Zekeriya Kurşun
Arap Baharı'nın Suriye’de bir iç savaşa evrileceğini çok az kişi tahmin edebiliyordu. Arap Baharı'nı sosyal bir değişim, siyasal hakların talebi, daha fazla özgürlük ve halkların refahına gidiş olarak yorumlayanların heyecanına kapılan analistler Suriye’nin küresel ve bölgesel düzendeki yerini gözardı ettiler. Olaylar hızlı gelişti ve Suriye bir iç savaşa doğru sürüklendi. Geçmişteki ilişkiler, yeni durumdan vazife çıkaranlar ve en önemlisi bölge ülkelerinin tamamı ile ABD ve Rusya bu denklemin içinde yer aldı.
Suriye meselesinin sadece bölge halklarının talep ettiği rejim değişikliği ya da daha fazla özgürlük meselesi olmadığı, aksine soğuk savaşın son kalesi olduğu bir süre sonra ortaya çıkacaktı ama bu süreçte sahanın dışında kalmak istemeyen bütün aktörler de vekilleriyle pazarlıklarını tamamlayarak geri dönülmez bir yola girmişlerdi.
Hemen herkes, sahada varlık gösteren silahlı muhalifler bile Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunurken iki yeni aktör öne çıkartılarak bu söylem anlamsızlaştırıldı: PKK’nın uzantısı PYD ve el-Kaide’nin uzantısı DAEŞ. İkisinin de gerçekte halkta bir karşılığı yoktu ancak küresel ve bölgesel dengeler sahada hızlıca yer tutmalarına imkan sağladı.
Bütün bu gelişmelerden en çok Türkiye etkilendi. Zira Suriye’de yaşananlar artık bir iç savaş olmaktan uzaklaşmıştı. Savaş sadece sınırlarına değil, Türkiyenin içine de taşındı. Bu şartlar altında Fırat Kalkanı harekatı yapılması zorunlu hale geldi. Ama öncesinde hem uluslararası camia ve hem de Türkiye’de pek çok kesim bu askeri harekata tavır almaya ve yanlış bir politika olduğunu söylemeye başladılar.
Türkiye kararlılık göstermeyip Fırat Kalkanı harekatını yapmayarak PYD’ye net bir mesaj vermeseydi hem Suriye iç savaşı daha da genişleyebilir ve hem de PYD/YPG özellikle ABD’den aldığı silah desteğini Türkiye sınırlarına yaklaştırarak “Akdeniz koridoruna” bir adım daha yaklaşmış olabilirdi.
FIRAT KALKANI’NDAN İDLİB OPERASYONUNA
Şimdi de benzeri tartışmalar gündemde. Hem içeride, hem dışarıda Türkiye’nin İdlib’te ne işi var sorgulaması yapılıyor. Yapılması da gerekir. Fakat meseleyi irredentist, yayılmacı ve DAEŞ taraftarlarının iddiasında olduğu gibi “Müslümanlara karşı emperyalistler ile işbirliği” safsatalarından okumak büyük yanlışlıktır. TBMM’nin TSK’ya Suriye ve Irak’ta harekat yapma yetkisinin verilmesini eleştirenler veya bu yetkinin yanlış kullanıldığını düşünenler de aynı hataya düşmektedirler. Bugün bölge güvenlik haritalarına bakıldığında rejimin kontrolündeki yerler dahil Suriye’deki yegane güvenli alanın Fırat Kalkanı harekat alanı olduğu görülecektir.
Süreci bir kere daha hatırlayalım. Halep’i ele geçiren Suriye rejimi burada ve etrafında İran, Rusya ve Hizbullah’ın desteği ile büyük bir kıyıma sebep olmuş ve yüz binlerce insanın İdlib’e göç etmesini tetiklemişti. Bunun bir ileri adımı aynı koalisyonun bu sefer DAEŞ’e operasyon bahanesi ve ABD’nin de yardımı ile yine milyonları Türkiye sınırına yığmak olacaktı. Peki Türkiye bu sınırı kapatabilecek miydi? Kesinlikle hayır. Dolayısıyla bu durum masum insanlar ile birlikte binlerce savaşçıyı da Türkiye içine sokacaktı. Yani Suriye iç savaşı bir kere daha Türkiye’ye taşınacaktı.
