Halil BERKTAY
[15 Haziran 2018] Şimdi düşünün; Amerika’da yetmiş küsur yaşlarında bir eski arkadaş grubu. Bazıları emekli. Biri müzik profesörlüğünden, biri coğrafya profesörlüğünden, biri avukatlıktan, biri deprem mimarlığı ve Dünya Bankası danışmanlığından. Diğerleri aktif: iş adamı, doktor (genel pratisyen), doktor (nörolog). Dünyanın bambaşka bir köşesinden, 8500 km ötedeki Türkiye’den, hasbelkader beni bulmuşlar karşılarında. Soruyor da soruyorlar. Hepsinin çok iyi bildiği bir konu var: Kürt sorunu. Daha doğrusu, ABD’nin IŞİD’e karşı savaşta Kuzey Suriye Kürtlerini eğitmesi ve silâhlandırması yüzünden Türkiye’yle ne kadar ters düştüğünün son derece farkındalar. Irak ve Suriye’deki durumdan ise zaten çok tedirginler (unutmayalım, bunlar vakti zamanında Vietnam’a da karşı çıkmış, Amerika’nın başka ülkelere müdahalesinden hiç hoşlanmayan liberal demokrat aydınlar). Şimdi benim anlattıklarımdan ortaya çıkıyor ki, Batının Türkiye konusunda da yapmadığı hatâ kalmamış. İslâmofobi ve Türkofobi; demokrasisiz modernizasyona ve otoriter laisizme destek; halka karşı askerî-bürokratik elitten medet ummak; Erdoğan’dan kurtulma özlemi; 15 Temmuz darbesi karşısında (en hafif deyimiyle) bekle-gör tavrı; öncesi ve sonrasında Gülencilere açılan kredi ve gösterilen himaye; DAEŞ’le kendisi savaşmak yerine parayla savaştıracak yerli asker arayıp Suriye Kürtlerinde karar kılmak... hepsi bunun bir parçası. Eh, bunlar da yanlışsa, ki görüyorlar yanlışlığını, o zaman ikinci büyük soru kaçınılmaz oluyor:
Peki Halil, sence Amerika ne yapmalı?
Cevabı (diyorum) Türkiye’yi çok aşıyor kuşkusuz. Bu global bir sorunu. Olabilirliğin sınırlarını idrak sorunu. Yeryüzündeki yeni kuvvet ilişkilerini algılayıp algılamama sorunu. Yeni bir dünya düzeninin aslında ne olması ve nasıl kurulması gerektiğini içine sindirip sindirmeme sorunu.
Tarihte onbinlerce yıl Batı - Doğu ayırımı diye bir şey yoktu. İnsanlığın (Avrasya’nın küçük ve uzak Avrupa köşesine sıkışmış) bir bölümü, İS 1500 dolaylarında yerkürenin kalanı üzerinde yükselmeye başladı. Bu süreçte, elinde çok büyük güç ve zenginlik topladı. Kendine has bir iktisadî, siyasî, askerî ve kültürel çehre kazandı. Aşırı gelişerek yeni oluşan dünya kapitalist sisteminin merkezi ve tepesine yerleşti. Başka herkesi azgeliştirerek periferileştiren bir iktidar blokuna dönüştü. Sırf coğrafî anlamda batı/da olmaktan çıktı. Bu özel anlamda Batı diye anılır oldu.
