Akdoğan Özkan
Bu köşede 23 Ocak 2023 tarihli "Seçimleri Kim Kazanacak" başlıklı yazımda, kendisini "millet" ya da "cumhur" ile özdeş gören "ittifak" kuvvetlerinin yarışında, sandıktan nasıl bir sonuç çıkarsa çıksın, süreçten egemenliğini pekiştirerek sıyrılacak olanın kendisini Türkiye Cumhuriyeti devletinin asli sahibi olarak gören yüksek güvenlik bürokrasisi ya da o yapılar içindeki güçlerin bir tür koalisyonu şeklinde bir araya gelmiş "Devlet İttifakı" olacağını ileri sürmüştüm. Nitekim, 14 ve 28 Mayıs tarihlerinde yapılan seçimler sonucunda kurulan kabineye baktığımızda karşımızda tam bir "devlet hükümeti" olduğunu görüyoruz.
Tabii neticede 3 Haziran’da göreve başlayan kabine elbette 67. Türkiye Cumhuriyeti devleti hükümeti. Ama tabii kelime oyunu yapmadan söylüyorum, onu bir "devlet hükümeti" yapan, kanımca Türkiye’de devletin son beş-on yıl içinde temsili demokrasi ve merkezi idare organları bünyesinde kazandığı yeni derinliği çok net temsil ediyor olması.
16 Nisan 2017 Referandumu ile kabul edilen ve 9 Temmuz 2018 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanan başkanlık sistemiyle beş yıl içinde hızlanarak ulaşılan bir nokta bu. Öyle ki, kanımca o derinlik (Millet İttifakı içinde temsil edilen) muhalefeti de (bizzat lideri üzerinden) kendisine payanda yaparak bu sonuca ulaşmamızı sağlamış görünüyor. Şimdi bunlarla ne demek istediğimi ayrıntılı şekilde açmaya çalışayım:
Devlet Hükümeti’nin üç temel sacayağı var gibi duruyor. Biri ve tabii ki en temel olanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. Bir diğeri Dışişleri Bakanlığı koltuğunda oturan Hakan Fidan. Üçüncüsü ise Maliye ve Hazine Bakanlığı’na getirilerek ekonominin istikameti emanet edilen Mehmet Şimşek.
Olası bir olağanüstü gelişmede (ani bir nükleer savaş patlak vermesi durumunda, ülkeyi savaşa sürükleyecek bir hal belirdiğinde ya da cumhurbaşkanın hayatını kaybetmesi ya da görev yapamayacak duruma gelmesi gibi bir halde) Türkiye’nin kaosa ya da arzulanmayan bir istikamete sürüklenmesini engelleyebilecek şok absorplama kapasitesine, uluslararası sahada gelecek yeni ve güçlü baskılara dayanıklı ve devlet derinliğine sahip bir hükümet kurulmuş gibi de görünüyor.
Böyle bir sonuca iktidar tek başına ulaşamazdı. Bu uğurda CHP Genel Başkanının (ve onun üzerinde etkisi olan kişi ve danışmanlarının) da yaptıkları ve yapmadıklarıyla sürece büyük katkısı olduğunu düşünüyorum. Bu konuda çok fazla spekülatif yorum yapmadan meseleyi tarihe bırakayım. (Ama eğer CHP’de bu "katkının" istemeden olduğunu düşünenler varsa, en azından Özer Sencar’ın sözlerine ve tabii bizzat işçi sınıfının düşüncelerine, ayrıca danışmanların kimlerden seçildiğine dikkat çekenlere kulak vererek süreci bir kez daha analiz etmelerinde fayda var.)
Öncelikle, malum, yukarıda bahsettiğim 23 Ocak 2023 tarihli yazımda, devletin yapısal ve fiili anlamda son 10 yılda geçirdiği dönüşümü de hatırlatarak bu süreci tersine çevirme ihtimalini barındıran adaylara seçimde kapıyı sonuna kadar açık tutmayacağını, böyle ihtimallere karşı "önlem" almayı tercih edeceğini yazmıştım. CHP Genel Başkanının da "katkıları" öncelikle bu bağlamda çok fonksiyonel olmuş görünüyor.
