Yıldıray OĞUR
“Tarsus Kadın Cezaevi’nden bir hakim yazıyor. Aslında kitap olacak nitelikte uzun bir mektup. Çok kısaca özetliyorum: Çok zor bir süreç yaşadık. 16 haftalık hamileydim. Bütün bu süreci karnımda taşıdığım doğmamış bebeğimle yaşadım. (Cezaevi koşullarını anlatıyor, inanılır gibi değil.) Koğuşta meslekten ihraç edilen 14 kadın hakim ve savcıyız. İki aydan fazla bir süre geçti, tutukluyum. Cezaevinde yüzlerce tutuklu ve hükümlü varken bu kadar kişiye sadece bir doktor bakıyor. O da sadece perşembe günleri öğleden sonra. Şu anda 27 haftalık hamileyim. Bu benim ilk hamileliğim. Hastaneye demir kelepçelerle gidiyoruz. Doktorun bebeğin durumu iyi demesi bile bana yetiyor. Kilosunu, boyunu, görüntüsünü sormak aklıma bile gelmiyor. Gözyaşlarımı tutamadığım anlar da oluyor. İnanın hiçbir şey umurumda bile değil. Beni en çok yıpratan bebeğimin karnımda bu şekilde büyümesi. İkimiz de çok zor günler geçiriyoruz. Aslında ben koğuştaki şanslı bayanlardan biriyim çünkü eşim tutuklanmadı. Bu mektubu size yazma nedenim, sesimizi biraz olsun duyurabilmektir.”
Hapishaneden yazılmış bu mektup, bundan üç yıl önce Sözcü Gazetesi’nde Emin Çölaşan’ın köşesinde yayınlandı.
Mektubu yazan FETÖ davasından tutuklanmış iki yıllık genç bir hakimdi. Fotoğraflarına göre başörtüsü takıyordu. Yani üniversitelerde hala başörtüsü yasağının uygulandığı yıllarda hukuk fakültesinde okumuştu. Batman’lıydı.
Yani başörtülü Kürt bir kadın hakim, hapishaneden Sözcü yazarı Emin Çölaşan’a mektup yazarak sesini biraz olsun duyurabilmişti.
Bundan 10 yıl önce söylense kimsenin inanmayacağı bu çaresizlik hikayesi böyle başladı.
Genç hakimenin adı Fatma Işık’tı. 2014 yılının sonlarında ataması yapılmış bir idari yargı hakimiydi. Yani 20’li yaşlarının ortalarındaydı, 2014 yılında Mersin Vergi Mahkemesi’nde göreve başlamıştı. Batmanlıydı.
Eşi Nazir Işık da adli yargı hakim adayı idi. Henüz stajyerdi, henüz göreve başlamamıştı. Siirt’liydi.
İkisi de 2014 HSK seçimlerinden sonra hakimliğe başlamıştı, o seçimde oy kullanmamışlardı.
Fatma Işık, 15 Temmuz darbesinin ardından ağustos ayında gözaltına alındı. Suçlama “ByLock kullanıcısı olması, örgütün hakim savcı sınavına yönelik oluşturduğu "çalışma evleri"nde kaldığının belirlenmesi”ydi. FETÖ üyeliği suçlamasıyla tutuklandı. Tutuklandığı sırada 14 haftalık hamileydi.
4.5 ay Tarsus Cezaevi’nde yattı.
Bu sırada eşi, Mersin Adliyesi’nde stajyer hakim olarak bir süre daha göreve devam ettikten sonra önce açığa alındı sonra KHK’yla ihraç edildi, hakkında dava açıldı ama tutuklanmadı.
Fatma Işık hamileliğinin son aylarında tahliye edildi.
Genç hakim karı koca, Mersin’in kenar semtlerinden birinde bir akrabalarına ait gecekonduya yerleştiler. Bu arada çocukları İbrahim dünyaya geldi.
Nasır Işık, boyacılık yapmaya başladı. Ama, FETÖ damgası yedikleri Mersin’de tutunamadılar. Nasır’ın memleketi Siirt’e taşınıp, orada mantarcılık yapmaya çalıştılar ama yine yapamadılar.
Bu arada Fatma Işık, Tokat’taki bir soruşturma yüzünden tekrar gözaltına alındı. Polis tarafından götürülürken henüz yaşı dolmamış bebeğini yanına almasına izin verilmedi. Eşi bir emanet arabayla, bebeklerini alıp Tokat’a gitti. 6 gün gözaltında kalan Fatma Işık, serbest bırakıldı. Ailece arabayla Mersin’e dönerlerken, gişelerdeki aramada Fatma Işık tekrar gözaltına alınıp, Adana’ya götürüldü. Zor bir gözaltı tecrübesinden daha sonra tekrar bırakıldı.