Fakat görüldüğü gibi bu Batı hegemonyası yeryüzünde sadece 500 yıllık. Onun içinde, Yeni Emperyalizm çağı diye bir alt-bölüm var. Avrupa-merkezli deniz imparatorluklarının, artık Sanayi Devrimi’nin beraberinde getirdiği yeni teknik ve teknolojiler (buhar ve çelik, dev zırhlılar, konik patlayıcı mermiler atan uzun menzilli toplar, makinalı tüfek, demiryolları, telgraf ve telsiz, okyanus diplerine döşenen kablolar, nihayet kinin ve tropikal hastalıklara karşı geliştirilen diğer ilâçlar) temelinde, son büyük genişleme dalgasını kapsıyor. 1870’lerde başlayıp Birinci Dünya Savaşı’na uzanıyor. İngiliz sömürge imparatorluğunun olağanüstü büyümesini, Fransız, Alman ve İtalyan sömürge imparatorluklarının ise yeniden veya sıfırdan kurulmasını beraberinde getirecek. Büyük Sahra’nın güneyindeki Kara Afrika’nın kapışılması başta olmak üzere, dünyanın teritoryal paylaşımı tamamlanacak; boş ve sahipsiz toprak kalmayacak. İyi mi kötü mü; medeniyet mi talan ve zulüm mü; neden oluyor (tesadüf mü, tekelci kapitalizm yüzünden mi); nereye gidiyor (ebedî barış ve huzura mı, daha büyük savaşlara mı)... soruları etrafında dönen tartışmalara yol açacak. Hararetli savunucuları ve sert karşıtları çıkacak. Hobson, Lenin, Hilferding, Rosa Luxemburg, sonra Joseph Schumpeter ve Otto Bauer’lerin yorumlarına konu olacak.
Dikkat edilirse, bu Yeni Emperyalizmin doruğu da en fazla 45 yıl. Bu dönemde, modern sanayi toplumları ile Avrupa dışı ülkeler arasındaki kuvvet dengesizliği en aşırı noktasında. Olabileceği kadar birinciler lehine. Zamanın Büyük Devletleri (Osmanlı deyimiyle Düvel-i Muazzama’sı), bu sayede “İnsanlığın Efendileri” (Victor Kiernan, The Lords of Human Kind) veya “Bütün Dünyanın Efendileri” (Anthony Pagden, Lords of All the World) mertebesine yükselecek. Ancak 1914’te bu aşama da sona erecek. 1918’den sonra sömürge imparatorlukları artık büyümeyecek. İki savaş arası dönemde statik kalacak. 1945’ten sonra ise rüzgâr yön değiştirecek; büyük bir dekolonizasyon (sömürgesizleşme) dalgası yükselecek. Bütün o denizaşırı imparatorluklar çözülüp dağılacak; 150 kadar yeni ülke bağımsızlığına kavuşacak. Devlet egemenliği, Birleşmiş Milletler üyeliği için zorunlu koşul. İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminde BM 51 ülkeyle kurulurken, 2011 itibariyle mevcudu 193’e ulaşacak.
Tabii bu, emperyalizm mirasının sonu demek değil. İnsanlık, bir, bugün de muazzam iktisadî eşitsizlik ve dengesizliklerin pençesinde. İki, uluslararası politik kurumlar (örneğin bizzat Birleşmiş Milletler) hâlâ geçmişin adaletsizliğini yansıtmakta. Üç, Yeni Emperyalizmin ideolojik ve kültürel etkileri şimdi de sürüyor. Batı-merkezcilik düşünsel bir gerçek. Oryantalizm düşünsel bir gerçek. Irkçılık düşünsel bir gerçek. İslâmofobi düşünsel bir gerçek. Sömürgecilik tarihe karışmış, ama zehirli tortusu bizimle yaşamaya devam ediyor. Dolayısıyla bir bütün olarak Yeni Emperyalizm çağını 1914’le noktalamamak, hiç olmazsa 1945-50 arasına kadar getirmek daha doğru olmalı.
