Hasan CEMAL
Başbakan Erdoğan’ı izliyorum televizyonda. Yüz ifadesi her şeyi anlatıyor. Canı son derece sıkkın ve öfkeli.
Tersi elbette beklenemez.
Üç cümlesini not ediyorum:
“Pazarlığa oturacak değiliz!”
“Kürt sorunu yoktur, PKK sorunu vardır.”
“Bundan sonraki süreç çok farklı olacak.”
Kendi kendime soruyorum.
Nasıl farklı olacak?..
Erdoğan’ı dinledikten sonra, televizyonda bir öğretim üyesinin şu sözleri kulağıma çalınıyor:
“Devletin caydırıcılığını göstermek gerekiyor.”
Erdoğan’ın “Bundan sonraki süreç çok farklı olacak” cümlesi...
Ve ‘devletin caydırıcılığı...’
Yeni dönemin şifreleri mi?
Eğer öyleyse, Türkiye’yi çok sıcak bir yaz bekliyor demektir.
Tedirgin oluyorum.
1990’lar da böyle başlamıştı.
Devlet önce PKK’yı bitirmeye karar vermişti. Baş sorun ‘terör’dü, PKK’ydı.
1993 yılı Mart ayı.
Başbakan Demirel bir gün bana şöyle demişti:
“Terörle mücadele devam ederken başka alanlarda adım atılmaz. Halkın gözünde PKK’ya taviz olarak görülür bu... Teröristle pazarlık gibi anlaşılır. O zaman Apo çıkar der ki, ‘Düşün arkama! Bakın sonuç almaya başladık. Bastırın, daha fazlasını alırız.’ Bu nedenle önce terör bitecek.” (*)
‘Bireysel haklar olur’
1990’ların ilk yarısında Genelkurmay Başkanı olan Doğan Güreş Paşa da Demirel gibiydi.
Parlamentoya girdikten sonra 1996’daki bir sohbetimizde şöyle demişti:
“Kürt başka terör başka... Kolektif haklar olmaz ama bireysel haklar olur. Kişisel özgürlükler olur. Peki ama askeri mücadele devam ederken, bunlar nasıl olacak? Bunca şehit verilirken, bunca şehit ailesinin yüreği yanarken, insan hakları ve demokrasi konusu nasıl gündeme getirilecek?”
(**)
Devletin 1990’larda Kürt meselesine bakışı bundan ibaretti. Önce devlet ‘elinin ağır olduğu’nu Kürtlere gösterecek, PKK’yı tecrit ettikten sonra da işini bitirecekti dağda...
Ama bitiremedi.
Evet, devlet 1990’larda Kürtlere elinin nasıl ağır olduğunu gösterdi.
1992’nin Mart ayı.
Cudi Dağı karla kaplı.
Şırnak’a helikopterle iniyor, Jandarma Sınır Tugay Komutanlığı’nın bahçesine konuyoruz. Çevrede
tanklar mevzilenmiş. Karargâh pencereleri yarıya kadar kum torbalarıyla örtülü.
Bahçenin bir köşesinde Atatürk büstü, üstünde “Ne mutlu Türk’üm diyene...” Tugay karargâhının duvarında kocaman siyah bir delik. Birkaç gün önceki baskında bir PKK roketi isabet etmiş...
Şırnak’ın merkezi savaş alanı gibi, ana yol da çamur deryası... Çatışma iki gün iki gece sürmüş...
Etrafta savaş manzaraları...
Elektrik direğine iliştirilmiş bir levha, Cumhuriyet Caddesi... Kurşunla delik deşik olmuş bir tabela da sallanıyor elektrik direğinde:
Şırnak İnsan Hakları Derneği...
Devlet Bakanı Necmettin Cevheri kulağıma eğiliyor:
“Devletin sabrı ve şefkati yanlış anlaşılmıştır.”
Olağanüstü Hal Valisi Ünal Erkan’ı dinliyorum:
“Devlet bunlara karşı çok pasif bir tavır sergiledi. Devlet çekilmişti. Oysa devletin otoritesini göstermesi gerekiyordu. Terörü ezmeden başka bir şey yapılamaz. Apo bunlara yürüyün demiş, bir şey olmaz korkmayın demiş. Ama şimdi devlet bir şeylerin olabileceğini göstermiş durumda... Mesele budur.”(***)
Evet, 1992’de mesele buydu.
Devlet ‘otoritesi’ni göstermeye başlamıştı, ‘PKK sorunu’nun kökünü kazımak için...
Hukuk hiçe sayıldı bunun için.
Susurluk böyle doğdu.
Ergenekon’un tohumları atıldı.
Faili meçhul cinayetler işlendi.
Kürt köyleri zorla boşaltıldı, yakıldı. Yüz binlerce Kürt kendi yurdunda sürgünü yaşadı.
Dağlar hallaç pamuğu gibi atıldı.