Bu arada Adana Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden FETÖ üyeliğinden tutuksuz yargılandığı davada karar verildi, Bylock çıkanlara terör örgütü üyeliğinden standart olarak verilen 7.5 yıl hapis cezası aldı.
Bu sırada ikinci çocuğuna hamileydi.
Karar, hızlı bir şekilde istinaf mahkemesinde onaylandı.
Yargıtay onayını beklerken Işık ailesinin ikinci çocukları Mahir dünyaya geldi.
Karı koca ikisi de KHK’lı oldukları için pasaportları yoktu. Sigortalı herhangi bir işe girip çalışmaları da mümkün değildi. Kendi çevrelerinde dışlanıyorlar, memleketlerinde parmakla gösteriliyordu. Ailelerinin onları maddi olarak destekleyecek durumu da yoktu.
Bir karar verdiler, biri üç yaşında diğeri 4 aylık iki çocuklarını da yanlarına alarak, onları kaçak yollardan Sakız Adası’na götürecek o tekneye bindiler. Teknede 9’u çocuk 19 kişi vardı.
Çoğunluğu Türkiye’de FETÖ davalarında tutuksuz yargılanan, KHK’yla ihraç edilmiş, pasaportuna el konulmuş çiftler ve çocuklarından oluşuyordu.
Sonrasını haberlerden okuduk. Tekne öğle saatlerinde Ege’de Koyun Adası yakınlarında battı ve beşi çocuk, ikisi kadın yedi kişi boğularak hayatını kaybetti. Yunan Sahil Güvenliği, aralarında Fatma ve Nasır Işık’ın da olduğu 4’ü çocuk 12 kişiyi kurtarıp, Sakız Adası’na çıkardı. Ama üç yaşındaki İbrahim ve dört aylık Mahir başaramayanlar arasındaydı.
Zaten bu yazı da görenlerin aklından çıkmayan o fotoğraf karesi yüzünden yazıldı.
Sakız Adası’nda denize bakan bir tepedeki metruk bir mezarlıktaki iki bebek mezarının önünde perişan halde yığılıp kalmış Fatma ve Nasır Işık’ın fotoğrafıydı bu. Bir başka fotoğrafta baba Işık, beyaz küçük tabutların önünde, tek başına çocuklarının cenaze namazını kılarken görünüyordu.
Siirt’te ve Batman’da büyümüş, aile fotoğraflarından varlıklı ailelerden gelmedikleri anlaşılan iki genç, hukuk fakültesi kazanmışlar, muhtemelen bu sıralarda, onların tanıştığı zamanlardaki adıyla ‘cemaat’le tanışmışlar, onların evlerinde okuyup, sınavlara hazırlanmışlar, hakimlik kazanmışlar ama daha mesleklerinin başındayken 15 Temmuz darbe girişimi olmuştu.
Haklarında somut bir suç tespiti olmasa da, Mersin’de görev yapan sıradan bir vergi hakimi ya da stajer hakim olsalar da, içinde bulundukları ‘cemaat’ bir darbeye kalkıştığı için onlar da terörist damgası yemiş, hapishaneye düşmüşler, açlığa ve yokluğa mahkum olmuşlardı.
Mahkemedeki ifadesinde indirmediğini söylese de, Fatma Işık, telefonuna Bylock indirdiği iddia edilen 2014’ün yazında muhtemelen hala cemaatin evlerinde hakimlik sınavlarına hazırlanıyordu ve bunu indirmesi ondan istenmişti.
Ama onun telefonuna bu programı indirdiği için darbeden sonra darbeci terörist damgası yediği aynı 2014 yılının yazında, mesela Hüseyin Gülerce hala ‘cemaat’ adına televizyonlarda 17/25 Aralık operasyonlarını savunuyor, hakkında takipsizlik kararı verilecek meşhur işadamı Zaman gazetesine ortak oluyor, halen AK Parti’de vekillik yapan, gazetelerde yazan pek çok isim henüz net biçimde pozisyon almamış bekliyordu.
Ama 15 Temmuz darbe girişiminden sonra darbenin yükü terör örgütü üyesi olarak onların değil, varlıklı olmayan bir aileden gelen, taşradaki bir vergi mahkemesinde hakimlik yapan genç ve hamile bir hakimenin üzerine kaldı.
Batmanlı ve Siirtli genç hakim çiftin, artık iki çocuklarına bakamadıkları Türkiye’den kaçmak için çıktıkları tehlikeli maceranın sonu, hiç bilmedikleri bir denizin ortasındaki bir adada iki bebek mezarının başında bitti.
Onların çaresizlik içinde baktıkları denizin karşısındaki Türkiye’de ise aynı günlerde onlardan daha şanslı olan, haklarında herhangi bir soruşturma açılmamış ya da haklarında açılan soruşturmalarda takipsizlik kararı verilmiş veya soruşturma açılmış, yargılanmış ama beraat etmiş KHK’lılar, üç yıllık bekleyişten sonra ilk kez Ankara’da kapalı bir salonda toplanıp seslerini duyurmaya çalıştılar.
