Hasan CEMAL
HANOİ
“Sevgili dedem, ‘Gece yarıları hâlâ o korkunç helikopter seslerinin kâbusuyla kan ter içinde uyanıyorum’ derdi. Geçen yıl kaybettik onu, 93 yaşındaydı...”
Hatıralar hayattır,
Hatıralar hayattır.*
Bu cümle kafamın içinde, Ho Amca’nın şehrinde dolaşıyoruz Ayşe’yle.
Ne kadar çok motosiklet var, insanın üstüne üstüne akın akın geliyorlar, yüzlerinde maskeleriyle, üstelik yeşil ışıktı, kırmızı ışıktı, trafik kurallarına hiç aldırdıkları yok.
Bu memlekette bana her şey ‘savaş’ı çağrıştırıyor.
Dipsiz kuyudan çıkıp gelen anılar hep Vietnam Savaşı’yla ilgili.
Vietnam halkının ‘Amerikan emperyalizmi’ne karşı bağımsızlık savaşı, yaşanan korkunç acılar.
İki fotoğraf alt alta.
İlkinde, B-52 bombardımanları için düğmeye basarken ABD Başkanı Nixon’ın sözü:
“Bu şehir, Hanoi yakında taş devrine geri dönecek!”
İkinci fotoğraf, Vietnam komünistlerinin gece vakti Hanoi sokaklarına astıkları bir pankart:
Ya bağımsızlık ya ölüm!
Sanki zaman tünelindeyim.
1960’lı yılların İstanbul’unda, Ankara’sında devrimci gençlerin sloganı...
Ho Ho Ho Şi Minh
Daha fazla Vietnam
Ernesto’ya bin selam.
Ve benim okulum Mülkiye’nin koridorlarında sosyalizm umudunu seslendiren o slogan...
Bugün Mülkiye’de,
yarın Türkiye’de!
‘68 gençliği’nin, Deniz Gezmiş’lerin, o genç insanların haksızlığa, adaletsizliğe, kurulu düzene karşı isyan günlerini bir daha içimde hissediyorum, Eluard’ın dizeleriyle:
Günleri ve mevsimleri
düşlerimize göre
yeniden yaratacağız!
Ne yazık ki yeniden yaratamadık.
Ayrıca o genç insanlara karşı devletin, bir ‘siyaset sınıfı’nın sergilemiş olduğu hoyratlığı, onlar için darağaçları kurmaya kadar giden acımasızlıklarını bir kez daha protesto etmek geliyor içimden...
Vietnam Savaşı korkunç bir hataydı'
Saygon’daki savaş müzesinin insanlığa karşı suçlar bölümünde savaşın korkunçluğunu simgeleyen o fotoğraflar.
Daha dün gibi.
1968’in My Lai katliamı... Çırılçıplak, sıskacık küçük kızın Amerikalı askerlerin önünden dehşet ve çaresizlik içindeki kaçışı...
Şakağına dayanmış bir tabancayla, gözlerini kapatmış Vietnamlı bir sivilin ölümünü beklerkenki korku dolu yüz ifadesi...
1975’in 30 Nisan günü sabaha karşı, Saygon’da Amerikan büyükelçisiyle birlikte son Amerikan askerlerini de alarak Vietnam’dan kaçan ABD helikopteri... “İşte bak” diyor, “Şu binanın çatı katına inmişti o son helikopter. Orası CIA’nın merkeziydi. Bahçe, Amerikalılarla birlikte kaçmak isteyen işbirlikçilerle ana baba gününe dönmüştü. Bu cadde bütünüyle silahlar, askeri giysiler, postallarla kaplıydı. Güney Vietnam’ın işbirlikçi askerleri her şeylerini üstlerinden atıp kaçmışlardı, Saygon’a girmek üzere olan devrimci gerillalara yakalanmamak için. ”
Son Amerikan askeri helikopteri...
Vietnam savaşının sonunu ilan eden o fotoğrafı çok iyi anımsıyorum.
