Akdoğan Özkan
Orta Doğu'da farklı gündemlere ve farklı stratejilere sahip iki ülke olarak belirmiş olsalar da, İran ile Türkiye'nin 2021 yılında dış politikadaki en temel gündem meselesinin birebir aynı olduğu anlaşılıyor: ABD yönetimi ile epeydir hazırlandıkları ve çetin geçeceği aşikar müzakereleri hasarsız ve yeni yaptırımlara maruz kalmadan, yaklaşmakta olan kara bulutları savuşturup dağıtarak, en önemlisi daha fazla hasar almadan atlatabilmek.
İran ile Türkiye arasında bu tip bir benzerlik kurmamız, aralarında bir "kader kardeşliği" görmemiz ilk bakışta şaşırtıcı gelebilir. Zira İran derken, 1979'dan beri ABD'nin küresel ölçekte en büyük hasımlarından biri olagelmiş bir ülkeden bahsediyoruz. Türkiye derken ise, ABD'nin NATO'daki 60 yıllık partnerinden, "stratejik müttefiklik" iddiası taşıdığı ideolojik yükün ağırlığıyla çökmüş dahi olsa, dünyanın birçok yerinde Amerikan yönetimi ile aynı safta, aynı cephede silah arkadaşlığı yapmış bir ülkeden bahsediyoruz… Hâl böyleyken, İran ve Türkiye gibi farklı kamplarda olduğu varsayılabilecek iki ülkenin "kader ortaklığı" demeyeceksek bile, "kader benzerliği, paralelliği" hatta "kader kardeşliği" içinde olması elbette ilginç gelebilir. Her durumda şurası kesin ki, 2021 iki ülke için de, kendilerine daha önce Washington tarafından uygulanmış yaptırımları yenilerine maruz kalmadan bertaraf etmek ve ufuklarındaki kara bulutları dağıtmak yönünde Joe Biden yönetimi ile müzakereler yürüteceği son derece zorlu bir yıl olacak.
Tahran ve Ankara paralelliği abartılı mı?
Elbette İran söz konusu olduğunda 2021'e dair söylediklerimizde şaşırtıcı bir yan olmadığı malum. Zira, Tahran'ın Demokratların liderliğindeki ABD Yönetimini Başkan Barack Obama ile 2015'te imzalanan ancak Donald Trump döneminde rafa kaldırılan Nükleer Anlaşma'ya döndürmek için yoğun bir çaba göstereceğini biliyoruz. İki ülkenin uzun bir süredir bu yönde dolaylı ve dolaysız müzakerelere hazırlandığını, bu müzakerelerin çetin geçeceğini ve daha fazla hasar almak istemeyen Tahran için "işlerin daha kötüye gitme" ihtimalinin olduğunu da…
Ancak Ankara'nın ABD ile tıpkı İran gibi müzakerelere hazırlandığını ve "işlerin daha kötüye gitme" ihtimalinin burada da söz konusu olabileceğini söylemeye kalktığımızda buna dudak bükenler ve kurmaya çalıştığımız paralelliği abartılı bulanlar olacaktır. Ankara ile Washington bazı konularda farklı düşüncelerde olsalar bile, ortada Tahran örneğinde olduğu gibi bir "kara bulut" olduğunu söylemek, "daha fazla hasar alma" ihtimalinin bulunduğundan söz etmek ilk başta abartılı görülebilir. Özellikle de, ikili ilişkilerde S-400 meselesinin yarattığı ciddi bir pürüz bulunduğunu, bu durumun aşılmasıyla sorunun hallolacağını düşünenler için.
Müzakerelerin peşrev ve elense fasılları
Kim ne düşünürse düşünsün, Ankara'nın da 2020 yılını tıpkı Tahran gibi 20 Ocak 2021 sonrasında Washington ile yürütmesi muhtemel müzakerelerin altyapısını hazırlamakla geçirdiğini gördük. Ankara'nın özellikle Suriye ve Irak topraklarında giriştiği operasyonların önemli bir bölümü bu çabanın bir parçası idi.
