Hasan CEMAL
Erdoğan, Gezi’den, 17 Aralık’tan beri kendisinin neden olduğu siyasal istikrarsızlığın ekonomiye nasıl vurduğunu görmüyor, görmek istemiyor. Ekonomiye siyaset karıştırmaya başladığın vakit ‘piyasanın sopası’nı kafana yersin! AK Parti’ye iktidar kapısını açan da, 1990’larda ‘piyasanın sopası’nı yiyen başbakanların özellikle ekonomideki vahim hataları oldu.
Erdoğan, birinci sınıf demokrasi ve hukuk devleti olmadan, birinci sınıf ekonomi olunamayacağı gerçeğine gözünü kapatıyor. Ve Brüksel’de inandırıcı olamadığı gibi artık İstanbul’da da, büyük iş dünyasında da olamıyor. Bunu TÜSİAD'dan gelen açıklamalardan da çıkarmak mümkün. Bakalım Erdoğan, iş dünyasının haklı uyarılarına kulak verecek mi?
Başbakan Erdoğan Brüksel’de örneğin Merkez Bankası’nın bağımsızlığından söz etti.
Kim inandı?
Aklı başında hiç kimse.
Erdoğan’a Brüksel’de soruldu:
“Dolar patladı ama Merkez Bankası faiz artışına gitmedi, ne diyorsunuz?”
“Merkez Bankası bağımsızdır; faiz artışına gitmediği için kendisini kutluyorum.”
Erdoğan’ın bu kısa yanıtı bile Merkez Bankası’nın bu ülkede bağımsız olmadığını göstermeye yeter.
Merkez bankalarının gerçekten bağımsız oldukları demokratik bir ülkede başbakanlar, bir kararından dolayı merkez bankasını kutlamaz; bağımsızlığının altını çizer, o sınırda durur. O sınırı geçti mi, kendini ele vermiş olur.
Erdoğan da kendini ele vermiş durumda.
Başbakan Erdoğan her geçen gün ekonomiye siyaset katmaya başladı.
Döviz alıp başını giderken, enflasyon kıpırdanırken faizde fren politikası bu bakımdan kayda değer bir örnek.
Başbakan Erdoğan, Gezi’den, 17 Aralık’tan beri kendisinin neden olduğu siyasal istikrarsızlığın her geçen gün ekonomiye nasıl vurduğunu, ekonomik istikrarsızlığı nasıl körüklemeye başladığını göremiyor, görmek istemiyor.
Uyarılara kulak asmıyor.
Ekonomik istikrarsızlığın hayat pahalılığı demek olduğunu, işsizlik demek olduğunu, aş ve iş sorununun derinleşmesi demek olduğunu anlamıyor.
Ne yazık!
'Piyasanın sopası'nı kafana yersin!
Ekonomiye siyaset karıştırmaya başladığın vakit, bu çıkmaz sokakta yol almaya çabaladığın vakit, bir süre sonra ‘piyasanın sopası’nı kafana yersin!
Pazar ekonomisi gerçeği budur.
Küresel ekonomi gerçeği budur.
Şimdi bu gerçek uzunca bir aradan sonra kapımızı yeniden çalmış durumda.
Türkiye özellikle 1990’larda bu gerçekleri es geçen hükümetler tarafından idare edildi.
Ama sonuç hüsran oldu.
Ekonomide açılan heyula gibi kara delikler -ve onlarla birlikte patlayan yolsuzluk dalgaları- kaç başbakanı, kaç partiyi yuttu gitti.
2002 yılı sonunda AK Parti’ye iktidar kapısını açan da, 1990’larda ‘piyasanın sopası’nı yiyen başbakanların özellikle ekonomideki vahim hataları oldu.
Başbakan Erdoğan, eskinin bu vahim hatalarından çıkarmış olduğu dersleri, anlaşılan o ki, unutmaya başladı.
Ekonomiye politika karıştırmanın, hukuk devletini, yargı bağımsızlığını hiçe saymanın, demokratik standartları aşağı çekmenin, yalnız siyasal istikrarsızlığı değil, ekonomik istikrarsızlığı da olumsuz etkileyeceğini göremiyor.
Hukuk devleti olmadan birinci sınıf ekonomi olmaz
Demek ki, birinci sınıf demokrasi olmadan,birinci sınıf hukuk devleti olmadan, birinci sınıf ekonomiolunamayacağı gerçeğine gözünü kapatıyor.
Bu nedenledir ki, Başbakan Erdoğan artıkinandırıcı olamıyor.
