Akdoğan Özkan
Bir kültürde uygarlık emaresi olarak görülebilecek ilk işaretlerin neler olduğunun tespiti bilim insanlarını özellikle 20. yüzyılda epey uğraştırmıştı. Yabanıl kültürlerden daha “gelişkin” bir kültür olarak anlaşılan “uygarlığı” diğer toplumlardan ayıran özellikler tam olarak nasıl belirginleşti, bunun ilk işaretleri neler oldu; bilim insanları bu konuya farklı cevaplar geliştirdiler. Kimilerine göre yazı medeniyetin ilk işareti kabul edildi, kimileri için bu, insanın yaptığı ilk alet idi ya da bir tekerlek veya bir yapı. Kimileri uygarlığın ilk işaretini bir topluluğun yönetim biçiminde aradı.
Ancak uygarlığın ilk emarelerine yönelik bana en çarpıcı gelen tespit, Amerikalı antropolog Margaret Mead’e ait. Mead (1901-1978), 15 bin yıl öncesine tarihlenen bir arkeolojik buluntuda rastlanan ve kırıldıktan sonra iyileştiği görülen bir uyluk (femur) kemiğini uygarlığın bir kültürdeki ilk emaresi olarak değerlendiriyordu
Malum, ilk insanların ortaya çıktığı Paleolitik dönemlerde bacağını kıran bir insan için hayat büyük ölçüde sona ermiş demekti. Zira o haliyle avlanıp bir şeyler yiyemez, su içmek için bir nehir kıyısına gidemez, doğada kendisini bekleyen tehlikelerden kaçamazdı. Uyluk kemiği, yani bacağı kırılan hiçbir insan kemiğin iyileşmesine yetecek kadar uzun süre hayatını idame ettiremeyecekti.
Kalçasını dizine bağlayan uyluk kemiğini kıran bir insanın “işi bitmiş” sayılırdı. Zira memelilerin vücutlarındaki en uzun, en hacimli ve en güçlü kemik olan uyluk kemiğinin iyileşmesi bugün bile en iyi durumda en az altı haftalık bir zaman gerektiriyor. Ayrıca uyluk kasları kırıkları birbiri üzerine binecek şekilde zorladığından kemiğin yanlış kaynamasına da sebep olabiliyor. Bunu önlemek için kırık parçalar düzgünce aynı hizaya getirilebilmeli ve kişi uzunca bir dönem bakım görmeli. O dönemlerin yalnız sayılabilecek insanları için böyle bir ihtimal yoktu.
Dolayısıyla Paleolitik çağda birinin kırılan uyluk kemiği iyileşmişse, öncelikle birisinin ya da birilerinin kazara bir yerden düşen ya da yara alan o kişinin sıkıntısıyla empati kuracak bir farkındalık geliştirmiş olması gerekiyordu. Sonra da yaralı kişinin yanında kalmak üzere zaman ayırması, muhtemelen yarayı düzgünce sarması, ardından da kişiyi güvenli bir yere taşıması icap ediyordu. Son olarak, iyileşme döneminde sürekli bakım ve destek sunarak ona yardım etmesi elzemdi. Oysa insan yeryüzündeki ilk dönemlerinde bir başkası için çok aşamalı böyle bir sürecin tamamına kendini adayacak empati ve yetkinliğe sahip değildi. Birinin uyluk kemiği kırılıyorsa, o kişi muhtemelen kaderine terk ediliyordu.
Mead, işte tarihte bir dönüm noktası olduğunu ve bir başkasına karşılaştığı bu en büyük zorluk karşısında yardım etmenin ve iyileşmesini sağlamanın medeniyetin başladığı yer olduğunu söyleyen bilim insanı. Uygarlığın yalnızca maddi ilerleme veya teknolojik ilerlemeler tarafından belirlendiği fikrine meydan okuyan Mead’e göre, uygarlık bir topluluğun ihtiyacı olana gösterdiği kolektif ilgi ve empatide gizli.
