Zeki ALPTEKİN
I. Bölüm
İçindekiler
Giriş
1. Kısa Tarihçe
2. Yakın Tarihçe
3. Almanya'da „Enerjide Dönüşüm“
Enerji Kooperatifleri
4. Halk yada Vatandaş Enerjisi - “mülkiyetin yaygınlaşması“
5. Ara Çıkarım
6. Almanya = Türkiye ?
7. Güncel enerji politikasının çelişkileri
8. Sonuç
Giriş
„Enerjide Dönüşüm“ yada „Enerji dönüşümü“ deyimi literatürde Almanya'daki enerji politikalarında mihenk taşı niteliğinde olan, klasik-fosil-nükleer enerji kaynaklarından Yenilenebilir Enerji Kaynakları'na geçiş sürecine verilen ad olarak yer alır. Enerji ediniminde „yeniden yapılanmayı“ temel alan, dolayısı ile bir devrim niteliğinde olan bu süreç ve buna ilişkin politika ile 2022 yılında tamamen nükleer enerjiden arınma ve giderek 2050'li yılları itibarı ile Yenilenebilir Enerji Kaynakları'ndan beslenme hedefleniyor. Danimarka'daki süreç de buna benzer özellikler arzediyor. Batılı Merkez Ülkeleri'nde süreç, 21. yüzyılın sonlarına kadar enerjide tamamen Yenilenebilir Enerji Kaynakları'na dayanma trendine işaret ediyor.
Sözkonusu trendi, çıkış noktalarından biri olan Almanya özelinde incelemenin, onu anlamak, buralardan belli sonuçlar, dersler çıkarmak açısından önem taşıdığını düşünüyoruz. Çalışmamızın 3. bölümünde bu konuya geçmeden önce Yenilenebilir Enerjiler'in geçmis ve yakın tarihine kısaca değiniyoruz. Burada, aslında tarihi o kadar genç olmayan Yenilenebilir Kaynakları'nın yaygın enerji üretim birimleri olarak ortaya çıkış koşullarını araştırarak „bu tip enerji kaynakları kullanımının, tekniklerinin neden bulundukları tarihlerden çok sonraları başladığı“ sorusuna cevap aramaya çalışıyoruz.
3. ve 4. bölümler, önceden değindiğimiz gibi Almanya pratiğine ilişkin ve deyim yerinde ise „çalışmanın kalbini“ oluşturuyor. Sürece en yakın, detaylı amprik çalışmaları dahil ettiğimiz bu bölümlerde, sayılarla da somutlamaya çalıştığımız sürecin ortaya çıkış koşulları, özgünlüğü ve dinamikleri herhangi bir ayırt edici gelişme gözardı edilmeksizin incelenmeye çalışılıyor.
Göreceli uzun olan bu „saha araştırması“ndan sonra 5. bölümde teorik bir çıkarsama yaparak (yenilenebilir) enerji ve politikaları açısından „Türkiye=Almanya“ olabilir mi sorusunu tematize ettikten sonra, çalışmamızın diğer „ağırlıklı noktasını“ oluşturan 6. ve 7. bölümlerde tüm yazılanlardan Türkiye ve enerji politikaları açısından sonuçlar çıkarmaya çalışıyoruz. Özellikle Türkiye'nin sahip olduğu Yenilenebilir Enerji Kaynakları potansiyeli ile tamamen buralardan bir enerji beslenmesi mümkün olduğu halde, neden bu yola gidilmediği, neden klasik-nükleer ağırlıklı enerji politikalarından israr edildiği sorularına hakim enerji stratejilerini sorgulayarak, çelişkilerini ortaya koyarak cevap vermeye çalışıyoruz.
