugün. Bunu da çatışarak elde edeceğini düşünüyor. Tabii son saldırılarının bir yanı daha var.
Nedir o?
O da Ortadoğu’da yaşananlar. Çünkü Ortadoğu’da ne zaman bir deprem olsa, PKK güçleniyor. İlk Körfez krizinde de güçlendi, Irak’ın istilasında da güçlendi, şimdi de güçleniyor. Suriye bugün durmadan PKK kampı kuruyor. Bağdat ve İran da PKK’yı destekliyor. PKK son dönemdeki saldırılarıyla hem Türkiye’den rahatsız olan dış güçlere, “bakın ben ne kadar etkiliyim, Türkiye’yi ne kadar rahatsız ediyorum” diyebiliyor, hem de Türk devletine dönüp, “isteklerimi kabul etmek zorundasın” diyor. Ama Türk Silahlı Kuvvetleri’ni ve güvenlik güçlerini yenemeyeceğini de biliyor. Yenemez.
Peki, TSK yenebilir mi PKK’yı?
Hayır. Savaş devam eder. Oslo sürecini resmen yok etti PKK.
Oslo müzakerelerinde, demokratik özerklik sözü verilmedi mi PKK’ya?
Hayır. Özerkliğe gider falan denmiş de... Hayır, böyle bir şey yok. Oslo müzakerelerinde en fazla gidilebilecek nokta olarak ortaya çıkan şey, yerel yönetimlerin güçlendirilmesiydi, Avrupa Konseyi’nin yerel yönetimler özerklik şartının kabul edilmesiydi. PKK’nın işine hiç gelmedi bu.
Peki, Öcalan, yerel yönetimlerin güçlendirilmesine razı mıydı? Özerkliğin bu kadarına razı mıydı?
Evet tabii. Öcalan bunun bütün işaretlerini verdi. Şu anda Öcalan ile PKK aynı şeyi düşünmüyorlar. Öcalan şu anda PKK’nın yaptıklarına son derece ters bakıyor. Öcalan, özerkliğin de altında bir duruma razı. Yeter ki demokratikleşilsin, haklar verilsin, siyasetin önü açılsın, silahlar sussun. PKK ise tam tersi siyasetin önünü kapatmak istiyor. Siyasetin önü açılmaya başladığı anda kapatıyor. Bakın... PKK ve BDP ne diyorlar?
Mesela, “Öcalan’a İmralı’da uygulanan 14 aylık tecrit kaldırılsın” diyorlar.
Evet ama tecridin büyük bir bölümünü şimdi Öcalan’ın kendisi sürdürüyor. Öcalan İmralı’da kendisi görüşmüyor. Kardeşi gitti, onunla da görüşmüyor. Çünkü Öcalan’ın Kandil’le anlaşamadığı birçok nokta var. Öcalan devrimci halk savaşını istemedi, PKK ise istedi... Sanıyorum Öcalan şu noktaya geldi. “Hadi öldürün, saldırın bakalım. Bir şey elde edebilecek misiniz? Benim yolum mu, yoksa senin yolun mu doğru, göreceğiz” noktasında artık iş.
Tabandaki Kürtler Öcalan’la Kandil’in çatıştığını biliyorlar mı? Hangisini destekliyorlar?
Bu çatışmayı bilmesi gerekenler biliyor. Ama milyonlar bu çatışmayı biliyor mu, şüphem var.
Sizce devlet, “biz ne yapıyoruz da insanların ölümü göze almasına sebep oluyoruz” diye soruyor mu bugün?
Hayır sormuyor. Ben ne yaparım da PKK taraftarlarının dağa çıkmalarını engellerim, onları nasıl etkilerim diye özel bir strateji izlemiyor devlet. Devlet, “buraya saldırdılar, buraya karakol yapayım, buraya mobil karakol kurayım, bölgeye şu kadar yatırım yapıldı” gibi meseleye çok taktiksel ve teknik bakıyor. Devletin analizinde insan yok. “Kürtçe televizyonları da var neden böyle davranıyorlar” diye soruyor. Ama sen yapacaklarını o kadar geç yapıyorsun ki, attığın adımlar hep gecikmiş oluyor.