Peki, Dışişleri Bakanlığı koltuğunda oturan Hakan Fidan ile Maliye ve Hazine Bakanlığı’na getirilen Mehmet Şimşek’i neden bahsettiğim üçlü sacayakın bir parçası olarak kabul ediyorum?
Dışişleri’nin kritik rolünden bahsetmeden Ekonomi’ye geçmek yanlış olabilir. O nedenle önce Hakan Fidan’dan başlayalım.
Birçok değerlendirme yazısında ondan söz edilirken MİT geçmişinden genellikle "kara" bir "karakutu" olarak bahsediliyor, bazen "casusluk şefi diplomasinin zirvesinde" tarzı karikatürize portrelerle anılıyor ya da kendisinden "kriminal" bir portre çıkartılmaya çalışılıyor. Onun rolünü geçmişte özellikle Suriye dış politikasının şekillenmesi ve uygulanmasıyla sınırlı bulanlar da çıkabiliyor. Bu tip değerlendirmeler durumu geniş bir olgular yelpazesi üzerinden analiz etmemizi zorlaştırıp meseleyi tam olarak anlamamıza engel. Eğer Fidan’ı, ona kabinede verilen rolü ve neyi temsil ettiğini daha iyi anlamak istiyorsak, hafızalarımızı biraz zorlamaya ihtiyacımız olacak. Ayrıca onun adının geçtiği yerlerde Mehmet Şimşek’in de adını görecek ve bulmacanın parçalarını belki daha rahat zihnimizde birleştirebileceğiz.
Hakan Fidan, Türkiye’nin dış politikasının görece bağımsızlaşması sürecinde masada ve sahada önemli görevler, roller üstlenmiş bir isim, bir devlet adamı. Fidan’ın devlet aygıtı içinde gittikçe artan rolü daha görevinin ilk dönemlerinde Washington’da telaşa ve şüpheye yol açmıştı. Hatta Washington tarafından üzeri çizilerek, "İran ajanı" suçlaması yöneltilmiş, bu suçlamalar o dönem ana akım Türk medyasında geniş yankı bulmuştu. Sadece pasif bir yankı değildi bu. Fidan Washington’un o dönemki Türkiye uzantısı yerli operatifleri yoluyla ekarte edilmek de istenmişti. 2012 Şubat’ında Cumhuriyet Savcılığı tarafından KCK operasyonunda şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılmasıyla sınırlı da değildi ekarte hamleleri. Ona "İran ajanı" suçlamasını yöneltenler aslında bir taşla iki kuş vurmayı hedefliyordu. Bir yandan Türkiye’deki seküler kesimlerin 1979’dan miras "mollalar rejimi" tepkisi üzerinden ve Sünni İslamcıların Şii alerjileri üzerinden Fidan’ı toplum genelinde itibarsızlaştırmak, bir yandan da -ve asıl önemli mesele olarak- Ankara ile Tahran arasındaki ticari ilişkilerin gelişmesini dizginlemek.
ABD için iki ülke arasındaki bu ilişkinin gelişmesinin nasıl bir sakıncası vardı peki? Çünkü Washington’a göre bu ilişki detaylarına birazdan yer vereceğim o dönemki gelişmeler nedeniyle İsrail’in bölgesel başatlığının aleyhinde ilerliyordu. (Meselenin bir dönem Kürtleri kendi üzerinden temsil ettiren ama bu rolü artık yitiren iki başkentin ABD’nin Ortadoğu’daki manevralarına karşı ortak hareket etme ihtiyacı şeklinde başka bir boyutu daha var ama onu şimdilik konumuz dışı tutalım.)