Tabii ki sadece karşı çıkmak yetmiyor, bunun anlamlı olabilmesi için çalışmamızın 8. bölümünde alternatif enerji politikaları üzerinde de duruyor, Türkiye'de „enerjide dönüşüm“ün olanaklarını dile getiriyor, alternatifleri göstermeye çalışıyor, daha önceleri dillendirilmemiş kimi önerileri formüle ediyoruz. Bu bağlamda tartıştığımız önemli noktalardan birini, tabii ki önceki bölümlerde incelediğimiz Almanya pratiği oluşturuyor. Buradan neler öğrenebiliriz, neleri yaşama geçirebiliriz; bunları söz konusu ediyoruz..
1. Kısa Tarihçe[1]
Güncelliği özellikle 21. yüzyılın başlarında yeryüzümüzün çeşitli bölgelerinde zirve yapan Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının geçmişi, pek de göründüğü gibi yeni değil! Bundan 5 bin yıl önce ilk yelkenlilerde rüzgar enerjisinden faydalanma, Ortadoğu'da MS 7. yüzyılda, Avrupa'da ise MS 12. yüzyıldan itibaren yel değirmenlerinin kullanıldığını ve jeotermal enerjiden eski Roma'da kaplıcalarda ve hamamlarda yararlanıldığı geçmişini bir yana bırakacak olursak, yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin endüstriyel-teknik gelişmeleri şöyle özetlemek mümkün:
Dünyanın ilk Güneş Kollektörünü 1767 yılında İsviçre'li araştırmacı Horace-Bénédict de Saussure icat etmiş; güneş ışınlarının elektriğe dönüşebildiği ise Charles Fritz tarafından 1883 yılında keşfedilmiş; fosil enerji kaynaklarının yükselme döneminde (kömür) bunların günün birinde tükeneceğini söyleyip solar enerjinin faydaları üzerinde kafa yoran fransız matematikçi Augustin Mouchet, 1879 yılında kendi icadı olan solar enerji ile çalışan buharlı makinaya ilişkin bir açıklamada „günün birinde Avrupa'da hammaddelerin tükeneceğini, bu durumda endüstrinin ne yapacağı“ sorusunu gündeme getirmişti..
19. yüzyılda sanayi devrimi ile birlikte Avrupa'da ivmelenen endüstrileşme ile birlikte gelen kömürden önce kullanılan enerji kaynağı, bir biyokütle olan odun idi. Eskiden beri tedavi, rejenerasyon ve dinlenme kaynakları olarak bilinen jeotermal enerji kaynaklarından ilk elektrik üretimi ise, İtalya’da Larderello sahasında 1904 yılında gerçekleştirildi. 1891 yılında Poul la Cour, Danimarka'da dünyanın ilk Rüzgar Enerji Santralini (RES) yaptı. Bunun üzerinden 30 yıl geçmeden ülkedeki toplam RES adedi 120'ye ulaşarak -herşeye rağmen- ülkenin elektrik ihtiyacının %3'ünü karşılayabildi. Rüzgar enerjisinin bu ilk tekniği, daha önceleri 19. yüzyılın ortalarına kadar yaygın olarak kullanılan mekanik güç üreten yel ve su değirmenleri geleneğinin modern bir devamı niteliğinde idi. Burada özellikle dikkate alınması gereken nokta, o dönemlerde -20. yüzyılın başlarına kadar- elektrik üretiminin ademi merkeziyetçi bir yapı görünümünde olduğudur.
Kanımızca; özellikle 20. yüzyılın başından itibaren dünyanın belli bölgelerinde adeta „yerden fışkıran“ petrol ve ondan önceki ana enerji kaynağı kömürün endüstriyel ağırlığı, ekonomik gelişmeye entegrasyonu ve ekonomikliği, ekolojik krizin ve bilincinin henüz daha olgunlaşmamış olması ve de „teknik ergenlik“, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının (hidrolik enerji hariç) bu dönemde gelişip yaygınlaşmasını engelleyen en önemli nedenler arasında sayılmalıdır. Tüm bu olumsuzluklara rağmen rüzgar enerjisi konusundaki piyoner çalışmalar, araştırmalar ve projeler şeklinde devam etti, kimi prototipler üretildi. Ancak savaş koşulları, daha çok düşünce planında gelişen projelerin yaşama geçirilmesini engelledi.
