Halil BERKTAY
[17 Temmuz 2021] Haftalardır kendi kendime tekrarlayıp duruyorum: That precarious Gait / Some call Experience. Kimilerinin Tecrübe dediği / O eğreti Adımlarımla.
Emily Dickinson (1830-1886), herhalde sırf İngiliz ve Amerikan edebiyatında değil, dünya tarihinde benzersiz bir şair. Bir muamma. Hemen tamamen izole bir hayat sürmüş. ABD’nin kurucu kolonilerinden Massachusetts eyaletinin küçük Amherst kasabasında doğup büyümüş. Gençliğinde yedi yıl süreyle, bugün Amerika’nın en ünlü küçük lisans üniversitelerinden Amherst College’ın başlangıcı olan Amherst Academy’de okumuş. Biraz da yakındaki Mount Holyoke Kadın Semineri’ne devam etmiş. Soldaki fotoğraf o dönemden kalma. Fakat sonra ailesinin yanına dönmüş ve bir daha ayrılmamış. Evlenmemiş. Belki, gelip giden bir iki erkeğe âşık olmuş. Ama hepsi platonik düzeyde kalmış. Giderek daha münzevileşmiş. Beyazlara bürünmüş. Misafirlere görünmez, hattâ son yıllarında yatak odasından bile çıkmaz olmuş. Bazı mektuplarında kendini ufak tefek diye tarif ediyor. Çalıkuşuna benzetiyor (ama Reşat Nuri’nin Feride’sinden çok farklı bir çalıkuşu). Biricik gerçek dostlarının çevredeki tepeler, günbatımı ve köpeği Carlo olduğunu anlatıyor. Zaten hayat ve dünyayla ilişkisini hemen tamamen okuyarak ve mektuplaşarak kurmuş. İnsanları doğrudan değil, bu dolayımlarla tanımış.
Ve sürekli şiir yazmış, gizliden gizliye. Biraz farkındaymış çevresi, neler yaptığının. Sadece biraz. Yaşarken, yalnız 10 kadarını yayınlamış. Ama öldüğünde, küçük kızkardeşi Lavinia kimseye göstermediği defterlerinde 1800’e yakın şiir bulmuş. Zamanın editörleri kolay hazmedemediği için, tamamı ancak 1955’te basılabilen bir antoloji. Başlık koymadığı için sırf numaralarla anılıyorlar. İnanılmaz bir orijinalite. Çağın kalıp ve klişelerinden apayrı, benzersiz bir ses. Kısa şiirler, kısa dizeler, neredeyse kuralsız sanılabilecek bir imlâ ve noktalama, aksak veya yarım kafiyeler. Sanki 18. yüzyılın ikinci yarısında Şeyh Galip’in yanısıra bir de zamanını şaşırmış bir Orhan Veli varmış! Gündelik, olağan bir Garip dili içinde, alabildiğine yoğun, bazen bir iki kelimeye sıkıştırılmış düşünceler. Sıradan sanabileceğimiz olay ve durumlara demek böyle de bakılabilirmiş dedirten; nereden, nasıl bir ruhun derinliklerinden çıktığı belirsiz, alabildiğine şaşırtıcı ve çarpıcı benzetmeler. Dindar bir çevrede büyümekle birlikte, formel anlamda Hıristiyan olamamışlık. İncili hem yutmuşluk, hem de (Harold Bloom’un deyimiyle) aslında Shakespeare ve Dickens okur gibi okumuşluk. Yer yer “Kutsal Ruhun Gelini,” yer yer Tanrıya isyan. No: 1260’tan birkaç kırıntı: “Her birimizin, ulaşmak uğruna / bu ötekini yaşadığı anlam / bu keşfi Tanrı bile / yokedemez artık / (…) / Eğer kendi dediği gibi / Tanrı aşk ise / gerçekten mevcut demektir / kıskanç bir Tanrı olduğuna göre.”
Şimdi, nereden nereye? Sömestirin son haftalarında, bir yandan notları yetiştirmeye çalışırken, bir yandan da çeşitli kitaplara el atıyordum sınav okumaktan sıkıldıkça. Harold Bloom’un How to Read and Why (2000; Nasıl ve Niçin Okumalı) kitabının daha Önsöz’ünde, Dickinson’ın şu şiiriyle karşılaştım:
I stepped from Plank to Plank / A slow and cautious way / The Stars about my Head I felt / About my Feet the Sea.
I knew not but the next / Would be my final inch — / This gave me that precarious Gait / Some call Experience.
Bir tahtadan diğerine basarak / Yavaş ve ihtiyatlı yolumda / Başım yıldızlarda / Deniz, ayaklarımın altında. / Tek bildiğim, bir sonrakinin / Sonuncusu olabileceği — / Kiminin tecrübe dediği / O eğreti adımlarımla.
Ne kadar tipik! Olursa bu kadar olur. Kaç çelişki sığdırıyor, sekiz satıra?! Şair (veya insan ruhu) hem ürkek ve temkinli; korka korka ilerliyor hayatta. Hem de yıldızların ve okyanusların sonsuzluğuna uzanıyor. Belki her adımı sonuncusu olacak. Bunu bilerek yoluna devam ediyor. Bu da tuhaf bir özellik kazandırıyor yürüyüşüne. Oraya precarious sözcüğünü kondurması olağanüstü. Has şairlik bu işte. Budur mısra işçiliği. Bütün şiirin kilidi. Anahtar sözcük. Bir yığın anlam ve çağrışım yüklü. Tedirgin. Sarsak. Kırılgan. Tehlikeli. İp cambazı. Ha düştü ha düşecek. — Ben eğretiyi seçtim. Genellikle tecrübeyi kuvvetle olumlarız; büyük bir özgüven kaynağı gibi düşünürüz. Emily Dickinson ise tam tersini imâ ediyor. Hayat bitmek bilmez bir Sırat Köprüsü. Tecrübe çok ikili, ikircikli bir olay. Altında güvensizliğimiz, başarısızlıklarımız, tereddütlerimiz saklanıyor.
Bu sezgiye, bu olgunluğa, insanlık haline ilişkin bu yumuşak, hüzünlü tebessüme nasıl varmış? Bilemiyorum. Kimsenin de bilebileceğini sanmıyorum. Bütün büyük sanat eserlerinde, açıklanamaz bir yan var. İnsan yaratıyor. Nasıl yaratıyor? Çeşitli inputları, girdileri, verileri alıyor. Yoğuruyor. Ortaya, tek tek hiçbirine indirgenemeyecek, hepsinden farklı ve hepsinin toplamından fazla bir şey çıkartıyor. The whole is greater than the sum of its parts. Bakıyor, görüyor, okuyor, dinliyor, seyrediyor — ve bir an için başka bir âleme gidiyor, kendimizi ölümsüz sanıyoruz.
Bana da böyle oldu. Okudum ve çarpıldım, daha ilk anda. Ama asıl Faika abla üzerinden solu, solcuları ve bütün bir dönemi hatırlarken daha fazla anlamaya başladım. Bizler nasıl yaşadık? Ben nasıl yaşadım? Neler yaşadım? Şimdi nasıl düşüne düşüne yazabiliyorum bunları?
İşte aynen şairin dediği gibi. Muzaffer bir hidayete ermişlik duygusuyla değil. Tersine, yenilginin kederli sonbaharında. Kendi şarkısını sadece kendisi dinleyen bir çalıkuşu kadar münzevi sayılmasam da. Precariously. Sendeleye sendeleye. Düşe kalka. Eğreti, sarsak, tedirgin, tehlikeli, kırılgan adımlarımla.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları











































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024