Mesleklerini kaybetmiş, KHK’yla damgalandıkları için sigortalı başka herhangi bir işte çalışamayan, pasaportlarına el konulduğu için yurtdışına da çıkamayan binlerce insan ve ailesi, şanslarını kaçakçı botlarıyla Ege’de değil, hala Ankara’da aramaya çalışıyor.
Ama son yargı paketinde de bırakıldıkları araf halinden onlara bir çıkış kapısı açılmadı.
Halbuki, oradan buradan duyumlar, ihbarlar, söylentilerle amirlerinin kararıyla, haklarında bir yargı kararı olmadan KHK listelerine girmişlerdi.
Kabinenin yarısının Abant Platformu toplantılarına katıldığı 2009’da cemaat sohbetlerine katıldığı için, bugün ülkeyi yönetenlerin bir kısmının yazarlık yaptığı yıllarda Zaman gazetesi abonesi olduğu için KHK’yla ihraç edilmiş, siyasetçilerin katılmak ve hitap etmek için birbirini ezdiği, Perinçek’in bile katılmayı düşündüğü 2007’deki Türkçe Olimpiyatları’nın müzik kasetinin suç delili olduğu davalarda yargılanmış insanlardan bahsediyoruz.
Ama devlet tarafından sıkıştırıldıkları bu cendereden çıkmak için bir araya gelmelerine bile izin verilmediği gün, Fethullah Gülen’le defalarca bir araya gelmiş, fotoğraflar çektirmiş, sohbetlere katılmış, himmet vermiş bir futbolcu hakkında daha “2013 yılı öncesinde olmak üzere örgütün dini sohbet toplantılarına katılmak ve para vermekten ibaret eylemlerin, şüphelilerin konum ve kişisel özellikleri de nazara alındığında sempati ve iltisak boyutunu aşan, örgüt üyesi olduğunu ispat etmeye yeterli örgütsel faaliyetler kapsamında değerlendirilemeyeceği” söylenerek takipsizlik kararı verildi.
Devlet memuru olsalar rahatlıkla iltisak kriterinden KHK listelerine girecek, hatta FETÖ’ye yardımdan hapiste yatabilecek futbolcular şanslı, hala özgürce yeşil sahalarda top koşturup para kazanabiliyor, milli takımda forma giyebiliyorlar, teknik direktörlük yapabiliyorlar.
Yine Zaman gazetesinde uzun yıllar yazarlık yapmış, Abant Platformu toplantılarına defalarca katılmış, yakınlarını kaybettiğinde Fethullah Gülen’in gazetelerde taziye yayınladığı yani eğer akademisyenliğe devam etseydi, yine rahatlıkla iltisaktan KHK listelerinde adını görebileceğimiz, AK Parti’nin Meclis Grup başkanı de aynı günlerde televizyonda katıldığı yayında “KHK’lara af var mı” sorusuna şöyle cevap verdi:
“Öyle bir şey olmaz. KHK'lılar diye bir grup yok. Çok farklı nitelikler taşıyan insanlar var. Kimisine ilişkin delil bulunamamış beraat etmiş ama devlet aklında bir şüphe kalmış, onunla çalışmak istemiyor mesela. Kimisi için, hakikaten herhangi bir şey yok, tanıklar üzerinden suçlamalar olmuş... Bunları birbirinden ayırmak için mekanizmalar kurduk. Bunlar kolay işler değil. Terörle mücadele ediyorsun, ucu bucağı belli olmayan bir örgütle mücadele ediyorsun."
Gerçekten de ucu bucağı belli değil.
İnsanlar işledikleri somut suçlardan değil, neredeyse selam vermenin bile içine girebileceği hukuki olmayan bir kavram olan iltisak kriteriyle yargılanıyor, ceza alıyor, işlerini kaybediyorlar. Bu belalı örgütle bir şekilde ya da tarihin bir döneminde iltisaklı olmuş, varlığı, gücü, referansı olmayan hiç kimseye devlet bir çıkış kapısı açmıyor, açmak da istemiyor.
Bir kısmı doğrudan devletin kendisi tarafından aklanmış, hakkında takipsizlik kararı verilmiş insanların yüzüne bile bütün kapılar kapanmış durumda.
O yüzden kimileri çaresizlikle kendilerini kaçakçıların elinde Ege’nin sularına atıyor, burada kalıp hakkını aramak isteyenlerin ise ülkenin başkentinde bir araya gelmesine bile izin verilmiyor.
Şimdi bu insanların aklında da bu devletle ilgili bir şüphe kalmaz mı?
Sahiden bu devlet onların vatandaşı oldukları devlet mi?
Yazarlar
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
2.08.2025
28.07.2025
26.07.2025
23.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025