Peki... Uludere’deki katliamdan sonra özür dilemeyen bir devlet ve ölenlere “dolap beygiri” diyen bir İçişleri bakanı varken, Kürtlerin öfkesi ve ölümü göze alma isteği diner mi?
Yok. Uzun yıllardır Kürtleri küçümseyen, yok sayan bu yaklaşım zaten her şeyi mahvediyor. Benim en büyük ümidim Recep Tayyip Erdoğan’dı. Onun bu sorunu hakikaten çözebileceğine inanmış bir insanım ben.
Hâlâ inanıyor musunuz?
Hayır. O çözebilirdi ama artık bundan sonra bu çözülebilecek gibi bir sorun değil. Biz PKK’yı böyle inişli çıkışlı yaşayamaya devam edeceğiz. PKK terörü bir süre devam edecek, bir sure inecek ve bir süre sonra gene parlayacak.
Türkiye’nin en temel sorunu olan Kürt sorununu çözemeyen bir siyasi parti gücünü devam ettirebilir mi, iktidarını sürdürebilir mi bu ülkede?
Bu soruna çözüm bulmak daha riskli olmaya başladı. Kürt sorununu çözmek artık siyaseti iktidardan götürme noktasına gidiyor. Erdoğan boş yere bu kadar sertleşmiyor. 2014’te seçimler var. 2014 seçimlerinden önce Erdoğan’ın, hele böyle bir ortamda çözüm arayışına girmesi siyasi açıdan bir intihardır.
Devlet, Kürt sorununu çözmek için bir strateji belirlemeye uğraşmıyor mu?
Ankara’da bir grubun bütün bu gelişmeleri inceleyip stratejiler ve senaryolar hazırladığını hiç sanmıyorum. Olsaydı haberimiz olurdu. Devletin strateji üreten böyle bir beyni yok. Devlet, bunu tamamen ölüm kalım meselesi olarak görüyor. “Ya ben PKK’yı öldüreceğim, ya da o beni öldürecek. O zaman ben onu öldüreyim” diyor.
TSK, PKK’yı durduramayacak mı?
Durduramayacak. Bu şekilde silahla durdurması imkânsız. PKK ancak siyasetin önü açılarak durdurulabilir. Silahla mücadele ettiğimiz sürece PKK hep devam edecek. Şimdi PKK’nın ekmeğine yağ sürüyoruz. OHAL ilan et, BDP’li milletvekillerini içeri at... PKK’nın istedikleri oluyor. PKK’nın saldırıları sürerse sonunda devlet, yok kardeşim bu iş böyle olmuyor demek zorunda kalacak Bu ülkeye gene OHAL geliyor. 1990’lara geri dönülüyor. PKK bizi 90’lara geri döndürüyor. Dediğim gibi Türkiye’nin demokrasisi PKK’nın elinde. Kilidi isterse açıyor, isterse kapıyor.
Bu, Türkiye’yi yöneten siyasetçilerin suçu değil mi?
Türk siyaseti, Kürt siyasetinin önünü açmıyor. BDP’ye, “PKK’yı lanetle, ondan sonra benim yanıma gel” diyor. Olmayacak bir şey bu. BDP ve PKK iç içe. Artık gerçekleri görmek zorundayız. BDP’lilerin PKK’lılarla kucaklaşmaları niye bu kadar büyütülüyor? Zaten kucaklaşıyorlar.
Kürt sorununun asıl kökünü görebilmek için bu soruları sorup tartışmak gerekmiyor mu?
Tartışmak gerekiyor ama tartışmıyoruz. Çünkü PKK orada vurduğu zaman siz burada tartışamıyorsunuz. On şehit geldiği zaman, “niye bunlara anlayışla yaklaşmıyoruz? Kürt sorununu niye çözmüyoruz?” dediğinizde toplumun muazzam baskısıyla karşılaşıyorsunuz. Çünkü...
Evet, çünkü...
Çünkü PKK’nın taraftarları olduğu gibi, Türk milliyetçiliğinin de müthiş bir müşterisi var. Ben kanalda şehit cenaze haberini vermezsem vatan hainliğiyle suçlanırım. Türk toplumunun baskısı çok fazla ve bu baskı giderek artıyor. O yüzden OHAL’e gitmek zorunda kalacağız.
