Halil BERKTAY
[23-24 Ocak 2021] Günlerden bir gün, mahkemeye götürülmüşlerdi sabahtan. Geride beş altı kişi kalmıştık. Ansızın bir telâş koptu, “komutanım!”la biten tekmil haykırışları duyuldu. Tümen komutanı (Osman Fazıl Polat) teftişe gelmiş meğer. Ne tesadüf; iki yıl geçmeden, onun ve bizim Mamak’taki varlığımız aşağı yukarı aynı sıralarda sona erecekti. Bizler 14 Temmuz 1974’te tahliye olacaktık. 20 Temmuz 1974’te ise Kıbrıs Harekâtı başlayacak; Tümgeneral Polat “Mağusa Fatihi” diye anılır olacaktı.
Sözünü ettiğim teftiş günü, bunlar çok uzaktaydı kuşkusuz. 25-26 yaşımdaydım ve gelecek pek parlak gözükmüyordu. Henüz 14 Ekim 1973 seçimleri bile cereyan etmemiş; Bülent Ecevit’in CHP’si beklenmedik bir başarı sağlamamış; Süleyman Demirel ise günlerce evine kapanmamış; affın kapısı aralanmamıştı.
Paşa geldi koridorun sol ucundan. Koğuşun kapısını açtılar. Canhıraş bir dikkat! çekildi. Ranzalarımızın ayak ucunda, hazırolda durduk. Girdi. Peşinde maiyeti, dolandı bir. Sağa sola bakındı. Yatakların iyi yapılmış olup olmadığını inceledi. Gri tahta sandıklarımız vardı, elbise ve çamaşırlarımızı koyduğumuz. Hepsi aynı hizadaydı. Birinin üzerine oturdu. Bir de aşağılarda gezdirdi gözlerini. Düşündü. Önemli bir şey demesi lâzım. Sonunda buldu. Sessizliğin içinde, “Bunların terlikleri neden tek tip değil?” diye sordu.
Herhalde ancak Kafka böyle düşleyebilirdi sahneyi. O kadar absürddü ki, nöbetçi başçavuş da bilemedi nasıl karşılık vereceğini. Anlaşılmaz bir şeyler geveledi. Paşa da üstelemedi. Ama aslında çok ciddî bir kaygıyı yansıtıyordu söylediği. Altı yıl sonraki 12 Eylül (1980) rejimi, 12 Mart’ın yarım bıraktıklarını tamamlama arzusunu, kâh seyyar satıcılara da üniforma giydirme, kâh hapishanelerde sürekli İstiklâl Marşı söyletme, kâh üniversitelere zorunlu İnkılâp Tarihi dersleri koymak suretiyle saf Atatürkçü bir gençlik yetiştirme çabalarına vardıracaktı.
Askerlerin aklına gelmesine karşın, hiçbiri özellikle faşist ve militarist değildi aslında. Tersine, modernitenin, modernizasyonun ve modern devletin homojenleştirme, türdeşleştirme, standartlaştırma eğilimlerinin sadece bazı uç noktalarını ifade ediyordu. Geleneksel köylü toplumlarının yerelliği, heterojenliği, renkliliği ve keşmekeşinin üzerinden silindir gibi geçti bu eğilimler. 16. yüzyıl sonu Avrupa ordularına üniforma giydirilmesi (adı üstünde, uni-form, yani tek tip) ve aylar boyu “talimhane”de (drill ground) yanaşık düzen eğitiminden (close-order drill) geçirilmeleriyle başladı: sağa dön, sola dön, geriye dön, yerinde say, uygun adım marş! Tüfeğini doldurup ateşlemek ve temizleyip tekrar doldurmak için 23 veya 36 basit hareket. Uzun mızrağını yerde sürümek, omuzda taşımak, düşmana doğrultmak, dürtmek ve geri çekmek için 18 basit hareket. Bunların yüzlerce, binlerce defa tekrarlanması. Otomatikleşinceye, bütün bölük bir “makina düzeni” kazanıncaya kadar. Devamında bir de Sanayi Devrimi. Artık (markasına göre) bütün silahlar, bütün top ve tüfekler, her türlü cephane hep aynı çap ve kalibre.