Brüksel’de de inandırıcı olamadı.
AB yetkilileri kendisini dinlemekle yetindiler, o kadar...
Brüksel’de inandırıcı olamadığı gibi artık İstanbul’da da, büyük iş dünyasında da olamıyor. Bunu dün TÜSİAD Genel Kurulu’nda yapılan konuşmalardan da çıkarmak mümkün.
Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz dedi ki:
“Birbiri ardına hazırlanan birtakım kanunlar, bizi tereddüte düşürüyor. İnternette özgürlüksınırlarını düzenleyen kanun tasarısının, iletişim özgürlüğü üzerine, kara bir bulut gibi çökeceği görüşü hayli yaygın.
Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu'nu düzenleyen yeni kanun teklifinden de, büyük rahatsızlık duyuyoruz. Bu kanun teklifi, bağımsızlığı zaten tartışmalı olan HSYK yapısına, yeni sorunlar ilave etmektedir.
Çözüm, yargı bağımsızlığı veya tarafsızlığını gerçekten sağlayacak ve Kopenhag kriterlerine uygun bir anayasal reformda yatmaktadır.
Bir de Türkiye'nin ağır yolsuzluk iddialarının üstesinden hukuk yoluyla gelemeyen bir ülke olarak anılmaya başlandığını düşününüz…
Böyle bir tablonun, dostlarımızın ve Türkiye ile ilgilenen yatırımcıların zihninde, Türkiye hangi dünyaya ait tarzında bir soru oluşturmasını sizler kabul edebilir misiniz?
Bugün aslında, demokrasi ve hukuk devleti yolundaki eksik adımlarımızın sıkıntısını yaşıyoruz.
Hukukun üstünlüğüne riayet edilmeyen, yargı mekanizması AB normlarında çalışmayan, düzenleyici kurumlarının bağımsızlığına gölge düşen, vergi cezaları veya başka tür cezalarla şirketler üzerinde baskı kurulan, ihale yasası onlarca kez değiştirilen… Böyle bir ülkeyeyabancı sermayenin gelmesi mümkün değildir.
Son yıllarda artan refahımızı, yurt dışından kaynak aktararak tasarruf açığımızı kapatabilmemize, yatırım sermayesi çekebilmemize borçluyduk. Bu cazibemizi yitirdiğimizde, refah düzeyimizin gerilemesi riski ile karşı karşıya kalacağız.
Gündemimiz oluşturan başlıkların büyük çoğunluğu demokratik standartlarımızın yükseltilmesi anlamına gelmektedir. Bu da çoğulcu ve katılımcı demokrasi talebidir.”
'Türkiye markası dört noktada ağır hasar gördü'
TÜSİAD’ın Başkanı Muharrem Aydın böyle diyor.
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Erkut Yücaoğlu’na gelince…
Onun da iktidara yönelik uyarıları çok net:
“Geçtiğimiz yıl, Türkiye Markası, belirgin hatalar sonucunda, dört noktada ağır hasar gördü.
Birinci hasarı dış politikada yaşadık.
Bölgede liderlik konumu için iddialı bir dış politika söylemi benimseyen Türkiye, reel politik gelişmelerine ayak uyduramadı. Komşularla Sıfır Sorun diyerek çıkılan yolda, sorun yaşanmayan komşu kalmadı.
İkinci hasarı demokrasi ilkesinde yaşadık.
Bir ifade özgürlüğü refleksi olan ve barışçıl bir protesto biçiminde başlayan Gezi Parkıolaylarına cevaben verilen aşırı tepki, Türkiye’nin yıllar içinde adım adım geliştirdiği demokrasi algısını değiştirdi.
Yükselen Türkiye, demokrasi sınavında sınıfta kalmış, yetersiz bir demokrasi paketi açıklayarak ve yeni anayasa çalışmalarına son vererek, kurtarma sınavlarını da elinin tersiyle itmişti.
Üçüncü hasar hukuk devleti ilkesinin zedelenmesi ile ortaya çıktı.
Bir süredir adil yargılanma süreçlerindeki aksamalar ve uzun tutukluluk süreleri toplum vicdanını rencide ediyordu. Son olarak bir yolsuzluk ve rüşvet soruşturması, yargının ve kolluk gücünün alt üst olmasıyla sonuçlandı. Bu tahribat yabancı sermayenin Türkiye’ye bakışını da olumsuz etkiledi.
Dördüncü hasar ekonomiyi ilgilendiriyor.
