Gündeme girmeyen iş cinayetleri tam gaz devam ediyor; 2017 yılının  ilk dokuz ayında 1485 işçi ölürken,Ekim ayının ilk haftasında Aliağa rafinerisinde tankta yapılan bir kaynak sonucu 4 işçi,Manisa da bir işçi inşattan düşerek ve Hakkari maden ocağında göçük altında kalan  7 işçi, iş cinayeti sonucu hayattan koparılırken,bu katliamları  medya ve siyasi iktidar  gündemine  getirmez iken; bize de bu iş cinayetlerini gündemde tutmaya çalışırken, Hak-iş ise OHAL’in uzatılmasını savunuyor.

14 yıllık Akp iktidarında 18 bin 880 işçi cinayet ekonomisi sonucu hayatını kaybetti.

Türkiye’de Akp iktidarı ile her gün 5 işçi ölüyor 7 işçi ise sakat kalarak iş göremez duruma düşüyor.

Bu iş cinayetleri ülke gündemine girmezken gündemi Erdoğan’ın istemediği partisinden belediye başkanlarının istifası gündeme oturmuş durumda.

Kerkük ve Kürt sorunu olayı ise eski hararetli tartışmaları gündem sıralamasının gerisine düşmüş görünüyor.

Biz gündeme gelelim.

Başta Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanı Melih Gökçek  Bursa ve Balıkesir Belediye Başkanlarının istifa etmeleri konusunda Erdoğan’ın  baskısı, ülke siyasetinin birinci sırasına oturmuş durumda.

Erdoğan’ın yukarıda adlarını saydığımız partisinden seçilmiş  Belediye başkanlarının istifa etmesi için yaptığı tüm baskıları geri tepmiş gözüküyor ama istifa etmeyen bu belediye başkanlarının koltuklarında kalma şanslarının da çok zor olduğunu söyleyelim.

Bizim öngörümüze göre bu üç belediye başkanı birlikte hareket ettikleri gözükürken,bu belediye başkanlarına, Akp’e içinden de istifa etmemeleri konusunda ciddi bir destek var gibi.

Bu üç belediye başkanı istifa etmeme konusunda büyük bir sessizlik içinde yürütüyorlar ve Melih Gökçek’in izleyeceği yolu takip ediyorlar gibi  gözüküyor.

Gelelim yazımıza başlık yaptığımız sorumuza ve gelişmelere..

Erdoğan siyasi geleneğimizde olmayan seçimle gelmiş belediye başkanlarının istifasını istemekle antidemokratik bir gelenek başlatıyor, bu aynı zamanda tek adamlık siyasetinin yansıması olarak ta  karşımıza çıkıyor.

Erdoğan, Demokratik Bölgeler Partisi(BDP) için antidemokratik  yoldan 102 belediye başkanından 94 ‘nü OHAL’e dayandırarak çıkarttığı KHK’larla görevden aldı,almakla da kalmadı ve bu belediye başkanlarının tamamını tutuklatarak cezaevlerine attırdı; yerlerine de belediye meclisi üyelerinin seçimiyle birisi gelmedi;  İl belediyelerine Valileri,ilçe belediye başkanlıklarına da  Kaymakamlardan oluşan bürokratlardan  kayyum atadı.

Erdoğan KHK  yöntemini niye  Melih Gökçek’e ve  istifa etmemeye direnen belediye başkanlarına uygulamıyor.

Biz ortada bir yargı kararı olmadan hiç bir seçilmişin görevlerinden  istifaya  zorlanmasını demokratik bulmuyoruz, hangi partiden olursa olsun.

DBP’li belediye başkanlarına ve HDP’li 11 milletvekillerine uygulanan yöntemi nasıl kabul etmiyorsak; Erdoğan’ın istifasını istediği belediye başkanlarının,istifaya zorlanmasını da   kabul etmemiz mümkün değil.

Erdoğan, kendi partisinden istifaya zorladığı belediye başkanlık koltuğuna mevcut yürürlükte olan prosedürü işletip, belediye meclis üyelerini seçtiği kişiyi belediye başkanlığı koltuğuna oturturken, DBP’lilere bunu uygulatmadı.

Sorularımız zenginleştirerek devam edelim Erdoğan istifasını istediği belediye başkanları için neden yargı yolunu seçmiyor?

Erdoğan istifasını istediği belediye başkanlarının neden istifasını istiyor, buna halkın anlayacağı bir dilde açıklık getirmiyor da..

Metal yorgunluğu gibi seçmen iradesini yok sayan,toplumda karşılığı olmayan  sözlerle geçiştiriyor?

İstifa eden Akp’ki belediye başkanlarının açıklamaları gerçekten suya tirit açıklamaları olduğunu da söyleyelim.

Kadir topbaş’ın istifasında akılda kalan tek cümle var adam yerine konulmamak, Topbaş’ın başka bir sözünü hatırlayan var mı?

Erdoğan kimin istifasını isterse istesin, 15 Temmuz darbesinin siyasi ayağını ortaya çıkartmadığı sürece, kontrollü darbe iddiası gittikçe içte ve dışarıda  destek görecektir.

Erdoğan darbenin siyasi ayağının Belediyelerden mi geldiğine inanıyor?

Demokrasiye ve  demokrasinin kuvvetler ayrılığına inananlar yukarıda isimleri ve partileri ayırt etmeksizin,seçimle gelenin seçimle gitmesi veya seçimle gelenlerin görevini kötüye kullanma gibi bir suç işlemesi karşısında  yargının bir kararı olma, tezini savunmalılar.

Demokrasi ve hukukunu ideolojimize göre eğip  bükersek şuan bunu yaşıyoruz işlerde arap saçına döner.

Melih Gökçek :”Ben hırsız mıyım,terörist miyim,yolsuzluğum mu var;eşime ve çocuklarıma  isitfa mı nasıl anlatacağım” diye bir açıklaması internet medyasına düştü.  

Ben deniz Gökçek’in bu sözünü doğru bulduğumu, sosyal medya hesabımdan Feis hesabımdan paylaştım..Vay bunu diyen sen misin..

Kimisi FETÖ’nün önde gideni,kimmiş hırsızlığı çocuklarıyla birlikte yaptı,hırsızı niye savunuyorsun gibi,yargıyı yok sayan,bu adam da her yol var, hukuka ne gerek var bir mantıkla hareket ettiklerini gördüm.

Gündemimizi belirleyen  belediye başkanlarının istifa etmeleri, etmemeleri ve görevden KHK’larla alınmaları bize bir şeyi tüm çıplaklı ile gösteriyor ki; o da bizim bir  hukuk toplumu olamadığımızın tartışılmaz vakası olarak karşımıza çıkıyor.

Erdoğan’ın dilinden düşürmediği milli iradenin üstünde başka  bir iradeyi tanımayız sözünü nereye koymalıyız?

Başta DBP’li 94 Belediye başkanlarının ve 11 HDP’li milletvekillerinin KHK’larla görevden alınarak sorgusuz sualsiz tutuklanmaları,seçmen iradesi ve sandıktan çıkan sonuç,hani  her şeyin üs tündeydi?

Yazıyı Erdoğan’a iki soru ile bitirelim; istifasını istediğiniz  belediye başkanlarını niye BDP’lilere uyguladığınız  yöntemle yani KHK’larla görevden almıyorsunuz?

Birde sahi bu istifasını istediğiniz belediye başkanlarının suçu ne?