Yıldıray OĞUR
O video bir iletişim kazası değildi.
Nerden mi biliyoruz?
Kültür ve Turizm Bakanı ile Dışişleri Bakanı’nın son iki ayda yaptıkları açıklamalardan.
Önce 27 Nisan’da Antalya Belek’te bir otelde düzenlenen Türkiye-Ukrayna Turist Hakları ve Turizm Güvenliği Alt Çalışma Grubu toplantısına katılan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, karşısında turizmciler ve Türkiye’ye turist getirmesi beklenen yabancı tur operatörlerini görünce bakandan çok bir turizm acentesi sahibi gibi rahat konuşmuştu:
“Kısıtlamalar turistleri kapsamayacak. Bu süreçte turistleri hiçbir zaman kapsamadı. Müze ve ören yerlerimiz onlar için açık olacak. Türkiye’de turist olmak avantajlı oluyor… Türkiye genelinde turizm çalışanlarının hepsini aşılıyoruz. Mayıs sonuna kadar personel aşılanmış olacak.”
Bu yıl turizmde mottonun “turizm personelini sizin için aşıladık” olduğunu bir kere de Dışişleri Bakanı’ndan duyduk
6 Mayıs’ta Berlin’de Alman mevkidaşı Heiko Mass ile kameraların karşısına çıkan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, herhalde kendisini sadece Almanlar izliyormuş zannederek şöyle demişti:
“Biz de Türkiye’de turizm sezonuna güvenli bir şekilde girebilmek için elbette halkımızın güvenliğini de sağlamak için bazı ilave tedbirler aldık. 17 Mayıs’a kadar bayram sonuna kadar bir kapanma süreci var. Bunun da faydalarını görmeye başladık. Rakamlar hızlı şekilde düşmeye başladı. Diğer taraftan aşılama sürecimize de hız verdik. Bu aşılama sürecimizde şu anda halkımızın yüzde 26’sından fazlası aşılandı. Aşılama konusunda özellikle turizm bölgelerine ağırlık verdiğimiz gibi tüm turizm çalışanlarını, otellerde, restoranlarda, şoförler, havaalanlarında çalışanlar, aynı şekilde tur rehberleri dahil turistin görebileceği herkesi Mayıs sonuna kadar aşılayacağız.”
Bakanın daha sonra yaptığı, “turist derken sadece yabancı turisti niye düşünüyorsunuz, yerli turist yok mu” tevili bile “turist için aşılama” stratejisi içinde kalan bir açıklamaydı.
Zaten aynı açıklamada Dışişleri Bakanı, Türkiye’nin tam kapanmaya girmesini anlatırken büyük bir dürüstlük içinde sözlerine “Biz de Türkiye’de turizm sezonuna güvenli bir şekilde girebilmek için” diyerek başlamış, hemen sonra hafif bir telaşla “elbette halkımızın güvenliğini de sağlamak için” cümlesini ekleyip, turist olmayan sıradan vatandaşların gönlünü –de ekiyle almaya çalışmıştı.
Bir ay arayla hem Turizm Bakanı’nın hem de turizmle Antalya milletvekili olarak yakından ilgili Dışişleri Bakanı’nın farklı cümlelerle “Turistin görebileceği herkesi Mayıs sonuna kadar aşılayacağız” mesajını vermesi herhalde tesadüf değildi.
Nitekim Mart ayının ortasında Kültür ve Turizm Bakanlığı, “Güvenli Turizm Programı” kapsamında turizm sektör çalışanlarının öncelikli olarak aşılanması için Sağlık Bakanlığı ile “Turizm Personeli Aşılama Kayıt Sistemi”nin hayata geçirildiğini duyurmuştu.
Sadece Anadolu Ajansı’nın İngilizce haberleri, Daily Sabah ve TRT World yayınlarına bakınca bile bu mesajın Türkiye’nin turizmdeki bu yıl alamet-i farikası olarak vurgulandığını görmek mümkündü.
