Ümit KIVANÇ
Metropoll’ün “Türkiye’nin Nabzı - Mayıs 2021” araştırması, Sedat Peker’in videolarının değişik partilerin seçmenlerince ne oranda izlendiğini konu alıyor. Şirket başkanı Özer Sencar’ın açıkladığı tabloya göre, Metropoll, araştırmaya katılanlara dört şık sunmuş. Kendi kelimelerimle sayayım: (a) Birini bile kaçırmadım, (b) Kısmen izledim, (c) İzlemedim ama haberdarım, (d) Ne videosu?
Bu şıklardan üçüne ilişkin oranları aşağıda karşılaştıracağım. “Videoları izlemedim ama haberdarım” diyenleri şimdilik konu dışı bıraktım. Tamamını ve bir kısmını izleyenlerle “haberim bile yok” diyenlerin partilere göre değişen oranlarını ele almak bana daha anlamlı göründü.
Kim ne kadar izliyor, kim “haberim yok” diyor?
Metropoll’ün tabloyu oluştururken kaç kişiyle görüştüğüne dair veriyi bulamadım. Ama “Türkiye’nin Nabzı” çalışmalarını genellikle 1500-200 arası katılımcıyla gerçekleştiriyorlar. Bunun katılımcılarının da bu sınırlar içerisinde olduğunu kabul ediyorum. Ancak ben, gözönüne getirmek daha kolay olsun diye, oranları “on kişiden üçü”, “beş kişinin ikisi” gibi çerçevelere sokacağım. (Sayılar 10’a tamamlanmayacak, çünkü, dediğim gibi, “haberdarım ama izlemiyorum”cuları ilk aşamada hesaba katmıyorum.)
AKP seçmenlerinin “videolardan haberim yok” cevabı verirken, “izlemiyorum” derken ne ölçüde gerçeği ifade ettiklerini anlayamıyoruz; ne kadarı için bu, “video lafı bile duymak istemiyorum” demekti, ayırt edemiyoruz. Ancak belli ki durum biraz böyle. Zira AKP seçmeninin yarısı “videolardan haberi olmadığını” ileri sürmüş ki, 2018 milletvekili seçimlerinde AKP’ye oy vermiş 21 milyonu aşkın insanı temsilen görüşü sorulan grubun yarısının Peker videoları hakkında tek laf işitmemiş olması mâkûl değil.
Peker’in yayınlarının tamamını ya da bir kısmını izlediklerini söyleyenler ise, araştırmaya katılan AKP seçmenlerinin sadece üçte biri. Yani on AKP seçmeninden yedisi ülke siyasetinde deprem etkisi yapmaya başlayan yayınları izlemiyor, bunlardan beşininse videolardan haberi bile yok! Tuhaf değil mi?
“Haberim yok” diyenler, CHP seçmenleri arasında da var; hayatın olağan akışına uygun miktarda: Beş kişiden biri Peker videolarının lafını işitmemiş. Ancak CHP seçmeninin üçte ikisi, videoları tamamen ya da kısmen izlemiş.
Videoları kaçırmayanlar İYİP’te daha çok: tamamını izleyenler, üçte birlik bir grup. Kısmen izleyenleri de katınca üçte iki oluyorlar. Buna karşılık onlarda da beş kişiden birinin videolardan haberi yok.
Sedat Peker’in videolarının tamamını izleyenlerin en yüksek orana ulaştığı parti, HDP: seçmenlerin neredeyse yarısı hepsini izlemiş. Beşte biriyse kısmen izlemiş. Videolardan haberi olmayanlar da az değil, işin ilginç tarafı: HDP seçmeninin dörtte biri! Burada da tepkiyle verilmiş cevapların olduğu akla geliyor.
MHP’lilerin Peker videolarına ya ilgi duymadığı ya da duyuyorlarsa kimseye göstermedikleri anlaşılıyor. Videoların tamamını izlediğini söyleyen MHP’li seçmen oranı çok düşük: on kişiden ikisi bile değil. Kısmen izleyenlerle birlikte, araştırmaya katılan MHP’li seçmen grubunun yarısına anca ulaşıyorlar. Aşağı yukarı dört MHP’liden biri de “videolardan haberim yok” demiş. Nasıl olmaz? Böyle diyenlerin bir kısmının güdüsü belli ki, “şeytan görsün yüzünü” tepkisi.
Videoların tamamını izleyenlerin oranı Saadet Partililer arasında da yüksek: on SP seçmeninden dördü böyle yapmış. Üçü de kısmen izlemiş. “Haberim yok” diyenler de bu kadar: on kişiden üçü.
Metropoll araştırmasında “başka parti”li seçmenler tek grupta toplanmış. Videoların tamamını izleyenlerin oranı bakımından SP’lilerle aynılar: on kişiden dördü. Kısmen izleyenler daha az: on kişiden ikisi. “Haberim yok” diyenler de iki kişi.
