Melih ALTINOK
Hepimiz kutuplaşmadan yakınıyoruz. Tartışmaların, karşı tarafı “bezdirerek” çekilmesini sağlayarak elde edilecek anlık hazzın bir aracı olduğundan dert yanıyoruz.
Ne var ki çok azımız irrasyonel olabileceğimiz ihtimalini aklımıza getiriyoruz. Öyle ya, belki de karşı tarafta eleştirdiğimiz arızadan kendimiz mustaribizdir,
zinhar olamaz mı?
Bilmiyorum, bu “kendine aşırı inanç” hali belki de ruhsal bütünlüğümüzü koruyabilmemiz için varoluşumuzun bir güvenlik tedbiridir. Ama bu “zorunluluk” yüzleşmemiz gereken sorunun varlığını ortadan kaldırmıyor. Zira kendi fikrini kendisiyle de tartışabilen insanların pekâlâ varlığı, “fıtratımız bu” diyerek işin içinden
sıyrılamayacağımızın kanıtı. Kaldı ki, konu ruhsal bütünlükse de, algılarına
kusursuz bir anlam yüklemden yanılma olasılığını kabul eden insanların özgüveni ışıl ışıl parıldıyor işte.
Yakınmaların dozu şimdilerde artsa da, sorun bugüne ve gündeme ait değil elbette.
Ama sanırım çelişkiyi belirginleştiren, insanların kusursuz rasyonel varlıklar olduğu “inancını” fetişleştiren, neticede sınırlı ve kusurlu duyuların “sözcüsü” aklı adeta “kutsayan” Aydınlanma Felsefesioldu.
Her hangi bir olaya etkiyen sınırsız parametre içinden ancak üçünü beşini seçebildiğimiz halde, çıkardığımız sonuca “kaide” diyebilme cüretinin adına da böbürlene böbürlene Akıl Çağı dedik. Görüyorsunuz işte;
“Rakamlarla” ifade edebiliyor ve “yeni” diye inancını tartışılmaz tek gerçek diye sunanlar,
başkalarının “hakikatini” daha eskiye dayandığı ve seküler ifadeler içermediği gerekçesiyle
doğma diyerek küçümsüyor. Yo kimse alınmasın ve tarafsız olayım diye,
“karşı taraftakiler” diye devam etmeyeceğim. Çünkü “kibrin” tartılacağı
terazide, her şeyden çok itimat gösterdiği aklının esaretinde yaşayanlar illa
ki ağır basar. Ve kuşkusuz her sabah
güneşin doğmasındaki “katkısını” aklına bile getirmeyen “mütevazılığın” da
hakkı teslim edilmelidir.
Vah zavallığımıza!
Son sözü ilk sözü bırakmak
Gariptir, tartışmalarda
karşımızdakinin etkileşime kapalılığından yakınırken, fikrini değiştirme cüreti gösterene de pek iyi gözle bakmayız.
Hatta hepimizin derdi günü ne kadar da “değişmediğimizi” göstermektir. “Zaten
biz kimse farkında değilken, başka şeyler söylüyorken, ilk önce “demişizdir!” Onlar
nasıl da sonradan gelmiştir sözümüze.
Bu rasyonellik mevzuna kafa yoran
Stuart Sutherland’ı belki tanıyorsunuzdur. Zaman zaman yazılarımda alıntılar
yaptığım Sutherland, "İrrasyonel" isimli kitabında bu “yersiz
tutarlılıkları” çeşitli klinik deneylerin ışığında ele alıyor.
“İnsanlar bazen gerçeği bir kenara bırakma pahasına
düşüncelerinin tutarlı olmasına çabalarlar. Birinin belirgin iyi bir
özelliği varsa, bu özellik, kişinin diğer tüm özelliklerinin nasıl
algılanacağını etkiler. Diğer özellikler iyi özelliğe uyacak şekilde
çarpıtılır. İnsanlar birinin hem iyi hem de kötü olacağını kabul edemezler. Onu
tutarlı bir bütün olarak görmeye çalışırlar.”
Tabii Sutherland'ın anlattığı, insanların başkalarına karşı kritiklerindeki
eğilimleri, kendilerine yönelik değerlendirmelerinde de geçerlidir.
Mevzuun özeti olan , “yanılmayı kimse sevemez” cümlesini gündelik hayattan örneklerle anlatan yazar, davranışlarımızın çoğundaki “irrasyonel sürüklenme” halini dramatik bir biçimde gözümüze sokar.
Örneğin, yeni araba almış insanların tamamına yakını, araçlarının yakıt tüketimi ve manevra kabiliyetiyle gururlanırken aslında kimi ikna etmeye çalışmaktadırlar? Öyle ya alan almış satan satan satmıştır, o iş bitmiştir artık. Sizce bunun nedeni kendimizi aptal gibi
hissetmek istemememiz olabilir mi? Zira bu tür gururlanmalar, psikoloji de genellikle
tereddüt işareti sayılmaktadır.
Siz bilemem ama ben Sutherland’ın “bir seçeneğin çekiciliğinin seçim yaptıktan sonra enikonu arttığına dair bulgularını” dikkate alıp “bir kez daha” düşünmeyi daha sık deneyeceğim.
Ve şu sözünü de göreceğim bir yere not edeceğim:
“Tüm kararlar, yalnızca mevcut duruma göre alınmalıdır. Geleceği düşünüp bir ders çıkartamıyorsak geçmişi unutmak gerekir.”
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019