İlk olarak 1880 yılında İngiltere’de geliştirilen hidroelektrik santralinin (HES) büyük versiyonunun ilk defa Amerika'da Niagara şelalerinde 1881 yılında kurulup işletmeye alınmasından sonra, 8 yıl içinde ABD'de kurulan HES sayısı 200'ü buldu. Giderek dünyada ve ülkemizde de yaygınlaşan bu tip enerji edinimi, tarihsel gelişim içerisinde gündemde kalan, gelişen tek Yenilenebilir Enerji Kaynağı olarak kalmakla birlikte, 20. yüzyılın başından itibaren yeni devasa kaynakların bulunması itibari ile petrol, enerji ediniminde birinci sırayı tartışılmaz bir şekilde alarak, bu ezici üstünlüğünü uzun süre korudu. II. dünya savaşından sonra 60'lı yılları itibarı ile buna -atomun parçalanabilirliğinin keşfedilmesiyle- enerji üretmenin yeni tekniği olarak Nükleer Güç Santralleri (NGS) eklendi ve gelişti. Enerji ediniminde belli bir kaynaktan diğer bir (yeni) kaynağa geçmeyi enerji politikalarında „Dönüşüm“ olarak ifade edersek, bu geçişe 1. Enerji Dönüşümü de diyebiliriz.
2. Yakın Tarihçe
Özellikle 20. yüzyılın sonlarına doğru, rüzgâr, güneş, jeotermal, dalga ve biyokütle tipleri itibarıyle gelişmeye başlayan Yenilenebilir Enerji Kaynaklarına -bunların yaygınlaştırılması hedefi ile- geçiş ise dünyadaki Enerji Dönüşümünün ikincisi; ki burada „Enerjide Dönüşüm“ dendiğinde kasdedilen esas budur, yani ikincisi, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarına geçiştir! Bu dönüşümün çıkış noktasını ise 70'li, 80'li yıllarındaki gelişmeler oluşturuyor.
1973 yılındaki „petrol krizine“ kadar dünyadaki başlıca enerji kaynakları olarak NGS'lerde elektrik olarak üretilen enerji ve özellikle petrol vardı. 1973'de petrol üreten OPEC ülkelerinin „artık bedevaya petrol yok“ söylemiyle birim fiyatlarını yükseltmesi ile özellikle Batılı kapitalist merkezlerin temel sorununun ortaya çıkmasına, ekonomide -kâr oranlarının düşmesi ile- krizsel bir durumun oluşmasına neden oldu:
- II. Dünya savaşından hemen sonrasından petrol krizine kadarki zamanda Batı Avrupa'da yaklaşık 15 kat artan petrol tüketimi, bir yerde enerji fiyatlarındaki göreceli düşüşle de mümkün oldu. Enerji tüketiminde bu artışın, bir süre sonra beklenen düzeyde devam etmemesi, o zaman kadar var olan „enerji tüketimini ekonomik refah konusunda önemli bir indikatör“ olarak görme anlayışının sarsılmasına neden oldu.
- Sürekli artması gereken bir enerji tüketimi ve tedarikinin oluşmaması ile ortaya çıkan „enerji sendromu“, devletlerin genel, uzun vadeli ve kuşatıcı nitelikte bir enerji politikalarının olmadığını, diğer bir deyimle „enerji politikalarındaki krizi“ de ortaya çıkarmış oldu.
- Bu süreç, aynı zamanda enerji sektöründe ülkelerde oluşmuş olan ve klasik enerji kaynaklarına „yapışmış“, alternatif enerjileri bloke eden, yeniliklere ve gelişmeye açık olmayan bir „enerji bürokrasi“sinin varlığını ortaya koydu.