Bir süredir gerek Washington'un gerekse de Ankara ile Tahran'ın müzakere öncesi zorunlu peşrev faslındaymışızcasına bazı hamleler yaptıklarını ve deyim yerindeyse "karşılıklı elense çekme" girişimleriyle hasımlarını yokladıklarını görüyoruz. Bu ilk hamleler "müzakereye dahillerse" de tam olarak "müzakere içinde" sayılmazlar. Taraflar bu hamlelerde, sarsılmaz bir inançla muhafaza ettikleri görüntüsü vermeye çalıştıkları pozisyonlarını üzerine yer yer ilaveler de yaparak ortaya koyarlar, daha ziyade. Kimileri biraz hatalı bir şekilde, bunlar müzakerenin içinde hamlelermiş gibi değerlendirse de, aslında, karşılıklı "pozisyon beyanı" ya da "istikamet bildirimi" şeklinde değerlendirebileceğimiz ve skor tabelasının nihai görünümü açısından pek ehemmiyeti olmayan hamlelerden oluşan bir peşrev faslıdır bu. O nedenle çok da ciddiye alınacak beyanlar değil, ağızlardan bu fasılda telaffuz edilenler. Ve biz şu sıralar o faslı seyrediyoruz.
Tahran'ın minderdeki postürü
Örneğin, Tahran, Biden yönetiminin kafasında, 2015'te imzalanan eski anlaşmaya birebir dönmek yerine, İran'ın bölgesel politikalarını ve ileri füze teknolojisini de dahil etmeye çalışacağı daha kapsamlı yeni bir anlaşma ile masadan kalkmak gibi bir düşünce olduğunun farkında. Olur, olmaz, o ayrı! Ama Tahran bu nedenle, bir anlamda abartılı elenselerle deklare ediyor ve "Karşı taraf yaptırımları kaldırmadan nükleer anlaşmadaki ilgili taahhütlerime geri dönmeyeceğim ve bir müzakere yürütmeyeceğim." "Niyetiniz benimle anlaşmaksa önce Amerikalılar yaptırımları kaldırsın," diyor.
Tabii Biden şunun da farkında ki, yaptırımlar, petrol fiyatlarındaki sert düşüş ve Covid-19 salgını gibi faktörlerden ötürü İran ekonomisi eskisinden de kırılgan bir kıvama gelmiş durumda. Negatif büyüme sergiliyor İran ekonomisi bir süredir ve bu çok sürdürülebilir bir şey değil. Dolayısıyla iktisadi sıkıntılardan ötürü İran toplumunun bir sosyal patlamanın kıyısına geldiğini de düşünen Washington, Tahran'ın "gemi daha fazla su almadan" bir an önce kendileriyle anlaşmaya muhtaç olduğunu düşünüyor.
Öte yandan Tahran yönetimi de şunu biliyor ki, uranyum seyreltme proseslerinde gelinen seviye açısından bakıldığında, zaman kendi yanlarında. 2015'te imzalanan nükleer anlaşmayla İran'a uranyumu yüzde 3,67 oranına kadar zenginleştirme kısıtı getirilmişti. Trump, Washington'un imzasını bu anlaşmadan çekince, İran kendisini ABD'ye karşı sorumlu hissetmekten kurtuldu ve farklı bir tutum benimsedi.
Burada şunu hatırlatalım… Diyelim uranyumu nükleer araştırma reaktörlerinde kullanmak ya da daha da ileri giderek füzelerinizde nükleer başlık yapma amacına dönük kullanmak istiyorsunuz. O takdirde, zenginleştirme çalışmalarınıza hız vereceksiniz. Zenginleştirme oranını yüzde 20'nin üzerine çıkarırsanız onu reaktörlerde, yüzde 90'ın üzerine çıkarırsanız füzelerin nükleer başlıklarında kullanabiliyorsunuz. Gerçi, evet bu oranlarda zenginleştirme öyle 3 gün 5 gün değil yıllar alan bir işlem. Ancak nihai hedefe giden yolda yıllarca süren emeğin yüzde 85 kadarı uranyumu sadece yüzde 4 oranında zenginleştirmek için harcanıyor. Yani bu noktaya geldiyseniz işin çok büyük kısmını zaten halletmiş oluyorsunuz. Yüzde 20'lik U-235 oranına ulaşmak için harcanan emek ise toplam emeğin yüzde 7-8 kadarı. Bir kez yüzde 20 zenginleştirme oranına ulaşırsanız gerisi çok da zor olmuyor. Yüzde 20'den yüzde 90 zenginleştirme oranına çıkmak da toplam emeğin sadece yüzde 8'i filan. Dolayısıyla elinde yüzde 4'ler mertebesinde zenginleştirilmiş uranyum olan İran, ABD kendisiyle bir anlaşmaya oturmadan geçen zamanın kendi lehine işlediğini düşünüyor. Ve postürü dik tutarak yakın bir gelecekte İsrail'i bölgede nükleer silaha sahip ülke konumda yalnız bırakmamayı umuyor.
