A.Turan ALKAN
Memleketin birinde tekstil piyasasında faaliyet gösteren bir şirket vardı. Şirket halka açıktı, hisse senetleri ara sıra borsada işlem görüyordu. Küçük bir şirketti bu; hissedarları şirkete tamamen duygusal bağlarla merbût bulunduklarından işletme ne batıyor, ne de iflâh oluyordu.
Şirket ilk başlarda, “Tekstil piyasasında bir numara olacağız!” diye iddialı bir tanıtım kampanyasıyla yola çıkmıştı ama bu hedefe kendileri de pek inanmıyordu. Küçük de olsa piyasada var olmak yetiyordu onlara.
Al de alalım, sat de satalım; sana can fedâ
Şirketin kurucusu karizmatik ve otoriter bir iş adamıydı. Ortaklar, kurucu genel müdürü öyle seviyorlardı ki “Al de alalım, sat de satalım; canımız, variyetimiz şirkete fedâ olsun!” diyorlardı. Genel müdür, ortaklarından aldığı sarsılmaz destekle kuruluşa piyasada ‘eh işte’ seviyesinde bir yer tutturdu. “Ticaret bahâne; önemli olan şirketin adını duyurmak. Kâr edince başımız göğe mi erecek; üstelik ‘iltimas, delk-i temas ve mâden-i has’ adamı raydan çıkarır, ahlâkımızı bozar; bu minvâl eyidir eyi…” diyerekten geçinip gidiyorlardı.
Heyecanlı hissedarın biri…
Bir ara şirketin genç hissedarlarından biri, “Böyle olmuyor; oynamaktan murad utmak. Silkinelim, üretimi artıralım, kâra geçelim!” diye tutturunca kurucu genel müdür öfkelendi, “Siz ticaretten ne anlarsınız; size bıraksak şirketi iki ayda soğan-ekmeğe muhtaç bırakırsınız, yürüyün bakayım!” diye celâllendi, o birkaç heyecanlı hissedarın payı ödenip kapı önüne konuldular. O da ne yapsın, kendi şirketini kurdu. Umduğu gibi olmadıysa da varla yok arasında bir çizgide o da piyasada kendine bir yer edinmişken dosyası hızla kapatılan garip bir trafik kazasında Hakk’ın rahmetine kavuştu.
Tesadüf de hani bu kadar olurdu!
Şirket kültürü!
Derken efendim günler geçti ve emr-i Hak vâki oldu, kurucu genel müdür de vefat etti. Yerine, hayli kavga-nizâdan sonra, ‘ensesine vur lokmasını ağzından al’ kıvamında efendiden bir emânetçi seçti hissedarlar.
Aa, yeni müdür şirketi, selefinden daha iyi yönetmeye, ufak-tefek kâr etmeye, şirketi büyütmeye başlamaz mı? Hatta gün geldi, bir ara borsa yönetimine küçük bir temsiliyetle seçilmeyi bile başardıysa da mutluluğun ‘mütevazı büyüklük’te olduğunu anlayıp frene bastı yeni genel müdür.
Hissedarlar ilk anda ne olup bittiğini pek anlamadılar ama şirket kültüründe, “Büyüklerimizin vardır bir bildiği; demek ki öyle gerekiyor…” diye bir umde vardı. İtaat ettiler.
Daha sonraları ona bu akılları, kendisinden şüphesiz daha akıllı derin borsa yöneticilerinin verdiği yolunda iddialar da duyulduysa fakat hissedarlar aldırış etmediler: “Düşünen kafalara kötü fikirler üşüşür / Büyüklerimiz bizden daha iyi düşünür!” fehvâsınca sükût ettiler.
Onlar şirketi büyütmek, daha çok üretip para kazanmak değil, şirketin şan ve şerefle temsil edilmesi hedefini kâfi buluyorlardı.