Topluca bakıldığında çıkan sonuçsa şöyle: Araştırmaya katılanların yaklaşık yarısı (% 48.7) videoları tamamen veya kısmen izlemiş. % 37.4’ü “haberim yok” demiş.
Niyeyse, bu “haberim yok” bana tuhaf görünüyor. “İzlemedim” tamam da, “haberim yok”?! En beklenmedik yerde insanları Peker videolarındaki şu ya da bu mevzu üzerine tartışırken gördüğümüz, başka laf açmanın zor olduğu ve açsanız da dönülüp dolaşılıp yine Peker’e gelindiği, asla kondurmayacağınız insanların pazar sabahları 07:30’da kalkıp YouTube’un başına oturduğu ortamda, on kişiden üçünün-dördünün bunlardan haberinin bile olmayışına inanmak zor. Oysa Sedat Peker’in lafı geçer geçmez, öfkeyle, “Tanımam, bilmem!” tepkisi göstereceklerin, hele iktidar seçmenleri arasında, az olmayacağını tahmin edebiliriz.
Bakkal, manav değil anlatan…
Başka yoldan yaklaşalım. Yüz kişiden 24’ü (% 23.6) videoların tamamını izlemiş. Neredeyse dörtte bir. 25’i, yani yine dörtte bir (% 25.1) de kısmen izlemiş. İzleyenler böylece, seçmenlerin neredeyse yarısı oluyor: % 48.7. Bunu 49 sayar, “haberim yok” diyen 37 kişiye de inanırsak, “haberim var, ama izlemedim” diyen 14 kişi kalıyor geriye. Yani yüz kişiden sadece 14’ü, videolardan haberdar olduğu halde izleme gereği duymamış. “Haberim yok” diyenleri hesabın dışında tutarsak, videolardan haberi olanların yüzde 78’inin bunları izlediğini anlıyoruz. Böyle bir oran Türkiye’nin yeraldığı Dünya Kupası maçlarında, Kurtlar Vadisi ya da Fatmagül’ün sezon finallerinde sağlanmış mıdır? Haberdar olanlar-izleyenler hesabını bunlar için yapamayacağımızdan, soruyu cevaplayamadan geçiyorum.
Sedat Peker’in videoları şu ana kadar toplam 75 milyon defadan fazla izlendi. Rekor, 17 milyonla yedinci videoda. Altıncı videoda 10 milyonun üstüne çıkmış, yedincide 13 milyona, sonra da buraya yükselmişti. Peker’in kanalının abone sayısı 955 bin. Videoların izlenme sayılarının yüksekliği bir yana, belki daha çarpıcı olan, özellikle son iki-üçünün yayına konur konmaz, ilk birkaç saat içinde üç-beş milyon civarı izleyiciye ulaşmaları. Son video, yanılmıyorsam, yedi-sekiz saat içinde beş milyonu geçmişti. Yani hiç umulmadık insanların pazar sabahı erkenden kalkıp 07:30’da Sedat Peker videosu izlemeye koyuldukları, espri ya da abartı değil.
Seyreden yüzde elli, belli ki, bugüne kadar Sedat Peker’e sempatiden tapmaya uzanan yoğun ilgi besleyen, vurdulu kırdılı yeraltı işlerine meraklı delikanlılardan, milliyetçi hamasetten hoşlanan gençlerden kat kat geniş bir kalabalık. Eğer bu tür araştırmaların toplumdaki eğilimleri temsil etme kapasitesine itibar ediyorsak, Türkiye nüfusunun yarısı Sedat Peker’in performansını seyrediyor, anlattıklarını dinliyor, bellediklerinin dağıtılışına, ezberinin bozulmasına, bildiği ama kabul etmek istemediği şeylerin inkâr etmesi zor gerçekler olarak önüne serilişine mâruz kalıyor. Unutmayalım, Peker’in performansının can alıcı ve en güçlü özelliği, “mafyacı” damgasının yarattığı güvenilmezlik engelini deviren şu sözlerinde ifade edilen şey (mealen): “Bunları size bakkal, manav mı anlatacaktı? Tabiî ki benim gibi biri anlatacaktı? Başka kim anlatacaktı?”
Peker’in hattı: bir nevi açılım mı?
Sedat Peker’in olgusal ya da ideolojik ifşaatları en çok Türk-İslâmcı gençleri sarsıyordur. Öte yandan, düzgün cümlelerle konuşması, araya kattığı esprileri (stand-up kabiliyeti), gözlem ve çıkarsama kapasitesi, isabetli tesbitleri, epeyce okumuş, düşünmüş oluşu da ondan bunları beklemeyenleri şaşırtıyor. İfşaatlardan ötürü korkuya veya öfkeye kapılan muhatapları işin içine katmadan konuşuyoruz. Onlarınkine sarsılmak değil de titremek demek daha münasip durabilir; kaynak korku ya da öfke olduğuna göre.