Ankara'nın minderdeki postürü
Gelelim Türkiye'ye ve onun ABD ile oturacağı müzakeredeki pozisyonuna. Görünüşe bakılırsa, bir NATO üyesi olan Türkiye'nin hava savunma sistemi alımında tercihini Rus yapımı S-400'lerden yana yapması, Türk-ABD ilişkilerini dinamitlemiş gibi, duruyor. Zira, biliyoruz ki, Pentagon Türkiye'yi Rusya'dan S-400 alımından vazgeçmediği için F-35 programından çıkarttı. Türkiye bu kararını hızlıca uygulamaya koyduğu için de Washington'da Türkiye aleyhtarı hava güçlendi. Neticede "CAATSA Yasası" (ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası) diye adlandırılan, Rusya, Kuzey Kore ve İran'dan silah alan "hasım" ülkelere yaptırım uygulanmasını öngören yasayı Ankara'ya karşı bu nedenle işletti. Böylelikle, Türkiye-ABD ilişkileri tarihinin belki de en kötü dönemine girmiş oldu ve ilk kez Türkiye'den "hasım" başlığı kapsamında da söz edilmeye başlandı.
Bir kere, sebebi ne olursa olsun, Ankara'nın isteği, 2021 yılında Washington ile daha fazla hasar almadan, ufuktaki kara bulutları da dağıtarak daha öngörülebilir bir ilişki kurmak. Bu anlamda tabii ki, "S-400 Krizini" de geride bırakmak.
An itibarıyla peşrev faslına özgü elenseleri Tahran-Washington hattında olduğu gibi, burada da görüyoruz. Buradaki ilk hamlelerin de müzakereye dahilseler de pek de öyle "müzakere içinde" sayılmadığını not düşelim. Zira tersini yapıp, şu safhada yapılan her açıklamayı tartışmayı ilerletici birer pozisyonmuş gibi görüp ciddiye alan uzmanlarımız var.
Ne oluyor peki bu fasılda? ABD, "S-400 konusundaki tavrımız, bunu yaptırımlarla ilişkilendirmemiz müzakereye açık değil," diyor, derken Dışişleri Bakanları, Türkiye'ye uygulanan yaptırımların genişletilebileceği sinyalini veriyor. İsmi zikredilmeyen kimi ağızlardan "taviz vermeye hazırız" gibi bir hava yaratan Ankara ise, başlangıç pozisyonu çıtasını daha yukarı çekercesine, Rusya ile ikinci parti S-400'ler için de görüşmelerin sürdüğünü söylüyor. Bunların ardından mehter marşı kıvamında kimi açıklamalar birbirini takip edebiliyor.
Bu müzakereleri başarıyla tamamlayabilmek Ankara için son derece zorlu bir görev. Paradoksal gibi görünebilir ilk başta ama bunu zorlu yapan, Ankara'nın S-400'leri hava savunması için son derece vazgeçilmez görmesi değil. Ankara Washington'un Irak ve Suriye'de uygulamaya koyduğu bölge politikasının (en azından tarihin belirli bir "t" anında) kendisine yönelik büyük bir beka kaygısı ve tehdidi yarattığı düşüncesinde. Yani Ankara aslında bir anlamda Tahran gibi hissediyor da, diyebiliriz.
Müzakerelerin kurumsal ve öngörülebilir ikili ilişkilere evrilebilmesi Washington için de kolay değil belli ki. Zaten böyle olduğu için Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Ankara'dan "sözde stratejik ortak" diye söz ediyor ve o sebeple Türkiye için "en büyük stratejik rakiplerimizden biri olan Rusya ile aynı çizgide olması kabul edilemez," diyor.