Çünkü, 1975’in nisan ayında o gece Cumhuriyet yazı işlerinde nöbetçiydim. Amerikan AP haber ajansından düşen fotoğrafı kendi elimle alıp getirmiştim gazetenin mutfağına.
Ertesi gün ‘Amerikan emperyalizmi’nin Vietnam halkının karşısındaki yenilgisini Cumhuriyet’in manşetinde bu fotoğrafla vermiştik.
Savaş müzesinden bir başka görüntü:
Robert McNamara, ABD Savunma Bakanı ve Vietnam Savaşı’nın mimarı, aradan yıllar geçtikten sonra hatıralarında itiraf ediyor:
“Vietnam Savaşı hataydı, korkunç bir hata... Ve bu hatayı neden yaptığımızı gelecek nesillere izah etmek zorundayız.”
Vietnam Savaşı’nın Amerika açısından büyük bir çıkmaz olduğunu 1960’larda yazan, bu nedenle de Amerikan yönetimleri tarafındanhain ilan edilen gazeteciler -biri de sanıyorum New York Times’dan David Halberstam’dı- aklıma takılıyor.
Savaş tünelinde aynı sorular
Savaş tünelleri...
Hanoi yakınlarındaki Cu Chi bölgesinde, balta girmemiş gibi sık ormanların ortasında.
1940’larda Fransız sömürgeciliğine direniş döneminde kazılmaya başlamış, Amerika’ya karşı savaşla birlikte 200 kilometreyi bulmuş...
Uzun yılar direnişin altyapısını oluşturan bu tünellerde, yerin altında doğan çocuklara tünel çocukları adı verilmiş. Her yıl doğum günlerini gelip bu tünellerde kutlamak bir gelenek haline gelmiş.
B-52 bombardıman uçaklarının açtığı kocaman derin çukurlar...
Ve yaprakların, dalların altında gizlenmiş delikler, tünel girişleri.
Birine girmeye çalışıyorum.
Turistik amaçla biraz genişletilmiş olmasına rağmen içim fena halde daralıyor. Ayşe hızla havlu atıyor.
Üç beş dakika yürümeye çalışırken daralıyorum, nefessiz kalır gibi oluyorum. Topraktan bir masa, çaydanlık ve fincan, bir de yatak... Vietnam Komünist Partisi’nin bölge sekreterinin masasına kendi başıma oturup soluklanıyorum.
İki milyonu sivil üç milyon Vietnamlının öldüğü korkunç bir savaşın turistik meta haline gelmesi...
Savaşlardan niçin ders çıkaramıyor insanlık, sorusu...
İnsanlık, kanla yazılmayan tarihleri hiç yaşamayacak mı?..
Ve benim böyle durumlara ilişkin klasik sorum:
Yaşamak için ille de acı çekmek mi gerekiyor?..
Ya da yaşanan acılar bizi ne zaman tam anlamıyla olgunlaştıracak?
Değişen bir şey yok!
Bir daha asla diye haykırdığımız zamanlar oluyor, ama kan ve gözyaşı da yer yuvarlağının orasında burasında oluk gibi akmaya devam ediyor.
Avrupa’nın göbeğinde, Bosna’da soykırım...
Afrika’da soykırım...
Gazze’de zulüm...
Afganistan, Irak, Suriye...
Savaş ve acılar bitmek bilmiyor.
İnsanlığın derinliklerinde
uğursuz bir canavar mı var?
Sabah vakti Mekong Deltası’na doğru yol alıyoruz.
İki yanımızdan sisler içinde pirinç tarlaları akıp gidiyor.
Uzun kırmızı gagalarıyla bembeyaz leylekler... Pirinç tarlalarının kenarlarında içinde tek tük gösterişli aile mezarları... Başlarında sarı hasırdan şapkalarıyla suların içinde iki büklüm çeltik eken kadınlar...
