Sezin ÖNEY

Sezin ÖNEY
Sezin ÖNEY
Tüm Yazıları
İtalya: Gladio-Hançer Kültürü
24.07.2012
2919

 Roma’da bir kitapçıdayım.

Birden, önümdeki kitaplara bakarken başım dönüyor, elim ayağım kesiliyor sanki.


“Sindrome di Stendhal”...

Çok fazla sanat eserine “maruz kalanların” geçirdiği buhran hâli, Stendal Sendromu“Firenze” yaniFloransa Sendromu olarak da bilenen bu ruhsal kriz hâli, Fransız yazar Stendhal’in, bir İtalya seyahati sonrası yaşadıklarına atfen, onun adıyla anılıyor.

Bine yakın kitap sıralı bir duvardan ötekine; hepsi mafya, siyasi yolsuzluklar, Gladio, “derin devlet”... bu gibi “olağan şüpheli” konular üzerine.

Gazeteciler, yazarlar, yakınları “faili meçhullere” kurban gidenler...

Türkiye’de Ahmet Şık ile Nedim Şener’in yazdığı kitaplar olay oldu; İtalya’da yüzlerce, binlerce Nedim ve Ahmet var.

Türkiye ile karşılaştırdığımızda, İtalya, hem ordunun siyaset üzerinde ceberut bir etkisi olmadığından, hem Avrupa’nın göbeğinde olmasından, hem de güçlü bir komünist partiden anarşistlere, sosyal demokratlara uzanan geniş yelpazede sağlam bir muhalif/sol geleneği olduğundan, hep ifade özgürlüğünün varlığını bir şekilde sürdürdüğü bir yer oldu.

Ancak, demek ki Türkiye’de gerçekten ifade özgürlüğü bakımından bir nevi çölde yaşıyoruz ki, ülkenin en yakıcı meselesi addedilen Kürt Sorunu üzerine dahi yazılan, komplo teorilerine, ideolojik veryansınlara dayanmayan bu kadar çok sayıda, bu kadar titiz çalışılmış kitaplar yok.

Son 10 yıldır başbakan olan, kısa bir süre önce İtalya’nın ekonomisinin tepetaklak olmasıyla görevden neredeyse Avrupa Birliği’nin zoruyla, sürüklenerek alınan Berlusconi üzerine de yazılmış birçok kitap var. Berlusconi’nin mafya ile ilişkileri, sıfırdan ülkenin en zengin adamlarından biri hâline gelişi, kendisinin nasıl “yolsuzluğun piri” olduğu detay detay anlatılıyor.

Sadece bu dikenli konular üzerinde yazılıp çizilenlerin bolluğu değil, televizyonda izlediğim bir röportaj da beni çok sarsıyor.

19 temmuz günü, uğradığı suikastın üzerinden 20 yıl geçmiş olan savcı Paolo Borsellino’nun röportajı. 1980’lerde, Borsellino, savcı Giovanni Falcone ile Sicilya’nın merkezi Palermo’da, yaptıkları soruşturmalarla bölgenin mafyası Cosa Nostra’nın üzerine üzerine giden hukukçulardandı.

İkisi de, 1992’de, 57 gün arayla öldürüldüler.

Borsellino, suikastına sayılı gün kala, Fransız gazetecilere verdiği röportajda, Berlusconi’nin mafya ile olan ilişkilerini sayıp döküyor.

Sanki dün kaydedilmiş gibi “canlı” bir röportaj. Hem Borsellino’nun anlattıkları güncelliğini koruyor, hem de kendisinin, yolsuzluğa karşı olan mücadelesindeki heyecan, adanmışlık.

Bu kadar yazılıp çizilmesine rağmen, bu röportajın kendisi, televizyon dünyasının neredeyse tamamında Berlusconi’nin iktidarı sona erene kadar baştan sona yayınlanamamış.

Borsellino, röportajında, 1990’lara gelindiğinde, Gladio ve Soğuk Savaş dönemindeki sağ-sol çatışmasına “ayar vermek” için oluşan “derin devlet” ve mafya koalisyonunun, yaşamak için “evrim geçirdiğini” anlatıyor.

Röportajda, Berlusconi’nin, yeni kurulmakta olan yolsuzluk ağlarında, “yasallaşmayı” sağladığını anlatıyor. Yani, Borsellino’ya göre, aynı düzen kabuk değiştirerek, “yasal yolsuzluklar” yapmaya devam etmeye başlamış.


İtalya, bir AB ülkesi olarak, güçlü bir sivil topluma, muhalif birçok harekete sahip bir ülke olarak, neden derin devletini, derin devletinin çevresine ördüğü yolsuzluk ağlarını yenemedi?


Bu soru, Türkiye için çok önemli, hayati bir soru.


Türkiye’nin geleceği için, İtalya’nın geçmişini iyi okuması, üzerine düşünmesi lazım.

Önümüzdeki birkaç hafta boyunca, ben de bunu yapmaya çalışacağım kendimce.

İtalya, Avrupa’nın yaşadığı ekonomik krizden etkilenmenin ötesinde, çok ciddi bir duraklama, hatta çöküş hâlinde, toplumsal olarak.

Tıpkı, bir zamanlar canciğer kuzu sarması olup da, ayrı düştüğüm pırıl pırıl, geleceği parlak bir dostu, çökmüş bitap görünce, “Ne olmuş sana” demek istermişim gibi...

İtalya, 1990’lardan 2000’lerin ortasına kadar neredeyse, makûs “geri kalmış” geçmişini geride bırakmış bir “Avrupa Kaplanı”ydı.

Bugün, benim de Roma’da bir “turist” olarak farkına vardığım çöküş hâli, sadece şimdi manşetlere çıkan ekonomik krize özgü bir durum değil.

Cronache di Roma/ Roma haberleri sayfasında, şehirde her yerde yürüyen merdivenlerden metrolara, otobüslerden kentin temizliğine, hiç işlemeyen bir şeyler var. Birçok yerde, yazan “Fuori Servizio”/ Servis Dışı, aslında ülkenin bütünü için geçerli bir durum.

Sağlık hizmetleri acınası durumda; bir röntgen için bir yıldan uzun beklemek gerekiyor. Haberlerde, acil müdahale imkânları olmadığı için ölen bebeklerin haberleri var.

İnsanlar umutsuz, asık yüzlü.

Ve burası, Avrupa’nın en güçlü ekonomilerinden biriydi; daha dün.

Ben bunları yazarken bir arabada, birden Türkiye’ye döndüğümü gayet de net hatırlatan şekilde; “Irak sınırına yapılan askerî sevkiyattan” bahsediliyor radyoda uzun uzun.

Türkiye’nin, kendi yolsuzluk krizleri ayyuka çıkıp bir ekonomik krizle yüz yüze kaldığı gün, “Fuori Servizio” olunca yani; sırtında Kürt Sorunu’nu hâlâ da taşırkenki hâlini düşünmek bile istemiyorum.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar