Akdoğan Özkan
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ABD’li mevkidaşı Marco Rubio ile 3 Nisan’da Brüksel’deki görüşmelerinin hemen öncesinde neredeyse kucaklaşarak sıcak mesajlar yaydıkları görüntüleri siz de izlemişsinizdir. NATO Dışişleri Bakanları Zirvesi’nde yaşanan bu görüntüler pek çok kişiyi şaşırtmadı. Ancak onun geçmişte Beyaz Saray’da nasıl algıladığını bilenler için bu görüntü çok şaşırtıcı değilse bile çok ilginç idi. Zira Fidan Washington tarafından bir zamanlar “İran ajanı” olmakla suçlanmış ve üzeri çizilerek ekarte edilmek istenmiş bir isim idi. O dönemde Washington, yaptırım uyguladığı İran’ın Türkiye ile ticaretinin artmasından rahatsızdı ve o tarihte MİT Müstearı olan Fidan’ı Ankara’nın yaptırımları baypas edici hamlelerinin ardındaki isimlerden biri olarak görüyordu. Beyaz Saray, iki ülke arasında gelişen ticaretin Tahran’ın yürürlükte tutmaya devam ettiğini düşündükleri uranyum zenginleştirme programını finanse etmeye ciddi katkı yapabilecek bir seviyeye yaklaştığını düşünüyordu. Bu nedenle de ABD Hazine Bakanlığı’nın terörizm ve finansal istihbarattan sorumlu müsteşarını sık sık Ankara’ya göndererek Türk hükümetini uyarıyordu. (Bunları bir dönem ayrıntılı olarak T24 yazılarımda yazmıştım.)
Zira, dönemin ABD Başkanlarına Amerikan istihbarat teşkilatları ve MOSSAD tarafından ulaştıran bilgilere bakılırsa, Tahran yönetimi uranyum zenginleştirme programını gizli gizli yürütüyordu. Elinde yüzde 3-4'lere yakın mertebede zenginleştirilmiş uranyum bulunan bir ülke olarak İran bu oranı yüzde 20'nin üzerine çıkardığında nükleer reaktörlerde, yüzde 90'ın üzerine çıkardığında füzelerinin nükleer başlıklarında kullanabilecekti. Amerikan yönetiminin yaptırımlarla dünyadan yalıtmaya çalıştığı İran, eğer uranyum zenginleştirme programını sürdürme ve oranı yüzde 90’lara ulaştırma imkânı bulursa, balistik füzelerine nükleer başlık takabilme olanağını kavuşacak ve bu şekilde bölgedeki tek nükleer güce sahip İsrail’i frenletebilecek, en azından bölgedeki dengeleri radikal bir biçimde sarsabilecekti. Dolayısıyla İsrail istihbaratının elindeki “bilgi” ve iddialar sıklıkla Washington’a yönlendiriliyor ve bunlara göre aksiyon alınması isteniyordu.
İşte Hakan Fidan’a böyle bir dönemde ana akım medyamızın da katkısıyla “İran ajanı” suçlamasını yöneltenler aslında bir taşla iki kuş vurmayı hedeflemişlerdi. Bir yandan Türkiye’deki seküler kesimlerin 1979’dan miras “mollalar rejimi” alerjisi üzerinden, Sünni İslamcıların da Şii alerjileri üzerinden Fidan’ı toplum nezdinde itibarsızlaştırmak istiyorlar, bir yandan da -ve asıl önemli mesele olarak- Ankara ile Tahran arasındaki SWIFT sisteminin dışına taşan ticari ilişkilerin gelişmesini dizginlemek istiyorlardı.
Türkiye’nin resmi sisteminin dışına taşarak yöntem de değiştiren ve zamanla doğal gaz – altın ticareti üzerinden yürüyen ticari ilişkisi Ankara’nın Washington tarafından tedip edilmesinin zor olduğunun görüldüğü bir hatta ve yılların seyri içinde tatsız gelişmelere doğru evrildi
Washington uyarılarına Ankara’nın fazla kulak asmadığını gördüğünde, Fidan’ı Washington iradesinin o dönemki Türkiye uzantısı yerli operatifleri yoluyla ekarte etmek istemişti. Fidan 2012 Şubat’ında Cumhuriyet Savcılığı tarafından KCK operasyonunda şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrıldığında meseleye ancak Başbakan Tayyip Erdoğan el koyarak bu ekarte hamlesini boşa çıkarabilmişti.
Çoğumuz bunların -sebeplerinden ziyade- sadece sonuçlarını biliyoruz. Neticede gelişmeler, dönemin ABD yönetimince bir türlü tedip edilemeyen Ankara’nın Oslo barış görüşmelerinin sonlanması, 17-25 Aralık (2013) operasyonları ve zamanla -farklı dinamiklerin de katkısıyla- “15 Temmuz başarısız darbe girişimi” (2016), ABD’de Halkbank ile Rıza Sarraf aleyhine açılan davalar ve CAATSA yaptırımları gibi sonuçlar üretti.
O dönem bu olayların nasıl geliştiğini ve hangi saiklerle yapıldığını T24’teki 12 Haziran 2023 tarih ve “Devlet Hükümeti” başlıklı yazımda anlatmıştım. Şimdi daha fazla uzatmayayım. Bu yazı çerçevesinde söylemek istediğim, dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Washington tarafından bir zaman nasıl görüldüğü ve nasıl ekarte edilmek istendiği. Türkiye’nin “ABD’nin hasmı” olan ülkeler konumuna sokulmasına yol açan sürecin Ankara’daki belki en önemli tanığı, aktörü olan ismin bugün artık Dışişleri Bakanlığı koltuğunda oturan bir devlet adamı olarak ABD Dışişleri Bakanı ile bugün artık böyle samimi bir resim vermesinin ne anlama geldiği önemli ve üzerinde konuşmayı hak ediyor.
Bugün Fidan, Ankara’nın dış politikasına belirli ölçülerde denge ve hareket kabiliyeti getirebilmiş ve çok-merkezliliğe evrilen yeni dünya düzeninde kendisine biraz daha geniş manevra alanı açarak görece bağımsız politikalar üretebilme kabiliyetine kavuşmuş bir devletin o derinliği kazanmasının sembolü olan bir isim.
Aslında bu durum ikili ilişkiler tarihi ve Türkiye’nin geçirdiği dönüşümü bilen Amerikalılar için çok şaşırtıcı olmasa gerek. Zira, ABD’nin Türkiye ve Irak Büyükelçisi olarak görev yapmış James Jeffrey, daha 2013 yılında Fidan için şöyle demişti: “Hakan Fidan yeni Ortadoğu’nun yüzü. Onunla işbirliği yapmalıyız, çünkü işleri halledebiliyor. Ancak ABD’nin gözü kapalı dostu olduğunu da düşünmemeliyiz, çünkü değil.”
James Jeffrey ve onun gibi düşünen Amerikalılar Türkiye’nin Ortadoğu'daki politikasının en önemli mimarlarından olarak gördükleri Fidan için “Türkiye'nin istihbarat şefi Suriye'de kendi yolunu çizdi,” değerlendirmesini yapıyorlardı.
Gelgelelim Washington o tarihlerde Jeffrey’yi dinlememiş, Ankara ile işbirliği imkanını değerlendirme yoluna gitmemişti. O yazıdan 10 yıl sonra, 2023 seçimleri akabinde Ankara, Fidan’ı Dışişleri Bakanlığı ile kabineye taşıyarak belki de ABD’ye işbirliği konusunda bir “şans” vermiş oldu. İki yıl önceki yazımda bu konuyla ilgili olarak şöyle demiştim:
“Washington da en azından F-16’ları verme konusundaki çekincesini kaldırarak Ankara’ya bir şans vermek ister mi, göreceğiz. Ama sanıyorum İsveç’in NATO üyeliği meselesinin çözülmesi konusuna paralel olarak Fidan’ın en önemli gündemlerinden biri o F-16’ların gelmesi olacaktır. En büyük hedef de kanımca ABD askerlerinin Suriye’den çekildiğini görerek Şam ve Moskova’yla yeni bir anlaşma noktasına gelmek ve ardından da yeni bir “Kürt açılımını” başlatmak. Zor mu, çok zor! Ama imkânsız da değiller galiba.”
Evet bu “zor” konular ve onların bugün aldığı seyir bugünkü yazımızın konusu değiller gerçi, ama şurası bir gerçek ki, 15 Temmuz ile ülkemizdeki devlet rejimine bir “format atan” Hakan Fidan ve onun temsil ettiği hükümete Washington tarafından Demokratlar iktidarında verilmeyen “şans” bugün verilmiş durumda.
Zira ABD’de de devlete -bir anlamda- “format atmak” isteyen bir yönetim iş başında. Ancak kucaklaştığı kişi Rubio diye, ona “Amerikalıların Hakan Fidan’ı” diyemeyiz. Konuyu fazla basitleştirme riski taşısa da, şu anolojiyi yapmak sanırım yanlış olmayacak. Amerikalıların Hakan Fidan’ı, olsa olsa Tulsi Gabbard olabilir. Gerçi siyasi çizgisi farklı biri Tulsi Gabbard. 2016’da Demokratların Başkan aday adayı olan Bernie Sanders’ı desteklemiş Demokrat Kongre üyesi Gabbard, o çizgi ile köprüleri atmış biri olarak bugün Cumhuriyetçi Trump hükümetinin Ulusal İstihbarat Direktörü olarak görev yapıyor. Bir diğer deyişle, aralarında Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) ve Federal Soruşturma Bürosu (FBI) dahil olmak üzere ABD'nin 18 istihbarat kurumuna başkanlık ediyor.
Demokrat iken de ana akım ABD politikalarına karşı çıkan bir isim olmuştu Gabbard. Eski açıklamalarında Edward Snowden'a destek verdiğini ifade etmiş, Rusya-Ukrayna Savaşı'na ilişkin Moskova'ya “sempati” ile yaklaşan açıklamalar yapmış ve 2017 yılında kongre üyesiyken Suriye'nin başkenti Şam'a yaptığı ziyarette Beşşar Esad ile görüşmüştü. Bu nedenlerden dolayı da Gabbard, her iki ülke ile ilişkilerde de “Amerikan çıkarlarına aykırı hareket etmekle” eleştirilmişti. Hatta 48’e karşı 52 oyla görev onayı aldığı Senatodaki onay oturumunda Snowden'ın “vatan haini” olup olmadığına yönelik sorulara bile muhatap kalmıştı.
Gabbard’ın göreve geldikten sonraki bir numaralı misyonu, istihbarat camiasında "güveni yeniden tesis etmek” üzere siyasallaşmanın önüne geçmek ve kamu yararına olan bilgilerin gizliliğini kaldırmak oldu. Bu amaçla bir denetleme ekibi de kurmuş olan Gabbard’ın medyada dile getirilmeyen ama benim bu kısa sürede en önemli icraatı diye düşündüğüm şey, İran’ın uranyum zenginleştirme programını aktif tutup nükleer silah geliştirme faaliyetlerini sürdürüp sürdürmediğni sağlam istihbarat raporları ile ortaya dökmek. Kongre üzerinde etkili siyonist lobilerin tüm engelleme gayretlerine rağmen Gabbard, Ulusal İstihbarat Direktörü olarak Başkan Donald Trump’a geçtiğimiz haftalarda bu konuda, “İran 2003’den bu yana nükleer silah geliştirme çalışması yürütmüyor, ülkenin dini lideri Ali Hamaney de böyle bir çaba yürütmenin karşısında” şeklinde özetleyebileceğimiz bir rapor sundu.
Yani artık Amerika istihbarat teşkilatları -MOSSAD’ın ve Netanyahu’nun tüm karşı yöndeki iddia ve telkin çabalarına rağmen- İran’ın nükleer füze geliştirme çabası içinde olmadığını düşünüyor. Tabii siyonist lobilerin desteğindeki medya kuruluşları, Ulusal İstihbarat Direktörlüğünün bu son pozisyonunu “Kötü hata: Tulsi Gabbard İran'a nükleer can simidi attı” diye yorumlamaktan geri kalmadılar. Belki ilerde onu “İran ajanı” olmakla itham edenler de çıkacaktır. Ancak bugün itibarıyla, Trump İran konusundaki yol haritasını Gabbard’ın bu raporları temelinde şekillendirmiş görünüyor.
Trump bu kararı aldıktan sonra, takip edebildiğim kadarıyla en önemli aksiyonu, o günlerde Macaristan’da bir ziyarette bulunan Benjamin Netanyahu’yu Washington’a davet etmek oldu. İran’ı vurmak arzusunda olan ve bunun için de bu fikre yakın duruyor gibi hissettiği Trump’ın siyasi, askeri, mali vs. desteğine ihtiyaç duyan Netanyahu, koşar adım Washington’a geldi. Ancak, Trump Netanyahu’yu ters köşeye yatıracağı bir sürpriz hazırlamıştı. Ona yol haritasını açıkladıktan sonra Beyaz Saray’da medya mensuplarının karşısına çıkaran Trump, “Ben İsrail’in görüp görebileceği en iyi ABD Başkanı’yım. İsrail’in dostuyum. Onunla ticari ilişkilerimizi bu çerçevede konuştuk,” dedikten sonra, “İran’ı vurmuyoruz, İran ile görüşmelere başlıyoruz. Nükleer silah geliştiriyorlarsa çok kötü yaparız. Ama geliştirmiyorlarsa anlaşabiliriz” anlamına gelen açıklamalar yaptı. Netanyahu’nun beden dili, nasıl bir tufaya getirildiğini gösterir nitelikteydi. Trump, Bibi’ye “İran’ı vurursan yanında olmam, başına gelenlere katlanırsın” demişti. Bunu da kendince bir “lisan-ı münasip” ile ifade etmişti.
Kısa süre içinde de öğrendik ki, ABD ile İran, yıllar sonra ilk kez nükleer program odaklı müzakerelere hazırlanıyordu. Trump’ın “doğrudan” dediği ama sonra “dolaylı” olacağı bildirilen görüşmeler 12 Nisan’da Umman'da gerçekleşecekti.
Trump ekibinin Gabbard’ın taze istihbarat raporları temelinde şekillendirdikleri yeni İran politikası, Tahran’a kırmızı çizgiyi “nükleer silah geliştirmiş olmak” hususunda değil “o eşiğe yakın durmak” şeklinde de çekiyor. Washington’un İran’ın balistik kabiliyetine yönelik bir tehdit değerlendirmesi ise yok. Yani balistik silahları kapsam dışı bırakıyor. Yani Trump özetle diyor ki, “kusura bakma Bibi, İran ile konuşacağız, bakacağız, nükleer silah geliştirmedikleri konusunda ikna olursak İran ile yeni bir anlaşma yapacağız.”
Tabii Trump Tahran’ın nükleer silah geliştirme faaliyeti içinde olmadığını Gabbard’ın istihbarat raporlarından biliyor. Bu durumda akla şu soru geliyor: Washington zaten nükleer siyah geliştirmediğine artık inandığı Tahran ile bu görüşmelerde hangi konuda mutabık kalmayı hedefleyerek bir anlaşma yapmaya yönelecek?
İşte tam o noktada konu biraz daha uluslararası bir nitelik ve girift bir hal alıyor.
Hatırlarsanız, İsrail 26 Ekim 2024'te İran'a “Tövbe Günleri Operasyonu” adı altında bir dizi hava saldırısı gerçekleştirmiş ve bu saldırılarla hava savunma bataryaları, İHA fabrikası ve füze üretim tesisleri de dahil olmak üzere İran askeri tesislerini hedef almıştı. Saldırılar gece boyunca sürmüş ve aralarında F-35 Lightning II hayalet avcı uçaklarının da bulunduğu 100'den fazla uçağın 2 bin kilometre civarında yol kat edip ağır mühimmat kullandığı saldırıların ardından İsrail Savunma Bakanlığı, “kesin ve hedefli saldırıları” tamamladığını açıklamıştı.
Ancak İranlılar karşılık verme hakkına sahip olduklarını söyleseler de bu saldırılara misillemede bulunmadılar. Tahran’ın Lübnan’daki müttefiklerinin zararlı çıkabileceği ya da kendisini savaşa çekmeye çalışan gerilimi tırmandırmama yönünde itidal ağır bastı, diye düşünmüştük o günlerde. Ancak olaydan bir hafta sonra çok ilginç başka bir gelişmenin ipuçları düştü ajans bültenlerine.