Büyük bir mezarlığın önünde duruyoruz.
Gerilla lideri, Tran Van Xieu.
Benimle aynı yıl doğmuş, 1944. Ve 7 Mart 1965’te, ben Mülkiye son sınıftayken 21 yaşında hayata veda etmiş...
Nehirde, Mekong Deltası’nın içlerine doğru yol alıyoruz, uzun bir kayık motorla.
Etraf renk çümbüşü.
Çiçekler, kocaman yemyeşil yapraklar, muz ve hindistan cevizi ağaçları, meyveler... Her şey o kadar güzel ki.
Bu güzellikler, bu muhteşem bitki örtüsü 1960’larda, 1970’lerde napalmlarla, cluster bombalarıyla, kimyasallarla yakılmış, gökyüzünden durmaksızın ölüm yağdıran B-52bombardımanlarıyla karartılmış...
Kim bilir kaç kez aynı soruları yazdım.
İnsanlık nasıl oluyor da cennette cehennemler yaratmayı başarabiliyor?
Acaba insanlığın içinde, derinliklerinde, karanlıklarında bir canavarmı gizleniyor, ara sıra meydana çıkıp, kötülüklerini yapıp boşaldıktan sonra tekrar gizlenen uğursuz bir canavar...
Çan sesleri kulağımıza geliyor.
1929’da, sömürge döneminde Fransızların yaptığı bir Katolik kilisesiymiş. Anlaşılan günlerden pazar...
Hoi An’daki Çin tapınağı, biblo gibi.
Ve Japon köprüsü.
Üç kültürün, Çin, Vietnam ve Japon kültürlerinin harmanlandığı bir nokta...
Bu Çin tapınağı, şirin pagado beni yıllar öncesine, 1979’da rahmetli meslektaşım Örsan Öymen’le yaptığımız uzun Çin yolculuğuna götürüyor.
Hafızanın insanı hüzünlendiren hiç beklenmedik sürprizlerinden biri olmalı...
Günlükleri Delila'yı andıran kadın doktor Elimde, Vietnamlı genç kadın doktorun günlüğü.
O da bir gerilla.
1970 yılında, daha 28 yaşındayken ormanda bir Amerikan pususuna düşüp hayata veda ediyor.
Günlüğü 30 yıl sonra bulunuyor.
Delila’yla benzeşen yanları o kadar çok ki. Günlüğüyle konuşması, eleştiri ve özeleştirileri, bir gerilla olarak davaya bağlılığının yanı sıra hayata dair özlemleri...
Dikkatimi çekiyor.
Günlüğünün girişine, Sovyet yazarı Ostrovsky’nin Ve Çeliğe Su Verildi isimli kitabından bir alıntı koymuş.
Benden iki yaş büyük Thuy Tram.
Benim gençliğimin devrimci kuşağının komünistlik yollarında yürürken okumuş olduğu kitaplardan birini -diğerleri Gladkov’unÇimento’su, İlya Ehrenburg’un Paris Düşerken ve Fırtına isimli romanlarıydı- okumuş. (Aynı kitapları, Che Guevara’nın da 20'li yaşlarında okuduğunu 1990’larda elime geçen bir biyografisinde öğrenmiştim).
Thuy Tram'ın kitaba adını veren cümlesinin altını çiziyorum:
Dün gece rüyamda barışı gördüm!**
“Vietnam’dan, Kamboçya’dan: Hatıralar hayattır”ın ikinci yazısı yarına...
(Fotoğraflar Ayşe Sözeri Cemal)
* 27 Ocak 2015 günü CNN International kanalında Ausschwitz’in 70. yıl anma törenlerini izliyordum. Amerikalı film yönetmeniSteven Spielberg, yanına yaklaşan bir televizyon muhabirine, iki kez “Memories are life, memories are life” dedi ve yürüyüp gitti.
** Dang Thuy Tram, Last Night I Dreamed of Peace, s. 27, Rider Books, 2008.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024