Süleyman Seyfi Öğün
Tarihsel zamanlamalar konusunda cüretkâr olduğumu; 20.Asrı 1945’de başlatıp 1989’da bitirdiğimi, 21.Asrı başlatmak için milleniumu beklemediğimi talebelerim iyi bilir. Ne tuhaf değil mi? 100 sene devâm ettiğini sandığımız bir zaman kesiti aslında neredeyse 150 sene sürebiliyor. Veyâ tam tersine 45 senede bitebiliyor. Tabiî ki târih yazımı ve algısı da buna göre değişecektir. Şu aralar yaşananlara baktığımda 1989’da başlamış olduğunu düşündüğüm 21.Asrın da sonuna geldiğimiz ciddî ciddi düşünmeye başladım.
Ekonomi ile siyâset arasındaki ilişkiler hakikâten de çok cilveli. Siyâsal akıl ve kudret, ekonomiyi önceleyen ve onu güdümleyen bir güce sâhipmiş gibi görünüyor. Yerkürenin ve insanlığın târihinde devlet olarak tanımladığımız müesses düzen; yine “egemenlik” olarak bildiğimiz nihâî karar alabilme kapasitesine işâret ediyor. Weberci târifi üzerinden gidelim; nihâî tahlilde meşru zora başvurma tekeli” olan devlet kalemi kırdığında yapacak bir şey yoktur.
Ekonominin târihini modern târihin dışında değerlendirenlerden değilim. Ekonomi, modern; yâni kamusal manâsıyla ekonomidir. Ve bu, kavramının ilk defâ felsefesini yapan Aristo’nun “Oikonomia”; yâni “ev idâresi” manâsının çok, ama çok dışındadır. Siyâsetin(devlet) ekonomi karşısında târihsel olarak da baskın bir kapasiteye işâret etmesi biraz da bu sebepledir. Devlet, binlerce senelik bir târihin akışı içinde kamusal alanın (res publica) yegâne hâkimidir. Kimilerine göre son 500; kimilerine göre de son 250 senelik modern târihin ayırd edici farkı, ekonominin sınırlarını ve ölçeğini büyüterek, sermâye ve emek piyasalarının merdivenlerini tırmanarak, teb’anın içinden ulusu ve sınıfları da kapsamak sûretiyle kamusal alana çıkmasıdır. Bu, siyâsal akla ekonominin âdetâ şirk koşmasıdır.
Devletler bu yeni rakiple, yeri gelmiş didişmiş; yeri gelmiş uzlaşmıştır. Uzlaşmanın iki ekseni olduğunu düşünüyorum. İlki sermâyenin kendisini “büyütmesiyle” bir âlâkalı. Sermâyenin kendisini büyütmesi, müthiş bir “devlet alt yapısının” kurulmasını gerektiriyordu. Standartlaştıma ve merkezîleştirme olmaksızın sermâye kendisini büyütemezdi. Buna ilâveten, büyük mâliyetli yatırımları ancak devlet yapabilirdi. Sermâye, kamusal bir kapsama ulaşıyordu; ama kamusal pozisyonu kamusal bir bilinç yönetmiyordu. Bu bilinç ve onun tekmil tecrübesi devletlere âitti. Bunu akleden sermâye hesap vermesi şartıyla devletlere düzenli vergi ödemeyi kabûl eder hâle geldi. Fiskâl tazgâhlar, kimilerinin ekonomipolitik; kimilerinin de politik ekonomi dediği “devlet-ekonomi” kumaşını dokumuştur.
Devlet ve ekonomi arasında kurulan ikinci bağın ise ekonominin rekâbete kapanmasıyla; yâni korunma-kollanma ihtiyâcıyla alâkalı olduğunu düşünüyorum. Sermâye büyümesini, devletlerin kuvvetini arkasına alarak piyâsaları ezerek sağladı. Parantez içinde belirtelim; piyasa kapitalizm ilişkisi tam bir efsânedir. Sermaye birikiminin kendi içindeki rekâbeti ise “devlet-ulus “ parametreleriyle düzene konuldu. Devlet ve ulus tek piyâsa(!) manâsına gelir. Hoca Nasreddin’in kanatları kesilmiş kuşu ne kadar kuş ise, çoğulluğunu kaybeden piyasa da o kadar piyasadır.