Beyaz Saray yaptırım uyguladığı İran’ın Türkiye ile ticaretinin yürürlükteki uranyum zenginleştirme programını finanse etmeye ciddi katkı yapabilecek bir seviyeye yaklaştığını düşünüyor bu nedenle de ABD Hazine Bakanlığı’nın terörizm ve finansal istihbarattan sorumlu müsteşarını sık sık Ankara’ya göndererek Türk hükümetini uyarıyordu. Zira, elinde yüzde 3-4'lere yakın mertebede zenginleştirilmiş uranyum bulunan bir ülke olarak İran bu oranı yüzde 20'nin üzerine çıkardığında nükleer reaktörlerde, yüzde 90'ın üzerine çıkardığında füzelerinin nükleer başlıklarında kullanabilecekti. Amerikan yönetiminin yaptırımlarla dünyadan yalıtmaya çalıştığı İran, eğer uranyum zenginleştirme programını sürdürme ve oranı yüzde 90’lara ulaştırma imkânı bulursa, balistik füzelerine nükleer başlık takabilme olanağını kavuşacak ve bu şekilde bölgedeki tek nükleer güce sahip İsrail’i frenletebilecek, en azından bölgedeki dengeleri radikal bir biçimde sarsabilecekti.
Amerikalılar bunun önüne geçmek için 14 yıl kadar önce dönemin ABD Hazine Bakanlığı Mali Terör Suçları Müsteşar Yardımcısı David S. Cohen’i Ankara’ya göndererek Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yanı sıra, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ve MASAK yetkilileri ile görüşmesini sağlamıştı. Cohen’in 19-20 Ekim 2009 tarihlerindeki ziyaretinin amacı, hükümeti "ABD’nin İran yönelik yaptırımlarına uymaz, ticari ilişkilerinizi bu şekilde sürdürürseniz, başınıza iş alırsınız" mesajıyla daha işin başında uyarmaktı.
Cohen, Türkiye'de bir araya geldiği BDDK yetkililerinden Halkbank’ın faaliyetleri konusunda bilgi de almış ve hükümet yetkililerinden, İran bankalarıyla iş yapma konusunda temkinli hareket etmelerini istemişti. Cohen, Mehmet Şimşek’e aba altından sopa göstermeyi de ihmal etmemiş, "Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Mali Çalışma Grubu"nun (FATF) koyduğu Kara Para Aklamayla ve Terörizm Finansmanıyla Mücadele (AML/CTF) standartlarına Türkiye’nin ne derece uyduğunun değerlendirileceği Grup toplantısının yaklaştığını da hatırlatmıştı. FATF’ın İranlı bankalar ve bireylerle iş yapmama konusundaki uyarılarından söz etmiş ve bir anlamda "akıllı olun" demişti. Cohen Ankara’ya, "Büyümenizi fonlamak için uluslararası sermaye piyasalarından borç alabilmenin avantajlarını yaşıyorsunuz, ama bilin ki tek bir adımımızla uluslararası piyasalara erişiminizi zorlaştıracak finansal kısıtlamalar getiririz," diyordu.
İki yıl sonra, yani 2011’de ABD Hazine Bakanlığı’nın terörizm ve finansal istihbarattan sorumlu müsteşarı olarak görev yapmaya başlayacak olan Cohen’in Türkiye’ye yönelik "uyarı" seyahatleri zamanla sıklaştı. Türkiye’nin İran ile SWIFT sisteminin dışına taşan ve sürekli şekil değiştiren ve zamanla doğal gaz – altın ticareti üzerinden yürüyen ticari ilişkisi Ankara’nın Washington tarafından tedip edilmesinin zor olduğunun görüldüğü bir hatta yılların seyri içinde tatsız gelişmelere doğru evrildi.
Bir gün uzun uzadıya sürecin detaylarını birbiriyle ilişkisi içinde yazma düşüncem baki kalmak kaydıyla, uzatmayayım şimdi: Gelişmeler, ABD tarafından bir türlü tedip edilemeyen Ankara’nın Oslo görüşmelerinin sonlanması, 17-25 Aralık (2013) operasyonları ve zamanla da "15 Temmuz başarısız darbe girişimi" (2016) ve ABD’de Halkbank ile Rıza Sarraf aleyhine açılan davalar gibi sonuçlar verdi. Bu sürecin dip toplamdaki hülasasını şimdilik şu ifadeyle özetleyelim: Güney hattından ilerleyen ve Akdeniz’e uzanma ihtimalini içeren tehdidi bertaraf edebilmek için dış politikasına denge ve hareket kabiliyeti getirebilmek üzere Rusya ile yakınlaşmaya da başlayan Ankara’nın Washington ile ilişkileri çok zayıflamış, hatta Türkiye, -CAATSA yaptırımları üzerinden "ABD’nin hasmı" olan ülkeler statüsüne sokulmuştu.