Gerisi, alandan alana, sektörden sektöre sıçramalarla çorap söküğü gibi geldi. Hızlandırılıp 19. yüzyıla, kısmen de 20. yüzyıla sıkıştırılmış bir versiyonunu, Tanzimat ve Cumhuriyet reformlarında izlemek mümkün. Sadece subayların değil, bürokrasinin de peşpeşe kıyafet değişimlerinden geçirilmesi. Baştan tasnif edilmiş görevler, tanımlar, rütbeler, sıfatlar. Her türlü bürokratik belgenin şu kadar damga ve şu kadar imzaya bağlanması. Hep aynı yeknesak prosedürler (aynen tüfek doldur-boşalt gibi). Ölçü ve tartıların metrik sistemde birleştirilmesi. Yerel değil ulusal vergi sistemleri. Dağınık lehçelerin, yerel ağızların üzerinde yükselen tek bir yazı dili. Eğitim, okullar: Tevhid-i Tedrisat; standardize süreler, müfredat, diplomalar.
Yanlış anlaşılmasın; bunlar olmamalıydı, tarih hatâlı bir mecradan gelişti, keşke modernite hiç yaşanmasaydı… değil muradım. Sadece, tam ne olduğuna ve bunun için ödenen bedele dikkat çekmeye çalışıyorum. Modernite sırf iyilik ve güzellik olmadı — ve bedavaya gelmedi insanlığa. Tersine: yüksek bir fiyat ödendi, “ilerleme” uğruna. Yeryüzünün nadir bazı köşelerinde birkaç yüzyıl boyunca spontane ilerleyen süreçler bağlamında bile çok haşin bir “büyük dönüşüm”dü yaşanan (bkz Karl Polanyi, The Great Transformation). Kırsaldan ve tarlalarından (Marx’ın ifadeleriyle, binyıllar boyu “göbekten bağlı” oldukları “emeğin doğal laboratuvarı”ndan) koparılıp yeni endüstri kentlerinin cangılına fırlatılan köylülerin işçileşirken yaşadığı şokun, Avrupa dışı yerli halkların sömürgeleştirilme ve köleleştirilme tecrübesinden aşağı kalır yanı yoktu.
Gene de asıl felâketler “gecikmiş,” dolayısıyla “yetişmeci” modern devletlerin bir çırpıda “muasır medeniyet seviyesi”ne ulaşmak uğruna “iç sömürgeci” kesilip kendi halkları ve coğrafyalarına cebren, zorla, yukarıdan aşağı bir otoriter modernizasyon empoze ettiği durumlarda patlak verdi. Bunun da belki en korkunç örnekleri (Çarlıktan Sovyetlere) Rusya’da, (Osmanlıdan Cumhuriyete) Türkiye’de ve (Kuomintang’dan Kungçantang’a) Çin’de yaşandı. İki akraba “hızlandırılmış ulusal kalkınma” ideolojisi sahneye çıktı: Kemalizm ve Komünizm. İki yeni Makyavelizmdi bir bakıma, amaç uğruna her türlü aracı mübah gören. Hiçbir boşluk bırakmamak; ister etnik, ister dinî, ister ideolojik, ister kültürel, ister kabilesel… bütün özerklik, uyumsuzluk ve potansiyel direniş “cep”lerini baştan, toptan yoketmek uğruna hapishanelere, kamplara, sansasyonel “vitrin” mahkemelerine, akıl hastanelerine, katliamlara, soykırımlara başvurmayı meşru hale getirdi.
Fizikte bir horror vacui düşüncesi vardır, ilk Aristo’nun ortaya attığı; kabaca “doğa boşluk tanımaz” diye çevrilebilir. Sanatta, belirli bir düzlemin (kağıdın, tuvalin, ahşap panonun) tamamını, yüzde yüz doldurma ve en küçük bir açıklık bırakmama çabası için kullanılır. Yukarıya üç resim aldım, Adolf Wölfli’den (1864-1930). Kendi yoksun ve yoksul çocukluğunda maruz kaldığı şiddet ve tacizler sonucu, akıl hastasıydı, saldırgandı, tecavüzcüydü, sürekli sanrılar görüyor ve yaşıyordu. 1895’te Bern’deki Waldau Kliniği’ne kapatıldı ve bir daha çıkmadı. Son otuz yılını (her anlamda) “deli gibi” resim yaparak geçirdi. İster kurşunkalem, ister kuruboya resimleri hep böyleydi: her sabah kendisine verilen iki beyaz kağıdın her milimetre karesini girift fantezileriyle dolduruyor; âdetâ ruhunun olanca karmaşıklığı o zemine yansıtıyordu.
