Akdoğan Özkan
Son yıllarda Türkiye'nin Fransa ile ilişkilerinde eskisiyle kıyaslanmayacak bir gerginlik olduğu ve tarafların zaman zaman bu gerginliği tırmandırmaktan kaçınmadıkları göze çarpıyor. İlk bakışta bu gerginlik İslam dünyası ile Hıristiyan Batı arasında yaşanan bir "medeniyetler ihtilafının" iki ülke ilişkilerine yansıyan gölgesi gibi de görülebilir. Bu tespiti haklı kılacak kimi olguların varlığından bahsedilecekse de, gerginliğin kaynağına yönelik temel gerçek şudur:
ABD'nin Doğu Akdeniz'deki askeri hegemonyası (gerek insan gerek finansal maliyetinin de ağırlığı altında) çözülmekte, bir zamanlar bölgenin tartışmasız hâkimi konumunda görülen Washington, bu maliyetleri üslenmekten imtina ettikçe mevzi yitirmektedir. Onun yokluğuyla -ya da yarım varlığıyla, diyelim- oluşan vakumda da bazı aktörler bu boşluğu doldurarak özellikle Rusya'ya karşı dengeleyici bir rol oynamaya çalışmaktadır. Bu da kendi egemenlerine yeni dünyada alan açma çabası içindeki Fransa ile Türkiye'yi hırçın bir rekabetin içine sokmaktadır. Bu durum, Fransa ile Türkiye arasındaki ilişkilerin tek boyutu değilse bile, aralarında son yıllarda tırmanan gerginliği bu perspektiften okumak da olanaklıdır. Şimdi bu gerginliğin son 10 yılda nasıl bir seyirle ve olaylar arasında nasıl bir bağlantıyla taşındığına dair gözlemlerimize geçelim:
Libya ile başlayan gerginlik
Biz iki ülke arasındaki gerginliğin uç verdiğine belki de ilk olarak NATO'nun Libya'da iç savaş çıkarmaya ve Muammer Kaddafi rejimini sonlandırmaya dönük faaliyetleri sırasında tanık olduk. 2011 yılında Libya'da iç savaş başladığında Fransa, başta BM olmak üzere uluslararası örgütlerin bu ülkedeki ihtilafın sonlandırılmasına dönük olarak "güç" kullanılmasına yönelik herhangi bir kararını beklemeksizin, 19 Mart 2011 tarihinde Libya'yı bombalamaya başladı. Hemen ardından da CIA'in allayıp pulladığı bir adamın ülkedeki siyasi otoriteyi ele alması için onu silahla donatan en büyük güçlerden biri olmaya çalıştı.
Hem de Libya'daki yatırımlarını kaybetmemek için bu ülkedeki statükoyu gözetmek dışında başka bir seçeneğin hazırlığını yapmamış olan NATO'daki müttefiki Türkiye'nin "NATO'nun Libya'da ne işi var" şeklindeki bağrış çağrısına aldırış dahi etmeksizin. İlk kez bir NATO ülkesi, bir meşru hükümetin karşısında konuşlanan isyancı güçlere doğrudan askeri yardım yaptığını açıkça itiraf ediyordu. Bu arada, Fransız jetlerinin, Libya'daki ilk hedefleri, bu ülkenin envanterindeki Rus yapımı tanklar olur, Fransız uçakları patır patır T-62 ve T55 avlarken, Ankara gibi Moskova'nın da bölgede hızlı seyreden gelişmeler karşısında gafil avlandığı ortaya çıkıyordu.
NATO'nun liderlik ettiği askeri güce aralarında Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin de olduğu birçok Arap ülkesi destek vermişti. Bir başka deyişle, ilerleyen dönemde Suriye'de ve Doğu Akdeniz'deki ihtilaflarda net biçimde gördüğümüz kamplaşmanın tohumları aslında Libya'da atılıyordu. Elbette ki, NATO'nun eşsiz katkılarıyla!
2011'de başlayan ve Libya'nın dağılıp mefluç bir ülkeye dönüştürülmesine yol açan savaş, sadece günde 1 milyon 600 bin varil olan petrol üretimini neredeyse sıfır noktasına getirmekle kalmamış, NATO eliyle Ankara'nın bu ülkedeki yatırımlarını da dümdüz etmişti.