PKK’ya katılımların sürdüğünü söylüyorsunuz. Hatta, PKK’nın artık başvuranların bir kısmını geri gönderdiği söyleniyor. Niye katılım isteği bu kadar fazla?
PKK kendi taraftarına bir kişilik verdi. Mesela İstanbul’da oturan bir Kürt ilk defa ben Kürt’üm diyebildi. Biz maalesef bazı gerçekleri göremedik. Ermeni sorununu ASALA’nın cinayetleriyle, Kürt sorununu da PKK’yla öğrendik. Daha önce Kürt sorunu konuşulmuyordu, konuşturulmuyordu.
Siz bu şartlarda PKK’nın bitirilemeyeceğini söylüyorsunuz. Bu savaş ne kadar sürecek sizce?
Yaşanabilir, tolere edilebilir bir noktaya iner ama hiçbir zaman bitmez bu. PKK’nın tamamen biteceğine ve Kürt sorununun da tamamen çözüleceğine hiç inanmıyorum. Çünkü bunlar öyle sorunlardır ki, sorunun bir veçhesini çözersin, öbür veçhesi gelir. Özerlik olur, sonra bağımsız devlet gelir. Gene sürer sorun. PKK’nın etkisi, vurma gücü azalır ama tamamen yok olmaz.
PKK’nın saldırılarına şehirlerde devam edeceğini söylediniz. Bunu bir bilgiye dayanarak mı söylüyorsunuz?
PKK’nın trendine baktığınızda görüyorsunuz bunu... Saldırıların devamını, PKK’nın Türkiye’yi, Türk toplumunu kış aylarında da rahatsız etme stratejisinin bir parçası olarak görüyorum. PKK’nın stratejisi değişti artık. Kışın susup, yazın başlamayacak. PKK, “ben yaz da kış da artık canlıyım, istediğim zaman, istediğim yerde, istediğim kişiyi vururum” demek istiyor ve toplumu, “yapamıyorsun, beceremiyorsun” diye hükümete karşı sürekli kışkırtıyor. Cenazede bakana, “Oslo’ya git” diye bağırılıyor. Yarın yüksek rütbeli askerler, başbakanlar cenazeye gidemeyecek hâle gelirse ne olacak? PKK, bunları yaptırmaya çalışıyor.
Savaşı bitirebilmek için ne yapmak gerekiyor?
PKK şu anda savaşı bitirilmez noktaya itti. Ama şu da var. PKK da istediğini yapamadı. Kendi taraftarlarını ayaklandıramadı, halk savaşı başlatamadı. En önemlisi Kürtler bölündü. Kürtlerin ciddi bir bölümü açıkça “Hayır, PKK’yı istemiyorum” diyor.
Kürt siyasetçi Abdurrahman Kurt, PKK’nın yönetimini isteyen Kürtlerle, istemeyen Kürtler arasında bir iç savaş olma ihtimalini dile getirmişti bir süre önce kendisiyle yaptığım konuşmada. Siz böyle bir ihtimal görüyor musunuz?
Görüyorum. Acaba bu yönde kışkırtmalar olur mu, bir soru işaretidir tabii. Türk-Kürt savaşından ziyade Kürtler arasında bir savaş olma ihtimali çok daha yüksek.
Savaşı bitirebilmek için ne yapmak gerekiyor diye sormuştum. Cevabınız ne?
Bugün Türk hükümetinin yapabileceği pek bir şey yok. Tek başına kalkıp “silahları susturuyorum, askerimi oradan çekiyorum” diyemez. Türk hükümetinin bugün elindeki en büyük alet Anayasa değişikliğidir. Anayasa’da Kürt halkına doğru dürüst bir statü sağlanırsa, Kürtlere kimlikleri, onurları verilirse, sorun bitmez ama Türkiye çok rahatlar. PKK’ya karşı olan Kürtlerin eli güçlenir ve PKK güç duruma düşer. Türkiye devleti ancak Anayasa değişikliğiyle iç siyaseti ele geçirebilir. Yoksa Türkiye’nin iç siyaseti, iç huzuru, demokratikleşmesi PKK’nın elinde kalır...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.12.2013
15.09.2013
23.04.2013
22.04.2013
15.04.2013
25.03.2013
18.03.2013
11.03.2013
10.12.2012
4.12.2012