Bugün CIA Direktör Yardımcılığı görevini yürüten Cohen’in o yıllardaki Türkiye ziyaretlerini takip etmek bile iki ülke arasındaki ilişkilerin seyrini ve karakterini anlamak bakımından çok sayıda ipucu barındırıyor.
ABD’nin dünya ticaretine dozu giderek diplomasiden uzaklaşan bir hat üzerinden ve militarist yöntemlerle şekil verme çabaları giderek yoğunlaşıyor. Biz kendi payımıza görüyoruz ki, ABD Hazine Bakanlığı 14 yıl sonra, hem de Ukrayna -Rusya Savaşı’nın yeni coğrafyalara yayılmasına yönelik endişelerin arttığı bir dönemde bu kez Türkiye’nin Rusya ile gelişen ticari ilişkilerini "sıkıntılı" buldu. Ve aynı Bakanlık 2 Şubat 2023’te Ankara kapısına "terör finansmanı" başlıklı uyarılarda bulunmak üzere yeniden Terörizm ve Finansal İstihbarattan Sorumlu Hazine Müsteşarını göndermeye başladı. Müsteşar Brian E. Nelson iki günlük Türkiye ziyareti kapsamında hem hükümet yetkililerini hem özel sektör temsilcilerini hem de bankaları Rusya ile sürdürdükleri ticari ilişki dolayısıyla uyardı. Nelson özetle şu mesajı verdi: "Rusya’ya yaptırımlarımızı siz de uygulayın. Yoksa G7 ülkelerine, yani, Almanya / AB, Amerika Birleşik Devletleri, Britanya, İtalya, Fransa, Japonya ve Kanada’ya ticaret yapmanızı bir anda sonlandırırız."
Washington’un elinde istihbarat raporları vardı. Bu raporlara göre, onlarca ihracatçı Türk şirketi, geçen yıl mart ve ekim ayları arasında Rusya’ya 300 milyon doları sanayi ve 80 milyon doları elektronik olmak üzere yaklaşık 800 milyon dolar değerinde mal göndermişti. Nelson, Ankara ve İstanbul ziyaretlerinde, "ABD yaptırımlarına uymazsanız yeni yaptırımlar gelir" diyordu. Aynı günlerde, ABD'nin önde gelen ekonomi gazetelerinden Wall Street Journal, Ukrayna’nın işgalindeki rolleri nedeniyle Washington’un yaptırım uyguladığı en az 10 Rus şirketine en az 13 Türk şirketinin, 18 buçuk milyon dolar değerinde ihracat yaptığını ileri sürerek, bunun "Rusya’nın Ukrayna işgalini desteklemek" anlamına geldiğini yazıyordu.
Aslında, 13 Mart 2023 tarihinde de yazdığım gibi, ABD Hazine Bakan Yardımcısı Wally Adeyemo geçen yılın yaz aylarında terörün finansmanıyla mücadeleyi ve Rusya’ya yönelik yaptırımlara uyumu görüşmek üzere Türkiye’yi ziyaret edip şüpheleriyle ilgili birtakım uyarılar yapmış, ardından ağustos ayında bir de yazılı uyarıda bulunmuştu. Eylül ayında da 3 Türk bankası Rus ödeme sistemi MİR’den çıkma kararı almıştı. Bu bakımdan bakanlık müsteşarı olarak Nelson’un 2-3 Şubat tarihlerindeki Türkiye ziyareti, artık ABD’nin Türk-Rus ilişkilerinin seyrini de daha sıkı baskı altında tutacağının işareti idi. Ayrıca, Ankara ABD’nin finansal terörizm şefi tarafından uyarılırken Washington’da böyle yazıların kaleme alınması da hayra alamet değil. Çünkü biz bu "filmi" 10-15 yıl önce de görmüş, üstelik sonunun hiç de "mutlu son" ile bitmediğine tanık olmuştuk.