Gecikmişlik, bedelleri ve tazminleri
Soğuk Savaş'ın sona erdiğini epey bir faz farkıyla idrak eden, ancak bunun gerektirdiği müstakil siyaset konseptini geliştirmekte de bir miktar geciken Ankara, Afrika'nın en zengin petrol yataklarına sahip ülkesindeki yatırımlarının noktalanmasıyla sonuçlanan bir oldubittiyle, belki de o gecikmişliğinin bedelini ödüyordu.
Ortada bir gecikmişlikten söz edilecekse benzer denebilecek bir durum aslında Fransa için de farklı bir şekilde söz konusuydu. 1949 yılında kurulan NATO'nun en önemli askeri üsleri o dönemde Fransa'da bulunuyordu. ABD uçakları "lojistik görevler" için sayısı onu aşan Fransız üssünü kullanabiliyordu. Charles De Gaulle önderliğinde aşama aşama müstakil bir dış politika izleme çabası veren ve bir yandan da nükleer güce ulaşan Fransa, bu rahatlıkla 1966 yılında NATO'nun askeri kanadından ayrılma kararlılığını gösterebilmişti. Ancak Soğuk Savaş sonrası dönemde NATO'nun askeri karar mekanizmalarının dışında kalmanın ülkeyi etkisizleştirdiği ve başka oyuncuları avantajlı kılmaya başladığı tezini kamuoyuna kabul ettiren Fransa, ‘90'lardan sonra ittifaka dönmeye çalıştı. Paris'in NATO'nun askeri kanadına dönmesi 2009 yılını bulsa da, ittifak yapılanmalarındaki yerini tam olarak 2010'da alabildi. Zaten 1 yıl sonra, yani 2011'de de bu gecikmişliğinin acısını çıkartırcasına, Libya'daki iç savaşta Obama'nın müsaadesiyle "pilot koltuğuna" geçti.
Suriye'de Libya Sendromu
Ankara'ya hızla akan tarihi izlemek düşmüştü. İşte bu nedenledir ki, aynı yıl bu kez Suriye'deki sokak gösterileri yerini silahlı birtakım çatışmalara bırakmaya başladığında, Türkiye hükümeti ABD önderliğindeki uluslararası koalisyonun burada da hızlı bir şekilde aksiyona geçeceğini ve kendisinin yine "ofsayta yakalanma" riski bulunduğunu düşündü. Ankara, Suriye'ye büyük bir istihbaratçı ordusu yığan ABD önderliğindeki koalisyonun kısa bir zaman içinde bölgeye dönük askeri güç kullanmaya başlayacağını zannediyordu. Olay Irak ve Libya'da nasıl ilerletildiyse Suriye'de de o şekilde ilerleyecekti. Fransa'nın Libya'daki oldubittisinin bir benzerinin Suriye ile 900 km'yi aşan sınırının hemen güneyinde tekrarlanmasının başka riskleri de bulunduğunu gören Ankara bu gelişmenin önüne geçmeye kararlıydı. Bu nedenle de bu kez "proaktif" tutum takınanın kendisi olacağı izlenimini verme çabasına yöneldi.
Türk hükümeti, daha ABD Yönetimi bölgeye doğrudan askeri müdahalede bulunmak yönünde bir karar bile almamışken, Washington'un komutası altındaki olası bir harekatta inisiyatifi Fransa'ya kaptırmak niyetinde olmadığını, bunun için de gerekirse statükoyu –Libya'daki gibi korumaya çalışan değil- yıkan taraf olabileceğini göstermenin peşine düşüyordu. Daha 2011 yılının Ağustos ayında Türk Dışişleri Bakanı soluğu bu sebeple Şam'da aldı ve kısa bir süre önce hükûmetlerarası ortak toplantılar yaptığı Suriye'nin Devlet Başkanı Beşar Esad'ın karşısına, onu da şaşırtan bir tutumla çıktı. Ankara, bu 6,5 saatlik görüşmede "kraldan fazla kralcı" bir tavırla, "sonun Saddam Hüseyin'e benzemesin, şu şu şu reformları yap" mealinde sözler sarf etti. Hatta iddiaya göre, Dışişleri Bakanımız, masaya yumruğunu vurarak, Esad'a "istifa edeceksiniz" diye bağırmıştı. Yıllar sonra öğrenecektik ki, o görüşmede Suriye Dışişleri Bakanı Türk Dışişleri Bakanı'na, "Siz ABD elçisi misiniz yoksa Türkiye Devletinin Hariciye Vekili misiniz? Bana Başbakanınızdan mesaj getirdiğini söylüyorsunuz ama sürekli ABD ve Başkanı'nın direktiflerini aktarıyorsunuz?" demişti.