Tüm bu koşullar altında, yazının girişinde örneğini verdiğimiz 19. yüzyılda ortaya atılan „fosil enerji kaynaklarının tükenilebilirliği“ sorunu, yani enerji sorunu insanların bilinçlerinde tekrar canlanmaya başladı. Fosil kaynakların tükenilebilirliği ve anti-ekolojik karakteri, nükleer enerjinin „güvenlik“ sorunu, insanlığı „sürdürülebilir“ koşullarda enerji sorununu çözme üzerine kafa yormaya sevketti.
Bu konuda en önemli başlangıcı, 1970'li yılların ortasında -atom santrallerinin moda olduğu ve yaygınlaştırıldığı bir dönemde- Amerikali fizikçi Amory Lovins'in fosil enerji kaynaklarından Yenilenebilir Enerji Kaynaklarına geçişi söz konusu ettiği „Soft Energy Path“ başlıklı eseri ile, Science adlı dergide Danimarkalı fizikçi Bent Sørensen Danimarka'nın sadece güneş ve rüzgar kaynaklarından enerji üretimine geçmeyi hedefleyen planları önermesi ile yaptılar. Bu ve benzeri önerilerin Danimarka gibi ülkelerden çıkmasının tesadüf olmadığını, birincil enerji ihtiyacının %92'sini ithal yolu ile petrolden karşılaması koşullarında fiyatların üçe katlanması ile petrol krizinden ağır biçimde etkilenmesi gerçeği gösteriyor. Ki burada yapılan önerilerin, gösterilen alternatiflerin çoğu, peşi sıra Danimarka'da politika tarafından ele alındı ve uygulamalara geçildi:
1973-74 krizi ile birlikte benzin, dizel ve kalorifer yakıtı gibi fosil enerjilere getirilen vergi artırımları, 1985'de petrol fiyatlarının düşmesine rağmen devam etti. 1982'de kömüre vergi getirildi, 1992'de karbondioxid üretimi bir nevi vergi ile „cezalandırıldı“. Bu tedbirler, Yenilenebilir Enerjilerin yaygınlaştırılması, mesela daha 1981 yılında Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından elde edilen enerjinin şebekeye verilerek piyasaya sunulmasının yasalaşmasına paralel olarak ele alınması ile anlam kazandı. Böylelikle Danimarka'da başarılan „Enerjide Dönüşüm“, ülkenin özellikle rüzgar enerjisinde dünyada ilk ve öncü ülke olmasını beraberinde getirdi.
Öncelikle birincil enerji bazının çeşitlendirilmesi amacı ile planlanmış olan Nükleer Güç Santralleri (NGS) projeleri, Danimarka toplumunda -diğer Batılı merkezlerdekine paralel olarak- oluşan bu konudaki hassaslığın, bilincin getirdiği protestolar sonucunda bırakıldı ve 1985 yılında kararlaştırılan yasa ile yeni NGS'lerin yapımı olanaksız hale getirildi.
1970'li yıllarda Batılı toplumlarda yeşermeye, 80'li yıllarda gelişmeye başlayan ekolojik bilinç ile birlikte fosil enerji ve „güvenlik“ nedeniyle sorunlu olarak görülen atom santrali kaynaklı enerjilere alternatif arayışlar, 1986'daki Çernobil kazası ile birlikte bilinçlerdeki dönüşümü daha da hızlandırdı. Danimarka'da adeta „sorunu önceden görerek insiyatif alma“ şeklinde gelişen enerjide dönüşüm süreci, diğer Batı Avrupa ülkelerinde, mesela Yenilenebilir Enerjiler konusunda daha sonra öncü ülkelerden biri haline gelen Almanya'da hemen Danimarka'nın arkasından, ona benzer ama aynı zamanda kendisine özgün gelişmeleri ile gündeme girdi. Öyle ki; 1980'li yıllardan 2000'li yıllara dek uzanan bu süreç, enerji sektöründe kendisini ilerleten, „eşsiz“ ve ilginç, öğretici olabilecek yapısal gelişmeleri de beraberinde getirerek diğer ülkelere örnek ve öncü oldu.