Pek çok eleştiriye muhatap olan ve özellikle sahayı kontrol eden Hey’et Tahrir El Şam’ın (HTŞ) kabullenemediği Astana formülü böyle başladı. Türkiye’nin Suriye’de İran ve Rusya ile menfaat müşterekliği mümkündür fakat aynı hedeflere aynı beklentilere sahip olmasının mümkün olmadığı da gün gibi aşikardır. Buna rağmen, Türkiye’nin, Rusya ve İran ile ABD’nin de kabul etmeye mecbur kaldığı “İdlib ve civarında bir çatışmasızlık bölgesinin” oluşturulması konusunda anlaşmaya varması yakın tarihte alınan en büyük diplomatik başarı olarak tarihe kaydedilecektir.
Türkiye İdlib’te bir savaşa girmemiştir bilakis savaşı önleyen taraf olma gayesindedir. Aslında bu operasyon, Suriye meselesinin başladığı tarihte kesinlikle kurulması gereken ama hangi etkiyle yapılamadığı meçhul kalan tampon bölgeler fikrinin gecikmeyle de olsa vücut bulmasıdır. Zaten TSK’nın bölgedeki ilerleyişine HTŞ’nin sadece rıza göstermeyip rehberlik etmesi de bunun en önemli delilidir. Ayrıca halkın gösterdiği yakın ilgi de cabasıdır.
İDLİB HAREKATINDAN NE BEKLENEBİLİR?
1- Suriye meselesi daha uzun bir süre gündemde kalacaktır. Bu yüzden İdlib harekatı savaştan başka çözüm üretmemiş tarafları bir masa etrafında buluşturmaya daha fazla yaklaştıracaktır. Hatta farklı muhalif grupların siyasal anlamda olgunlaşmasına imkan verebilecektir. TSK’nın saha hakimiyeti, muhalefeti ve rejimi savaştan çok siyasi sürece yakınlaştıracaktır.
2- Savaşın Türkiye sınırlarından uzaklaştırılmasına, yeni bir göç dalgasının önlenmesine ve mağduriyete maruz kalmış bölge halklarının güven içinde rehabilitasyonuna imkan verecektir.
3- TSK saha hakimiyeti sağlayarak PYD/YPG’nin muhtemel adımlarını önleyebilecek, özellikle Afrin ve çevresinde Türkiye’ye karşı oluşan yapılanmalar baskı altına alınabilecektir. Suriye Kürtlerinin de siyasi çözümün taraflarından birisinin olması sağlanabilecektir.
Peki sürecin hiç mi dezavantajları yoktur? Elbette vardır.
* Bu operasyonun dezavantajlarının en önemlisi HTŞ’nin muhtemel davranışlarıdır. Uluslararası analizlerde HTŞ’nin Astana planının dışında kalması eleştirilmişti. Bu operasyonda ise HTŞ’nin sahada Türkiye’ye partnerlik yapıyormuş gibi algılanması Türkiye’ye yeni eleştiriler getirebilecektir. Ayrıca güvenli ortamdan istifadeyle HTŞ’nin sahadaki hakimiyetini sağlamlaştırma girişimi de önemli bir sorundur. Şu anda bu tehdit olmasa da karşılıklı anlayışların sahada ne kadar sürebileceği şüphelidir. Özellikle İran ve desteklediği gruplarıın tahriki ile HTŞ bu durumu bir çatışmaya dönüştürebilir mi sorusu gündemde kalacaktır.
* Bir başka dezavantaj ise Rusya’nın bu ittifakı Suriye rejimi lehinde kullanma ihtimalidir. Böyle bir durum bütün dengeleri altüst edecektir.
* Afrin meselesindeki muhtemel belirsizlik de bir diğer dezavantajdır. Türkiye İdlib harekatını Afrin’e taşıyabilecek mi? Rusya buna nasıl bakacaktır?
Ancak her şeyin bir bedeli vardır. Pahalıya malolsa da barış güzeldir.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.02.2019
18.03.2019
18.02.2019
4.02.2019
10.01.2019
3.02.2019
17.12.2018
22.11.2018
12.11.2018
18.10.2018