O haberlerden birini okuyalım:
“Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği (POYD) Başkanı Ülkay Atmaca, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türk turizminin salgın sürecinde de aldığı tedbirlerle dünyaya örnek olduğunu ifade etti: “Öncelikle turizm çalışanlarının da aşılanmasıyla daha güvenli turizm için rakiplerimizin bir adım önünde olacağız. Turizm personelinin aşılanması, rekabette Türkiye’ye avantaj sağlayacak.”
https://www.aa.com.tr/en/latest-on-coronavirus-outbreak/turkey-drive-to-vaccinate-tourism-workers-draws-praise/2175687
Aşılamada turizm bölgelerine öncelik verme hedefinin sonuçlarını, Türkiye’de illere göre aşılama ortalamalarına bakınca bile görmek mümkün.
En az bir doz COVID-19 aşısı uygulananların Türkiye genelindeki oranı yüzde 17,27 iken bu oran; Çanakkale’de yüzde 28,72, Balıkesir’de yüzde 27,89, Muğla’da yüzde 26,97, İzmir’de yüzde 22.32, Antalya’da yüzde 20.42.
Aynı oran İstanbul’da yüzde 15.73, Kayseri’de yüzde 17, Diyarbakır’da yüzde 7.5.
https://www.trthaber.com/haber/saglik/nufusa-gore-en-cok-asi-yapilan-iller-hangileri-579008.html
“Önce turizm, önce turistler” anlayışının çarpık örneklerini, tam kapanma döneminde Ukraynalı turistlerden heves edip denize giren vatandaşın başına gelenlerden zaten görmüştük.
Görmeyenler AFP muhabiri Bülent Kılıç’ın meşhur fotosundan gördüler.
Yani ciddi bütçeli, profesyonel reklam ajansı prodüksiyonu olan o reklam filmi, cin fikirli bir reklamcının ya da bir Turizm Bakanlığı bürokratının fikri değildi.
“Tadını çıkar, ben aşılandım” maskeli turizm çalışanlarının gösterildiği o reklam filmi bu yıl devletimizin resmi turizm politikasıydı.
Peki bu muhteşem fikir, turizmde Türkiye’nin rakibi olan diğer ülkelerin aklına gelmemiş olabilir mi?
Dün Yunanistan, İspanya, İtalya’nın bu yılki turizm tanıtım kampanyalarında pandemi nedeniyle turistlere hangi güvenceleri sunduklarına baktım.
Tabii bütün ülkeler turizm sektörünü bitme noktasına getiren sağlık endişelerini gidermek için özel çaba gösteriyor, en güvenli tatil destinasyonunun kendileri olduğunu anlatmaya çalışıyor.
Yunanistan, bunun için “Greece Health First” (Yunanistan için önce sağlık) sloganını kullanıyor, bu adla bir de site açılmış. Reklam filmleri çekmişler. Ama hiçbir yerde “turizm çalışanlarımızı aşıladık” dememişler, aşılanan turizm çalışanlarına bir işaret takmak akıllarına gelmemiş.
İtalya’nın sloganı ise “Travel to Italy, Travel Responsibly”. “İtalya’ya seyahat edin, sorumlu seyahat edin.”
Reklam işlerinde iyi olan İtalyanların aklına da “herkesi aşıladık, gelin” demek gelmemiş.
“Travel Safe” sloganıyla özel bir site açan ve reklamlar yapan İspanya’nın, Fransa’nın, vatandaşların çoğunu aşılamış İsrail’in, her şeyi turizm olan Tayland’ın aklına da ilk gördüğüm reklam filmlerine bakılırsa “aşılı turizm personelini” bir koz olarak kullanmak gelmemiş.
Hatta Avrupa ülkelerinin turizm tanıtım sayfalarında “biz aşılandık, her yeri strelize ettik” yerine turistlere uymaları gereken kuralları hatırlatan kampanyalara ağırlık verilmiş. Herhalde bu konudaki ciddiyetlerini böyle göstermeyi tercih etmişler.
Peki, “çalışanlarımızı aşıladık” yüzlerine de ‘Ben aşılandım’ maskesi taktık” gibi ‘yaratıcı’ bir fikir onların aklına gelmemiş olabilir mi?