Peker’in ifşaat faaliyetini -başlangıçtaki tereddüt evresinden sonra- dikkatle takip eden bir kesim de, aslında onun anlattıklarına en yakın ve derin ilgiyi duyan, çünkü içyüzüne ışık tuttuğu âlemle meselesi olan, ama dediğini işitebilmek için dahi olsa Peker’in yanına yaklaşmayı istemeyen insanlar: bugüne kadar Peker’i “faşistlerin hizmetindeki mafyacı” diye bilmiş muhalifler, demokratlar, solcular, Kürtler, Aleviler, Müslüman olmayan azınlıklar… Şüphesiz, “Bırak ya, faşist mafyacıyı mı izleyeceğim?” apolitikliğine savrulmamak şartıyla, sözkonusu mesafeyi gözetme tutumunun gayet haklı ve sağlam sebepleri var. Şunu unutmamak lazım yine de: anlayınca benimsemiş olmuyoruz.
Peker şu anda da ikide bir “Türk birliğini”, “Turan’ı” kurmaktan sözediyor, ama siyasî bakımdan kesin hatlarla ayrıştırılmış, dar bir yolda devam etmeye niyetinin olmadığı izlenimini uyandırıyor. Bütün yönleriyle siyasî tavrını ve, eğer bu badireden sağ salim çıkabilirse, muhtemel angajmanını öngörebilmek için “Tayyip Abi” ile “abi-kardeş oturma” videosunu beklememiz gerekecek ki, muhtemelen o da yetmeyecek. Zira Sedat Peker’in bundan böyle kendini yalnız gündelik ayarlamalarla var etmesi imkânsız. Kendine yeni konum ve gelecek kurması gerekiyor. Bunun için gözükara varoş delikanlılarının sadakâtinin yeterli olmayacağını bizden iyi biliyordur. Yalnız “cihan hakimiyeti” fantezilerine dayalı Türk-İslâm hamaseti de yetmeyecektir. Bana kalırsa Peker bu yüzden, “doğal olarak” düşmanı sayması beklenen kesimlere videolarda bambaşka türlü hitap ediyor ve siyasî düşüncesindeki değişimlere -değişim etiketi koymadan- dikkat çekiyor. Samimidir, değildir, aynı mevzu. İzlediği hattan ve taktiğinden bahsediyoruz.
Devletle yeniden kurulacak ilişki, “ideolojik ifşaat” dediğim süreçten bütünüyle yüz geri etmesine yolaçabilir elbette. Ancak artık güvenli ilişki ihtimali yok. Kendini birilerinin gözünde saatli bomba haline getirdi, her an tetikte olması gerekecek.
Sözü uzatmayayım, şimdilik deşmeden geçtiğim meselenin hakkını vermek için, Suriye’nın Türkiye’ye sınırdaş topraklarındaki Kürtlerle kurulacak dostça ilişkinin devletin selameti bakımından çok daha hayırlı olacağına dair, araya sıkıştırdığı sözleri hatırlamalıyız. Şu anda bize bunları söylemekle kazanabileceği hiçbir şey yok. İkna ederse kendine yararı dokunacak olanlar, bugün zaten böyle düşünenler değil. Bugüne kadar kendisine bir tür kurtarıcı terminatör işlevi yükleyenler. Onları ırkçılığın vaat ettiği şiddetin cazibesi yerine kendisini daha geniş çevrede kabul ettirecek “kansız” çağrılarla cezbetmeye mi çalışacak? Başarılı olabilirse, yeraltına inmek, kuytuya çekilmek gibi, sonunda mutlaka kaybedeceği yollar yerine, tam tersine, yüzeye çıkmayı, “açılmayı”, belki başka somut varoluş koşulları oluşturmayı deneyecektir.
“Tayyip Abi” ile “başbaşa oturma” videosuna -şayet yayımlanacaksa!- en az iki hafta daha var anlaşılan. “Millî çıkarlar” gözetilerek ertelendi, 20 milyon izlenmeye aday bu video. Sanırım o yayımlandıktan sonra ayağımızı daha bir yere basarak konuşabileceğiz.
Peker’in videolarının izlenmesine dair elimizdeki -Metropoll’ün derlediği- verileri aktarmaya çalıştım. Azıcık da, izleyenlere ve performans sahibinin muhtemel stratejisine dair akıl yürütmeye çalıştım. Bu yazıyı bir ara-değerlendirme ve 4 Haziran 2021 itibarıyla “günün notları” sayın. Zaten şurada ne kaldı? Kimbilir neler konuşacağız pazar sabahından itibaren…
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları




































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024