Birinci raunt 1 Mart'ta
Ankara -Washington ilişkilerinin süreç içinde nasıl bir müzakere seyri izleyeceği, nasıl bir forma kavuşacağı belli değil. İlişkileri tıkayan konular aşılabileceği gibi, Türkiye ile ilişkilerin "müttefiklikten hasımlığa evrilmesi" ve bunun taraflarca teyidi de söz konusu olabilir. Bir başka ifadeyle, Beyaz Saray'dan bir gün "stratejik, yani sözde stratejik ortağımızın en büyük stratejik rakiplerimizden biri olan Rusya ile aynı çizgide oluşu artık net bir biçimde teyit olmuştur. Türkiye gelinen noktada ABD'nin hasmıdır ve yaptırımlar buna uygun olarak derinleşecektir" gibi ifadeler de duyulabilir.
Tabii Biden, bugün şunun farkında ki, yapısal sorunlarını çözememiş ve hala büyümek için sıcak paraya ihtiyaç duyan Türk ekonomisi, uluslararası piyasalardaki dolarizasyonun da sonlanmasının akabinde giderek kırılganlaşıyor. Turizm gelirlerindeki sert düşüş ve Kovid-19 salgını gibi faktörler askeri harcamalarını son 10 yılda (2010-2019) yüzde 86 artırmış Ankara'nın zaten kötü yönetilmiş ekonomisinin içinde bulunduğu durumu daha da zorlaştırıyor. Ekonomisi zorlu sınamalarla karşı karşıya bulunan Türk hükümetini, ABD'deki Halkbank davası ve Türkiye'nin karşı karşıya kalması muhtemel ceza da endişelendiriyor. İlk ciddi sınav 2 hafta sonra. Banka dolandırıcılığı, komplo ve kara para aklama gibi suçlamaların da yöneltildiği Halkbank'ın ABD'nin İran'a yaptırımlarını deldiği iddiasıyla New York'ta yargılandığı davanın 1 Mart 2021 tarihli oturumunu bu anlamda müzakere sürecinin birinci raundu olarak düşünebiliriz. Bazı çevreler Halkbank'a bu davadan bir mahkûmiyet çıkmasının kaçınılmaz göründüğüne dikkat çekiyorlar.
Ankara için ise aslında mesele hiçbir zaman S-400 ile başlayan ve belki bir gün S-500 ile devam edecek bir mesele olmadı. Mesele, ABD Yönetimi'nin Suriye ve Irak'ın kuzeyinde stratejik dengeyi değiştirmek doğrultusunda Türk hükümetinin iradesine rağmen yaptıkları; dolaylı olarak PKK'ya aktığını düşündüğü Amerikan silah, teçhizat ve mühimmat yardımları ile bunların Ankara'da yol açtığı "beka tehdit ve kaygısı" oldu. Ankara Washington'un Suriye'nin kuzeyinde kendisine bağlı bir federal veya özerk yönetim kurma girişimleriyle tetiklenen güvenlik temelli kaygılarını gidermeye dönük olarak bir takı uyarılar yaptı. Ancak bu uyarıların müttefikince ciddiye alınmaması yetmezmiş gibi, üzerine bir de Suriye'nin kuzeyinde aleyhine değişeceğini gördüğü dengeyi belirli ölçülerde de olsa değiştirmesini sağlayacak bir açılımı yapmasını imkânsız kılabilecek 3 "şaşırtıcı" kontr-gelişmenin (Mart 2014'te Rus uçağının düşürülmesi, 15 Temmuz 2016 ve 19 Aralık 2016 Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov'a suikast) meydana gelmesi Türk devletinin yüksek savunma bürokrasisine ideolojik format upgrade'i dahi yaptırdı. (*)
S-400 bir uyarının sembolik kod adı
S-400, nihayetinde Ankara'nın NATO'daki müttefikine stratejik ortaklıklarını çeşitlendirme ihtiyacı duyduğu doğrultusunda yaptığı uyarının sembolik kod adı oldu. Yukarıda saydığım gelişmelerin kendisini almaya çalıştığı cendereden hasarla ama nihayetinde başarıyla çıkmasını bilen Ankara, Donald Trump dönemindeki görece rahat ortamda sahada kat ettiği mesafe sayesinde de, ABD'nin Suriye ve Irak'ın kuzeyinde stratejik dengeyi değiştirmek doğrultusunda önceki dönemlerde geliştirdiği oyunu belki tamamen bozamadı ama epeyce geriletti. Ankara bugün Washington Yönetimi'ne o dengenin çok kolay ve ucuza değişmeyeceğini idrak ettirdiğini, Pentagon'un ucundan da olsa Türkiye'yi ortak edemediği bir bölgesel perspektifi daha fazla sürdüremeyeceğini anlamış olmasını ümit ediyor. Ümit ederken de özgüveni geçmişe nazaran çok daha fazla. Peki tezi gerçeklerle sınanmış durumda mı? Yani Washington gerçekten "dersini aldı" mı? Bu, hem Washington derken hangi kurum ya da kurumları kast ettiğimiz net olmadığı için, ordusuyla, istihbarat kurumlarıyla, diplomatik müesseseleriyle birbirinden son derece keskin fikir ayrılıklarına düşmeleri ihtimal dahilinde çok sayıda heterojen yapıyla karşı karşıya olabileceğimiz için cevaplaması zor bir soru… Hem de "askeri sınai kompleksiyle girift ilişkileri de olsa ABD Yönetim mekanizmasının bölgesel perspektifi statik, değişmez bir şey midir ki zaten" diye ayrı bir soru sormamızı gerektirecek kadar da karmaşık bir husus.
