Süleyman Seyfi Öğün
Üniversite okuduğumuz senelerde, militan sosyalist arkadaşlarımız iktidâra geldiklerinde neler yapacaklarını ballandıra ballandıra anlatmayı çok severlerdi. İlk bir kaç madde ezber kokusu saçardı: “Toprağı, bankaları ve sigorta şirketlerini devletleştireceğiz”..Sıra dış siyâsete geldiğinde ilk madde yine değişmezdi: “NATO’dan çıkacak, ABD ile Türkiye arasındaki bütün ikili anlaşmaları feshedeceğiz”… “Pekiyi ; ya sonra?” sorusuna her klik kendi meşrebine göre cevap yetiştirirdi. Sovyet Rusya yanlıları Sosyalist Kampı işâret eder; kardeş Sovyetlerle geliştirilecek ilişkilerin Türkiye’nin kurtuluşu olacağını anlatırlardı. Buna mukâbil Maocu-Çinci arkadaşlar buna şiddetle karşı çıkar, Köylü Devrimini başarmış bir Türkiye’nin yerinin sosyalizmi yozlaştırmış olan sosyal faşist Sovyetler değil; devrimin orijinalitesine sâdık kalmayı bilmiş Çin ve III.Dünyâ ülkeleri olduğunu söylerlerdi. Çin’i de yozlaşmış bulan Enver Hocacı Arnavutluk sosyalizmine sempati duyanlar da Arnavutluk-Türkiye bağının kurtuluş olduğuna inanmışlardı. Nihâyet bir kısım sosyalist gruplar ise, sâdece Bağlantısızlar Hareketi ile yakınlaşmayı savunurlardı..
Tabiî o zamanlar AB gündemde değildi. AB’nin o zamanlardaki karşılığı olan AET (Avrupa Ekonomik Topluluğu) ise; “olur a bir gün İsveç, Norveç gibi oluruz” kabilinden bir iştahla sosyal demokratların sempati duyduğu bir yapıydı. İlginç olan husus, AET’ye diğer sosyalistler kadar merhûm Erbakan Hoca’nın da sert tepki göstermesiydi. Ama bir o kadar da tuhaf olan; Hoca’nın, ABD ve NATO ile alâkalı; meselâ AET’ye olduğu kadar tonlamayla bir karşı çıkmamasıydı. MHP ise “Ne Amerika Ne Rusya” söylemini sıklıkla kullansa da, temelde NATO ve CENTO gibi benzeri ittifaklara derin bir eleştiri getirmekten kaçınırdı. Çünkü milliyetçiler için odaktaki mesele Sovyet ve Çin “mezalimi” altında inim inim inleyen “Esir Türkler”di. Tabiatıyla, Sovyetler ve Çin’e karşı olan blôkun temsilcisi olan ABD ve NATO’ya îtirâz geliştirmesi MHP için, biraz da “bindiği dalı kesmek” gibiydi.
Tablo hayli berraktı. Türkiye’de sol anti-ABD ve anti-NATO idi. Buna mukâbil, komünizm korkusu veyâ endişesiyle; belki derinlerde, aleyhde bâzı hassasiyetler taşısa da sağ, basbayağı NATO’cu ve ABD sempatizanıydı.
Şimdi gelinen aşamada ise tablo tam tersine dönüştü. Soğuk Savaş sonrasında sol ayrıştı. Eski Maocular “ulusalcılaştı” ve kuvvetli bir tonlamayla anti-NATO ve ANTİ-ABD söylemi yeniden üretti. Diğerleri ise “liberâlleşerek ”ABD karşıtlığını bir kenara bıraktılar. Daha çok AB yanlısı bir çizgiye kaydılar.
Solda bunlar yaşanırken sağ, 2000’li senelere kadar, Turgut Özal ve ANAP misalinde olduğu üzere, ABD ve NATO yanlısı bir çizgiyi devam ettirdi. AK Parti’nin de başlangıçta bir ABD karşıtlığı hisler üzerine kurulmadığını biliyoruz. Hikâyesine girmeyi gereksiz görüyorum- çünkü herkes yaşadı- zamân içinde kartlar yeniden karıldı ve özellikle 15 Temmuz sonrasında Türkiye’de “milliyetçi-ulusalcı ve muhafazakâr” kamuoyularını ; ABD-NATO VE AB karşıtlığını ortak paydada toplayan bir siyâsal set meydana geldi. Şimdi , bu siyâsal setin söyleminde NATO’dan çıkmak; hattâ ABD ile yakınlaşan savaştan söz edilebiliyor.
Türkiye’nin modernleşmesi, Batılılaşması, nedense hep homojen bir süreç olarak değerlendirildi. Homojen bir Batı’nın olmadığını; modernleşmenin farklı türleri olduğunu- çok geç de olsa- idrâk etmek manâlı bir netice vermedi. Çünkü bu yeni kavrayışı değerlendirecek çalışmalar yapılamadı. Meselâ, akademik bir tembellikle Osmanlı modernleşmesinin Fransız tarzı bir modernleşme olduğu yolundaki genel kabûl gören teze çakılı kaldık. Merhûm tarihçi sosyolog Şerif Mardin ise, hayâtının son demlerinde bunun pek de doğru olmadığını; Habsburg tarzı modernleşmenin daha belirleyici olduğunu yazıyor ve söylüyordu.
Türk modernleşmesini Britanya merkezli bir dünyâ hegemonyasıyla “ilişkilendirerek” çalışmak ile 1945 sonrasında ABD merkezli bir dünyâ hegemonyasıyla “temellendirerek” çalışmak arasında dağlarca fark olacağı daha baştan bellidir. Britanya hegemonyası, tabiî ki kendi çıkarları için Osmanlı’yı uzun süre yaşattı. yaşattı. Osmanlı modernleşmesinin “hâmisi” oldu; “bânisi” olmadı. Osmanlı modernleşmesine ilham verenler; bir bakıma “bânîleri”, Britanya bir lâhza müsaade etse Osmanlı’yı paramparça edecek olan Kıt’a Avrupası güçlerinin gelenekleri oldu. 1945 sonrası ise ABD güdümlü modernleşme târihimiz bambaşka bir sayfa açtı. ABD hem hâmimiz hem de bânimiz oldu. İliklerimize kadar, tekmil ruhûmuz ve dimağımızla üstelik muazzam bir aşkla NATO’lu olduk. O kadar ki, NATO’ya ve ABD’ye karşı çıkmanın nasıl olması gerektiğini; meselâ solcu olmayı onların açtığı kolejlerde, üniversitelerde öğrendik. Merak etmeyin; Milliyetçi, Muhafazakâr, İslâmcı, liberâl olmayı da onlardan öğrendik. NATO solculuğu ile NATO sağcılığı birbiriyle çatışırken herhâlde birileri iyi güldüler.
60 senelik, üstelik iliklerimize işleyen bir birikimi, “ipini çekiveririz” demekle bitirebileceksek ne alâ… Gerekliliği tartışmaları bir yana; görünen; bu işin hissiyatlarla götürülmeyecek kadar çetin bir iş olduğudur. ….
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2021
29.04.2021
22.04.2021
4.06.2020
22.04.2019
4.02.2019
14.02.2019
11.02.2019
4.02.2019
28.01.2019