Peki, 15 bin yıl önce kırılıp iyileşen bir uyluk kemiği uygarlığın ilk temel işareti sayılabiliyorsa, yarın öbür gün bilim insanları bu kez de uygarlığın çökmeye başladığının ilk temel işaretini aramaya kalksalar bunu nerede bulurlar dersiniz? Bundan mesela 15 bin yıl sonra, bilim insanları arkeolojik buluntular arasında ne gördüklerinde böyle bir sonuca varırlar, sizce?
Doğrusu, bu soruyu zamanından (!) önce yanıtlamak pek mümkün değil, sanıyorum. Yene de prematüre bir cevap olarak görülse de yaşadığımız yüzyılın tarihi biraz hızlıca ileri sarmaya başlayan şu son döneminde yaşadıklarımızdan hareketle, bu soruya bugünden verilebilecek bir cevabımız olabilir sanki.
Yemen
Günümüzden 15 bin yıl sonra bilim insanları arkeolojik bir kazı sırasında Yemen’in Taiz bölgesindeki bir köy mezarlığında çocuk cesetleri bulabilirler. Onların kemikleri üzerinde yapılan araştırmalar sonucu, köydeki tüm çocukların nadir görülen bir hastalık olan “Malign İnfantil Osteopetrozise” (MİOP) bağlı rahatsızlıklardan daha 10 yaşına bile gelmeden öldüklerini tespit edebilir. “Olayın” 21. yüzyılda geçtiğini anladıklarında şaşkınlıkları daha da artabilir. Demem o ki, var böyle bir ihtimal. Zira bugün bu hastalık Yemen’de 3-yaşındaki çocuklarda da görülebiliyor, 7-aylık bebeklerde de. Çok erken yaşlarda bulgu veren bu hastalıkta kemik dansitesinin artışının yarattığı baskıyla kemik içindeki boşluk daralıp kemik iliğinin hasar görmesine sebep oluyor. Yani normal kemik formasyonu bozuluyor, hatta kırılgan kemik oluşumu görülüyor. Ve makrosefali de denilen yani kafatasının aşırı büyük olduğu tipik bir yüz görünümüne sahip çocuklar ortaya çıkıyor. Ama iş orada kalmıyor. En temel sonuçlarından biri kansızlığın ortaya çıkması olan bu hastalık, önce büyüme, gelişme geriliğine ve enfeksiyonlara yatkınlığa yol açıyor. Ardından bu çocuklarda görme ve işitme kaybına da rastlanıyor. Ölümcül seyredebilen bu hastalık bugün belki de en çok Yemen’deki çocukları vuruyor.
Ama görmüyoruz, duymuyoruz, bilmiyoruz. Çünkü “olay” Yemen’de geçiyor! ABD ile İngiltere destekli ve Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyonun 2015 yılı Mart ayından bu yana sürekli bombaladığı ama bir yandan da tüm dünyanın görmezden geldiği bir ülke burası. O çocuklar da işte bu trajedinin tam ortasında. Dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olan Yemen’de ne tepelerine sürekli bomba düşen anne/babaların ne de toplumun ileri gelenlerinin engelleyebilecek bir güçleri yok. MİOP hastalığından kemikleri kırılarak, boğularak hayatını kaybediyor çocuklar. Dünya’nın “kolektif ilgi ve empatisinden” mahrum bir biçimde kırılıyor kemikleri. Biz görmüyoruz bile.
Yemen’de MİOP’a bağlı yaşamını kaybedenlerin sayısı sınırlı bugün belki. Ama Birleşmiş Milletler’in (BM), yetersiz beslenmenin endişe verici seviyelerde olduğunu açıkladığı ülkenin özellikle Taiz, Hacce ve Hudeyde şehirlerinde savaşla birlikte sadece açlık ve bağlantılı nedenlerden ötürü 100 binden fazla çocuğun hayatını kaybettiği sanılıyor. Gelgelelim bu kadar büyük sayıya ulaşan ölümleriyle bile Yemenli çocuklar dünyaya haber olamıyor, gündem oluşturamıyorlar.
Uluslararası yardım örgütlerinden “Save the Children”ın (Çocukları Koruyun) temsilcisi ülkedeki durumu şöyle açıklıyor:
“Yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybeden çocuklar çok acı çekiyor çünkü iç organları yavaş yavaş iflas ediyor. Bağışıklık sistemleri çok zayıf ve enfeksiyonlara çok açıklar. Bazıları ağlayamayacak kadar zayıf. Aileler, çocuklarının gözlerinin önünde eriyip bittiğine şahit oluyor ve hiçbir şey yapamıyor.”