Rusya ile İran çok kapsamlı bir stratejik savunma işbirliği anlaşması imzalamak üzerelerdi. Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, aslında eylül ayında bunun sinyallerini vermiş ve “İran ile çift taraflı savunma iş birliği anlaşmamız neredeyse tamamlandı” demişti.
Ancak stratejik işbirliği anlaşmasını dile getiren Lavrov detay vermiyor, anlaşmanın hiçbir ayrıntısı açıklanmıyordu. Denilenlere bakılırsa, Rusya, İran’a Su-35 savaş uçaklarını bir lisans altında üretme izni de veriyor ve iki ülke arasındaki askeri iş birliğini yeni bir seviyeye taşıyordu. Ancak, Amerikan istihbarat çevrelerine bakılırsa, anlaşmada NATO’nun 5. Maddesine benzer bir maddenin de yer aldığı iddia ediliyordu. Anlaşma, İran’ın kendi topraklarında saldırıya uğraması durumunda Rusya’nın müttefikinin yanında saf tutacağını hükme bağlıyordu. Ancak anlaşma hükümleri, İran’ın nükleer programını yeniden aktive etmesi durumunda böyle bir maddenin işlemeyeceğini de kayıt altına alıyordu. Ruslar risk almak istemiyor, bu konuda söz aldıkları Tahran’ı da anlaşma çerçevesinde tam sorumlu tutuyorlardı. Tahran yönetimi İran’ın Batı yaptırımlarına karşı daha dirençli bir savunma sanayi altyapısı geliştirmesine katkı sağlayacak bu savunma işbirliği anlaşmasına ramak kalmışken gerçekleşen İsrail saldırılarına karşılık vererek gerilimi tırmandırmak istemiyor, Rusları imzadan caydıracak ya da bir son dakika golü yiyecek bir tatsızlığın içinde olmak istemiyorlardı.
İddialara göre, İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan yılsonundan önce Moskova'yı ziyaret edecek ve anlaşmaya imza atacaktı.
Özetle, anlaşma İsrail için olduğu kadar Washington için de bir endişe kaynağı oldu. Trump yönetimi, Tahran’ın nükleer silah geliştirme faaliyeti içinde olmadığını görmüşken, üstelik Rusya’yı Çin’den uzaklaştırma potansiyeli taşıyacak şartlar için masaya oturma hazırlıkları yaptığı bir dönemde, sırf Bibi’nın hatırı için Moskova ile çatışma yolunu açacak bir İran saldırısının ortağı olmak istemiyordu. Ayrıca Netanyahu, İran’ı vuruyor, “İran'ın füze üretim kapasitesini sekteye uğrattım, artık bellerini doğrultamazlar,” diyor, ama sonra geliyor, hadi gel şimdi de beraber vuralım, diyordu.
Tabii ABD cephesinde İran meselesi olası yeni nükleer anlaşma şartları karşılığında Tahran’a yönelik yaptırımları hafifletme/kaldırma ile sınırlı değildi. Trump’ın son yıllarda önemli jeopolitik kazanımlar içinde olan İran ile ilgili başka bir hesabı daha vardı.
Trump, son yıllarda Rusya’nın inisiyatifiyle gelişimi hızlandırılan Kuzey-Güney Uluslararası Taşımacılık Koridoru’nu da engelleme ya da çalışmalarını geciktirmeyi hedefliyor. Güney Asya’dan Kuzey Avrupa'ya giden ana yük taşıma yollarından birisi olarak, 20 küsur yıl önce Süveyş Kanalı güzergahına alternatif şekilde tasarlanan 7 bin 200 km’lik “Kuzey-Güney Uluslararası Taşımacılık Koridoru” projeleri artık gün sayıyor.
Rusya’nın St. Petersburg kentini Azerbaycan ve İran üzerinden Hindistan’a bağlayarak gemi, demiryolu ve kara taşımacılığını içeren bu ticaret hattı, Akdeniz’i Rusya için çok kritik olmaktan çıkarıyor. Zira Kuzey-Güney Uluslararası Taşımacılık Koridoru, Rusya ile Avrupa’yı Süveyş Kanalı üzerinden Basra Körfezi ülkelerine ve Hint Okyanusu’na bağlayan deniz rotasına bir alternatif teşkil ediyor. Kuzey-Güney Koridoru ile mesafe Süveyş Kanalı'ndan geçen deniz yolu ile karşılaştırıldığında yarıdan fazla azalmış oluyor. Böylece ulaşım süresiyle birlikte taşıma maliyetleri de ucuzluyor.