Kan gölü büyüdükçe büyüdü. Cami avluları, taziye çadırları doldu taştı.
Vurdukça PKK güçlendi
Sonuç?..
Devlet ‘caydırıcı’ olabildi mi?
PKK’yı bitirebildi mi?
Tek kelimeyle hayır.
Tam tersine... Devlet 1990’larda vurdukça, PKK da Kürtlerin içinde her geçen yıl güçlendi, gitgide kök saldı.
Böylece, Kürt sorunuyla PKK sorunu iç içe geçti. 1990’ların ilk yarısında ben dâhil şunu savunanlar vardı:
PKK ile mücadele edilsin ama aynı zamanda insan haklarının gereği yapılsın; böylece PKK tecrit edilir, hedef küçülür.
Devlet tam tersini yaptı.
Ama PKK bitmedi, tersine Kürt sorunuyla iç içe geçti.
Böylece devlet de, asker de, 2000’li yıllarda artık PKK’yı askeri yoldan bitiremeyeceğini anladı.
Hiç kuşkusuz PKK da silah ve şiddetle daha fazla gidemeyeceğini, yolun sonuna geldiğini gördü.
2000’lerin Erdoğan ve Ak Parti’siyle birlikte devlet de makas değiştirmeye başladı.
Kürt sorunu açısından -AB’ye uyumun da ürünü olan- demokratikleşme adımları... İmralı’yla diyalog... Demokratik açılım... Dağda ateşkes, eylemsizlik...
Bu bir ‘barış süreci’ydi, 2000’lerin ikinci yarısında. Ama tabii barışa ilişkin bu olumlu gelişmelerden hiç kuşkusuz rahatsız olanlar vardı.
Devlette de, askerin içinde de, siyaset kurumunda da, PKK’nın içinde de, silah ve şiddeti dağda bir hayat tarzı haline getirmiş olanlarda da rahatsızlık vardı.
Kimine göre, ‘fazla demokrasi’yle Türkiye bölünürdü. Kimine göre, PKK’ya karşı sopa elden bırakılamazdı. Kimine göre, Tayyip Erdoğan samimi değildi. Kimine göre, TC devleti
sadece ‘kuvvet’ten anlardı.
Erdoğan önce direndi.
‘Demokratik açılım’ı derinleştirmeye çalıştı. Ama özellikle 2009 yılı Ekim ayında Habur’la hayal kırıklığına uğradığına dair sinyaller vermeye başladı, Tayyip Erdoğan...
Bu arada iki taraf arasında güven bunalımı gitgide büyüdü. İki tarafın da yanlışları oldu bu süreçte...
Sonuçta, bir şeyler koptu.
Ve Erdoğan 12 Haziran seçim dönemine adım atarken Kürt sorununda yeni bir ‘makas değişikliği’ yapıyor ve 1990’larda devletin yapmadığını bu kez yapacağını belli ediyordu.
Bir başka deyişle:
PKK’ya karşı elde sopa gidilecek, ama Kürt sorununda demokrasinin gereği yapılacaktı.
Soru:
1990’larda PKK’yı askeri yoldan bitiremeyen devlet, 2000’lerde nasıl bitirecek?
Soru:
1990’larda uygulansa sonuç verebilecek bir devlet politikasının, şehirlerde ve Kürtlerin içinde kök salmış bir PKK gerçeği karşısında ne kadar başarı şansı olabilir?
Barış fırsatı heba olur
Ve bir kaygı:
Başbakan Erdoğan’ın, “Kürt sorunu yok, PKK sorunu var; bundan sonraki süreç çok farklı olacak” sözü beni 1990’lara götürdüğü için ve o zamanki gibi kanlı bir şiddet sarmalı ihtimalini gözümün önüne getirdiği için tedirgin ediyor.
Sayın Başbakan;
‘Oyun planı’nızı bilmiyorum. Ama önemsediğim bir husus var.
Yüzde 50 oyla büyük bir seçim zaferi kazandınız. Bu gerçekten çarpıcı bir güç kaynağıdır.
Tarihin eli omzunuzda!
Ya bu eli hissedersiniz.
Ya da tarihi bir barış fırsatı heba olur gider.
İkisi de elinizde.
PKK’nın Silvan baskını ve 13 şehidin yüreğinizi nasıl dağladığını anlıyorum ve bu acıyı paylaşıyorum.
Ancak, liderlik ve devlet adamlığı böylesi acıların üzerinden geleceği görmektir.
Tarih ancak böyle yazılır.
Keşke bugünlerde vakit ayırsanız da, Tony Blair’in geçen yıl çıkan anılarındaki Kuzey İrlanda
bölümünü okuyabilseniz.
İyi pazarlar!
_____________________________
* Hasan Cemal, Kürtler, 2003, Doğan Kitap, sayfa 59.
** Kürtler, sayfa 67.
*** Kürtler, sayfa 165-167.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024