Şimdi tekrar başa dönersek…
Türkiye’ye yeni dönemde (Rusya ve Çin siyasetlerinin yanı sıra yeniden karışabilme potansiyeline sahip Balkanlar nedeniyle) daha çok ihtiyaç duyacağı için daha çok baskı uygulayacak ABD Dışişleri’nin karşısında bir zamanlar "İran ajanı" olarak suçladıkları ve ülke içindeki operatifleri üzerinden operasyon çekilen bir isim, Hakan Fidan olacak. Bu, Ankara’nın dış politikasını denge ve hareket kabiliyeti getirebilmiş ve çok-merkezliliğe evrilen yeni dünya düzeninde kendisine daha geniş manevra alanı açarak görece bağımsız politikalar üretebilme kabiliyetine kavuşmuş bir devlet derinliği kazandığına, artık aba altından beyzbol sopası (!) gösterilecek bir ülke olmadığına işaret etmesi açısından son derece önemli. (Bu arada, o kabiliyeti ve manevra alanını nasıl bir beceri ve performansla kullanabildiği ayrı ve önemli bir konu. Ayrıca "tam bağımsız" dış politika ile "dış politikasına denge ve hareket kabiliyeti getirmek üzere görece özerk" davranabilme arasındaki çok büyük farkı da ihmal etmeden meseleye bakmak gerektiğini de not düşeyim
Özetle, Hakan Fidan Türkiye’nin "ABD’nin hasmı" olan ülkeler konumuna sokulmasına yol açan sürecin Ankara’daki belki en önemli tanığı, aktörü. Yarın Recep Tayyip Erdoğan’ın olmayabileceği bir ihtimalde devlet yönetiminde aynı kurumsal devlet reflekslerini kaldığı yerden otomatik olarak verebilecek bir isim. Dolayısıyla Washington’un dünyayı yaptırımlarla yönetme inadının giderek yoğunlaştığı, Rusya ile Çin konusunda elini daha da sertleştirebileceği ve üçüncü ülkeleri "hizalama" konusunda daha pervasız olabileceği bir süreçte, onun karşısına doğrudan doğruya bir zamanlar etkisiz hale getirmeye çalıştığı bir profilin ve "Foreign Affairs Ministry"den çıkarak "State Department" hüviyet ve derinliğine evrilmiş bir kurum liderinin çıkacak olması son derece manidar. Geçmişte ABD’nin Türkiye ve Irak Büyükelçisi olarak görev yapmış James Jeffrey, bundan 10 yıl önce onun için şöyle demişti: "Hakan Fidan yeni Ortadoğu’nun yüzü. Onunla iş birliği yapmalıyız, çünkü işleri halledebiliyor. Ancak ABD’nin gözü kapalı dostu olduğunu da düşünmemeliyiz, çünkü değil." Ancak Washington o tarihlerde Jeffrey’yi dinlememiş, iş birliği seçeneğinin peşinden gitmemişti. Şimdi Ankara, belki de ABD’ye bu konuda bir "şans" daha veriyor. Washington da en azından F-16’ları verme konusundaki çekincesini kaldırarak Ankara’ya bir şans vermek ister mi, göreceğiz. Ama sanıyorum İsveç’in NATO üyeliği meselesinin çözülmesi konusuna paralel olarak Fidan’ın en önemli gündemlerinden biri o F-16’ların gelmesi olacaktır. En büyük hedef de kanımca ABD askerlerinin Suriye’den çekildiğini görerek Şam ve Moskova’yla yeni bir anlaşma noktasına gelmek ve ardından da yeni bir "Kürt açılımını" başlatmak. Zor mu, çok zor! Ama imkânsız da değiller galiba.