Ya da şöyle soralım; herkesin ilk aklına gelecek böylesine cin bir fikir, niye onlarda değil de bizde bakan açıklamalarına, resmi turizm politikasına ve nihayet izleyen herkesi utandıran bir reklam kampanyasına dönebildi?
Neden o reklam filminin yaratım ve yapım aşamalarında kimse “bu da vatandaşa ayıp olur artık” demedi ya da diyemedi?
Herhalde bunu sadece mesleki deformasyonla, Türkiye’nin en büyük tur operatörü sahibinin Turizm Bakanı ve ülkenin en önemli turizm merkezi olan Antalya milletvekilinin Dışişleri Bakanı olmasıyla açıklayamayız.
Çünkü turiste ayrıcalıklar vaat ederken kendi vatandaşının haysiyetini düşünmemenin cevabı turizmde değil, siyasette.
Devlet ile vatandaş arasındaki mesafeyi her geçen gün açan hikmet-i hükümet anlayışında.
Vatandaşların ne düşündüğü ve ne hissettiğinin artık devleti yönetenlerin çok umurunda olmamasında.
Hatta devleti yönetenlerin vatandaşlardan “aşılandım ben” maskesi takmayı bile bir vatanseverlik olarak görüp, içlerine sindirmesini beklemesinde.
Yani özetle bu reklam filmindeki yüzsüzlük düzeyini, artık vatandaşların devlet üzerindeki ağırlığının, otoritesinin, yaptırım gücünün azalmasıyla, demokrasinin zayıflamasıyla, Ankara’da “vatandaş ne der” kaygısının hızla yerini, “devlet ne derse güzel der” anlayışına bırakmasıyla açıklayabiliriz.
Devletin ali çıkarları karşısında vatandaşların haysiyetlerinin rahatça teferruat olarak görüldüğü, bakanların, bürokratların halka değil sadece kendilerini atayana hesap verdiği ve sorumluluk hissettiği bir rejimde, sosyal medyada insanlar tepki gösterene kadar da kimse “bu da ayıp olur artık” demez, diyemez zaten diyemedi.
Öyle olunca da en liberal, en küreselcilerin bile yüzünü kızartan böyle bir reklam filmini yaptırmak, en milliyetçi, en dünyaya meydan okuyan, en yerlilik, millilik iddiasındaki bir iktidara nasip oldu.
Bu reklam filmi, izleyen Washington Post muhabirine bile “Türkiye’nin reklam kampanyası adeta sömürge zihniyetini andırıyor” dedirtti.
Milletin karar mekanizmalarındaki değerinin düştüğü bir ülkede karar vericilerin dilindeki milliyetçilik seviyesinin yükselmesinin, millete bir faydası olmadığını bu reklam filmi net biçimde gösterdi.
Hatta böyle bir devlet zihniyetiyle devletin çıkarları de korunamaz.
Vatandaşlarını “Ben aşılandım” maskesiyle öne sürüp turist çekeceğini zannederken, iyi bir devletin alması gereken kararlar zamanında alınmadığı için elinden Şampiyonlar Ligi maçı, Formula 1 yarışı alınır, bütün dünyaya hiçbir maskenin örtemeyeceği, milyon dolarlık reklam kampanyalarıyla düzeltilemeyecek, resmi hesaplardan silinemeyecek bir fotoğraf verilir.
İşte devletin çıkarlarıyla, vatandaşların haysiyeti arasında ancak demokrasi sayesinde ayakta kalabilecek hem devletin hem de vatandaşların menfaatine böyle hassas bir denge var.
Maalesef son yıllarda bu denge biz vatandaşlar aleyhine ve devlet lehine çok bozuldu. Elimizde sosyal medya ve bir oy hakkı dışında pek bir şey kalmadı.
Devletin yüzümüze “Ben aşılandım, keyfini çıkar” maskesi takıp, yabancılara reklam yapmasını engelleyen rejime de demokrasi diyoruz.
Haysiyetimizi korumak için önce demokrasiye ihtiyacımız var.
Yazarlar
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025
28.07.2025
26.07.2025
23.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
13.07.2025