Peki Almanya'da klasik fosil ve nükleer enerji edinimini dıştalayarak buralardan Yenilebilir Enerji Kaynaklarına tedricen geçiş sürecini ifade eden „Enerjide Dönüşüm“ü böylesine eşsiz ve öğretici yapan nedir?
3. Almanya'da „Enerjide Dönüşüm“
„Enerjide Dönüşüm“, enerji tedarikinin yada üretiminin fosil ve nükleer kaynaklardan sağlanması yerine, giderek yenilenebilir enerji kaynaklardan üretilmesine geçişi ifade eder. Burada amaç, 2050 yılına kadar Almanya'nın enerji ihtiyacının büyük bölümünü güneş, rüzgâr, jeotermal ve „kendi kendini yeniden üreten“ -yani „regeneratif“ olan- hammaddelerden, kaynaklardan karşılamaktır. Bu bağlamda „enerjide dönüşümün“ önemli dayanaklarından bir tanesi, enerji tüketimini onun „tasarruflu ve etkin“ kullanımı ile azaltmaktır. Tüm bunlar ile ulaşılmak istenen diğer bir hedef de havaya karbondioksit salınımını azaltıp, dünyadaki klimatik koşulların iyileşmesine katkıda bulunmaktır. Somutlayacak olursak; Almanya'daki „enerjide dönüşüm“ politikasının köşe taşlarını
- nükleer enerjiyi 2022 yılına kadar terk etmek,
- brüt enerji tüketiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının payını 2020 yılına kadar %18'e, giderek 2050 yılında %60'a çıkarmak,
- karbondioksit salınımını (1990 yılına göre) 2020 yılına kadar %35'den başlamak üzere 2050 yılına kadar %80-95 azaltmak,
- binalardaki ısı gereksinimini 2020 yılına kadar %20 civarında düşürerek buralardaki birincil enerji ihtiyacını 2050 yılına kadar %80 civarında azaltmak, şeklinde özetleyebiliriz.
Tüm bunları gerçekleştirmek için, Almanya'yı giderek artan şekilde Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından beslemek, tüm enerji sisteminin tedricen değiştirilmesi ile mümkün! Yeni regeneratif enerji santralleri, enerji parkları inşa edilip, bunların ihtiyaca uygun bir şekilde birbirleriyle bağlanması, yeni ve modern (enerji aktarımında daha az kayıpları mümkün kılan) bir „Overlay-Şebeke“ dahilinde internasyonal bağlantılı „elektrik iletim otobanlarının kurulması“ bu sürecin ilk „olmaz ise olmaz“ları..
Öte yandan Yenilenebilir Enerjilere geçiş, bir yerde eskinin merkeziyetçi enerji sisteminden, (yapısı gereği) ademi merkeziyetçi sisteme geçişi de ihtiva ediyor; mesela biyogaz ve fotovoltaik enerjinin çoğu kez lokal ve kişisel bazda üretilmesi nedeniyle.. Yani hem merkeziyetçi, hem de ademi merkeziyetçi olup birbiriyle bağlantılı olmak zorunda olan komplex, hibrit bir enerji sistemi ile karşı karşıyayız. Bu sistem aynı zamanda, üretilen enerjiyi değişik zamanlarda değişik miktarlarda ortaya çıkan ihtiyaçlara cevap verebilecek şekilde „depolayabilme“ yeteneğinde de olabilmeli! Bu ise yeni enerji depolama tekniklerinin geliştirilmesini şart koşar.