Ama artık net gözüken bir şey var: bu iki akıl; yâni sermâyenin ekonomik aklı ile devletin siyâsal aklı esasta asla uzlaşabilir değildir. Eğer bir uzlaşma var gibi görülüyorsa, bu daha çok, kuvvetlerden birisinin diğerini nüfûzu altına almasıyla âlâkalıdır. Sermâye -devlet ilişkisinde târihsel olarak baskın olan devlettir. Târihsel düzlemde Ricardo ve Marx’ın öngördüğü gibi ekonominin güçlerine dayalı bir siyâsetten değil; Adam Smith ve diğer İskoç Aydınlanmacılarının öngördüğü siyâsetin güçlerine dayalı bir ekonomilerin hüküm sürdüğünü idrâk ettik. Elbette sermâyenin karşısında diz çökmüş generaller, devlet adamları vardır; ama devletin karşısında hizâlanan işadamları kadar değil….En devletsiz sermâye birikimine misâl verilen ABD bile en nihâyetinde devletsiz yapamadı. Unutmayalım, New Deal Amerikan devletçiliğinin diğer adıdır.
Ama bâzen ekonominin güçleri kendilerini güvende hisseder ve devletlerin kendilerini koruyan sınırlarını bile görmezden gelir. Hattâ tam bir vefâsızlıkla bir zamanlar kendisini koruyan hudutlar ve kurumları topa tutmaktan çekinmez. Bir bakarsınız; sınıfları acımasızca ezen, sicili hukuksuzluktan geçilmeyen sermâye; her ne olduysa ansızın “hidâyete” erer. Amansız bir insan hakları savunucusu olur; çevre için, balinalar, yunus balıkları, eşcinseller ve bilcümle dezavantajlı gruplar yararına ter dökmeye başlar. Hattâ, ekonomizmde olduğu üzere ,sanki varmış gibi ezdiği piyâsalara güzellemeler yapar. Finansal sermâye ile reel sermaye arasında bir fark var. Reel sermâye, hudut ve kurumlardan şikâyet eder ama finansal sermâyeye göre devlete daha fazla bağımlıdır. Bu ikisini aynı baba ocağının (devlet) gözü dışarıda evlâtları olarak görelim. Gözü en fazla dışarıda olan finansal sermâyedir. Reel sermâyeyi de kışkırtmış ,evden kaçmışlar, bir süre dışarıda günlerini gün etmişlerdir. Bu arada literatilerine ,“baba ocağına” ağıza alınmayacak her türlü küfrü ettirmişlerdir. (Hoş, ocağın da sicili bu küfürleri kaldıracak kadar bozuktur).
Artık aşağı yukarı kestirebiliyorum: 20.Asır, 1945-1989 arasında yaşanan güdük, bodur bir çağdı. Serâpa devletli bir kapitalizmdi bu. 21.Asır ise 1980’lerden 2010’lu senelere kadar devâm eden hâliyle, ekonomik târihin siyâsal târihten ayrıştırmanın şenlikli denemesiydi. Ulussuz, devletsiz yaşanabileceğine bir hayli inanıldı. Ekonomik cinliğin bizi uçuracağını sandık.. Şu anki tablo nedir derseniz; baba ocağı eline sopayı aldı. Devletlerden kurtulacağımızı zannederken, babalarımızı karşımızda buluyoruz. Evin sâdık yâranları olan uluslar babanın yanında…Eve ihânet edenler ise dışarıda. Reel sermâye, kardeşinin aklına uyduğu için içten içe pişman. Babanın “eve dön” çağrıları uykularını kaçırıyor. Finansal sermâye ise narsisizmiyle direniyor; 21.Asrı belki de bitirecek olan son savaşa hazırlanıyor….
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2021
29.04.2021
22.04.2021
4.06.2020
22.04.2019
4.02.2019
14.02.2019
11.02.2019
4.02.2019
28.01.2019