Ankara neyi umuyor?
Ancak Ankara şu kadarını biliyor ki, 6-7 yıl önce kendisinin Suriye'deki Kürt milis gruplara dair bakışını ve pozisyonunu desteklemediği gibi, bu konudaki öfkesini dahi umursamayan Pentagon, artık Ankara'nın bu coğrafyada PKK'nın varlığını şöyle ya da böyle koruduğu hiçbir çözüme kategorik olarak izin vermeyeceğinin farkında. Hatta Washington Ankara'nın bunun için ciddi bedeller ödemeyi, hasmane bir şekilde algılanmayı düşünecek yatırımlara girebileceğini de gördü. Bu sebeple Ankara, askeri sahada yaptığı hamleler ve kurduğu oyunun da katkısıyla, ABD Yönetimi'nin PKK'nın hem Kuzey Suriye'de hem de Kuzey Irak'ta devre-dışı bırakılacağı bir formüle yönelmekte olduğunu görüyor. Ajandasını revize ettiğini düşündüğü Washington'un bölgedeki (PYD ve Suriye Kürt Ulusal Konseyi -SKUK gibi) Kürt grupları birleştirmeyi deneyeceğini ve o grupları PKK'nın uzantısı kadroları dışarıda tutmaya ikna ederek Ankara'nın onayını da alacağı yeni bir "oyun kurmaya" yönelmekte olduğunu düşünüyor. Ankara'nın Amerikan müesses nizamıyla 20 Ocak 20201 sonrasında yürüteceği müzakerelere daha avantajlı şekilde oturabilmenin hazırlıkları anlamında 2020'de yaptıkları da biraz bu çerçevede idi. TSK'nın özellikle Haziran ayından itibaren Kuzey Irak'a ağırlık vermesi ve -KDP'nin (Kürdistan Demokratik Partisi) de desteğiyle Kuzey Irak'ta yürüttüğü- neticede PKK'yı mevzi yitirerek çok sayıda kritik bölgeden geri çekilmeye zorlayan Pençe Kaplan Operasyonu'nu bu kapsamda düşünmek gerekir. Etkileri Suriye'de de hissedilen/hissedilecek harekatlardı bunlar. Ve gördüğümüz üzere, bunları Bağdat ile Erbil arasında 9 Ekim 2020'de varılan anlaşmanın gereği olarak PKK'nın, Musul kentindeki Sincar ilçesinden çıkarılması takip etti.
Peki sonuçta ABD'nin telkiniyle SDG/YPG'nin yer yer PKK'yı dışladığını gösteren adımlar ve Kürt gruplarla Kandil arasında tırmandırılmaya çalışılan gerilim nihayetinde Ankara'nın arzuladığı sonucu verir mi? Biden bölgede Ankara'yı ortak edebildiği bir oyun kurmaya yönelir, Türk hükümetinin güvenini kazanarak zor olanı başaran bir lider olarak tarihe geçebilir mi? Unutmayalım ki, yukarıda tarif etmeye çalıştığım cendereden çıkma çabasıyla, askeri sahada yaptıkları ve Rusya'yı dengelemeye dönük girişimleriyle 6-7 sene öncesine nazaran özgüveni daha yüksek hale gelmiş bir Ankara var artık ABD'nin karşısında. İkili ilişkiler Ankara'nın hanesine yeni yaptırımlar yazılmadan, yeni faturalar kesilmeden, yeni hasarlar açılmadan karşılıklı güven temelinde, öngörülebilir bir seyir kazanabilir mi?