Wölfli’nin şizofren horror vacui’si ile gecikmiş-yetişmeci modern devletin şizofren otoritarizmi ve horror vacui’si arasında güçlü bir benzerlik görüyorum, açıkçası. İster Kemalizm, ister Komünizm, illâ her yeri kaplayacak, her yeri dolduracak, her şeyi ve herkesi kendine benzetecek. Ne Dersim bırakacak, ne Sincan (Doğu Türkistan). İkisi de ilerleme, kalkınma, çağdaşlaşma, feodalizmden kurtulma-kurtarma adına yola çıkacak.
Biri Kürtlere, Alevilere, Zazalara, aşiretlere, modernite ve Türk ulus-devleti dışında yaşam hakkı tanımayacak. Bunu 1930’larda kanla, katliamla dayatacak (bkz Vahap Coşkun, Dersim Defterleri 1 (3 Ocak 2021) ve Dersim Defterleri 2 (10 Ocak 2021)). Öyle bir dehşete başvuracak ki, bugün tekrar anlatıldığında, kimilerinin hâlâ yok, olmuş olmaz demeyi sürdürdüğü 1915 Ermeni soykırımının da olabilirlik koşulları: nasıl pekâlâ yapılabilir ve aynı amansızlıkla, aynı kahharlıkla, aynı kandökücülükle yapılabilmiş olduğu bütün çıplaklığıyla ortaya çıkacak.
Diğeri Uygurlara, Müslümanlara, geleneksel yaşantılarına, örf ve âdetlerine yaşam hakkı tanımayacak. Yatılı okul adı altında toplama kamplarına tıkacak. İdeolojik beyin yıkama, kültürel imha ve zorunlu doğum kontrolü (nüfus artışını önleme) yaptırımlarına maruz bırakacak. Hele sonuncusu, sırf Marksizm-Leninizm ve Şi Cinping Düşüncesi’nden değil, aynı zamanda Avrupa proto-faşizminden, eugenics (ırk sağlığı) öğretisinden feyiz alacak.
Gel zaman git zaman, bu ülkelerden birinde (Türkiye’de) siyasî iktidar ve kültürel ortam değişecek. Dersim Tertelesini açıkça konuşmak ve zamanın Tek Parti’sini suçlamak, sorumlu tutmak mümkün hale gelecek.
Fakat nihaî ironi. Aynı iktidar Sincan’ı görmezden gelecek. Dersim’in aynadaki aksinden ibaret olduğunu anlamayacak. 1930’ların otoriter-laik CHP’sinin günümüzdeki muadilinin otoriter-ateist ÇKP olduğunu idrak etmeyecek. Çin’in Tek Parti devletinin Müslüman Uygurlara reva gördüğü “terörizm” yaftasını kabullendiği anda, peki ben neredeyim sorusunu sormayacak.
Yazarlar
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURPKK neden Schrödinger'in kedisine benzedi? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇete savaşı mı? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkumuş hainler ülkeden kaçıyor! 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolSarkozy hapiste 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAsker göndermek ya da göndermemek… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENVe casusluk hikâyesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu? Olur ama… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarışın Halklaşması ve Demokratik Toplum Sürecine Çağrı... 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan‘Büyük iddialar, büyük kanıtlar gerektirir’ 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMuhalefetin gerçeklikle bağı koparsa… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKronik siyaset bunalımı… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yerli ve demokratik çözümün yol haritasını hazırlamalı 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTGöbeklitepe… Urfa İzlenimleri – 2 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDem Parti’ye çullanmanın hafifliği 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Türk soylu yabancı” mı, “herkes Türktür mü (vatandaş?) daha doğru? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNMadencilik yasasının gölgesinde hasat: Çatalağaç zeytin taşınamaz 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTürkiye’nin dilleri, İslam’ın lehçeleri, Allah’ın ayetleri 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRMilyonlarca dolarlık LPG filosu ve otel zinciriyle Paramount operasyonunun en dikkat çekeni: Şaban K 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERFransa’yı krizden kurtaran emeklilik hakları 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKültürel hegemonya: “Hay Bin Yakzan” bize ne söyler? 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞTrump’ın meşruiyeti var mı ki! 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuksuz Türkiye inadı ve af… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIREkonominin düzelmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Bora“Çetin Ceviz Çıkan Ankara Ahalisi” 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÇifte hukukta son perde: Ünsal Ban nasıl kaçtı? 16.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları










































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024