Görüşmenin ardından da Ankara –bu tip coğrafyalara genellikle İngiltere ve Fransa gibi müttefikleriyle müdahalede bulunmayı tercih eden- ABD'yi bölgede kendisiyle birlikte askeri operasyonda bulunmaya davet etme çabasına girişti.
Ancak Ankara'nın öngöremediği ya da öngörmek istemediği bir şey vardı. Suriye'nin elinde yeteneklerine dair kapsamlı bilgi sahibi olunmayan S-300 ve muhtemelen S-400 gibi gelişkin, Rus yapımı hava savunma sistemleri vardı. Bölgeye dönük bir askeri müdahalede Irak ve Libya'da olduğu gibi Suriye'de de bir "uçuşa yasak bölge" ilanı uygulamak zordu. Bilinmezler altında böyle bir durum, insan hayatı ve mali açıdan epeyce riskliydi. Başkan Barack Obama ABD'nin Afganistan ve Irak'tan sonra sonu belirsiz yeni bir savaşa sürüklenmesinden endişe eden ve başka bir ülkeye müdahaleye olumsuz yaklaşan Amerikan halkı ile Kongre'nin özellikle Temsilciler Meclisi kanadını ikna etmekte zorlanmaktaydı. "Çocukları eve getirme" sözü veren Amerikan yönetiminin böyle bir riski kucaklaması zordu. ABD bölgeye yönelik hedeflerine başka şartlar altında ulaşmayı deneyecekti.
Ankara'nın kursağında kalan "proaktiflik"
Bir başka deyişle Washington, Suriye'de ancak devlet dışı bazı aktörlerle bir vekalet savaşı yürütmeyi deneyecek, bu ülke toprağına, o da çok sınırlı sayıda Amerikan askerini savaşın da ancak 4. yılında gönderebilecekti. Ayrıca böyle bir müdahalede Ankara'nın o "proaktif "desteğine" pek ihtiyaç duymayacağını da diplomatik bir lisanla ortaya koyacaktı. Washington'un bölgeye yönelik başka tasavvurları vardı. ABD'nin ancak IŞİD'e karşı savaşan Kürtleri desteklemek ve YPG askerlerini eğitmek için bölgede varlık göstereceği belirginlik kazanmıştı. Ankara'nın güvenlik saikleriyle ihtiyaç duyduğunu söylediği "güvenli bölge"yi ilan etmeyeceğini yarım ağızla da olsa defalarca ortaya koymuş, Türk tarafını görüşmelerle oyalamayı seçmişti. Washington "IŞİD kartıyla" istediği hedefe ağır ağır da olsa ilerliyordu.
Fransa'ya gelince... Fransız hükümeti Ağustos 2011 itibarıyla Suriye ile resmi ilişkilerini kesmiş olsa da, o da ABD Yönetimi gibi iç kamuoyunu doğrudan bir müdahaleye ikna edebilecek durumda değildi. Bu nedenle, krizin başında muhaliflere sadece sözleriyle destek vermiş, ancak 2013'teki "Guta kimyasal silah tiyatrosunu" fırsat bilerek, aynı Türkiye gibi askeri müdahale isteyen bir taraf olmuştur. Lakin Ankara ile Paris'i aynı paydada buluşturan teklif Barack Obama tarafından reddedilince, Fransa 2014 Ağustos'una kadar bölgede hiçbir askeri faaliyete doğrudan katılamadı.
Neyse ki Fransa'nın imdadına "IŞİD kartı" yetişti. IŞİD'in, Irak'ın ikinci büyük kenti Musul'da ve Musul'un başkenti olduğu Ninova vilayetinde kontrolü tamamen ele geçirdiği 10 Haziran 2014 tarihi kritik bir eşik olmuş ve Fransa, o tarihten sonra bölgeye müdahale imkanını meşrulaştıracak fırsat kollamıştır. 7 Ocak 2015 tarihinde, Fransızca yayın yapan hiciv dergisi Charlie Hebdo'nun Paris'teki ofisine yapılan ve 11 kişinin hayatını kaybetmesine yol açan El Kaide saldırısı akabinde olay yerine giden Cumhurbaşkanı François Hollande, "Saldırı karşılıksız bırakılmayacaktır," demiş ve bir yandan Şam Yönetimi'ne karşı tepkilerinin dozajını artırırken bir yandan da Suriye'ye asker gönderme kararı almıştı.