Sözünü ettiğimiz yeni, komplex enerji tedarik sistemi „akıllı“ dağıtım ağlarını, şebekelerini zorunlu kılıyor. Adına Smart Grids denen, elektrik üreten birimlerini (enerji) elektrik depolama bazlarını tüketicilerle „akıllı“ şebeke üzerinden en modern teknik ile biribiriyle bağlayan bir sistem! Tüketicisinden üreticisine kadar tüm bu sisteme ait elementlerin biribiriyle somut ihtiyaç temelinde iletişime geçtiği ve buna göre kendi kendini düzenleyen bir sistem! Vizyon bu!! Orta ve uzun vadede tüm bu aşamaları içeren bir „enerjide dönüşüm“ politikasında Almanya'yı 21.yüzyılın başlarında, yani sürecin başlangıcında dünya ölçüsünde itici, öncü güç haline getiren -ayırt edici- üç özellik var:
A. Yenilenebilir Enerji Kaynakların'a geçişin „Yenilenebilir Enerjiler Yasası“ (EEG:Erneuerbare-Energien-Gesetz) adlı yasa ile 2000'lerin başında güvence altına alınması:
„Doymuş“ bir elektrik piyasasında başlangıçta göreceli pahalı olan, güneş, rüzgâr ve biyokütle gibi Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından elde edilmiş olan elektriğin devlet destekli alımlarla (20 yıl garantili subvansiyonlarla) bu yasa ile desteklenmesi, Yenilenebilir Enerji Kaynakları'ndan üretilen enerjilerin piyasaya başarı ile girişinin en önemli enstrümanı oldu. Yeni tip enerji kaynaklarının bu bazda giderek yaygınlaşması bu başarının bir kanıtı oldu. Öyle ki, ülkemiz dahil dünyada tam 77 ülke bu yasanın önemli elementlerini şu yada bu şekilde üstlendiler. Bunu, Almanya'nın bu konudaki konsepsiyonel bir başarısı olarak tespit etmek gerekiyor, ki onu bu konuda önder konumuna getiren ilk neden de budur.[2]
Geliştiği zemini yazımızın girişinde ifade ettiğimiz bu sürecin Almanya'daki önemli aşamalarını aşağıdaki kronolojide görmek mümkün:
- 1990: Yenilenebilir kaynaklardan elde edilen enerjinin şebekeye verilmesi ile ilgili yasanın kabülü: Devletin eko-elektriği satın alma ve bunu teşvik etmeye kefil olması. Çernobil kazasının sonuçlarının çıplak gözle görülmesi ve ozon tabakasının giderek incelmesinin yeryüzünde yaşamı tehdit etmesi gerçeği temelinde „sağlı“ „sollu“ tüm toplumsal kesimlerden hemen hemen herkesin, politikacının desteklediği bu çözümlerin ileride enerjide hangi „sessiz“ devrime neden olacağını kimse tahmin etmiyordu bile. Denilebilir ki; 1991'de yaşama geçirilen bu yasa ile „enerjide devrim“ başlamış oldu.
- 1996: Yeni bir inşaat yasası ile „Rüzgar Enerji Parkları“nın belli bir düzen içinde, „kaossuz“ kurulmasının mümkün kılınması ve bununla şehirlere ve belediyelere düzenleme, yapılandırma konusunda yeni imkanlar tanınması.
- 1996-1999: Rüzgar enerjisi sektöründe, bu insiyatifin piyonerlerini dahil herkesi şaşırtan bir „boom“un yaşanması. 1990'da sayıları ancak 200'ü bulan RES'ler, 1999 yılı itibarı ile 7.500'e çıkarak başlangıçta %1,4 olarak tahmin edilen enerji ihtiyacını karşılama oranını %5'in üzerine çıkararak tüm beklentileri altüst etti. Bu arada bu randımanların, teknolojide sürekli iyileştirmeler, geliştirmelerle de sağlandığını belirtmek gerek..
- 2000: Yenilenebilir Enerjiler Yasası“ (EEG: Erneuerbare-Energien-Gesetz) adlı yasanın kabülü ile Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının önünün tamamen açılması: Bununla bu tip enerjilerden üretilen elektriğe 20 yıl boyunca sabitlenmiş, önceden tespit edilmiş ve giderek düşen destek alım fiyatları garantisi verilip desteklenmesi. Enerjide (d)evrimin, Yenilenebilir Enerjilere geçişin kırılma noktasını bu yasa oluşturur.
- 2000-2010: Nükleer enerjiden tamamen vazgeçilmesinin karar altına alınması ve bunun „enerji güvenliğinin“ sağlanması açısından Yenilenebilir Enerjilere geçişin daha da hızlandırılmasını beraberinde getirmesi.