Bu hasar bir bakıma yukarıdaki gelişmelerin neticesinde oluştu. 17 Aralık sonrasında dövizde meydana gelen çok ciddi tırmanış, dövizle borçlanmış olan tüm kurumları bir ay içinde yüzde 20 civarında borç artışıyla karşı karşıya bıraktı. Konuşmamı yazarken yüzde 20 ile başladım, her gün takip edince yüzde 30’a geldik.
Bu tırmanış üretim, yatırım, büyüme, işsizlik gibi konularda 2014’e ilişkin tüm hedef ve beklentileri olumsuz etkileyecek bir seviyeye ulaştı. Enflasyon ve tüm faizler artış sürecine girdi.
Kuvvetler ayrımının ve hukuk güvencesinin olmadığı bir ortamda, demokrasiden söz etmemizin mümkün olmadığının altını çizmeme fazlaca bir gerek yok sanırım.
Öte yandan, demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün güçlü desteği olmaksızın piyasa ekonomisinin kurum ve kurallarının işlerliğini yitireceği, piyasalardaki güven kaybının ekonomiye doğrudan yansıyacağı da yeterince açık biçimde ortada diye düşünüyorum.
Bütün iç ve dış otoriteler 2014 yılında Türkiye’ye fon girişlerinin azalacağını belirtiyorlar.
Türk ekonomisinin en güçlü temeli kamu maliyesidir. Yalnız bir tarafta yaklaşan seçimler yüzünden kamu harcamalarının artma ihtimali, öte tarafta özel sektörün kur kayıpları nedeniyle ciddi zararlar yazmak zorunda kalması ve bunun vergi gelirlerine olumsuz yansıması ihtimali ve devletin artan faiz giderleri, kamu dengesinin de bozulma riskini beraberinde getirir diye endişeyle izliyoruz.
Son bir olumsuz gelişmenin ise internet üzerindeki kısıtlayıcı uygulamaları arttıracak bir tasarının Meclis Genel Kurulu gündemine inmesi olduğunu söylemek istiyorum.
Bütün dünyada, özellikle gençlerin, en önemli eğitim ve araştırma kaynağı internet olmuşken, bu kısıtlayıcı kararlar ile internet üzerinden ifade ve düşünce özgürlüğü en çok kısıtlanmış 5-10 ülke arasına girmemiz ihtimali kabul edilemez bir olgudur.”
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Erkut Yücaoğlu’nun dünkü konuşması da böyle.
Başbakan Erdoğan, bakalım, büyük iş dünyasının haklı uyarılarına kulak verecek mi, yoksa onları da küresel komplonun darbeci sesleri olarak mahkûm mu edecek?
Twitter: @HSNCML
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Ankara-İmralı-Kandil üçgeninde hava olumlu
3.03.2025 - Silahlara veda zamanı... Hoş geldin barış!
28.02.2025 - Erdoğan "eyy TÜSİAD" diye bağırdı, polis anında başkanları topladı!
20.02.2025 - Yine CHP'nin önemi üzerine..
13.02.2025 - Dostluklar insanı ayakta tutar!
28.11.2024 - CHP'nin önemi
12.11.2024 - Terör ve şiddete lanet olsun!
24.10.2024 - Açık mektup!
27.08.2024 - Ortadoğu cehennemine Gazze'ye BARIŞ gelecek mi?
20.04.2024 - 31 Mart, CHP için bir büyük seçim başarısı ama yetmez!
9.04.2024
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
ani
ellerinize kaleminize saglik sayin miroglu evet bahsettiginiz gibi bu yasanin ozgurlukle ilgisi var ise sanirim en buyuk hakki topragindan koparilip dunyanin biryanina yayilan oldurulen zulmedilen halklarin hakkidir onun icin ister siyasi densin ister politika icabi bence fransanin karari cok yrrinde yeter artik bu arsiz inkara bir dur diyen cikmali
Ad Soyad Giriniz...
sayin miroglu daha bugun memleketin herbiryanindan iskeletlerin ciktigi bir lkede 1915 soykirimi degil diye inkarcilarin parali tarihcilerin devlet tarafindan beslenen lobicilerin yurtta ve yurtdisinda edepsizce israrli inkarlarina karsi verilmis en guzel cezafransanin soykirim inkarcilarina verilecek cezadir onun icin dusunce ve konusma hakki falan bosuna neyin dusuncesi neyin konusma hurriyeti olay yasanmis bu bir dusunce bir teori degilki tartisasi resmen inkar edip yalan soyleniyror bunada e