İlişkilerde büyüyen YPG gölgesi
Suriye'deki denklemi değiştiren gelişme, Rusya Federasyonu ordu birliklerinin 30 Eylül 2015 tarihinde Suriye'ye gelmesi oldu. Bunun üzerine Fransa, 2015 yılının Kasım ayından itibaren Suriye'deki IŞİD hedeflerini havadan vurmaya başladı. Paris hükümeti için kritik eşik, Rusya'nın Suriye'ye geldiği tarihten sadece 1,5 ay sonra IŞİD tarafından gerçekleşen ve 132 kişinin hayatını kaybettiği 13 Kasım 2015 tarihli Paris saldırıları oldu. Saldırıların ardından Fransa IŞİD ile mücadele stratejisinde vites yükseltti ve Suriye'de daha fazla ön plana çıkma arzusu gösterdi. Cumhurbaşkanı François Hollande, kanlı eylemin ülkesine karşı bir "savaş ilanı" olduğunu söylemiş ve sert bir karşılık vereceklerini ifade etmişti. Bu saldırıdan birkaç gün sonra da Fransa uluslararası hukukun meşru müdafaa ilkesine dayanarak -ABD Hava Kuvvetleri ile koordineli bir şekilde- Suriye'nin Rakka bölgesindeki IŞİD hedeflerini vurmaya başladı. O tarihle birlikte de PYD/YPG'ye verdiği desteği -Washington Yönetimi ile koordineli bir şekilde- artırarak Ankara'nın daha fazla tepkisini çekti. Bu tarihin sonrasında ABD ve Fransa, Türkiye ile yürüttükleri eğit-donat programından çıkarak PYD/YPG'ye askeri ve ekonomik destek vermeye başladı. Ankara için durum netti: Fransa, NATO ittifakı üyesi Türkiye'nin "terör örgütü' olarak gördüğü bir oluşumu desteklemekte bir beis görmemekteydi.
Bu arada François Hollande, PYD ve askeri üniformaları içindeki YPG yöneticilerini 2015'te Elysee Sarayı'nda ağırlarken, SDG yöneticileri 2018 ve 2019'da, yani Fransa'nın şu anki Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron döneminde de sarayda ağırlanmış, her iki davet de Ankara'nın tepkisine sebep olmuştu.
Düşürdüğümüz uçakla kendi ayağımıza sıkıyoruz
Fransa'nın YPG'ye askeri ve ekonomik destek vermesiyle ulusal güvenlik kaygıları daha da artan Ankara'nın uluslararası topluma yaptığı "daha çok şey yapma" çağrısı ve Washington'a yaptığı IŞİD ve Suriye Ordusu güçlerinden kaçan sivilleri korumak için bölgede birlikte bir "güvenli bölge" kurulması" önerisi fikri, daha öncekilerde olduğu gibi bir kez daha ABD tarafından reddedilmişti. 24 Kasım 2015 tarihinde Rusya Hava Kuvvetleri'ne ait Suhoy Su-24 tipi uçağı sınır ihlali gerçekleştirdiği gerekçesiyle Türk Hava Kuvvetleri tarafından düşürülünce, olaya sert tepki gösteren Moskova karşısında Ankara'nın eli kolu bağlanmış ve Suriye denkleminde dış politikası tamamen ABD'ye emanet bir konuma gelmiştir. Ankara bir anlamda kendi bacağına kurşun sıkmıştır. Dış politikasına daha fazla denge ve müstakil davranabilme kabiliyeti getirebilirse ulusal güvenlik kaygılarının giderek arttığı sahada varolma şansı yakalayabileceğini düşünen Ankara, bu yaklaşımın gereğini ancak Ahmet Davutoğlu hükümetleri sonrasında 24 Mayıs 2016'da kurulan 65. TC Hükümeti ile birlikte yapmaya çalışmış ve 27 Haziran 2016'da Rusya'dan özür dilemiştir.