- 2010-2011: Fukushima katastrofu ile birlikte Almanya'nın muhafazakar ağırlıklı hükümeti, ülkede oluşan kuvvetli kamuoyu baskısı ile 2022 yılına kadar -şimdiye dek savunduğu- atom enerjisinden feragat etmeyi kararlaştırdı. Bununla Yenilenebilir Enerjiler, yeni bir atılımın eşiğine geldi.[3] Peki Almanya Yenilenebilir Enerjiler sürecine geçiş desteğini nasıl finanse etti? Bu sorunun cevabı, Yenilenebilir Enerji Kaynakları konusunda „Almanya pratiğinin“ ikinci ayırt edici özelliğini ifade ediyor.
B. Yenilenebilir Enerji Kaynakları'na geçişin (politik) ekonomisi
Özel (gerçek) kişiler ve KOBİ'ler gibi tüzel kişiler başta olmak üzere hemen hemen tüm elektrik tüketicileri bu geçiş ile ilgili oluşan tüm giderlerin (yenilenebilir enerjilerin piyasa girişi ile ilgili oluşan sübvansiyonlar, destekleme giderleri, ARGE giderleri vs.) önemli bir bölümünü her ay ödedikleri elektrik faturaları ile „eko vergisi“ kesintisi üzerinden üstlendiler (Büyük sermayeye ait firmalar, genelde bu uygulamadan „muaf“ tutuldular.). Toplum genelinde kabul gören bu „sessiz anlaşma“ ile, örneğin 2014 yılına kadar sadece fotovoltaik alanında toplam 107 milyar Euro „inovasyon giderleri“ için kaynak toplandığı tahmin ediliyor.[4] Böylelikle finanse edilen inovasyonlar, „Yenilenebilir Enerjiler Yasası“nın (EEG) „enerji üretimine verdiği destek garantisi“, insanlara bu alanda „tekniğe ulaşmalarının yollarını“ açtı, diğer bir deyimle enerji üretme teknolojisinde eski, 20. yüzyıla özgü „tekellerin kırılması“ sonucunu beraberinde getirdi. Sonuçta enerji üretimi, bir kaç (büyük) şirketin meselesi olmaktan çıkıp yığınla (tek tek) insanın „üretici“ olarak angaje olduğu, ekonomik üretim faaliyetine başladığı sektör oldu, özellikle güneş enerjisi (fotovoltaik) alanında.. Rüzgar enerjisi sektöründe ise, önceleri rüzgarın kuvvetli olduğu kuzey bölgesinde özgün bir yapısal gelişme yaşandı.
Bu gelişmeleri, bunların pratikdeki somut görünümleri olan „Enerji Kooperatifleri“ni bir sonra ki II. bölümde ele alacağız.
[1] GEO Magazin Nr. 02/Şubat 2013, Hamburg
TOBB, Ekonomik Forum, "Yenilenebilir Enerji Teşvikleri", S. 35: http://www.tobb.org.tr/AvrupaBirligiDairesi/Dokumanlar/Raporlar/YenilenebilirEnerjiTesvikleri.pdf
[2] WWF Deutschland und Lichtblick SE, „Megatrends der globalen Energiewende“, Berlin 2015, S. 22
[3] Bu gelişmeler, bu süreç Sosyal demokratların muhafazakarlarla yaptıkları „büyük koalisyonun“ 2014 yılında aldıkları enerji politikasına ilişkin kararlarla şimdilik biraz akamete uğramış görünüyorsa da, bizce bu konuda son söz henüz söylenmiş değil! Zira burada enerji politikasını yapan sadece politikacılar değil, yazının akışında da görebileceğimiz gibi Yenilenebilir Enerjilere sahip çıkan halk..
[4] a.g.y.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.02.2025
4.02.2025
22.12.2024
1.07.2024
12.05.2024
15.04.2024
3.02.2024
24.11.2023
6.08.2023
11.07.2023