Bir başka deyişle, “medeniyet” başka bir yerlerde çatırdamış olsa bile çökmekte olduğu galiba Yemen’de görülüyor. Kemikleri kayıtsızlığımız sonucu kendiliğinden kırılan küçük çocuklarla.
Bu bulgunun uygarlığımıza dair temel bir gerçeğin altını çizdiğinin netleşmesi için insanlığın 15 bin yıl beklemesi gerekmeyecek sanırım.
Gazze
Ama ömrü bu sürenin çok çok küçük bir bölümüyle sınırlı olan bizler için belli ki aynı çaresizlikle tanık olacağımız çok acı var yeryüzünde. Bakın mesela, bizler bu çaresizliğimizin giderileceği bir dünya ümidini taşımayı sürdürürken sıra bir anda Filistinli çocuklara geldi.
Bazen “kurallar temelli uluslararası düzenimiz” o çocukları bir İsrail savaş uçağından ateşlenen Amerikan yapımı, 950 kg’lık bir MK-84 bombasıyla birlikte bir hastanenin içinde buluyor bu günlerde. Filistinli çocuklar medeniyetimizin ulaştığı bu teknolojik ilerlemenin (!) sebep olduğu 15 m. genişliğindeki ve 11 m. derinliğindeki krateri göremeden paramparça oluyorlar.
Birkaç gün önce sosyal medya üzerinden izlediğim bir cep telefonu kaydında, Gazze’de son bombaların yol açtığı yıkıntılar arasından çıkarılarak hastanede bir hekimin karşısına oturtulmuş Filistinli bir çocuk vardı. Kan, toz ve gözyaşı içindeki çocuk yaşadığı travmanın etkisinde, doktora ağlayarak şöyle soruyordu:
“- Hala hayatta mıyım, doktor?”
Bir çocuğu “öte dünyadaymış” hissettiren böyle bir travmanın kucağına hiç tereddüt etmeden bırakabilen medeniyetimizde o doktor o an için şanslıydı ve “tabii ki hayattasın yavrum!” diye cevap verebildi.
Evet çocuk, şansın varmış ve şükür ki kurtuldun. Ama senin sıkıntıların ve acıların devasa güçlere sahip Hegemonların dikkatini hiçbir zaman çekmeyecek. Onlar senin yanında kalmak üzere zaman ayırmayacak, yaralarını sarmayacak, seni güvenli bir yere taşıyıp sürekli bakım ve destek sunmayacaklar. Üstelik, uçakların ölüm kusması sustuğunda seni bu kez kesif bir yalnızlıkla baş başa bırakacak ve tüm dünyanın olanları bir süreliğine daha unutmasını sağlayacaklar. Kemiklerinin şansı varsa sen her şeye rağmen büyüyeceksin. Bu arada 15 yıldır abluka altında olan evin, mahallen, vatanın yerle bir edilirken ve sen sudan, elektrikten ve insanlıktan mahrum bırakılırken kendi imtiyazlı coğrafyasında erişebildiği elektriğin tadını, musluğundan tazyikle akan suyun lezzetini ve kanallarında keyifle dolaşabildiği televizyon şebekesini pornografik bir iştah ve aşağılık bir motivasyonla videoya çekerek Filistinlilerin gözüne sokmaya çalışan İsrailli aktör Matanel Laiany’nin Tiktok videosunu bulup izleyecek ve bileneceksin! Yıllar sonra, belki de kendi kaderini kendi ellerine almak ve dünyayı en azından kendi kuşağının çocukları adına değiştirmek üzere kolektif bir direnişin bir parçası olmaya kalkacaksın. İşte o zaman o Hegemonlar bu kez sana “terörist” diyecek.
Evet, sen çok şükür şu an için hayattasın belki yarının “teröristi” çocuğum, ama uygarlık galiba değil!
Yazarlar
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.07.2025
21.07.2025
14.07.2025
7.07.2025
30.06.2025
23.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
2.06.2025
26.05.2025