Bu soruların cevaplarını ve tarafların arasındaki doğrudan ya da dolaylı müzakerelerin nasıl ilerleyeceğini şu an bilmiyoruz. An itibarıyla tek bildiğimiz yazının en başında andığımız Ankara – Tahran arasındaki "kader paralelliği."
Nasıl oldu da oldu, ayrı düştük?
Buna bir de belki şunu ilave etmek gerekiyor: Aslında uluslararası kamuoyunda genel beklenti, Donald Trump'ın yaptırımlarla ilgili nihai kararı halefi Demokrat Joe Biden'a bırakmayı tercih edeceği yolundaydı. Ancak öyle olmadı ve Trump Pentagon bütçesini beklemeden, yürürlükte olan ilgili yasa hükmünü uyguladı. Amerikan devlet mekanizmaları neden böyle işledi, neden Türk hükümetini yaptırımlar ve tehditler yoluyla dize getirebileceklerini, dahası böyle bir kararı yeni Başkan'a bırakmaya gerek bile olmadığını düşündüler?
Türkiye'de ABD'ye duyulan hiddet Amerikalıların tutum ve davranışlarının arkasında tam olarak neyin yattığını anlamaya dönük çabalarımıza çoğu kez engel teşkil ediyor. Ama buradan ileriye bakacaksak, bu anlama çabası ve "neden" sorusuyla tetiklenecek soğukkanlı arayışlarımız çok ama çok önemli.
Acaba Amerikan "müesses nizamı" kendi bünyesinde hiçbir fikir ayrılığı yaşamadan çatlak ses olmadan, yekpare bir bütün olarak, Türkiye'ye yönelik yaptırım ve tehdidin S-400 konusunda sonuç almada işe yarayacağını, hatta bu işi yeni Başkan'a bırakma ihtiyacı bile olmadığını mı zannetti? Yoksa, o devasa Amerikan devlet yapısı içinde böyle bir yöntemin hedeflenen sonucu üretmeyeceğini düşünen kesimler, "yesin yaptırımlar tokadını bak nasıl aklı başına geliyor" diyen kesimleri ikna etmede başarısız mı oldu?
Ya hiçbiri değil de, başka bir akıl yürütme etkili olduysa? Ya Amerikalılar gerçekçi bir analizle, "Rusya ile Türkiye arasında tesis edilmekte olan ortaklığın kısa vadede değişmesi çok zor jeopolitik bir gerçekliğe dönüştüğü" sonucuna vardılarsa? Ve yaptırımlara yol vermek suretiyle, Ankara ile Washington arasındaki müttefiklik ilişkisinin aslında onarılamayacak şekilde hasar gördüğünü cümle-alem bilsin istedilerse, sadece?
Eğer öyleyse, daha büyük hasarlara hazır olmamız gerekmez mi? Ve Türkiye yüksek savunma bürokrasisi olası yeni hasarlara toplumu hazırlayabilmek için yeni bazı ideolojik kalkanlara ihtiyaç duyulduğunu fark etmişse? Müzakerelerin yeni hasarlara çıkabileceği de görülmüş ve B planı olarak ufukta yeni bir format upgrade'i tasarlanıyorsa?
Ne dersiniz? Mümkün mü?
(*) Aslında bu gelişmelerin içinde yer aldığı dönemi 17-25 Aralık'a (2013), hatta 7 Şubat 2012'deki "MİT kumpasına," hatta ABD Hazine Bakanlığı mali suçlar müsteşarlığının Ankara'da daha Ekim 2009'da "Teröristlerin Finansmanıyla Mücadele" başlığı altında yaptıkları görüşmelere, bu görüşmelerde İran konusunda hükümete yaptıkları uyarılara kadar götürmek mümkün. Bu yazıda kurduğumuz Ankara -Tahran paralelliğini daha ileri seviye ve olgun sonuçlara ulaştırarak tartışmamızı da mümkün kılabilecek böyle bir çabayı zaten epeyce had hududunu aştığım bu yazıya sığdırmak pek mümkün değil, o nedenle bu başka bir yazının konusu olsun.)
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.07.2025
21.07.2025
14.07.2025
7.07.2025
30.06.2025
23.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
2.06.2025
26.05.2025