Hoppalaaa
Yıllar hızla akıp geçti. Şirket ne onuyor ne de ölüyordu. Üretilen ürünleri, bağımlı hissedarlardan başka kimse almıyordu ama ne gam? Derken günün birinde, “Cepten yiyelim, büyümesek de olur; şirketin bayrağı gönderde dalgalansın yeter!” diye düşünen bazı cahil ve atak hissedarlar hoppadanak fikir değiştirdiler; “Yahu bu şirketi biz yönetsek piyasanın tozunu attırırız.” diye cesaretlenerekten hissedarlardan yeni şirket genel kurulu için imza toplamaya başladılar.
Öyle bir an geldi ki toplanan imzalar, genel müdürü destekleyenlerden daha büyük rakamlara ulaştı. Hoppaalaydı resmen! Görünüşe göre hadise basitti; ilk genel kurulda imzacı hissedarlar şirket yönetimini ele geçirecek gibi görünüyordu. Yok deveydi!
Rufailer işe karışıyor
Tam bu safhada işe Rufailer karıştı ki bildiğimiz Rufai tarikatının bu oluşumla alâkası yoktur.
Rufailer, “Aman ocağınıza düştüm; bu bastıbacaklar kırk yıldır kendine alıp satan şirketi büyütüp üstelik utanıp arlanmadan kâra geçireceklerini bile söylüyorlar; medet sizden!” diye eli ayağı titreyen başarısız genel müdüre, “Sen gönlünü ferah tut ağam; bu itirazcılardan bir cacık olmaz; biz hallederiz. Sen yüce borsaya güvenmeye devam et!” öğütleri verip yatıştırdılar. Ardından hoop diye Şimkürek Fasliye Feza ve Hilâlören Hafif İtilaf mahkemesini devreye sokup imzacılara bilardo tabiriyle ‘cırt’ çektirdiler. Yine hoppalaydı! Şirket hissedarların altına imza attığı kararı bir Şimkürek yargıcı durumdan vazife çıkararak gürültüye getirip geçersiz sayabilir miydi?
‘Fasliye feza, hafif itilaf’ labirentinde…
Ülke, kâğıt üstünde hukuk devleti olduğundan mahkeme kararına kimse ağzını açamadı. İtirazcılar o kadar densiz, o kadar ‘Devlet’ terbiyesi görmemiş çocuklardı ki, tutup arlanmadan mahkemeye itiraz ettiler.
O da ne; bir üstteki mahkeme, “Tamam kardeşim, siz haklısınız; yürüyün sizi kim tutar?” derken onun da üstündeki mahkeme hemen araya atlayıp, “Hoop, burası tarla mı; usul eksiklikleri var!” diyerek tekerleğe çomak soktu. Tabii ülke hukuk devleti olduğundan ve mahkemeler bağımsız ve tarafsız olduğundan herkes yargı kararlarına saygı duyuyordu. Sıkıysa duymasınlardı bakayım!..
Yüce borsanın âlî maslahatı!
Neticede anlaşılmaya başlandı ki yaptıkları iş akıntıya kürek çekmek gibidir ve hisse senetlerinin işlem gördüğü yüce borsanın derin abileri, şirketin kim tarafından yönetileceğine filan aldırış etmemektirler. Derin abilerin asıl maksadı şirketin ne iflas edecek kadar kötülemesi ne de iflâh olması arasında bir nebâti hayat çizgisinde sabitkadem tutulmasıdır çünkü tekstil piyasasında en çok kazanan büyük şirketin menfaati böyle gerektirmektedir.
İtirazcılar hâlâ, biz haklıyız, çoğunluk bizde diye burundan kıl aldırmasa da işler şimdi bu merkezde. Sırada daha yüzlerce Fasliye Feza, Hafif İtilaf yargıcı, yüce borsanın yüksek menfaati ve âlî maslahatı için görev sırasının kendilerine gelmesini heyecanla beklemektedir.
Neyse ki memleket bir hukuk devletidir; olmasaydı yanmıştık!
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2016
13.07.2016
11.07.2016
10.07.2016
8.02.2016
7.02.2016
6.02.2016
4.02.2016
3.02.2016
2.02.2016