Gelelim Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e. Elbette ki Şimşek, uluslararası piyasaların ve Batı sermayesinin Türkiye’ye yönelik güvenini artırmak, olası şoklarda ve zorlu süreçlerde o güveni sürdürülebilir seviyelerde tutmak açısından önemli bir isim. Ama onun aynı zamanda 2009’dan 2015 yılı sonuna kadar hazine ve maliyenin direksiyonunda kalmış ve Washington’un Türkiye’ye yönelik baskılarına tanıklık etmiş, ABD’nin Terörizm ve Finansal İstihbarattan Sorumlu Hazine Müsteşarlarını ağırlamış, onların uyarılarını ilk elden dinlemiş, o süreçlerini yönetmiş, neticede bu anlamda çok deneyimli bir isim olduğu unutulmamalı. Dolayısıyla, bahsettiğim "derinliği" kazanmış bir devletin uluslararası ilişkiler sahasında daha da zorlaşacağı öngörülen bir süreçte kazanımlarını yitirmemek adına hazine ve maliyenin direksiyonunu Şimşek’e emanet etmek istemesinin birden fazla nedeni olduğunu düşünüyorum.
Elbette, uluslararası sahadaki gücünü içerden alamayan, içerde yeterince güç üretemeyen bir ülkenin dış sahadaki "özerkliği" sürekli tehdit altında olacak ve sürdürülebilir olmaktan uzak kalacaktır. Mehmet Şimşek belki önemli bir role sahip ama Türkiye kalkınma politikalarıyla desteklenip üreten bir ekonomi rotasına girmedikçe botta beliren delikleri ithal yamalarla kapatmakla uğraşmak ne kadar kalıcı sonuç verir, belli değil. Bu da hükümet politikalarının zayıf karnı belki. Ve bir gün Şimşek’i de -sacayaktaki kilit rolüne rağmen yutabilecek olduğu da unutulmamalı.
3-4 gün önce Washington Post, Suudi Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman’ın kendisini tehdit eden ABD Başkanı Joe Biden’a "biz de sizin başınıza ekonomik maliyetine katlanacağınız çoraplar öreriz" dercesine bir karşı-tehditle cevap verdiğini yazdı. Dikkatlerden kaçmış olabilir ama böyle bir şeyi 10 yıl önce hayal bile edemezdiniz! Daha önce, Tahran yönetimi ile ilişkisini Pekin aracılığıyla normalleştirme kararı alarak ABD’nin bölgedeki hegemonyasını sendeleten Riyad’ın, Washington’a karşı dik durma cesaretini Ankara’dan aldığını yazmıştım. Bu son hamle Ankara’nın ilhamlarını da aşıyor. Tabii yedeğinizde 260 milyon varil petrol varsa, hem de arkanıza 18 trilyon dolarlık bir GSYİH’ya sahip Çin’i alıyorsanız "haddinizi" zaman zaman böyle rahatça aşabilirsiniz. Ama öyle değilseniz ve "Avrupa’nın Çin’i" olmayı tercih etmek niyetindeyseniz ve sınırınızın güneyinde YPG tarafından kontrol edilen bölgelerin yeni bir Kürt siyasal idaresine yol açmaması için mücadele ediyor, ABD’nin bölgeden tamamen asker çekmesini bekliyor, buna şiddetle ihtiyaç duyuyorsanız, daha dikkatli ve dengeli ilerlemek zorundasınız.
Bu bakımdan "devlet hükümetinin" işi hiç kolay değil. Ama galiba dünya da zaten işlerin kolaylaşacağı bir yere doğru gitmiyor. Hele emek dünyası ve işgücünün taleplerinin karşılanması ve yoksullukla mücadele anlamında kimseyi pembe tablolar beklemiyor. Türkiye’deki ekonomik sıkıntılar da muhalefetin dillendirdiğinden de daha derin aslında. Ama elbette Türkiye, "yoksullaştırıcı büyüme" ile küçülttüğü hane gelirini "sürdürülebilir küçülme" ile desteklemekle yetinen AKP politikalarından çok daha fazlasına ihtiyaç duyuyor. Mesele, o ihtiyacı alternatif bir Sol proje ile karşılayıp cumhurun ya da milletin dikkatine sunabilen yeni bir tahayyül geliştirebilmek. Böyle bir tahayyülün serpilmediği topraklarda "miş gibilere" icabet ederek yapılan patinajın emek dünyasına bir faydası yok.
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.07.2025
21.07.2025
14.07.2025
7.07.2025
30.06.2025
23.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
2.06.2025
26.05.2025