15 Temmuz 2016 askerî darbe teşebbüsü bastırılamamış olsa, belki Ankara ile Moskova arasında özür sonrasında yumuşamaya başlayan ilişkiler yerini yeniden kilitlenmeye bırakacaktı. 15 Temmuz gecesi Ankara'daki birçok kişi gibi kendisi de uyumayan ve Kremlin'i de uyutmayıp çalıştıran Vladimir Putin askerî darbe teşebbüsünün bastırılmasının ardından Ankara ile ilişkileri daha kolay ilerletebileceği bir imkân yakaladı.
Ancak bu kez de 19 Aralık 2016 gecesi Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov'un, katıldığı bir sergide düzenlenen suikast sonucu öldürülmesi ile iki ülke arasındaki ilişkiler yeniden tehlikeye girmiştir. Lakin Moskova ile Ankara bu olayı da soğukkanlılıkla aşmayı bilmiş ve Suriye sahasında bir partner gibi olmasa da, Türkiye'ye de bölgede bazı askeri açılımlar sağlayabilecek kimi asgari müştereklerde anlaşarak yürütebilecekleri işbirliği potansiyeli yakalamıştı.
Bu sayede Ankara, Moskova'dan aldığı yeşil ışık ile 24 Ağustos 2017'da hedefini "Cerablus'u IŞİD'ten geri almak" olarak ilan ettiği "Fırat Kalkanı" askerî harekâtını başlattı. TSK, 15 Temmuz sonrasında, Astana Süreci'ndeki partnerinin oluruyla bölgede iki askeri operasyon daha yapmış ve bu operasyonlarla çok arzuladığı Fırat'ın doğusuna da uzanma imkânı bulmuştur. Bu şekilde Ankara, PKK'nın uzantısı olarak gördüğü YPG'yi kontrol altında tuttuğu bölgelerde geriletme fırsatı elde ederken, ABD Yönetimi'ne de bölgedeki askeri hareketliliğinde geri vites attırma fırsatı yakalamıştır.
Bu sırada Fransa ile ABD bölgedeki Kürt gruplar arasında varolan sorunların çözülmesine yönelik olarak tarafları -Ankara'nın iradesine rağmen- bir araya getirmeye çalışıyor ve Kürt grupların hamiliği Rusya'ya geçmeden her iki ülke de bu fırsatı kendince kullanmaya çalışıyordu.
İç politikada "kullanışlı" gerginlikler
Bu arada Ankara'nın bölgedeki operasyonlarına, özellikle de 9-17 Ekim 2019 tarihleri arasında gerçekleştiren Barış Pınarı Harekatı'na en büyük tepkiyi veren ülkelerin başında Fransa gelmişti. 30 Ekim'de Fransa Ulusal Meclisi, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde yürüttüğü Barış Pınarı Harekatı'nı kınayan bir karar tasarısını kabul etti. "Fransa'nın YPG'ye sonsuz desteğini yinelediğinin" kaydedildiği tasarıya Ankara çok sert tepki gösterdi.
Artık iki ülke hükümetleri birbirleriyle aralarındaki gerginliği iç politikada avantaj sağlayıcı şekilde kullanmayı öğrenmişti. İslamcılığın yükselişiyle ilgili artan kaygılar Fransız halkında belki bir karşılık buluyordu ama, daha da önemlisi, Ankara - Paris hattındaki gerginliklerin de "kullanışlı" olmasının katkısıyla, artık Müslüman karşıtlığı Fransa'da resmi siyasetin merkezine daha büyük bir hızla kayıyordu.
Fransa, Türkiye ile arasındaki gerginliği zaman zaman İslamofobik pratiklerine kalkan yapmayı ve kamuoyu tepkisini yumuşatmayı bilmiş, bu durum da ilişkilerdeki gerginliğin daha sert bir öz kazanmasına sebep olmuştur. Nitekim Barış Pınarı Harekatı'nı kınayan karar tasarısının kabul edildiği günlerde Fransa Senatosu, başörtüsü takan annelerin okul gezilerine eşlik etmelerinin engellenmesini amaçlayan bir kanun tasarısı hazırlamıştır. Türk Dışişleri Bakanlığı da bu kanun tasarısını şiddetle kınamış ve ilişkilerdeki gerginlik Fransa hükümetinin bu tip uygulamaları üzerinden de canlı tutulmuştur.