Neden 1945-50 arası? Çünkü burada bir hegemon değişikliği söz konusu. 1870’lerden beri, emperyalizm deyince herkesin aklına öncelikle Britanya (Nâzım Hikmet’in ifadesiyle “Adalı Haydut”) geliyor. 1918-39’da bile bu imaj hâlâ kuvvetli; uluslararası ilişkilere, Milletler Cemiyeti’ne, silâhsızlanma denemelerine, Hindistan’a, Filistin mandasına... âhı gitmiş vahı kalmış da olsa büyük ölçüde İngiltere yön veriyor. Lâkin 1945’ten itibaren artık Amerika sahnede. Tam Kipling’in daha 1898-1902’de, Filipinler’in fethi sırasında istemiş ve öngörmüş olduğu gibi, “Beyaz Adam’ın misyonu”nu İngiltere’den devralıyor. Stalin’in ve Sovyetler Birliği’nin karşısına dikiliyor. Avrupa!nın batı yarısını NATO ve Marshall Planı’nın kapsamına alıyor. Hür Dünya’nın patronu ve jandarması kesiliyor. Aynı zamanda, gene Sovyetlere karşı “ara bölgeler” veya Üçüncü Dünya üzerinde egemenlik mücadelesine giriyor. Kapitalizm ve Komünizm. Washington ve Moskova. Hür Dünya ve Sosyalist Blok. “Hürriyet İmparatorluğu” ve “Adalet İmparatorluğu” (Odd Arne Westad’ın terimleri). Her iki taraf, kâh henüz (barışçı veya şiddete dayalı yöntemlerle) kurtuluş mücadelesi vermekte olan parti veya cepheleri, kâh bağımsızlığına kavuşmuş devlet ve hükümetleri kendi yanına çekmek, nüfuz alanına katmak, hiç olmazsa ötekinin nüfuzuna girmesini önlemek için her çareye başvuruyor. Yoğun ideolojik bombardımanda bulunuyor. Ekonomik yardım sunuyor. Rüşvet veriyor, kadro satın alıyor. Özellikle subayları eğitip yeni orduları ele geçirmeye çabalıyor. Bu sayede darbeler tezgâhlıyor, diktatöörlükler kuruyor-kurduruyor. 1950’lerden 70’lere, Latin Amerika ABD yanlısı askerî rejimlere, Ortadoğu ise daha çok Sovyet yanlısı Arap askerî rejimlerine tanık ve sahne oluyor. Bazen de iki kampın finanse ettiği gerilla örgütleri arasında patlak veren uzun ve sonuçsuz iç savaşlar (Angola gibi) ülkeleri cehenneme çeviriyor.
Öyle veya böyle, 1945’ten 1990’a, yani Sovyetler Birliği’nin çöküşüne kadar ABD, dünyanın (Türkiye’yi de içine alan) “Batı” yarısı üzerinde benzersiz bir iktidar sahibi. Giriyor, avucuna alıyor, pençesinde tutuyor, icabında deviriyor. Kimsenin raydan çıkmasına, olmadık arayışlara girmesine izin vermiyor. Çoğu zaman, ekonomik ve ideolojik ağırlığı (Sovyet sistemi ve tehdidine karşı koruma işlevi) sayesinde, daha fazlasına ihtiyaç bile duymuyor. Ama gerektiğinde, 1953’te İran’da Musaddık’ı, 1954’te Guatemala’da Arbenz’i, CIA tasarımı müdahalelerle kolayca yıkabiliyor. Bir yenilmezlik ve hesap sorulmazlık profili çiziyor.
Ancak gene dikkat edilirse, bu ağır ABD hegemonyası dönemi de alt tarafı 45 yıl. İngiltere ve Yeni Emperyalizm çağı için yaptığımız gibi, burada da asıl doruk döneminin penumbra’sını, “yarı-gölge”sini biraz daha uzatsak, meselâ 2020’ye getirsek (projekte etsek), en fazla 75 yıl. Gerçi Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte, Amerika’nın artık “tek süper güç” kaldığını ve daha da serbestlediği, istediğini yapabileceği, dilediği “yeni dünya düzeni”ni kurabileceğinden söz edilir olmuştu. Oysa hiç de öyle olmadı; yeni ve beklenmedik belâlar çıktı. Daha 1950-53’te Kore’de kazanamamış, 1955-75’te Vietnam’da ise yenilmiş, düpedüz hezimete uğramıştı. Haydi diyelim ki bu iki örnekte Kuzey Kore ve Kuzey Vietnam’ın arkasında Sovyetler Birliği ve Çin vardı. Bugün yoklar (veya eskisi gibi mevcut değiller), ama ABD çeşitli meydan okumaları defetmekte ve bölgesel çatışmaları zaptürapt altına almakta çok daha fazla zorlanıyor. Hattâ nereye el atsa, hamlesi geri tepiyor ve üstesinden gelemediği sonuçlara yol açıyor. İsrail’e kayıtsız şartsız desteği, Filistin’i yeryüzünün en büyük kanayan yarasına dönüştürüyor; bu da gidip cihatçılığın fideliğini yaratıyor. Samuel Huntington’ın “medeniyetler çatışması” ve “bundan sonraki düşman İslâm” vizyonu doğrultusunda, 9/11’in ardından ne idüğü belirsiz bir “teröre karşı savaş” açıyor, ama Pakistan ve Afganistan’da elle tutulur hiçbir başarıya ulaşamıyor. Aynı şekilde, Irak ve Suriye’ye de giriyor ve berbat ediyor; birinde, devirdiği Saddam’ın yerine ve diğerinde, deviremediği (devirmekten vazgeçtiği) Esad’ın karşısına hiçbir alternatif meşruiyet koyamıyor. Kaldı ki Irak, Libya ve Suriye’de yaptıkları, bütün inandırıcılığını yokediyor; sergilediği iki yüzlülük ve çifte standartlılık karşısında, eskiden olduğu gibi ahlâkî üstünlük köşesini tutması da imkânsızlaşıyor.