Yani Moskova, Hindistan, İran ve Basra Körfezi ülkelerinden gelen yük taşımacılığını kendisi üzerinden Avrupa’ya yönlendirerek, teslimat sürelerinin azaltılmasını sağlamak peşinde. Bu kapsamda yürürlüğe konan 100'den fazla proje var ve bunlara 38 milyar dolardan fazla yatırım yapılması planlanıyor.
İşte Trump’un bir hedefi de, İran ile Rusya’nın bu planlarına olabildiğince sekte vurabilecek şekilde anlaşabilmek.
Bugün, Hindistan’ın Mumbai limanından Saint Petersburg’a bir kargonun teslimatı Süveyş Kanalı'nı takip eden geleneksel rota üzerinden 30-45 gün sürerken, Kuzey-Güney Uluslararası Taşımacılık Koridoruyla teslimat süreleri 15- 24 gün arasında zaman alacak. Dahası, koridorun Kazakistan ve Türkmenistan'dan geçen Doğu güzergahı kullanıldığında teslimat süresi 15-18 güne kadar düşecek. Gıda, tekstil, ev aletleri, tüketici elektroniği alanındaki birçok ürün için teslimat sürelerinin bu şekilde aşağıya çekilmesi kritik öneme sahip.
Toplam 3 güzergahı bulunan projenin Doğu Güzergahı ile de Orta Asya'yı Basra Körfezi'ne, Orta Güzergahı ile Basra Körfezi'ni İran üzerinden Hazar Denizi’ne ve nihayet Batı güzergahı ile de Basra Körfezi'ni Kafkasya’ya bağlamak planlanıyor. Son olarak Ermenistan’ın önerisiyle dördüncü güzergâh olarak şekillenmek üzere finanse edilmesi planlanan ve 1 milyar dolara mal olacak karayolu ve demiryolu projeleriyle Kuzey-Güney Uluslararası Taşımacılık Koridoru’nun Ermenistan üzerinden de İran’a ulaşması mümkün olacak.
Aslında, Kuzey-Güney Koridoru, biraz da Çin’in Tek Kuşak Tek Yol projesine karşı bir cevap olarak Rusya, İran ve Hindistan arasında 12 Eylül 2000’de imzalanan anlaşmayla kurulmuş, sonraki yıllarda aralarında Azerbaycan ile Türkiye'nin de bulunduğu 10 ülke daha bu projeye katılmıştı. Ancak projeler uzun yıllar ağır ilerlemişti.
Projeler, Moskova’nın Rusya – Ukrayna Savaşı’nın başlaması sonrasında ABD ve Avrupa Birliği (AB) tarafından kendisine uygulanan yaptırımlarla başa çıkmasını sağlayacak alternatif arayışı içinde, lojistiği de yeni şartlara uyarlama ihtiyacının belirmesi akabinde hızlandı. Hindistan’ın Rusya’ya yönelik yaptırımlar sonrasında Rusya’nın Avrupa’ya sevkiyatında giderek artan “dolaylı” bir rol üstlenmesinin de bu hızlanmada etkisi oldu.
Sonuçta, 14 Mayıs 2023 tarihinde, yani savaşın başlamasından birkaç ay sonra Rusya ve İran, Uluslararası Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru'nun bir parçası olarak Reşt-Astara demiryolunun inşası için bir anlaşma imzaladı. İran'ın Reşt şehrini Azerbaycan sınırındaki Astara’ya bağlayacak olan projenin 48 ayda yani 2027 yılı içinde tamamlanması planlandı.
Yani ABD Rusya’nın planlarına bir stoper koyabilmek istiyorsa, çok zaman kalmadı.
İşte dünyanın gözü bu şartlar altında bir anda Umman’ın başkenti Muskat’a çevrildi. Amerikalılar, İranlılar ile geçtiğimiz cumartesi günü nükleer odaklı müzakerelere başladılar.