Derken, 16 Ekim 2020 günü Paris'in banliyölerinden birinde Samuel Paty adlı bir öğretmen Çeçen asıllı bir cihatçı sempatizan tarafından kafası kesilerek öldürüldü. Söylenenlere bakılırsa, Paty'nin suçu (!), sınıfında ifade özgürlüğünden bahsederken öğrencilerine Hz. Muhammed'in karikatürlerini göstermiş olmasıydı. Merhum öğretmen için 21 Ekim günü düzenlenen cenaze törenine katılan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, bunun "İslamcı bir terör saldırısı" olduğunun altını çizerek, "İslamcılar geleceğimizi elimizden almaya çalışıyorlar. Ama bunu beceremeyecekler... Harekete geçeceğiz" şeklinde ifadeler kullanmıştı.
Gerek bu ifadeler gerekse de Paty'nin öldürülmesinin ardından Fransa'daki bazı kentlerde kamu binalarına Hz. Muhammed'in karikatürünün yansıtılması bu kez Ankara'nın sert tepkisine yol açıyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Macron'un zihinsel noktada bir tedaviye ihtiyacı var" sözleri tansiyonu iyice yükseltti. Fransa Türkiye Büyükelçisi'ni istişare için geri çekerken Elysee Sarayı'ndan da "bu sözler, acımasız, agresif ve Fransız değerlerine bir saldırı," şeklinde bir açıklama geldi.
Lafı epeyce uzattık, velhasıl ilişkilerdeki bozulma Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki sondaj çalışmalarının ardından başlayan Doğu Akdeniz Krizi ile devam etti, Karabağ Savaşı'nda da hız kesmedi. Bu krizlerden ilkinde, 10 Haziran'da NATO'nun Deniz Gardiyanı misyonu çerçevesinde Akdeniz'de görev yapan Fransız "Courbet" savaş gemisi, Libya'ya silah taşıdığından şüphelenilen Tanzanya bandıralı kargo gemisi "Çirkin"i kontrol etmek istemiş, ancak bu yöndeki girişim gemiye eşlik eden Türk fırkateynleri tarafından engellenmişti. Konuyu NATO'ya taşıyan Fransa, olayla ilgili NATO'daki incelemenin sonuçlarını yetersiz bularak ittifakın Akdeniz'deki Deniz Gardiyanı operasyonundan çekildiğini açıkladı. Fransa bir yandan da Türkiye'ye yeni AB yaptırımları getirmek için çalışmalar yürüteceğini açıklıyordu.
Derken, Fransa Senatosu'nun, 25 Kasım'da "Karabağ yönetiminin" tanınması için hazırladığı yasa tasarısına tanık olduk. Ankara bir kez daha Fransız siyasetine tepkisini dile getirdi.
Ticaretleri hız kesmiyor
Ancak Ankara tüm bunlar olurken Paris ile ticari ilişkisini sürdürmekten geri kalmadı. Hatta THY filosunu genişletme hedefleri kapsamında, 2018 yılında Fransa'dan 25 Airbus uçağı almak için sözleşme bile imzaladı. Rakamlara bakılırsa, Fransa, Türkiye'nin dış ticaretinde önemli bir paya sahipti. İki ülke arasında 2019'daki ticaret hacmi 14,7 milyar dolar olmuştu.
Son 10 yılda Türkiye ile Fransa'nın toplam dış ticaret hacmi yüzde 47 oranında artmıştı. 2019'da Fransa, Türkiye'nin ithalatında 6. sırada, ihracatında ise 7. sırada yer almıştı. TÜİK verilerine göre, 2019'da Fransa'dan ithalat 6,8 milyar dolar olurken, bu ülkeye ihracat 7,9 milyar dolara ulaşmıştı. Böylece Türkiye, Fransa'ya karşı 1,1 milyar dolarlık dış ticaret fazlası veriyordu.
Ayrıca Fransızların Türkiye'de 2019 sonu itibarıyla 5,4 milyar dolarlık doğrudan yatırımı bulunuyordu.
Velhasıl Türkiye ile Fransa ABD'nin küresel hegemonyasının gerilediği bir dönemde bölgede egemenlerine yeni alanlar açma çabası içinde olan ve bunu biraz sert bir rekabet içinde yapan iki rakip ülke. Dost değil, düşman da değil, ama rakip! Ve aralarındaki bu şedid rekabet bölgedeki fay kırıklarının tetiklediği tektonik hareketler durulmadıkça, yerini yumuşak bir rekabete ve oturmuş bir dostluğa bırakacak gibi görünmüyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.06.2025
9.06.2025
2.06.2025
26.05.2025
19.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
28.04.2025
21.04.2025
14.04.2025