Bu arada çeşitli ülkelere diş geçirmesi (en zayıfları dışında) daha da zorlaşıyor. Darbe desen, darbe tezgâhlayamıyor; istilâ ve işgal desen, işte Irak, Libya, Suriye ve Afganistan’da deniyor ama sonra çıkamıyor, hükmedemiyor, Vietnam’dan beter oluyor. Bunların birkaç çentik üzerinde, “aklından bile geçirme” (don’t even think of it) kategorisi yer alıyor. Söz konusu rejimlere en ufak pozitif değer atfetmeksizin söylüyorum; İran ve Kuzey Kore’ye hiç diş geçiremiyor; 1898-1902’de İspanya’dan kaptığı ve sonra “medeniyet götürdüğü” Filipinler’de, bugün Duterte yönetimine (ki haydut ve katil bir yönetim) istese de dokunamıyor. Başka bir grup ve kertede, Türkiye’de 1960, 1971, 1980 veya 28 Şubat 1997’nin bir benzerini tekrarlayamıyor. Neden? Çünkü koşullar çok değişti. Belki zengin ile orta halli ve yoksul arasındaki ekonomik uçurumlar kapanmadı. Ama nicel anlamda hepsi birden gelişir ve yükselirken, geçmişin (sömürgelik veya ilk bağımsızlık çağının) zayıf ve yoksulları, eskiden sahip olmadıkları kapasiteler kazandı. Yerel ölçekte post-kolonyal ideolojiler, millî kimlikler, toplumları bir arada tutabilen yerli aidiyet ve sadakat bağları oluştu. Bürokrasiler güçlendi, tecrübe ve direnç kazandı. Ekonomiler güçlendi; dışa muhtaç olmayan, ya da dışarıya muhtaç olma düzeyini önemli ölçüde düşüren, 1974 Kıbrıs müdahalesi sonrasındaki silâh ambargosu gibi uygulamalar karşısında ezilmemeyi mümkün kılan savaş sanayileri oluştu. Bir yandan Soğuk Savaşın sonu, diğer yandan 21. yüzyılın yeni bölgesel çatışmalarında sergilendiğini belirttiğim çifte standartlılık ve iki yüzlülük, Batının ideolojik sirayet gücünü de çok aşındırdı. Kimseyi “kızıl korkusu”yla hizaya getirme olanağı kalmadı. Tabii (aralarındaki siyasî farklar bir yana, sırf muhalif ve muterizlikleri açısından birbirine benzeyen) İran, Kuzey Kore ve Türkiye gibi ülkelerin dünya çapında ABD’ye savaş açacak halleri yok. Ama kendi toprakları üzerinde öyle bir nicelik ve nitelik ifade ediyorlar ki, Amerika’nın ofansif bir ileri harekâta girişmesini de en azından çok pahalı, kolay kolay göze alınamayacak kadar maliyetli kılabiliyorlar.
