Kemal CAN
♦ Erdoğan’ın verilen oy için hesap sorulacağını söylemesi ne demek?
Kendisine başkan denmesini isteyen Türkiye Cumhurbaşkanı, yapılan değişiklikle ülkenin demokrasi tarihinin en önemli aşamasına gelmiş olduğunu iddia ettiği ve yeminle bağlı olduğu anayasayı, evrensel yasal yükümlülükleri, siyasi etik kurallarını, hatta asgari insaf sınırlarını hiçe sayarak konuşmaya devam ediyor. Seçimden önce “istenmeyen şekilde” oy verecek olanlar başlarına gelecekler için uyarılmıştı, şimdi de verdikleri oy için hesap vermekle tehdit ediliyorlar.
Başka bütün faktörleri, şaibe iddialarını, eşitsiz koşulları, haksız düzenlemeleri, açık ihlalleri bir kenara bırakalım; bir ülkede, o ülkeyi yöneten kişi, bir seçmen kitlesinin -aslında tek bir seçmenin bile- verdiği oydan dolayı hesap vereceğini iddia ederse, öncelikle kendi pozisyonunu ve yürütmekte olduğu rejimi tarif etmiş olur. Ve tarif edilen şey, siyaseten, hukuken ve tarih önünde bütün destekçileriyle birlikte asıl hesap verilmesi gereken durumdur.
♦ Fikir özgürlüğünün artık sorun olmayacağı ne anlama geliyor?
Hayat bazen kurgusal olandan daha şaşırtıcı olabiliyor. Erdoğan kendisine seçim kazandırdığını söylediği partili kadınların karşısında, yeni sistemde -sistem bu konuyla ilgili hiçbir düzenleme getirmemiş olsa da- fikir özgürlüğü sorunu olmayacağını söyledi. Kaderin cilvesi, bu sözler yayımlanırken, daha önce hakaret içermediği mahkeme kararı ile sabit olan bir karikatürü taşıdığı için tutuklanan ODTÜ’lü öğrencilerin iddianamesinin kabul edildiği haberi geldi.
Yeni sistemde fikir özgürlüğünün artık sorun olmaması demek, hangi fikrin özgür olması gerektiğine ilişkin kararın kafa karıştırmayacak biçimde tek merkezden belirlenmesi demek. “Fikri hür nesiller” sözünün, hangi fikirlerin özgür olduğu şeklinde anlaşılması demek. Özgür olmasına karar verilen fikirler konusunda kimsenin sorun çıkarmaması: “Kan banyosu” isteğinin bile fikir özgürlüğü sayılması demek. “İfadeye ben karar verdikçe özgürlükte sıkıntı yaşatmam” demek.
♦ Yeni dönemde ideolojik, dini ve ahlaki kriterler daha mı belirleyici?
Aile kontenjanından TRT Genel Müdürü, Eurovision yarışması vesilesiyle, trans bireylere ve farklı cinsel yönelimlere ilişkin ileri geri konuşmuş. TRT’de neyin gösterilebilir olduğu yeni bir tartışma değil, uzun yıllar Bülent Ersoy da yasaklı olmuştu ama artık Cumhurbaşkanı iftarlarında onur konuğu. Onur yürüyüşü yasaklı ama uygun pozisyon alana itibarlı yer temin edilebiliyor. Popüler alandaki kabul sınırları da, son günlerin söyleşi furyasından anlaşıldığı üzere, olanları sindirme kapasitesine bağlı.
Milliyetçilik, dindarlık veya muhafazakârlık odaklı ideolojik zorlamaların neredeyse tamamı başkalarına, “ötekilere”, karşısında olunanlara dönük. İktidar, tıpkı yasalarda yaptığı gibi, ideolojik hassasiyetlere dayalı kuralları da kendisi için geçerli değilmiş gibi yorumluyor. “Milli duruş” talimatı herkese zorunlu ama onlarınki pazarlığa tabi. Tevazu ve ekonomik seferberlik herkesin görevi ama, onların itibarından tasarruf olmuyor. Alkol, kumar, faiz düşmanlığıyla oy toplamak, getirisiyle mali yama yapmak doğal.
♦ Kriz konjonktürü ve kötüleşen ekonomi iktidarı ne kadar etkiliyor?
Erdoğan 100 günlük icraat programını açıkladı. Seçimden önce olduğu gibi, millet bahçeleri ve kıraathaneleri, çılgın projeler, kıskançlık duyulan inşaatlar dışında yeni bir durum yok. Anlaşılan muhalefetin kaygı duyduğu gibi önlem alınması gereken, gereği yapılması acil bir olağanüstülük de yok. Beş yıldır “döndürülemez borç” şimdiye kadar nasıl döndürüldüyse yine öyle döndürülecek; birilerinin uğradığı zarara göre değil, iktidarın idare edebilme zorluklarına yetecek kadar önlem alınacak.
En çok kazanan (veya kazandırılan) yüzde 10 ile, en az kazanan (veya verilen aza razı) yüzde 10’un memnuniyetinin devam etmesi, arada kalanların da yüzde 10’unun korku, yüzde 10’unun aidiyet, yüzde 10’unun da çaresizlikten teslim olduğu denklemin sürebileceği inancı değişmemiş görünüyor. “Kriz geliyor” korkusu, “krizin neden geldiği” bilgisiyle buluşmadan ve bu ilişki siyasileşmeden sonuç üretmiyor. Neyi değiştirmeye uğraştığı da, neyi korumaya çalıştığı da belirsiz muhalefet partileri de tabloyu tamamlıyor.
♦ Yeni yönetim sisteminin kapalı bir ajandası, gizli gündemi var mı?
Kendini seçtirmeye yetecek kadar serbest seçim, fikrine yetecek kadar özgür alan, idare etmeye yetecek kadar “milli” hassasiyet, pazarlığa açık tutulabilir muhataplar ve devam etmeye yetecek kadar para. “Sihirli” iktidar formülünün 16 Nisan ve 24 Haziran sonrası yeni versiyonu da böyle görünüyor. Hem yasal altyapı, hem de fiili uygulamalar açısından seviye atlayan bu yeni düzenin, bu açılardan ilginç bir şeffaflaşma yarattığını da söyleyebiliriz. İktidar önü açılmış hissettikçe, daha çok kendisi oluyor.
Bahçeli’nin 2016 sonunda dile getirdiği “fiili durumu hukukileştirmek gerekir” lafı ile başlayan süreç ilerliyor. “Fiili durum” genişliyor, yasal sınırları da aşan bir keyfilik alanı oluşuyor ama olay “yeni” bir şey yapmaktan çok, yaptığını sürdürebilmek öncelikli gibi. Ancak bir yandan da aktaranı, göstereni olmasa da durum alenileşiyor. Saklanacak bir şey, saklayacak kimse olmadığı düşüncesiyle tasarlanan da, zorlanılan da hemen dile vuruyor. Bu yüzden, artık, “gösterme” üzerine bir muhalefetin karşılığı yok. Sorun görünürlükte değil, nasıl anlamlandırıldığında ve asıl olarak da nasıl ilişki kurulduğunda.
Yazarlar
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025