İran Dışişleri Bakanı Abbas Erakçi ile ABD Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un başkanlığındaki heyetlerin gerçekleştirdiği dolaylı görüşmelerin, "karşılıklı saygıya dayalı yapıcı bir atmosferde" geçtiği bildirildi. Umman Dışişleri Bakanı Bedir el Buseydi’nin arabuluculuk ettiği dolaylı müzakerelerin ilk turunun sona ermesinin ardından Erakçi ile Witkoff bir araya geldi. Görüşmeler sonrasında İran devlet televizyonuna konuşan Erakçi, “Bir sonraki toplantı anlaşma çerçevelerine odaklanacak. Hiçbir taraf zaman kaybetmeye çalışmıyor. ABD tarafı adil bir anlaşma için kararlılık göstermeye çalıştığını gösterdi,” dedi.
Taraflar 19 Nisan’da yeniden bir araya gelinmesi konusunda da mutabakata vardı. Yani, haberler şimdilik pozitif. Obama yönetimi zamanından bu yana ilk kez bir araya gelebilen iki taraf bu görüşmeler sonunda masadan bir anlaşmayla kalkabilirse belki Netahyahu’yu üzmüş ama hem bölge hem dünyaya rahat bir nefes aldırmış olacaklar. Sanırım en büyük nefes alanlar arasında Hakan Fidan ile Marco Rubio da olacak. Tulsi Gabbard’ın belki adı bile anılmayacak, ancak, istihbarat teşkilatına attırdığı “format” ile kanımca bu anlaşmanın arka plandaki engellerini saf dışı eden bir numaralı isim o olacak. (Bibi’nin ise teselliyi şimdiden Gazze’de gazetecilerin kaldığı çadırı bombalamada ve işler durumdaki son hastaneyi de yerle bir etmede aradığını görüyoruz.)
Ama yok, çok katmanlı bir takım jeopolitik hesapların da gölgesinin düşeceği görüşmelerde bir mutabakata varılamazsa, o zaman bizi yeni bir belirsizlik ve tatsız bir dönem bekleyecek. Zaten engeller çok ve Trump’ın bu yolu “salimen” yürümesine izin verileceğinin garantisi de yok.
Daha önce de yazdığım gibi, uluslararası sahada olan şeylerin “dış haberler” adı altında biz sıradan insanlara sunulma biçimi her zaman epeyce distorsiyon içeriyor. Bazen bir bakıyorsunuz, falanca ülkede “zalim hükümdara” karşı “insanlık ve demokrasi adına” sokaklara çıkmış sonra da ellerine silahlar almış insanlar Başkanlık Sarayı’na yürüyüp bu “özgürlük mücadelesi” yolunda Batı’nın kendilerini yalnız bırakmamasını istiyorlar. Ardından yıllarca susmayan silahlar ve savaş. Biz filanca grupla falanca güçlerin ön planda görünen çatışmasındaki haberlere odaklanmaya başlıyoruz. Ama arka planda oyun değiştirme kapasitesi olan jeopolitik bir hamle, yeni bir ticaret yolu girişimi, ya da bunun reddi filan yatıyor olabiliyor. Fakat gerçeği distorsiyona uğratan prizmalardan arka tarafı seçebilmek her zaman kolay olmuyor.
En son Suriye’de de böyle olmadı mı! Suriye’nin başına gelenler, Katar’ın kuzeyindeki off-shore doğal gaz sahasından başlayacak ve Suudi Arabistan – Ürdün –Suriye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya doğalgaz sağlayacak bir boru hattı projesi teklifini Şam yönetiminin reddedip benzer bir anlaşmayı kendi müttefikleri ile imzalama yoluna gitmesinden sonra gerçekleşmedi mi?
O yüzden bütün o prizmatik perdeleri aralayıp arka tarafta, jeopolitik sahada ne tür yeni ticari ilişkiler, güzergahlar geliştirilmekte olduğuna, bunların oyun kurucular ve bozucular için nasıl anlamlar taşıdığına, dünya barışı için ne anlama geldiğine arada bakmak lazım.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.06.2025
9.06.2025
2.06.2025
26.05.2025
19.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
28.04.2025
21.04.2025
14.04.2025