Bir çentik daha yukarıda, Avrupa ABD’nin muti müşterisi olmayı çoktan bıraktı. Amerika’nın kuzeyinde Kanada, güneyinde Meksika, çeşitli konularda Trump’ı çileden çıkaran bir irade sergiliyor.
Özetle, ABD hâlâ dünyanın en büyük gücü, ama yapabilecekleri eskisine kıyasla çok sınırlı. Öte yandan, bu “en büyük güç” olma halinin daha ne kadar devam edeceği de belirsiz. Uzun vâdede büyük tehdit Rusya’dan değil Çin’den geliyor. Sovyetlerin çöküşünün ardından bir nebze toparlanan Rusya, gene de görece zayıf bir ekonomiye sahip. Daha ziyade kendi dolaysız çevresini tahkim edebiliyor; ancak ABD’nin çok büyük kararsızlık gösterdiği (Suriye gibi) durumlarda, boşluktan yararlanıp orta menzilli bir adım atabiliyor. Çin ise bambaşka bir olay. Rusya ve Putin kadar dahi demokrasiyle ilgisi yok. Komünist tek parti diktatörlüğünde, bir tür karma kapitalizmle hızla gelişiyor ve bazı alanlarda ABD’den de daha ileri teknolojiye sahip bir ordu kuruyor. İlk amacı, Amerika’yı Asya kıyılarından uzaklaştırıp Pasifik ortalarına doğru sürmek; Çin hava ve deniz kuvvetlerinin kontrolünde çok daha geniş bir güvenlik alanı yaratmak. Bu arada, Zi Şinping’in “Büyük Çin”i daha şimdiden birçok Afrika ülkesinin en önemli ekonomik partneri konumuna yükseliyor.
Çok makro planda, insanlık sınıfsız sosyalist topluma yönelmediği gibi, liberalizm veya neo-liberalizmin mutlak zaferine doğru çizgisel bir ilerleyiş de göstermiyor. Ulus-devletlerin yerini kestirmeden küreselleşme almıyor. Tersine, liberal küreselleşmeye önemli tepkiler doğuyor.
Bu tablo karşısında, ABD’nin ve özellikle Cumhuriyetçilerin, işte yakın geçmişteki “W” Bush ve şimdi hemen önümüzdeki Trump yönetimlerinin büyük problemi, yeni realiteleri idrak edememeleri. Hayli değişik bir dünyada, hâlâ eski oyunları oynamayı denediler, deniyorlar. Bu kısa vâdeli, taktik, palyatif tepkilerle hiçbir yere gidemezler. Dünya tarihçiliğinde bir ekol, insanlığın geleceği açısından geçmiş imparatorluklara bakıyor ve meselâ Perslerden veya Roma’dan dersler çıkarmaya çalışıyor (burada, Türkiye tarihçilerinin de Osmanlı tecrübesini gündeme getirmesi açısından belki bir fırsat söz konusu, ama hatırı sayılır bir zihinsel çevikliğe ve eski klişelerden kopmaya ihtiyaç gösteriyor). Fikir şu: “yeni dünya düzeni” olacaksa da, mutlak eşitlikçi ve çoğulcu olmayacak; her şeye rağmen bir ağırlık merkezine, modifiye edilmiş bir emperyal birleştiriciliğe ihtiyaç duyacak. Lâkin madalyonun diğer yüzünde, imperium olacaksa da farklı bir imperium olacak. Meselâ Britanya, eski sömürge imparatorluğunun yerine İngiliz Milletler Camiası (Commonwealth) diye bir şey koydu. ABD bir benzerini oluşturabilir mi? Dünya ülkeleriyle çok daha yumuşak, daha eşitlikçi, daha danışmacı ilişkiler kurabilir mi? Rolünün yeni ve çok-taraflı bir pazarlıktan geçip tekrar tanımlanmasını kabul edebilir mi? Galiba bütün bunlar için Amerikan politik elitlerinin oturup çok ciddi düşünmeye ve yeni bir envanter çıkarmaya ihtiyacı var.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024